6 Şubat 2015 Cuma

Küçük Şeyler..


Kendinizi çok umutsuz yada mutsuz hissetiğiniz bir an yada benim gibi güneşli günlerde herzamankinden de fazla neşeli, enerjik ve sevecen hissetiğinizde aslında ne kadar küçük şeylerden mutlu olabildiğinizi görmek istiyorsanız oturun ve bunları bir kağıda(elektronik ortamada olabilir) dökün derim.
Zevkler ve renkler tartışılmaz elbette ama mutlu etmek ve kendinizi mutlu etmeyi iyi bildiğiniz zaman ortaya gerçekten çok komik, sıradan ve küçük ipuçları çıkabiliyor. Başkasını etkilemeyen birsürü detay sayabilirim benim için en güzel hediyelere bedel sayılabilecek. Paha biçilmez diye nitelendirdiğim herşey, parayla benim zaten satın alabileceğim şeylerin dışında mesela..
Aşağıda sıralanan kavramlar genelde herkesi mutlu edermiş, ben test ettim onayladım hatta birde kendi düşüncelerimi de yanlarına yazıp sizlerle paylaştım..
Bu küçük nedenlere herzaman şükreder ve herkese pozitif bakış açısını tavsiye ederken de hep farkederim ki aslinda ben, küçücük şeylerle bile bu denli mutlu olurken, küçücük insanları ve o saçma hırslarını dert edip hayatımı, sinirlerimi ve çevremdekileri mahvedemem. Eğer ki o kızdığım insanlar gibi olursam, intikam almak için kötülük yaparsam ve zamanını beklemeden patlayıp haksızlık yapabileceğimi hesaba katmazsam Allah taş yapar adamı, iki yakasını bir araya getirmez, hatta çoluğundan-çocuğundan çıkarır, sonrada dünya gözüyle herkese gösterir..! 
Benim de haksızlıga uğratıldığım her konuyu, şuanda ve gün be gün karşımdakilerden cikarken gördüğüm-duyduğum üzere..
Bilmem anlatabildim mi sevgili takipci :)
Başta sağlıkla sonra huzur ve mutlulukla geçirebileceğimiz haftasonları diler aşağıdakileri denemenizde fayda olduğunu bildiririm :)

Bebek sesi duymak, ormanda yürümek, parkta piknik yapmak, almak istediğimiz bir giysinin ucuzluğa girdiğini görmek, tatile gitmek için rezervasyon yapmak, radyoda favori parçanızı duymak, yalnız başınıza kalıp kendinizi dinlemek, yeni bir arkadaşlık kurmak, eski fotoğraflara bakmak, kek yapmak, size geçmişinizi hatırlatan bir parça dinlemek-koku duymak, güneşli bir güne uyanmak, sadece kız ya da erkek arkadaşlarınızla felekten bir gece çalmak, çikolata yemek, romantik bir yemeğe çıkmak, işte yükselmek, güneşli bir günde camlar açık araba sürmek, birisinden teşekkür kartı almak, sevdiğiniz bir arkadaşınızdan güzel bir mesaj-hediye almak, güneşte yada yağmurda oturup çay/kahve içmek, denizde yüzmek, süpriz bir demet çiçek almak ya da hediye etmek...


Karşılıksız hiçbirşey olmaz kısacası ne ekerseniz onu biçmek :)

5 Şubat 2015 Perşembe

Çirkinler Şansı

Halk arasında kullanılan bir tabir vardır, beni benden alan hiç anlamadığım ve meraklar içinde bırakan..
Genelde teyzelerimiz çok beğendikleri kişilere söyler '' ah kızım, ah yavrum kendin güzelsin ama şansın güzel olsun ve akabinde hemen şunu eklerler ''Allah çirkinler şansı versin, işin ilerlesin'' Ben ise bunun üzerine otuz saat düşünürüm de düşünürüm. Teyzeciğim madem pek beğendin neden şansına çirkin olsun diyorsun, garezin ne karşındakine, yada dua mı ediyorsun beddua mı belli değil diye söylenirim:)
Etrafıma sordum soruşturdum, ansiklopedilere (vikipedi) ve forumlardaki yazılara baktım. Okuduklarımdan anladıklarımı ve  bu hususutaki  çeşitli birkaç görüşü paylaşmak isterim. Konu ciddi bilmenizde fayda var sevgili takipçiler.Eskiler söylüyorsa vardır bir gerçeklik payı dedim ve güneş yüzüme vururken en sakin zamanımı yakalayıp yazdım sizler için. Çok güldüm bir yandan da yapılan yorumlara.

Güzelle çirkin ilk önce dış görünüşlerine göre ayrılıyor ise, güzel bulunan kişiye önce övgü sonra kötü yanları söylenir çok şımarmasın diye. Yada sen güzelsin şansın çirkin gibi ithaflarda bulunur insanoğlu. Niye yapar hiç anlamam çünkü güzellik bir bütündür. Çirkinlik de keza aynı şekilde görünür genelde insanlarca. Okuduklarımın yanında saçmalamak bir yana için güzelse güzel şeyler gelir seni bulur karmasına inanırım çünkü ben!
Neyse şimdilik ben kendi net görüşümü aktarmıyorum güzel görmek isteyen zaten görüyordur diyerek sadece okuduklarımdan anladığımı sunuyorum.
Saygılar sevgiler güzel insanlarla geçen güzel günler :)

-Güzelin işi düzgün gitmez çünkü bütün gözler üzerindedir, eğer nazar diye birşey varsa direk değebilir, yani negatif-pozitif hertürlü enerji üzerindedir.
-Çirkin elindeki şansı iyi değerlendirmek için herşeyi yapar, başarıya giden yolu mübah sayar ve canını dişine takıp istediğini elde edene kadar gizliden gizliye çalışmalarına devam eder. Sonunda kazanır ve kimsenin ruhu bile duymaz.
-Beğenilen güzel bulunan bay/bayan herkimse bunun zaten farkındadır ve seçeneği çok olduğu için birtürlü karar veremez. Eğer ulaşmak istediği bir başarı ise kendine olan fazla güveninden, eğer bir kişi ise de fazla beklemekten kaybedebilir. Oysaki kendi halinde, dikkat çekmeyen ve etrafında çok insan dolaşmayan bir kişi  karar vermesi gereken kişi/olay herneyse zaten az ve öz olduğu üzere hedefe odaklanır ve durmadan ilerleyebilir.
-Güzel fazla şımarıktır herzaman daha fazlasını ister, çirkin olduğunu bilen ve hissettirilen ise aza tamah eder elindekiyle yetinir...
Çirkinin kaybedecek fazla birşeyi yoktur, güzelin ise ünü,namı,şanı,şöhretini kaybetmeye tahamülü olmadığından herzaman dikkatli olmak zorundadır.


4 Şubat 2015 Çarşamba

Dişe Diş

İstisnasız bütün resimlerimde gülerken ağzım kulaklarımda 32 diş meydanda görünüyorum. Bazen gülümsüyorum onda da ayıp olmasın diye ve bu yaşıma kadar toplasak 3 tane ciddiyetten öldüğüm pozum mevcuttur. Günlük yaşantımda çok güldüğüm ve mimiklerini çok kullanana herkeste olduğu gibi doğal kırışıklıklarım olduğu doğrudur. Ailem, arkadaşlarım ve hayatımda özel bir yere sahip olan herkes bunu böyle bilir ve beni hep böyle görmeye alışık insanlardır. Aksini görse babam bile ''noldu-neyin var-bişey mi oldu- biri canını mı sıktı'' gibi sorularını en panik halde sıralar. Eğer ortada bir neden yoksa niye asık suratlı gezdiğim konusunda azar işitirim resmen :) Yazarken bile gülüyorum şuan acaba etrafımdaki herkes mi delirdi diye...

Diyeceğim şudur ki benim tarzım, görünüşüm ve yaşayışımdan da anlaşılacağı üzere yüzümde en belirgin yerim sürekli gülen ağzım ve gözlerimdir. (Allah herkese böyle bir ifade versin, benimki doğuştan çünkü)
Bu görünüşe yakışan en belirgin özellik ise düzgün ve beyaz dişlerinizin olmasıdır.Önce kendinize sonra başkalarına olan saygınız olarak ele aldığım ve araştırdığım bugünkü konum ise bunu nasıl sağlayabileceğimiz ile ilgili olacak.
Efendim, malumunuz kendimden verdiğim örneklere bakacak olursak, küçükken çok sık hastalanan yapım ve annemin sağlık konusundaki evhamlı hali nedeniyle gelişimimi antibiyotik tüketimini en üst seviyede gerçekleştirerek tamamladım. Gençlik yıllarımda bu bana yol+su+elektrik olarak geri döndü tabiki.. Dişlerin doğal yapısı zaten sarımtırak ise antibiyotikli çocuklarda bu durum artıyormuş, karaciğer hassaslaşıyor ve çikolata alkol tüketimini sınırlandırıyormuş vs gibi uyarılar aldım yıllar içerisinde. Tabi bunların bilimsel gerçekliklere dayandığını belgelerin yanısıra annemim ağzından çıkan herşey kanun niteliğindedir. Eğer öyle birşey yoksa da ben onun yalancısıyım :) Bir anne atasözü derki diye başlayan yüzlerce cümlemiz vardır elbette bizim de..
neyseki karaciğeri zorlayacak herşeyi çok iyi bilerek sağlıklı bir şekilde yaşamıma devam edebiliyorum ancak şu diş konusunda hassasisyetim hiç geçmedi. Çünkü temizliğine önem veren ve gülüşünü seven herkes inci gibi beyaz ve sıralı dişleri olsun ister, çalışır, çabalar. Bende dişlerimi yamultan 20'lik dişlerimden zaman içerisinde kurtularak, her sene 1-2 kere düzenli olarak diş temizliği yaptıırarark, Amerika'dan diş beyazlatma plakları alarak ve lazerle maksimum düzeyde ne kadar açılabileceğini merak ederek gereken önemi gösteriyorum ben dişlerime ve gülüşüme. Şimdi diyeceksiniz ki kötü dişi olan gülmesin mi? Hayır efendim bittabiki gülsün, kahkahalar atsın hatta hep öyle dolaşsın ancak kendine dikkat etsin, gereken özeni göstersin.
bugün bu konuyla ilgili araştırmalarım sonucunda bazı yöntemlere ulaştım ve sizlerle paylaştım. Keyifle okuyun sağlıkla ve güzel gülüşlerle kalın...
Kimyasal Bleaching (Diş Beyazlatma)
Bu teknikte, diş beyazlatıcı jel, özel olarak yapılmış diş kalıpları yardımıyla dişlere uygulanır. Ancak kimyasal diş beyazlatma tekniğinin diş minesine bir miktar olumsuz etkisinin olabileceği unutulmamalıdır. Çeşitli kozmetik ürünler arasında da satılabilen bu kimyasallar mutlaka bir dişhekimi gözetiminde kullanılmalıdır.
Fototermal Bleaching (Diş Beyazlatma)
Bu yöntemde de yine bir miktar özel bir jel kullanılır. Ancak önceki metottan farklı olarak yüksek enerjili özel bir ışın demeti yardımıyla uygulanır. Işık kaynağı bir seri LED veya diyot-lazer den oluşabilir. Yine bu yöntemde de muhtemel olumsuz etkilerin olabileceğinden mutlaka dişhekimi gözetiminde yapılmalıdır.
Fotokimyasal Bleaching (Diş Beyazlatma)
Bu diş beyazlatma yönteminde, beyazlatma jeli bir UV-lamba (mavi ışık) veya bir KTP lazeri (yeşil ışık) kullanılarak aktive edilir. Bu metodu diğerlerinden ayıran özellik ise kullanılan ışık kaynağının da ayrıca dişi beyazlatıcı etkisinin olmasıdır (foto oksidasyon). Bu uygulama, dişler üzerinde daha derin bir beyazlatma sağlar. UV-Işık kullanırken çevre dokular (dudaklar, dişetleri, dil vb.) muhtemel yanık yaralanmalarına karşı iyi korunmalıdır. KTP lazeri kullanırken ise yanma riski yoktur, ancak dişetleri beyazlatma jelinin sızıntılarına karşı korunmalıdır (gingiva block). KTP lazeri ile beyazlatmanın büyük bir avantajı da; geniş bilimsel araştırmalar sonucunda diş minesi üzerinde yan etkilerinin gözlenmemiş olmasıdır. Diş beyazlatma işlemi sonrasında yapılacak florid uygulanması diş minelerini güçlendirir ve çürümeleri önler.
Beyazlatılan dişler ne kadar süre beyaz kalır?
Farklı diş beyazlatma (bleaching) metotlarıyla beyazlatılan dişler bir kaç yıl beyaz kalır. Fakat bu süre kişiden kişiye değişir. Yeme-içme alışkanlıkları, sigara ve fırçalama alışkanlığı dişlerin beyaz kalma süresini etkiler.
Şu unutulmamalıdır ki, bleaching her zaman istediğiniz beyazlığı sağlamayabilir. Beyazlama oranı dişlerinizin beyazlatma işlemi uygulanmadan önceki tonuna bağlıdır ve kişiden kişiye değişir. Bu yüzden diş hekiminiz ile beklentilerinizi önceden konuşmalısınız.
Diş Beyazlatma veya diş ağartma, genel dişhekimliğinde çokça uygulanan bir işlem olmasına rağmen aslına Estetik/Kozmetik Dişhekimliğinin alanıdır. Çok kimse beyaz dişlerle yapılan bir gülüşü çok çekici bulur. Genelde süt dişleri, erişkinlik dişlerinden daha beyazdır. Kişi yaşlandıkça dişlerinin rengi de zamanla daha koyulaşır. Bu koyulaşma diş minelerinin mineral yapısındaki değişimden kaynaklanır. Dişler ayrıca, bakteri pigmentleri ve tütün kullanımından kaynaklanan renklenmelere de maruz kalabilir.
Beyaz dişler, gençlikle özdeşleştirildiğinden estetik görünümlü olmak isteyen kişiler tarafından oldukça arzulanırlar. Ancak şunu belirtmeliyiz ki, abartılı bir beyazlık çoğu durumda estetik olmayabilir. Her zaman için yüz ve ağız yapınıza uygun düşen doğal ton daha estetik olacaktır.


3 Şubat 2015 Salı

Alışkanlıklarım Var Benim..

Normal bir yetişkinin 1 aylık yaşantısına sığdırdığı olayları ben takriben 1 haftama sığdırabiliyorumdur. Bu durum tabiki yaşantımı tümüyle etkiliyor denebilir.
Mesela son bir haftada yaşadıklarımı sıralasam roman olur film olur hatta traji komik olaylar silsilesinde başrolü ben oynarım :) Güldürürken düşündüren bütün herşey gelir beni bulur...

Neyseki bu duruma alıştım her nekadar yorulduğumu hissetsemde bomboş geçen bir güne bile katlanamıyorum ben. Dinlenmek ayrı bir süreç ancak hiçbir aktivite olmadan yaşlanmak istemezdim herhalde. yaşlanıyorum ama hareket ve bereket içinde diyebiliyorum çok şükür.
Bu durumunun benim için güzel olmasının yanı sıra kötü olan bir yanı ise alışkanlık yapıyor olmasıdır sanırım.
Diyelimki sürekli organizasyonlara katıldığım bir dönemden geçiyorsam yoruluyorum ama önemsemiyorum. Çünkü evde oturmak yada rutin düzene girmek ruhumu daraltıyor. Yada çok sık aralıklarla yurtdışına çıktığım zamanlarımda gördüklerim, aldıklarım ve çektiğim resimleri daha sindirmeden yeni bir yer görme isteği içine giriyorum. Bu durum doyumsuzluk değil de tam olarak alıştığım düzende ilerlemek olarak yaşam şeklimde yer alıyor diyebiliriz. Mesela beraber vakit geçirmekten keyif aldığım eşim-dostum yada iş arkadaşımla uzun süre görüşemezsem bende duygusal boşluk yaratabiliyor. Çünkü alışmak sevmekten daha zor geliyor ve alışınca da hayatımdan çıkarmak yada görememe durumu beni huysuz bir insan haline getirebiliyor :) Eğer bir bilimadamı bu satırları okuyorsa lütfen bu durumu açıklığa kavuştursun. Neden alışkanlıklarıma bu denli bağlıyım ben ve hayatıma yeni kişiler-olaylar ve yerler girse bile o alışkanlıklardan vazgeçmiyorum? merak ediyorum...

Şimdiye kadar yazdığım herşey bir genelleme yazısıydı denilebilir lakin kişiler için bu durumun farklı psikolojik boyutları da vardır eminimki. Mesela, ben beraber büyüdüğüm yani kız kardeşim dediğim insanı kaybettikten sonra, ya birdaha göremezsem, konuşamaz ve keyifli dakikaları paylaşamazsam hissiyle hayatımdan çıkardığım herkesle yani küs olduğum insanlarla tekrar görüşmeye başladım ve hayatıma kabul ettim uzun bir süre. Zaman içerisinde tekrar çıkardım (zaten adam olan aynı hataları tekrarlamaz düşüncesiyle)  ama bu durum vedalaşamama ve küs kalamama hissiyatları doğurdu bende. Neyseki şuan daha normal bir süreçteyim çünkü bazı insanların hayatınızdan çıkması sizin, çevrenizin ve kişilik gelişiminizin hayrına bir durum oluyor. Kimisi dibe çökerken sizide götürüyor, bu tipleri kendime uzak Allah'a yakın havale ediyorum, çok canım istiyorsa da cezasını kendim veriyorum :))

Neyse altın günlerinde sürekli konuşan kadın imajından çıkıp söylemek istediğim ve araştırmaya değer gördüğüm alışkanlıklarıma geçiyorum.. Hergün görmeye alıştığım, az konuşup çok anlaşıldığım ve insanların içini gören bazı kişiler ortalıktan kaybolunca bana bir ağlama zırlama ve sürekli özleme halleri geliyor ki bu duruma denk gelen insan sayısı 10'u geçmez.. Çünkü aynı anda hem sevdiğim, hem saydığım, hemde uzaklaşıp az görüştüğüm insan olmaz benim.. Görüşmek istemediğim için yada sırf içimdeki canavarı uyandırmasın diye yaklaşmadığım insanlar vardır sadece. Bide kendinden zorla nefret ettirmeye çalışan ''sinsi-fesat-nankör'' üçlemeleri varki lütfen benim gibi düşünen herkes uzak dursun böyle arkadaştan-eşten-sevgiliden bu devirde. Hayat kısa diye bukadar açıkta yaşıyoruz madem herşeyi, bu denli keyif alıyoruz bu denli sevdiklerimizle bir bütün halinde paylaşıyoruz her dakika herşeyi, birilerinin müdahil olup bu huzur mutluluk ortamını bozmasına nasıl müsade edebilirm ki söyleyin şimdi a dostlar !
Haftasonu çok sevdiğim ve saydığım birkaç insanı uzaklara gönderdim o nedenle etrafımda beni mutlu eden insanlar azaldıkça mutsuz edenlerle uğraşma safhasına geçiyorum. Pazartesileri yoğunum ve haftaya giremiyorum blog yazıp yayınlayana kadar farklı bir konuya geçiyorum vs... şuan çıkmam gerektiği için ise kısa kesiyorum. Aslında anlatmak istediğimi anlayanlar anladı. Herkese başarılar diliyorum :))