6 Eylül 2018 Perşembe

Sıra sıra maddeler



Hellööööö !
Accık gezdim geldim yine, huyumdur konuları biriktirip yazarım ben :) Ama iş konuşmaya gelince hemmmmen anlatmam lazım. Yoksa ya unuturum ya da etkisini kaybeder, paylaşmaktan vazgeçerim..

Nerdeydim diye meraklandıysanız da söyleyeyim, bayram tatili yıllık izin birleşmesinden doğan en güzel ve en uzak noktadaydım yine. Macera dolu değil artık belki ama en çok huzur bulduğum ikinci hayatım olan Kaliforniya sahillerindeydim...  Blog yazılarıma defalarca kez konu olan şu ''benim San Diego'mdaydım yani... Önceki tatiller ve ruh halleri için tıklayabilirsiniz ;)

Deniz kum güneş sezonunu bu sene Kıbrıs'ta açmak kısmet oldu. Haftasonları yazlıkta aile- arkadaşlar ile devam etti. Güzel organizasyonlara rağmen yetmedi, birşey anlamadan yaz yine bitiyor lakin ordayken de yüzmek ve plajların tadını çıkarmak bir başka iyi geldi bu sefer..  Su altı su üstü bütün fotolar videolar da hazırlandı, relax bir şekilde işlerin başına dönüldü, hatta dönerken uçağın o bitmez soğuğu nedeniyle hasta bile olundu.. Neyse herşeye rağmen tatil çok güzeldi, iyi geldi. Eee bir çalışan için daha ne olsun, resmen oh kebap !

Efendim bugünkü konumuz aslında bambaşka bir içeriğe sahipken niye bu detayları sizinle paylaştığıma geliyorum hemen. Bilindiği üzere hali hazırda evli değilim ben ve o nedenledir ki önceliklerim bir çoğunuzdan farklı. Çünkü ben tatil için çalışan, çalıştıkça tatil yapmak için uğraşan, kısacası  yalnızca ve yalnızca gezip -görmek, yemek -içmek, okumak ve öğrenmek için dünyaya gelmiş biri gibiyim çoğu zaman. Bekar olup yerinden kıpırdayamayan/ kıpırdamak istemeyenlerin, uzaklardan korkanların veya yeni insanlar tanımaktan çekinenlerin beni anlamasına imkan- ihtimal yok.

Gittiğim her yerde veya gündelik yaşantımda her daim biri/birileri yanımda olur. Kalabalıklarda veya aynı anda herkesle verimli zaman geçirmeyi severim ben.  Lakin yanımda biri olmasa bile şu saatten sonra sorun olmaz çünkü gayet gözü açık, nerde ne yapması gerektiğini ve yaşamasını biliyorum artık. Eskiden yalnızlıktan nefret ederken (30'dan sonra sanırım ) zamanın tadını kendimle de çıkarabilen bir insana dönüştüm :) Aile fertlerime, dostlarıma ve tecrübeler / vizyon olarak beni tamamlayacak yepyeni insanlara kapım her daim açık ama tersine artık cevabım gayet kısa ve net ! çok insan, çok olay ve huzursuzluksa konu '' Hayır, aman kalsın..! ''


Ne yanımda mecburiyyetten insan taşırım ne de evlenmek için evlenir, milleti memnun etmeye çalışırım bu saatten sonra ! Binbir çeşit örnek var hali hazırda etrafımda, ne ilişkiler, aman efendim ne evlilikler.. Evlere şenlik !

Şimdilerde moda olan bazı durumlar var hele gizli evlilik sözleşmeleri, anlaşmalı evlilikler veya boşanmalar vs.. zaten göstermelik birlikteler oldum olası var ki daha da fazlalaştığına eminim günden güne.. Sadece sosyal medyadan resim paylaşmak için bile hayatına birilerini alıyor kızlar veya evlenip -mişşş gibi göstermeye bayılıyor hayatını bazı erkekler. 
Lakin ben kendimi bildim bileli istediğim ve beklediğim tek şeyin şu olduğundan eminim artık: Benimle aynı yöne bakabilen, tamamlayıp-tamamlanmaya hazır olan buyursun gelsin eşim-dostum olsun. Eksik olan demiyorum yanlış anlaşılma olmasın yeniliklere ve gelişime açık olan girsin hayatıma istiyorum ve özellikle bana bir şeyler katsın, öğretsin büyütsün isteği içindeyim.. Hayatı paylaşmak istiyorum yani kimseye zorluk çıkarmak, dertsiz başıma da dert almak niyetinde değilim en nihayetinde..
Aşağıdaki soruların bazılarından sebep ayrıldım bugüne kadar uzun süren ilişkilerimden. Yoksa 2 çocuklu teyze olmuştum çoktan. Pişman mıyım asla, güzelleştim yasla' diyerek burada yorumlarımı kesiyor ve sizleri şu köşe yazısıyla baş başa bırakıyorum.. Sonuna kadar katıldığımı da belirtmek istiyorum ayrıca. 
Mutlu, sağlıklı, pozitif ve gerçek olun inşallah :) Hoşçakalın, 

Psychology Today'in internet sitesinde bu listeyi görünce hemen sizlere sunmak istedim.
Evlilik bu, zor müessese. İcabından, gerekliliğinden, aile isteğinden, aşktan, heyecandan evlenip evlenip boşanılıyor ya; işte bu soruların cevaplarında netleşirseniz, sanki işler daha kolay olacakmış gibi geldi bana.
Haydi buyrun, başlıyoruz:
1. Şimdi hoşumuza giden ama sonra sinirimizi bozabilecek farklılıklarımız ne?: Eee aşkın başında sevgilimizin her huyuna bayılırız. 'Valla benim gibi sakin değil, çok enerjik' diye sevinirken, bir süre sonra 'Ayy çok yoruyor beni' çekebiliriz. O yüzden bu farklılıkları baştan dikkate almak lazımmış.
2. Bireysel olarak ve birlikte stresle nasıl baş ediyoruz?: Stres kol geziyor sevgili okurlar... İş, trafik, ödemeler, dünya âlem derken stres üstü stres. Peki strese karşı ikinizin tepkileri nasıl? Beraber çözüm üretebiliyor musunuz?
3. Partnerimin alkolle, uyuşturucu maddelerle ve kumarla ilişkisi nasıl?: Bu çok önemli bir soru. Gece gezmelere doyamadığınız sevgiliniz, iki çocuk olunca da barlardan çıkmazsa görürüm sizi! Kumar zaten felaket, aman sen bu üçlüye dikkat et!
4. Ev arkadaşı olarak nasılız?: Bütün iş sana mı yıkılıyor? Aynı evde birbirinize nefes aldırıyor musunuz? Uyku saatleriniz nasıl? Beraber uyumlu bir şekilde yaşayabilecek misiniz?
5. Çocuk yapma konusunda düşünceleriniz aynı mı?: Kimi üç çocuk ister, kimi hiç istemez. Bu iş yayında toplanmaz; önceden kararınızı vermek elzemmiş.
6. İlişkimizi başkalarıyla konuşuyor muyuz?: Her kavgada annesine koşan bir koca veya en yakın arkadaşlarına özelinizi anlatan bir kadın ister misiniz? Bu konuda sınırlar çizilmeliymiş.
7. Aranızdaki çatışmaları nasıl ele alıyorsunuz? Tartışmalar, farklı düşünceler elbette olacak... Olacak da, ikinizin bu durumlara yaklaşımı ne? Kimi duvar olur, kimisinin çenesine vurur. Kimi kötü konuşur, kimi hakaret eder, kimi içine kapanır. Bakın yani...
8. Ailelerimizle anlaşıyor muyuz?: Evlilik demek, aileler de demek... Gelini sevmeyen bir kayınvalide, hayatı zindan edebilir. Saygı, sevgi tüm aile içine yayılmazsa, o iş yaş olurmuş.
9. Evlenince değişmesini umduğunuz şeyler var mı?: Cevap veriyorum; olmasın. Çünkü insanlar biraz zor değişir. Değişeceğini umarak imza atılmamalıymış.
10. Para harcamaya yaklaşımınız ne?: Eşiniz cimri mi veya fazla eli açık mı? Paraya hakim mi? İş durumu nasıl? Yeni bir ev almak istiyor musunuz? Vesaire vesaire... Para, evliliklerin bozulmasında en etkin konuymuş.
11. Kendimize ait alanlarımız, zamanımız olacak mı?: Evlendiyseniz, birbirinize tutkalla yapıştırıldınız demek değil ya ! Arkadaşlarınızla geçireceğiniz vakitler, yalnız kalmak istediğiniz zamanlar olacak. Peki eşiniz buna nasıl yaklaşacak?
12. Ev işleri nasıl bölüşülmeli?: Bütün iş tek kişiye kalırsa arıza çıkar mı, çıkar. Peki kimin sorumluluğu ne olacak? Evlenmeden önce buna karar vermeliymişsiniz.
13. İşlerimize bakışımız ne? Kovulursak eşimizin tepkisi ne olur?: İş hayatı zor tabii... Zamlar, terfiler, kovulmalar, zorluklar, değişken çalışma saatleri, iş toplantıları, yemekleri, seyahatleri... Peki eşiniz tüm bunlara ne tepki verecek?
14. Başkalarıyla ilişkilerimize yaklaşımımız nasıl?: Eski arkadaşlarına sevgi göstermesi, arkadaşlarıyla vakit geçirmesi, eski sevgilisini görünce selam vermesi sizde nasıl reaksiyonlara sebep oluyor? Ve bu karşınızdaki tarafından biliniyor mu?
15. Dini inançla ilişkilerimiz nasıl?: Dini inancımız, bayramlarımız, ritüellerimiz, dine yaklaşımımızın aynı düzeyde olması evlilikte çok önemliymiş.
16. Yaşayacağınız yer konusunda anlaştınız mı?: Aniden şehir değiştirecek olsanız bunu yapar mıydınız? İkiniz de evinizin bulunduğu yerden mutlu olmanız gerekirmiş.
17. Dış görünüşünüz ne kadar önemli?: Evlenince bünyeye bir salma gelirmiş ya... Hani bir de sürekli aynı evde olunca, o diz izi yapmış eşofmanlar da çıkar ya... Çıkmasın diyorlar. Dış görünüş meselesine özen göstermek gerekirmiş ve burada da uyum şartmış.
18. Yatak odasında durumlar ne?: Yani cinsel yaşamınız... İkinizin de beklentilerinin, isteklerinin, arzularının ahenkle dans etmesi zaten evliliğin en kilit noktalarından biri. 

Eğer evlenecek olsam ve bu soruları sormaya kalksam yüzde 1000 cayardım diyor, çiftlerimize mutluluklar diliyorum.
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/gunaydin/ozyilmazel/2017/05/29/evlenmeden-once-ciftlerin-birbirine-soracagi-18-soru

2 Ağustos 2018 Perşembe

HayaT

Bir Hint masalına göre, kedi korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya başlar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürür. Ve der ki, “Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem.”


Ünlü yazar Shakespeare, bu konuda şöyle demiş: “İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor… Düşünmekten korkuyor,sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor,eleştirilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.” 
Shakespeare olmak gerekmiyor lakin bildiğim tek şey var ki, insanlar yaptıkları her bir şeyin evrende bir karşılığı olduğunun farkında değiller ve gün olup devranın döneceğinden asla korkmuyorlar. Kötünün veya kurnazlığın kazandığı bir dünyada yaşadığımızı varsayıyor olabilirsiniz.

''İnsanoğlu; ağzından çıkan cümlelerin, beyninde çıkan düşüncelerin bütün evreni dolaşıp, tekrar onlara geri döndüğünü bilse, çok daha dikkatli olurdu'' demiş Albert Einstein.Ben çok konuşup açıklama yapan, durduk yerde millete malzeme çıkaran, iyi niyetinden çok zarar gören, fazla vicdan yapan, affettiğim herkesi tekrar hayatından çıkaran bir insan olabilirim, bile bile hatalar yapmış bile bile birilerinin canını acıtmış da olabilirim ama bu kötülükle beslendiğim ve ömrümün geri kalanında başkalarını mutlu etmeyeceğim anlamını da taşımıyor. Aksine başkalarına yaptığım yardımların, tabiata duyduğum saygının, ailem ve arkadaşlarıma duyduğum sevginin bana mutlaka geri döndüğünü görerek ve bilerek daha da fazlasını yapacağım. İntikam almanın birsürü çeşidi var ise onu da önce inançlarıma sonra kendi gücüme bırakacağım. Bazen kenara çekilip hayatın kendi uyguladığı taktikleri izleyeceğim, bazılarına ise zamanın adaletini göstereceğim. Madem 'yanlış hesap Bağdat'tan döner' diye bir laf var, madem yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış diyerek herkesin kendi kaderini yaşamasını izleyeceğim...Mesela bu dünyaya getirdikleri çocuklarıyla bol bol sınanacak olanlara, başkasının mutsuzluğu veya başarısızlığıyla keyif duyup hak yiyenlerin ve hatta aynı olayların kendi başına  gelmesinden korktuğu üzere vicdan rahatlatmaya çalışan bu nedenle saçma sapan yollar izleyenlere, günah çıkarıp kendince bitti gitti sananlara, herşeyin en güzel gittiği anlarda söylenecek en güzel sözün ''korkunun ecele faydası yok'' her neye inanırsan inan (Yaradan, evrim, karma, enerji, ulu manitu) ettiğini bulmadan bu dünyadan göç etmeyeceksin demek istiyor ve 'umarım tüm yaşantınız içinize siniyordur' dileklerimle sizi size bırakıyorum :)

9 Temmuz 2018 Pazartesi

Hayat'ıMız


Dolu dolu 33 oluyorum (Oldum diyemiyorum çünkü ben böyle hesap yapmamaıştım kafamda).
Herkes gibi benim hayatım da sevinçlerle ve üzüntülerle geçti...

Yıllar böyle aktı...
Gün oldu mutluluktan ağladım, kudurdum zevkten.
Gün oldu gözümde yaşlarla, kalbimde acıyla uyandım. Sevgiler de yaşadım, büyük ayrılıklar da... Birine çok kızdım, bir diğerini sevgiden içime sokasım geldi...
İmkanlarım çok oldu ama kimi zaman imkansızlıklarım da. Hastalıklar, kırgınlıklar yaşadım ama çok şükür onları da aştım.
Bazen dipte gibi hissettim kendimi, kimseyi görmek ve duymak istemedim.
Bazense her gün sokağa çıkayım gibi bir halim vardı...
Yaşam ve yaşamak bir oyun sanki. Yürüyorsun, yürüyorsun, arada takılıp düşüyorsun.
Sonra tekrar ayağa kalkmak için çabalıyorsun.
Çabalayabilirsen, kendinde o gücü bulabilirsen ayağa kalkıyorsun bir şekilde.
Yeter ki iste!
Bazen de o gücü bulamıyorsun kendinde. Ardından seni sevenleri düşününce için kıpır kıpır oluyor bir anda.
Seni sevenlerden güç alıyorsun bir şekilde ve “Onlar için mücadele etmem lazım” diyorsun kendine.
“Tamam” diyorsun, “Ama neremden tutsanız elinizde kalırım ona göre!” Hayaller kuruyorsun bir sürü... Geleceğe dair umutlar besliyorsun, ilerideki günlerinin daha sağlıklı ve daha refah içinde olması için dualar ediyorsun.
An geliyor hayal kurmaktan vazgeçiyorsun, canın istemiyor. 
Hayal kurma yetini kaybediyorsun. Umutsuzluk sarıyor her yanını.
Canın ülkende bir şeyler yaşanıyor, acısı sevincinden çok... Üzülüyorsun, geleceği sorguluyorsun “Ne olacak bize” diye.
Kaygılanıyorsun ülken için, ailen için, sevdiklerin için.
Olan oluyor, şehitler veriyoruz...
Hasta çocuğu için yoksullukla mücadele eden anayı görünce, okuyabilmek için üç kuruşa inşaatta çalışan öğrenciyi duyunca, kuru ekmeğe muhtaçları bilince yüreğin kavruluyor.
Yeni doğmuş bir bebeğe yapılan işkenceyi görünce, boşanmak istediği için kocası tarafından öldürülen kadını öğrenince, çocuklara, hayvanlara tecavüzü duyunca sinirden deliye dönüyorsun.
Belki de başkasının derdini görünce kendi derdini unutuyorsun.
Hayat işte böyle geçiyor...
Hayatımızın ne zaman ve nasıl sonlanacağını hiçbirimiz bilmiyoruz, kader deyip geçiyoruz yaşadıklarımıza.
Ama şükretmek çok mühim. Allah’ın bize verdiği her güne, aldığımız her nefese, tüm sahip olduklarımıza şükretmek ve bunların kıymetini bilmek lazım. Ben de önce Allah’a sonra da beni büyüten hayata, bu yaşımı gösterdiği için şükrediyorum..

NOT: Yukarıdaki hislerin bir kısmı bana ait çoğunluğu ise kansere yakalanarak tüm mücadelesine rağmen rahmetli olan bir gazateci hanımın yazısıydı. Kurtuldum kurtulamadım derken içinde bulunduğu durumu özetleyen ve her daim pozitif olabilen kişilere adandığını düşünerek sizlerle de paylaşmak istedim. Evet, 33 oldum :)

8 Haziran 2018 Cuma

Little Princess

Yazılışının üzerinden tam 73 yıl geçmesine rağmen bu denli sevilmesinin nedeni elbette asla ölmeyecek sözler içermesi. İşte kitapta geçen ve can alıcı sözlerden bir kısmı...
* Eğer büyüklere, ” Güzel bir ev gördüm, kırmızı tuğlalı, pencerelerinden sardunyalar sarkıyor, damında ise kumrular var ‘ derseniz, nasıl bir evden söz etmekte olduğunuzu bir türlü anlayamazlar.Ne zaman ki onlara, ‘ Yüz milyonluk bir ev gördüm.’ dersiniz, işte o zaman size, ‘Oo, ne kadar güzel bir evmiş !” derler gözlerini koca koca açıp.
* Büyükler sayılara bayılırlar.Yeni bir arkadaş edindiniz diyelim.Onun hakkında hiçbir zaman asıl sormaları gerekenleri sormazlar.”Sesi nasıl ? ” demezler örneğin ya da ” Hangi oyunları sever ? Kelebek koleksiyonu var mı ? ” diye sormazlar.Onun yerine, ” Kaç yaşında? ” derler. ” Kaç kardeşi var ? Kaç kilo ? Babası kaç para kazanıyor? ” Ancak bu sayılarla tanıyabileceklerini sanırlar arkadaşınızı.
* Okyanusun ortasında salıyla kalakalmış bir denizciden bile çok daha yalnızdım.
* İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir.Gerçeğin mayası gözle görülmez.
*  Herkesin bir yıldızı var.Hepsi birbirine benziyor gibi görünüyor ama gerçekte öyle değil.Herkesin yıldızı farklı farklı, hiçbiri diğerine benzemiyor.Yolcular için pusula, kimileri için küçük bir ışık, bilginler için çözülmesi gereken bilmecedir yıldızlar, iş adamına göre ise altından başka bir şey değil.Ne var ki bütün yıldızlar suskundur.Ama sen onları herkesten ayrı gözle göreceksin.
* İnsanları kolayca tanıyamazsın.Onların tanımaya ayıracak zamanları yoktur.Yediklerini, içtiklerini bile dükkanlardan hazır olarak alıyorlar.Ama dost satan dükkanları olmadığı için dostları da yoktur.
* Ama sen herhangi bir anda çıkıp gelirsen yüreğim saat kaçta senin için çarpacağını bilemez.
* İnsanların arasında da pekala yalnız hissedebilirsin kendini.
* Bütün koca adamlar bir zamanlar çocuktular. ( Gerçi aralarında bunu hatırlayanlara az rastlanır ya…)
* Kelebeklerle tanışmak istiyorsam bir iki tırtıla katlanmayı öğrenmek zorundayım.
* Kendini yargılamak başkalarını  yargılamaktan daha güçtür.Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir.
* Senin gülünün önemli olmasını sağlayan şey ona ayırdığın vakittir.
* Ve artık üzüntünü unuttuğunda beni tanımış olmak kıvançlandıracak seni.Hep dostum olarak kalacaksın.Benimle birlikte gülmek isteyeceksin.Kimi kez öylesine, zevk için pencereni açacaksın.Dostların senin yıldızlara bakarak güldüğünü görünce şaşıracaklar.O zaman onlara ; ” Evet.” diyeceksin,
” Hep güldürür yıldızlar beni ! ” Deli olduğunu sanacaklar.Böylece kötü bir oyun oynamış olacağım sana.

1 Haziran 2018 Cuma

Yok Geri Dönmek !

Bir sıra diziler beyninin ebesini beller Gençliğin beynini yerler Gözdeki ferler, söndü neferler, gördü fenerler Yandı karanlık ortamlar aydınlansın, karşıki dağlar Geçmiş çağları senfonim aydınlatsın Marş hadi ağalar, kan dolu bağlar, bas yere sağlam Sitem yapma lan, yakında başlarsa kitap yakmalar şaşırmam Bırak ağlatmayı da ol didaktik, o kolpa taktikle gelme düşman İki katı anlatır iki zamanlı rap Yere kanı damlatan ise savaşlar hep Beni bana anlatan hep rapimdi Tek kelimesi kelimesine de benimdi rap Metaneti kaybolmasın insanın Ay dolmadı, kaybolmadık henüz Hadi bana yetiş ama faytonlasın, alkış basın çekemedi gerçekleri kol kasın Acımasız ile yürüyenin yolunu bir keselim bir derinine inelim Bir gerilimi verelim o dereleri görelim Ödevinizi bilip edebinizi takınıp hedefinize bir gidin Marş Marş Hadi bide bunu denesene neredeyiz acaba ha bana bunu bir desene Birileri konuşuyor bıdı bıdı konuşuyor sadece konuşuyor Konuşuyorlar ama hep ortam kokuşuyor Fanla fancık arasındaki fark yumruk ile pandik arasındaki gibi ve Sahte ile dandik arasında kimi bunu iyice bir bilin Bunu iyice bir bilin Bunu iyice bir bilin İyice bir bilin, iyice bir bilin Eni konu bunu konuşalım hadi gelin Deli dolu kafalara göre konu derin Birileri buna bir çare bulur ise hikaye Komedi ve kinaye hep içeri beyim Bunu kana kana için Kelimeleri demedim ama heceleri sayın Her yere mayın döşediler ama gene yürüyorum adım adım Gene ite bite karışanın marizine kayın Hadi yaralarına takılı vanaları açın Aralarına karışıp paralarına bir bakın Nakitine haramı katanı para satın alır Adamın adını bile yazamadı kafa kalın Hadi balım hadi ikile mikile Bu da kalem o da kalem Beni deli eden ise medeniyet Elini bir veremedi bize niye Kimi krallık bir ötekisi de bir belediye Kapı kapalı mı gene bulamadık Gene karavana gene vuramadın Amerika gibi hedef ara tara Kara görünüyor gibi Fakat arada sırada suları yükseliyor Kara kara sebebini bilene bir soralım Olalım aydın Gerisin geri giden bunalır artık Briefinglere kulak tıkarım ancak Ama her zaman ister hep bir arsız Hepsi arsız Hepsi arsız Bak hepsi arsız Bak hepsi arsız Batıdaki adamın Ortadoğu’da gözü Gözünü açamayan insanoğlu olur Gözünü açamadan Ortadoğu’da ölür Sözünü bilemeyen verdi dosta zulüm En ufak bir faydanız yok bizim buralara Varsa yoksa hep pop Yaban arıları kazdı kuyuyu en çok Karalamalara başlamışlar en son Zora dayanamıyorsunuz ama dönüş yok Geri kalıyorsunuz buraya erişim çok Kuralına göre oynasana be camper Alayına döşemedeyim alıcı sensor Köşe bucak aramadayım bir dolu sansür Ben yürüyorum çek arabanı ve sen sür Kalemim elime yapışır hadi git öksür Var ise yüreğin hadi gel ateşi söndür Sen bırak hadi mikrofonu Hedef oluyorsun Nefes alamıyorsunuz Bir de telef oluyorsun Benim yanıma gelin, burası panik odası Bir bakıyorum sizin ora motherfucker ovası Kafası kalın adamın hasına lafımı geçirenim Arada sırada gelin deli gibi tepinelim Arada paravan açın hadi bakalım ne görünüyor Rap tekti bak şimdi kaça bölünüyor Her ittifak dertli, geriye dönüyor Hep handicap, pisti çamura buluyor Rap antika ve pinti rap yapamıyor Bendeki defansa kimse dayanamıyor Harekete geçin hadi harekete Hadi bir kalkın harekete geçin hadi harekete Garibi kaldır arifede Bayramını kutladım, elimi bile öptü benim o kanepede Garip ama gerçek bana iki mercek Biri sağ biri sol gözüm, açı vermek, geniş açı vermek Eğer kaçıveriyorsa yok geri dönmek Yok yok yok geri dönmek Yok yok yok geri dönmek Yok geri dönmek

https://www.youtube.com/watch?v=PoeOg1CCYuM

30 Mayıs 2018 Çarşamba

Romanya

Efendim bilen bilir, haftasonu full gezip tozan pazartesi masasına tıpış tıpış geri dönenlerdenim ben de :)

geçtiğimiz haftasonu da aynı şeyi yaptım ve hazır vizem varken atladım Romanya'ya gittim. Arabaya atlayıp AVM'ye gittim der gibi oldu lakin İstanbul içinde daha fazla vakit kaybı olması nedeniyle yakın şehirlere-ülkelere gitmek en büyük favorilerim arasında :) Nasılsa haftaiçi sakin ve düzenli hayatım var, geri kalan 2 gün uyumasam da olur, uçsam da olur, trafikte olsam da olur diyerekten bu sefer otobüs turu ile Romanya'ya gitmeye karar verdim. Ne akla hizmet karayolunu denedim bilmiyorum fakat sınırı geçince pat diye orda olacağımı düşünmüşüm herhalde !  Neyse akılsız başın cezasını yollarda oflaya poflaya uyuklaya molalarda koşa koşa geçiren bir yolcu olarak çektim diyebilirim. Ne hikmetse turun %80'i öğretmen ve kadın olmasına rağmen beklediğim sinerji asla yakalanmadı. Oysa ki diğer turlarda tanışıp hala görüştüğüm insanlar var hali hazırda akraba gibi olduğumuz tanıdıklarımızı hep tatillerde tanıdım ben (yol-tatil en iyi insan tanıma aracıdır) 
bu sefer tutmadı, yanımdaki arkadaşımın sürekli sus-yapma-etme-aman bulaşma-boşver demesiyle geçti yolculuk :) aşırı bencil insanlar buluşmasıydı diye özetlerim bu topluluğu bana sorsalar ! neyse bu husustaki üzüntü ve sinirimi bir kenara bırakıyor gezdiğim yerlerle ilgili birkaç not paylaşmak istiyorum. takipçilerim var resimlere bakıp fikirlerimi okuyup o ülkelere gitmek için karar veren. Çoğu arkadaşım fakat eğer tanımadığım kişiler de takip ediyor ve merakta oldukları hususlar var ise bana mesaj&mail olarak ulaşsınlar tüm ayrıntıları parasına kadar yazarım burdan :)) değmez gitme, şunu ye bunu yeme demem. Karışma huyum yoktur fakat alternatif sunmak için her iki yönü de denemeniz gerekir hayatta ve bence bu herşey için geçerlidir. Tecrübe ettiğimiz her konunun bir de diğer yüzü bazen yüzleri olacağı gibi yaşayana göre de değişkenlik gösterir. Bu nedenle bende  yalnızca fikir beyan eder, şunu yaparsan böyle oluyor, bunu denersen böyle sonuçlar alabiliyormuşsun gibi maddeler ile yaklaşıyorum yorum yaparken. 
Mesela ben tatile gitmeden önce yakın bir tanıdığım 'hiçbir şey yok, neden gidiyorsun sorsaydın ben anlatırdım sana dedi :) beklentimi sıfırlayıp çıktım yola ama dediğim gibi çok beğendiğim yerler oldu kendi gözümden çektiğim fotolara bakıyorum da, ne güzel noktalara ayak basmışız ülkede. İyi ki gittim gördüm diye ekledim listeme yepyeni bir ülkeyi daha. 2 günlük bir tura katılma fikrinde beni cezbeden tek şey hızlandırılmış ve çok yer görme özelliğine sahip olmasıdır. Ayrıca ben bütün ekstra turları satın alıyor ve daha fazla bölgeyi gezerek, serbest zamanları müze, tiyatro, konser gibi etkinliklerle doldurduğum için ülke kültürüne ve günlük yaşantısına dair daha fazla bilgiyle dönmüş oluyorsam, tüm yolculara da bunu tavsiye ediyorum. her gittiğim yere belki bir daha gelemem gözüyle bakıyorum. Gerçi 2.ye gittiğim hatta defalarca gitmek isteyeceğim ülkeler de yok değil. Yunanistan'a defalarca gittim mesela, Dubai ve Bulgaristan 2 kez, Amerika her sene olmak üzere listede yer aldı. Bu sefer Romanya turunda gittiğim yerler ise  Transilvanya Bölgesinde (Drakula Şatosu,Peleş Sarayı), Bükreş, Bran,Sınai,Braşov ve son olarak Bulgaristan'da Veliko Tarnovo olarak sonlandı. Daha fazla resim için insagram adresimi ziyaret ediniz:)



Yani son olarak kısa ve öz yorum yapmam gerekirse;Beklediğimden çok daha güzel çıkan ve yolculuğum sırasında buharlaşıp uçmak istediğim tek tur olma özelliğine sahip bir ülke olarak anılardaki yeri almayı başardı ! bakın en çok takip ettiğim sitede bile ne kadar güzel olduğuna dair esprili anlatımları ile yer vermişler. linki şuraya bırakıyorum siz detaylar için bakınız ve hoşçakalınız...


https://onedio.com/haber/romanya-ya-asla-ama-asla-seyahat-etmemeniz-icin-37-gecerli-sebep-705360

10 Mayıs 2018 Perşembe

Barcelona




Hola İspanyola !
Selamımdan da anlaşılacağı üzere gittim Barselona'yı karıştırdım, geldim :) 4 tam gün neredeyse birçok yeri gördüm, yedim-içtim ve binlerce resim ile geri döndüm. Tavsiye eder miyim, tabii ki ederim...
La Sagrada Familia Kilisesi, Endülüs Arenası, Cristof Colomb Heykeli ,Montjuic Tepesi,Kraliyet Sarayı, Olimpic Liman, İspanya ve Catalunya Meydanı, La Ramblas Caddesi ekstra turları satın alırsanız da Gerona & Figueras (Dali Müzesi) Flamenco Gecesi Guell Park & Poble Espanyol & Gotik Mahalle en başta görülmesi gereken yerlerin başında geliyor ki ben büyük bir keyifle hepsine katıldım. Beklentimin üstünde çıkan yerler de olmadı değil hani, flamenko dansları ile büyülendim,İspanya'nın ünlü ressamı Salvador Dali'yi bu sefer memleketi olan Figueres'te bir zamanlar evi olan Salvador Dali Müzesi'ni gezerek tanıdım ki Dali müzesinden de hem gözümü hem ruhumu doyurup döndüm. Yurtiçi-yurtdışı farketmeksizin mutlaka tarihi-kültürel yerleri görür, 2 müzeye gittiysem de kendimi çok şanslı ve doyurmuş hissederim. Eve döndükten sonra araştırma yapmak için pek çok konum birikmiş olur ve genel kültür haznemi biraz daha genişletmiş olurum.
Gitmeden önce pek araştırma yapmadığım üzere turları tercih eder, erken kalkar dayanabildiğim en geç saatlerde de otele geri dönenlerdenim ben.Mümkün olduğu kadar çok yer görmek ve aktivite içinde olmak en büyük amacım gezilerimde. maddi durumuma göre alışveriş yapmış ve hediyelik dükkanlarını da ezberlemişsem değmeyin keyfime. O kadar uzun süre boş/serbest zamanım olmadığı için bu turu tahminimden daha ekonomik süreçlerde tamamladım. 

Ekstra turları satın aldığım için güzel parklar, renkli mekanlar ve tarihi sokaklarda dolaşma fırsatım, erken gelen Barselona takımının la ligadaki şampiyonluğunu stadları olan Camp Nou'da kutlama şansım da ekmeğin üstüne kaymağı oldu resmen.

Havası bize göre daha nemli olması sebebiyle epey sıcaktı ve kısa kollu yazlık tshirt-body geçişi yapmış oldum. Malum İstanbul sürekli iklim değişikliğiyle meşgulken hastalanmamak için nasıl giyindiğimizi 
şaşırdık.
Sonuç olarak yediğim-içtiğim benim olsun ben size gezdiğim gördüğüm yerleri başkalarının gözlemleri ve kendi resimlerim/fikirlerim ile sunmaya çalıştım. Şimdi biraz da genel kültürümüzü tamamlamak için açıklamalara göz atalım :)
Katalonya günümüzde büyük ölçüde eski Katalan Prensliği’nin sahip olduğu topraklardan oluşmaktadır. Kuzey sınırlarında Fransa ve Andorra, doğusunda Akdeniz, batı ve güney sınırlarında İspanyol özerk bölgeleri bulunmaktadır. 
Resmi diller Katalanca, İspanyolca ve Oksitanca’nın Aranca lehçesidir.Aranca, Aran Vadisi'nde yaklaşık 7 bin kişi tarafından konuşulur ve Oksitanca'nın bir lehçesidir. 2014 tahminlerine göre Katalonya toplam nüfusu 7.512.982'dir. Bölge nüfusu, İspanya nüfusunun %16,1'ini oluşturur. Son yapılan referandum sonucunda Avrupa'nın en özerk bölgesi unvanını almıştır. 2014 tahminlerine göre Katalonya toplam nüfusu 7.512.982'dir. Bölge nüfusu, İspanya nüfusunun %16,1'ini oluşturur. Bugün Katalonya’nın başlıca şehirleri Barselona (1.642.783), Tarragona (132,000), Girona (82.000) diye devam etmektedir...
Ölümüne Bir Emek
Barselona gezisi yapanların fark ettiği üzere bizim Mimar Sinan’ımız seviyesinde şehrin her yerinde bir Gaudi dokunuşu hakim. La Sagrada Familia’yı yapmaya 1883’te başlayan mimar, tüm bilgisini karmaşık sembollerle Meryem, İsa ve Kutsal Ruh’u simgeleyen bu kiliseye aktarma isteğinden 1908’de farklı projeleri bitirdi ve ölene kadarki hayatını, evini ve stüdyosunu taşıdığı La Sagrada Familia’da sürdürdü. Tramvay çarpması sonucu ölen Gaudi’nin esere uzaktan bakmak için geri geri yürürken kaza yaptığı iddia edilmekte.
“Geleceğin mimarları doğayı taklit edecekler”, GaudiLa Sagrada Familia’nın, iç yapısını ayakta tutan kolonlar dallanıp budaklanan ağaçlar şeklinde tasarlanmış. Yapının içine girildiğinde ormanda dolaşma hissi uyandırması amaçlanmış. Günümüzde pek çok mimar Gaudi’den ilham alıyor.İnşasının 100 senedir bitirilemediği La Sagrada Familia, 7 Kasım 2010’da Papa XVI. Benedict tarafından kutsanarak bir bölümü ibadete açılmış. Kilise aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunuyor.
İnşasında halen günde 600 kişinin çalıştığı kilisenin, 2026-2028 yılları arasındaki bir tarihte bitirileceği öngörülüyor. Zira yapının tüm giderleri halen yapılan bağışlarla karşılanıyor.

4 Nisan 2018 Çarşamba

Kim Bilir ?


Kim bilir ömrün kaçta kaçı kaldı geriye Nefes sayılı alıp verdiğin benim de senin de Hayırlı bir haber veren dostumsa hiç kalmamış Bir kuruş için hesaplaşmak isteyenler peşimde Her yanım dikenli tel ve mayınlarla çevrili Ben özgürlükten vazgeçtim savaşım hiç bitmedi ki Dikemediğiniz her bayrağın da benim terzisi Senin elinde değil ki dürten şeytanın ta kendisi Kim bilir belki varırsın sona bir tramvayla Ya da hayatın armağan ettiği bir travmayla Ya da son senin ayağına gelsin bekle saraylarda Sence bir ömür geçer mi dans etmekle halaylarla Hatalarımla varım hatta hatasızlıkla gurur duyacak kadar alçalmadım Sen anlamazsın asla Günahsız sen sus konuşma kes yeter şarlatan Senin elinde değil ki kader senden önce var yazan Var mısın yok musun az mısın çok musun Kar mısın yağmur mu yoksa bulut musun Kim bilir kimin çilesi çok acep Kim bilir kimin düzeni yok aman Aç mısın tok musun az mısın çok musun Yer misin der misin dertli gezer misin Kim bilir kimin ışığı çok acep Kim bilir ki kimin güneşi yok aman Kim bilir kimin derdi var kimin derdi yok Öğrenelim derken bildiklerimizi de unuttuk Doğarken yaşamla savaş dünya bizi boğarken Sevdiklerin arkasından ağlarız hep gömünce Sen öve dur kendini sen hep göğe doğru git Son düşen iyi düşer bir de ister cennet hurisi Hiç kimse istemez görünsün asıl gerçek sureti Hiç kimse günahsız değil ki eğer varsa övünsün Hadi şans hadi baht kim kral hani taht Hani kep herkes de birer kırmızı kart Hareket beklenir toplumca bereket Beklenen toprağa gideceğiz biz ergeç Yaşamak her canın hakkı insanca insanınYıllarca eğitsen de insanoğlu hırslanır Kırpmazsa yumduğu göze bir an gelir sallanır ki Düşmezse yere yaşama sıkıca bağlanır Var mısın yok musun az mısın çok musun Kar mısın yağmur mu yoksa bulut musun Kim bilir kimin çilesi çok acep Kim bilir kimin düzeni yok aman Aç mısın tok musun az mısın çok musun Yer misin der misin dertli gezer misin Kim bilir kimin ışığı çok acep Kim bilir ki kimin güneşi yok aman Vedalaşmak zordur davranışlar fevrî Kim bilir bir selam bile fetheder bu gönlü Benim gönül selam alır verir geçer ömrüm Hayallerimde kalan günler sanki hepsi dündü Karanlıklardı gündüz, hayallerimse dümdüz Ayaklarımda yoksa derman yürümek ne mümkün Ben atmosferden çıktım artık yoğun basınç aldım yeter Elim kolum bağlı sanma sakın, sanma üzgün Sanki her taraf dar, herkes koptu birbirinden Her taraf dar ve her paragrafta bir bomba patlar Hatta ve hatta düşmekteyiz zaten aşağı en aşağı Yenmeye devam edildikçe haklar Bekledikçe dağlar ekmedikçe bağlara dek Umutlar solar gider yarınlar kaybolur hemen Sanma bir resimdir hayat olduğu yerde durmaz Altımızdan akıp gider elle hiç tutulmaz Var mısın yok musun az mısın çok musun Kar mısın yağmur mu yoksa bulut musun Kim bilir kimin çilesi çok acep Kim bilir kimin düzeni yok aman Aç mısın tok musun az mısın çok musun Yer misin der misin dertli gezer misin Kim bilir kimin ışığı çok acep kim bilir ki kimin güneşi yok aman...


28 Mart 2018 Çarşamba

Kurumsal

Ne demek bu kurumsal, kurumsallaşma kavramı merak edenlere anlatmalıyım, sadece iş hayatında mı oluyor yoksa hayatın her alanına mı uygulanabilir bir bakalım bakalım efendim ;) neyin eksikliğini neyin yeterliliğini yaşıyoruz anlayalım, artık biliyorum ki asla fazlalık yok bu konuda. Tecrübenizle sabit olarak kime göre neye göre sorularıyla göreceli bir kavram bile olabilir çoğu kez. mesela iş hayatımdan örnek verecek olursam çalıştığım eğitim kurumlarından ziyade, kurumsal/ özel sektör alanlarında  ayrı bir kurumsallaşma ayrı bir kurum kültürü olduğu için kıyas yapma hakkına sahibim. Hele de mesleğim dolayısıyla yorum yapma hakkım bile var çok şükür :)
Neymiş bugünkü konumuzun açıklamaları hele gelin a dostlar da bir okuyalım, araştıralım, üzerinde düşünelim şu satırların...
Bir kurumun, bir kuruluşun veya bir işletmenin KİŞİLERE bağımlı olmadan faaliyetlerini sürdürebilmesi ve geliştirebilmesini sağlayan bir yapıya kavuşturulabilmesi işlemine denirmiş. Yani kişiler değişir fakat şirketler gelişir, büyür, işlevselliğini korumaya devam eder, etmelidir diyor. Bu nedenle de;
1- İş ve görev tanımları açık seçik yapılmalıdır,
2- İşletme içi kurallar ve yönergeler belirlenmelidir,
3- İşletmedeki (personel,mali işler, üretim, pazarlama v.b. gibi) birimlerin iş akışları tesbit edilmelidir,
4- Kurumun kendisine has temel ilkeleri ortaya konmalıdır,
5- Yetki ve sorumluluklar özenle tesbit edileli ve verilmelidir,
6- Yetki ve sorumluluklar, o yetkiyi veya sorumluluğu taşıyabilecek kişilere verilmelidir.
7- Nihai kararlar istişare ile alınmalıdır.
Doğru ve ileri taşıyan kurumsal davranış modelinin içinde neler olmalıdır diye düşünürken tam da duymak ve görmek istediklerimizi belirten bir yazı ile karşılaştım. Bakınız ne diyor :

  • Kendini gözleyen ve gözden geçiren yönetim şekilleri (kendini kayırmayan)
  • Doğru, paylaşılan ve anlaşılan, ebeveyn-çocuk değil de yetişkin-yetişkin iletişimi her türlü ilişkinin ve iş yapışın temeline oturtan bakış açıları
  • Yapılan işten önce o işi yapanın doğru insan olmasının önemini fark eden bir yönetsel zihniyet
  • Gidilen yolu ve yolun sonundaki hedefi gösteren, anlatan, paylaşan yöneticiler ve yönetimle aynı yöne bakabilen çalışanlar
  • Asıl işlevi hedeflere ulaşılmasını sağlamak olan araçları hedefin kendisiymiş gibi göstermek yerine, her zaman önce hedefi paylaşan ve sonra hedefe ulaştıracak araçları vurgulayan liderler
  • Doğru ve geliştiren hata ve problem giderme yaklaşımları
  • Eylem ve söylem tutarlılığı
  • Geçirgen liderler – bilgiyi ve gerçekleri yukarıdan aşağıya, aşağıdan da yukarıya gerektiği biçimde aktarabilme yetisini geliştirmiş liderler
  • Net bir gelecek resmi, o resmin nasıl çizeleceği ile ilgili bilgi paylaşımı ve resmi çizmeye yarayacak her türlü malzeme
  • Kurumsal değerlerin güçlü farkındalığı ve şartlar ne olursa olsun vazgeçilmezliği
  • Sarsılmaz güven
  • Çalışanların kurumun tüm kaynakları arasında en vazgeçilmez öneme sahip olduğu farkındalığı
  • Farkı yaratanın “insan” olduğu bilinci.
  • Mutlu çalışan = mutlu iş sonuçları farkındalığı
  • Gelişen çalışan = gelişen iş sonuçları farkındalığı