15 Kasım 2013 Cuma

Renklerin Psikolojik Etkisi

Bugün Cuma, herzamankinden rahat renkli ve kendimiz gibi giyindiğimiz, haftasonuna kucak açtığımız bir gündeyiz...
Dış görünüşümüzdeki seçimlerimiz madem bizi yansıtıyor, bende herzaman rengarenk olmayı seven biri olarak hadi kalk renklerin psikolojideki yerini araştır dedim ve işe koyuldum...

Etkileri genel olarak, canlılarda meydana getirdikleri hislerle ilgiliymiş.
Bildiğimiz üzere her bir renk, insanda farklı duygular uyandırır. Kimi renkler insanı sakinleştirirken kimileri heyecanlandırır, bazı renkler kendine güveni arttırırken bazıları da içe kapanıklığı arttırabilmektedir. Birbirine yakın renklerin etkileri de birbirine benzemektedir.
Örneğin, sıcak renkler insanda sıcaklık hissi uyandırırken, soğuk renkler de bir serinlik ve soğukluk hissi uyandırırmış. (Herkeste farklılık gösterdiğine inanıyorum ben ! )
 Benide resmen sinirlendiren renkler var mesela, kendimede asla yakıştıramam ama bazen kendimi zorlayarak hayatımın bir alanına entegre ettiğim...
Renklerin insan üzerindeki etkileri, ruh ve sinir hastalıkları başta olmak üzere, çeşitli hastalıkların tedavisinde destekleyici olarak kullanılmaktadır. Ayrıca, pazarlama, ekonomi ve siyaset gibi konularda da renklerin insan üzerindeki etkilerinden yararlanılıyormuş.
Mesela bende çok eminim ki bazı renkler beni acıktırıyor bazı renkler tatlı isteğimi uyandırıyor :) Bakalım başka neler yapıyormuş...
  SARI
Sarı geçiciliğin ve dikkati çekiciliğin ifadesidir. O yüzden tüm dünyada taksiler sarıdır. Dikkat çeksin ve geçici olduğunu bilsinler diye. Araba kiralama firmaları logolarında hep sarıyı kullanırlar.
O yüzden dünyada hiçbir banka ambleminde, bildiğimiz sarıyı kullanmaz. (Portakal ve bronz ya da bakır kimi zaman yer alabilir.) Paranın geçici değil, kalıcı olmasını isterler. "Parayı yatırın ve unutun lütfen" demenin bir yoludur bu.
Sembolizmde sarı; geçiciliği, ölümü hatırlatır. sarı odalarda çocukların daha çok ağladığı, büyüklerin daha sinirli oldukları tespit edilmiş. İlginçtir bir çok hayvan öfkesini göstermek için kırmızıdan çok sarıyı kullanır. Sinirlendiklerinde renkleri sarıya dönüşür. En az pigmentle yaratılan renk olduğu için tabiatta en çok rastlanan renklerden biridir.
 
MAVİ
Mavi, gökyüzü ve denizin simge rengidir ve onlar gibi insan psikolojisi üzerinde rahatlatıcı bir etkiye sahiptir.
Mavinin değişik tonları farklı etkiler yaratır; koyu maviler örneğin çivit ve gece mavisi yatıştırıcı, açık mavi huzur vericidir, duygusallığı ve duyarlılığı ortaya çıkarabilir, deniz mavisi ise düzen ve disiplini temsil eder.
Mavi inceliğin ve nezaketin rengidir. Yaratıcılığı, hayalciliği, ciddiyeti, güvenilirliği ve idealizmi beraberinde getirir. Bulunduğunuz ortamın mavi renkte olması size soğukkanlılık, olgunluk ve pozitif atmosfer getirir.
Koyu mavi ve lacivert ise sonsuzluğu, otoriteyi simgeler. Bu yüzden, iş adamlarının ve firmaların sık olarak tercih ettiği bir renktir.
MOR
İmparatorların ve olağanüstü güçleri olduğuna inanılan din adamlarının rengi olan mor, yüceliği, gücü ve lüksü temsil eder.
Mor, renk spektrumunun 7. ve son rengidir, bu yüzden özel bir renktir ve genellikle farklı ve bireysel bir stili yansıtır. Kendine güvenin ve egonun rengi olan mor, tarih boyunca ihtişam ve lüksün son basamağı olarak kullanılmıştır. Morun kullanımı mistik bir yücelik getirir ve metafizik gücü simgeleştirir. Astrolojinin ve alternatif bilimlerin temsili rengidir. Konsantrasyonu arttırır ve böylece meditasyon için de uygun bir ortam sağlar.
Eflatun seçilmiş ve mükemmelliyetçi bir renktir, seçilmişler içindir. Zeka düzeyinizi arttırır.
Tarih, yüksek sınıfların, saray mensuplarının daima morla bezendiklerini kaydeder. Nevrotik duyguları açığa çıkardığından, bilinçaltında insanları korkuttuğu saptanmıştır.
YEŞİL
Eski çağlardan beri bir çok sosyal grubun, baharı, doğadaki hareketleri ve bereketi simgelemek için kullandıkları simge renktir.
Yeşilin insanlar üzerindeki etkisi tartışılmazdır. Doğanın verdiği güven, huzur ve yaratıcılığı insanlara yansıtır. Ev dekorasyonu sırasında kumaşlı eşyalarda, duvarlarda veya herhangi bir şekilde kullanılan yeşil renk ve tonları, sizin doğaya ve canlı çiçeklere olan ihtiyacınızı tatmin edebilir. Yeşilin yarattığı sükunet duygusu ise okullarda ve kütüphanelerin duvarlarında bu rengin seçilmesinde büyük rol oynar.
Ayrıca yeşil, umudun, barışın ve özgürlüğün rengidir, bu yüzden de bir çok ulusun bayrağında yer alır. Açık yeşilin ferahlatıcı ve steril duygusu yaratan bir etkisi vardır, bu yüzden hastanelerin duvarlarında veya temizlik ürünlerinin ambalajlarında sıkça kullanılır.
Yeşil, sarı ile karıştırıldığında, dostça ve davetkar bir hava yaratırken, mavi ile karıştırıldığında ise ferahlık ve serinlik duygusunu perçinler.
TURUNCU
Turuncu bir günbatımının ışığında yenilenin! Turuncu, güneşin renklerinden biridir ve enerjiyle doludur.
Turuncu yeniden doğuşun ve yeni başlangıçların simge rengidir. Maddi olmayan ancak manevi zenginliği temsil eder. İçinde barındırdığı enerjiyi insanlara yansıtır ve paranoya ve depresyon gibi psikolojik bozuklukların tedavisinde kullanılabilir.
Duvarınızdaki turuncu renk size güneşi hissettirir, sıcak bir ortam yaratır ve içinizi enerjiyle dolduran bir terapi halini alır.
Enerji ile ilgili bir çok materyal ve eylem de turuncu renkle belirtilir.
SİYAH
Siyah renk, kişinin hayatında oldukça etkilidir. Siyah yanlızlığın, gizemin ve dengenin rengidir.
Siyah uç bir renktir ve marjinaldir. Gücü, özgüveni, disiplini ve kudreti simgeler. Bunun yanısıra, siyah özellikle ölümün ve matemin rengidir, tarih boyunca ölüm korkusunu simgelemiştir. Bunların yanısıra siyahın kullanılmasının insan üzerinde olumlu etkileri de vardır, bunlardan biri arka fonda kullanılan siyah regin konsantrasyonu arttırmasıdır.
BEYAZ
Beyaz tüm renklerin bütünüdür ve içinde her renkten farklı anlamlar ve güçler taşır.Geleneksel olarak beyaz, saflığı, temizliği ve el değmemişliği simgeler. Gelin odalarının beyaz olmaları saflığın ve bakireliğin göstergesi olduğu kadar, yeni başlangıçların da göstergesidir. Ayrıca, uzmanlar beyazın istikrarın ve devamlılığın rengi olduğunu da belirtmektedirler. Beyazı yaşamında sıkça kullanan kişiler, dışarıya saflıklarını, deneyimsizliklerini, çocuksuluklarını ve en önemlisi temiz olduklarını yansıtırlar.
GRİ
Gri gözün en rahat ayırdığı algıladığı renklerden biridir. Diplomatik ve ağır bir renktir ama hareketsizliği, yavaşlığı ve ciddiyeti temsil eder. Silahlı Kuvvetlerde her yeri griye boyarız. Kapılar, kaloriferler; Devlette de her şey gridir. Puslu belirsiz bir hava gibi yaratıcılığı öldürdüğü öne sürülür.


Benim
ise en sevdiğim renk çocukluğumdan bu yana herzaman kırmızı olmuştur. Fanatikliğimden dolayı yanına asla sarı gelmemek koşuluyla her şartta her üründe ve her yenilikte kırmızı ilk tercihimdir.
Yüzdüğüm senelerce  kırmızı mayom bonem gözlüğümden güç alır, üniversitede döneminde bile kırmızı ağırlıklı kırtasiye ürünleriyle kendimi ders çalışmaya teşvik ederdim .
İş görüşmesine geldiğimde de bu durumun beni olumlu yönde etkilediğinden adım gibi eminim !
Şirketimin içi ve görünen yüzü beni her daim enerjik ve heyecanlı tutuyor. Sinirliyken bile bir başka sinirli olduğmu da göz ardı edemeyiz tabi :))
Detayına bakıldığında ise :
KIRMIZI
En sıcak renk kırmızıdır. Kırmızı renk fiziksel anlamda hareketliliği, dinamizmi ve gençliği; duygusal anlamda ise mutluluğu, azim ve kararlılığı ifade eder. Bir nevi gücün ve azmin simgesidir. İnsanı harekete geçirir. Hareketliliğin ve azmin ihtiyaç duyulduğu yerlerde kırmızı kullanılması uygun olabilir. Çünkü kırmızı renk insana şevk, azim ve hareketlilik kazandırır. Bundan dolayı özellikle gençlere hitabeden ürünlerde kırmızı sıkça kullanılır.
Kırmızının, özellikle yakın mesafelerden, diğer renklere oranla fark edilmesi kolaydır. Bu nedenle, uyarı işaretlerinde genellikle kırmızı renk kullanılır. Fakat uzaklaştıkça kırmızının fark edilmesi zorlaşır. Bundan dolayı, uzak mesafelerden fark edilmesi istenen işaretler için mavi renk daha uygundur.
Kırmızı ilk anda dikkat çekicidir, fakat uzun süre kırmızı ışığa maruz kalınırsa rahatsız ve tedirgin edici olmaya başlayabilir. İlk anda kendine çeken kırmızı, sonra kendinden uzaklaştırmaya başlayabilir.
Kırmızı renk iştah açıcı olmasının yanında zaman kavramını da unutturmakta ve uykuyu kaçırıcı etkilere de neden olmaktadır. Bu nedenle, özellikle yemek odalarında ya da lokantalarda tercih edilebilir. Böylece müşterilerin ya da misafirlerin daha fazla yemesi ve vakit geçirmesine yardımcı olabilir. Kolay fark edilmesi, önce kendine çekmesi ve sonra uzaklaştırması fast-food türü işyerlerinde çok sık olarak kullanılmasına neden olmaktadır.
Uzun süre kırmızıya maruz kalmak duyarsızlığa, kabalık, kızgınlık ve saldırganlığa zemin hazırlayabilir.
Kan akışını hızlandıran ve hareketliliği teşvik eden kırmızı aynı zamanda eşlerin yakınlığını tahrik edicidir. Bundan dolayı, özellikle çocuk sahibi olamayan ya da birbirine daha yakın olmak isteyen çiftler için yatak odasında ve geceliklerinde tercih edebilecekleri renklerin başında gelmektedir.
Kırmızı renk tansiyonu ve kan akışını hızlandırır. İnsana hareketlilik kazandırır ve mutluluk verir. Bu özellikleri ile hüzünlü olanları neşelendirmeye yardımcı olur. Kansızlık, soğuk algınlığı ve felç gibi şikayetleri olanların tedavisini destekleyici olarak kullanılabilir. Bununla birlikte yüksek tansiyon, gerginlik ve yüksek ateş gibi olumsuzluklara da zemin hazırlayabileceği için uzun süreli ve yoğun kullanımdan kaçınmak gerekir.

Benim rengim belli, sizlerede bol renkli günler dilerim :)

14 Kasım 2013 Perşembe

Giyin yada Giyin-me



Kadin milleti ayni anda herşeyi yapabilir, düşünür, harekete geçer ve geçirir, kısacası multitask olarak dünyaya gelir.

Çalışıyorsa bir gününü yada tatilini çok önceden hazırlayabilir. Sabah evden çıkarken belkide tüm toplantıları, alışverişleri, görüşüp konuşacakları, akşama ne yemek yapacağı ve ertesi gün için tüm işlerin alternatifleri bile muhtemelen aklının bir köşesinde hazır vede nazır bulunuyordur. Dedim ya kadın milleti korkulası varlıklar, heran herşeyi düşünür yaparlar...
Eğer ki, gücü ve keyfi yerindeyse değişimin ta kendisi olurlar, olurlar da
gel gelelim hergün ne giyeceğim derdinden Dünyanın en mutsuz, en problemli, en düşünceli insanına anında dönüşebilirler.Evet! Bazen mutsuz olmak bizim için bu kadar kolay olabiliyor işte...

Üzülerek söylüyorum ki, herzaman bir erkek gibi düz ve yalın giyinme-düşünme gibi tarzımız yoktur bizim...

Mesela beni evden çıkarmasalar aynı spor kıyafelerimle yatar,kalkar,yaşarım :)  Hatırı sayılır bir gardrobum olmasına rağmen sadece bir pijamaya, bir t-shirte bağımlı yaşamışlığım olur zaman zaman. Rahatlıktan mıdır boşvermekten mi? bilinmez ama çok bunaldığım zaman ömrümün geri kalanını sadece parmak arası terlikler ve beyaz t-shirt, bol pantolonlarla yaşama isteğiyle doluyorum.

Bu blogumu tam olarak arkadaşlarımın isteğiyle, gezdiğim gördüğüm ve alışveriş hastası olduğum dönemlerde aldıklarımı yazmak için oluşturmuştum. Sosyal hayatımdaki detayları yazmaya kalksam sayfalar yetmez, zaten çok özeli anlatma konusunda da yasaklıyım :) Hiçbirzaman da eteğim şu mağazadan pantolonum filanca yerden gibi moda detaylarına el atmadım, millete akıl verir gibi olmasın diye. Çok merak eden takılır peşime çarşı pazar gezer ozaman dedim ve başka konulara eğildim ;)
Amma velakin, öğrenciliğim, spor hayatım ve kurumsal iş hayatım boyunca dikkat ettiğim husus, olması gereken yada gerekmeyen kurallarla giyindiğiniz zamanlardan ziyade tarzınız ile kalıyorsunuz insanların hafızalarında.
Genelde her sabah farklı bir ruh haliyle uyanıyorsanız, tarzınızda değişiyor. Yani şuanda  benimde bazen spor bazen de toplantılara göre klasik çizgim sürekli değişiyor olması gibi... Bazen dünya yansa umrumda olmuyor bazen de mecburiyetler takım elbise şekline bürünüp üzerimdeki yerini alıyor...

Bu sabah okuduğum röportajda da bahsedilen konu, iş yaşamında kılık kıyafet ile yarattığınız imaj ve değişim üzerineydi. Açıkçası herzaman içimden geldiği gibi giyinen-yaşayan bir insan özelliğinde olmama karşın okuduklarımdan da farkettim ki, herşey dış görünüşünüzle kendizi nasıl yansıttığınız yada yansıtmanız gerektiğiyle başlıyormuş.

Vakti zamanında, profesyonel iş hayatının önde gelen üst düzeylerinden biri tarafından, iş dünyası için kılık-kıyafetten, kişisel bakıma birçok detayı kapsayan bir proje hazırlanıyor. Ve o projenin başındaki isim ile yapılan röportajın bazı kesitleri aşağıda mevcuttur. Herkesin bildiği ama uygulayamadığı kuralları çarpıcı biçimde vurgulamış kendisi de...

Capital: İş hayatında başarı ve istikrarda kılık-kıyafetin, imajın yeri nedir?
- Moda ve hazır giyim kökenli biri olduğum için şimdiye kadar bu konuda çok değişik deneyimlere sahip oldum. Gördüğüm çok net bir şey var: İş hayatında giyim, hem meslek gruplarına hem kurumlara göre değişiyor. İş hayatında herkesin bir de kurumsal temsil durumu var. O temsilin çok doğru yapılması lazım. Bu, hijyenden başlayarak tırnak bakımına, ayakkabıya kadar birçok detayı barındıran bir durum. Bir de şirketin belli giyim kodları var. Yani “Bu işyerinde böyle giyinilir” diye yazılı metinler, kurallar dağıtılıyor. Kısaca içinde bulunduğumuz roller, çalıştığımız sektörler, bulunduğumuz pozisyonlar ve şirketimizin kurumsal kültürü, iş hayatındaki giyim-kuşamın en belirleyici unsurları oluyor.

Capital: Yani biraz kendimiz için değil kurumumuz için giyiniyoruz, öyle mi?
- Biraz öyle. Giyim-kuşam, çok kişisel bir tercih ama iş hayatında tüm bunları göz ardı etmemek gerekiyor. Mesela bir üst düzey yöneticinin iş gardırobunun, bir üst düzey yönetici gardırobu gibi olması lazım. Burada kesinlikle kişinin bulunduğu sektör ve pozisyonu ana belirleyici olacaktır. Pozisyonunuz yükseldikçe model olma durumunuz doğuyor. Her türlü abartıdan kesinlikle kaçınmak gerekli. İş hayatında giyim-kuşam, kişiliğin değil pozisyonun ve kurum kültürünün ön plana çıkarılması için kullanılmalı. Sonuçta vasıflarınızı, gücünüzü, şirketinizin gücünü bu şekilde karşı tarafa gösterebilirsiniz. Tabii ki bu tek yol değil ama çok kuvvetli bir enstrüman.

Capital: Rahatlık tüm bunların neresinde olmalı?
- Rahatlık, kesinlikle atlamamamız gereken bir konu. Çünkü iyi hissetmek günlük başarıyı direkt etkiliyor. Sırf şık olma veya yönetici gibi giyinmiş olma kaygısıyla rahatsız bir şeyler giydiğinizde, belki şık ama güvensiz ve mutsuz olursunuz. Örneğin kadın yöneticiler, dar ve kısa etekler tercih ediyor ama toplantılar esnasında sürekli eteklerini çekiştiriyorlar. Veya çok yüksek bir topuk, evet çok şık duruyor, ama tüm gün ayağınızda olunca artık size acı veriyor. Tüm bunlar önemsiz detaylar gibi görünüyor ancak inanın, gün içindeki rahatlık performans üzerinde çok etkili. Çünkü iş hayatı, kendinize olan güveninizin en yüksekte olması gereken alanlardan biri.

Capital: Peki “yönetici giyimi” diye bir şey var mı? Türk iş insanlarını bu konuda nasıl buluyorsunuz?
- Evet, var tabii. Kadın yöneticilerden başlarsak… Ben Türkiye’deki kadın yöneticilerin giyim tarzını çok iyi buluyorum. Yönetici olmanın gerektirdiği otoriteyi ve ciddiyeti yansıtıyorlar. Öte yandan bazı Avrupa ülkelerinde ve ABD’nin bazı kesimlerindeki kadar da sert ve katı giyinmiyorlar. Bence bu çok hoş bir şey. Türk kadını iş yaşamında henüz yeni olduğu için iş kıyafetlerinin biraz daha özgürlükçü dönemine denk geldi. Yani yıllardan beri edinilmiş o çok katı iş kadını imajına fazla saplanmadık. Bu bence iyi bir şey.

Capital: Bir yöneticinin gardırobunda neler olmalı?
- Bu işin biraz modayla da paralel gitmesi gerektiğine inanıyorum. Belki moda kökenli olduğum için böyle düşünüyorum… Ama çok katı kurallardan yana değilim. Olmazsa olmazlar dersek; tabii ki siyah bir takım, bir etek-ceket ve bunların farklı renklerde alternatifleri olmalı. Pantolon-ceket mutlaka yer almadı. Gömlekler, güzel trikolar, renkli twin-setler olmalı. Makul topuk boyları olan şık ayakkabılar çok önemli. Yöneticiyiz diye illa ki her zaman siyah, gri, lacivert giymek zorunda değiliz. Biraz daha modanın getirdiklerine de bakılabilir. Örneğin şimdi elbise çok moda. Şık elbiseler kullanılabilir.

Capital: İş hayatında otoriter veya etkileyici bir görüntü, imaj nasıl sağlanabilir?
- Tabii ki uygun seçilmiş kılık-kıyafet, oluşturmak istediğiniz güçlü ve otoriter imajı sağlamanıza çok ciddi katkı sağlayabilir. Bence zarafet çok önemli. Yaşınız ne olursa olsun makyaj kesinlikle hafif olmalı. Daha olgun veya otoriter görünmek için ağır makyaj yapmak son derece hatalı bir seçim.
Çok şekilsel bakmamalıyız ama örneğin iyi bir firmanın üst düzey yöneticisinin kaliteli ve iyi bir kalemi mutlaka olmalı. Bunu sadece şıklık adına söylemiyorum. Bence iyi ve kaliteli bir kalem, yöneticinin işine gösterdiği özeni simgeliyor. Özellikle üst düzey erkek yöneticilerde kol düğmesi de her zaman çok etkileyicidir. Aynı şekilde hem kadın hem erkek için çok etkili ve önemli bir aksesuar. Kadınlar için inci takılar da iyi bir alternatif. Açıkçası fazla aksesuardan yana değilim.

Capital: Sizin Türk iş dünyasında şık, tarz sahibi bulduğunuz iş insanları kimler?
- İş hayatımızda çok şık yöneticiler, iş insanları var. Örneğin bu röportajı yapma vesilemiz olan Akın Bey, bence ilk 10’a girebilecek bir isim. Kadınlarda ise Güler Sabancı, son derece iyi giyiniyor. Güler Sabancı’nın tarzını çok beğeniyorum. Sadece şirketi anlamında değil, Türkiye için de çok önemli bir pozisyonda. Aslında böyle bir pozisyonda giyimini seçmesi çok zor ama bence gayet iyi seçiyor. Abartılı bir giyimi yok, güç gösterisi yapmıyor, ama son derece etkileyici ve tarz sahibi.

Capital: Bir de tarz konusu var. Nasıl tarz sahibi olunur?
- Belli bir tarza sahip olmak çok önemli ama iş hayatında kılık-kıyafette bir tarz oluşturmak maalesef yılları alıyor. Kendi adıma şunu diyebilirim, iş giyimi tarzımın oturması 5-10 yılı buldu. Bu tamamen iş yaşamınızdaki halinizi tanımakla ilgili. “Hangi kıyafetleri giydiğimde kendimi daha iyi, rahat ve özgüvenli hissediyorum?” Bu soruları aradan yıllar geçtikçe yanıtlayabiliyoruz ve ancak o zaman tarz sahibi oluyoruz.
http://www.capital.com.tr

13 Kasım 2013 Çarşamba

Boğazlarım ağriyiiii



Ben geldim ama bişeyler anlatıp hemen gideceğim.

Artık maçta çok bağrınıp çağrınmaktan mı, sıcak-soğuk bulduğum herşeyi içmektenmi yoksa havalardaki ani değişikliklerden midir bilinmez bu sabah tıkanmış bir solunum yolu ve şiş bir boğazla uyandım.
Çocukluğumu, üniversite yıllarımda sınav zamanlarımda ve hata yurtdışı seyahatlerimde uzun süren sağlık problemlerimi sadece ve sadece şişen boğazıma bağlı olarak yükselen ateşim yani bademciklerim oluştururdu. Yaş oldu nerdeyse 30, ben hala boğaz pastili,gargarası antibiyotikleriyle uğraşıyorum. Senede 1-2 kez nüksettiği için de ameliyatı uygun görmüyorlar. Yani ameliyatla çare arasam olmaz, hastalansam gönül razı değil'' sendromu yaşıyorum yine..
Bana göre az konuşmak ,güzel beslenmek, bağışıklığını korumak ve sigara-alkolden uzak durmak yeterince güzel bir tedavi şekli ama yapılan araştırmalarda farklı konularda mevcutmuş. Hadi siz okurken bende gidip adaçayı-ekinezya-tarçınlı çay falan içip sonra masamdan hiç kalkmadan çalışayım...

Bademcikler, boğazın iki yanında bulunan, badem biçimindeki lenfoid doku bölgeleridir. Bademcik enfeksiyonuna tonsilit denir.
Lenfatik sistemdeki diğer organlar gibi, bademcikler de bağışıklık sisteminin bir bölümünü oluştururlar ve enfeksiyona karşı vücudu koruma görevinde rol alırlar.
 
 Bademcik iltihabının (tonsillit) belirtileri nelerdir?
Hastalığın şiddeti etken olan mikrobun gücüne ve kişinin vucut direncine bağlı olarak değişebilmektedir. Bademcik iltihabında aşağıdaki belirtilerin hepsi veya birkaçı bulunabilir;
* Bademcikler şiş, kırmızı, bazen üzeri beyaz -sarı iltihapla kaplı
* Boğaz ağrısı (Ağrı kulağa vurabilir)
* Yutkunma sırasında zorlanma, ağrı veya rahatsızlık hissi, iştahsızlık
* Ateş (39-40 dereceyi bulabilir), üşüme, titreme
* Halsizlik, kırgınlık, vücutta yaygın ağrı, eklem ağrıları
* Boyundaki lenf bezlerinde şişme, hassasiyet, ağrı
* Baş ağrısı
* Kötü ağız kokusu
* Ses değişiklikleri 

Çocuklarda ise bunlara ek olarak: Mide bulantısı, Kusma ve Karın ağrısı da eşlik edebilir.

 Bademcik iltihabının tedavisi nasıl yapılır?
Çok rastlanan bu hastalık, kendi yaptığı rahatsızlıktan çok, vücudun başka yerlerinde çeşitli organlarda meydana getirdiği dolaylı bozukluklar (komplikasyonlar, iltihablar) sebebiyle oldukça önemlidir. Bademcik iltihabı tedavisinde amaç enfeksiyonun yok edilmesi, belirtilerin ortadan kaldırılması ve ortaya çıkabilecek komplikasyonların engellenmesidir. Yeterli sıvı alımı ve uygun ağız bakımı önemlidir. Antiseptik gargaralarla gargara yapmak ağız bakımı için yeterlidir. Bunun yanında yatak istirahati, yeterli sıvı alımı, ağrı kesici, ateş düşürücü ve bakteriyel enfeksiyon düşünülenlerde antibiyotik verilir.Bakteriyel etkenler arasında en önemlisi A grubu Beta hemolitik streptokoklardır. Bakteryel enfeksiyonda antibiyotik verilmeyenlerde de genellikle hastalık 7-8 günde kendini sınırlar. Ancak antibiyotik vermek belirgin bir şekilde baş ağrısı, ateş ve boyundaki lenf bezi şişkinliklerini azaltır. Ayrıca olası bir akut romatizmal ateş (Romatizmal Kalp İltihabı) veya akut glomerülonefrit (böbrek iltihabı) gibi komplikasyonlar önlenmiş olur.

Antibiyotik tedavisi doktorun bakteriyel enfeksiyon düşünüp , gerekli gördüğünde uygulanmalıdır. Halk arasında yaygın olarak kullanılan antibiyotik tedavisi uygun olmayan kişilere verildiğinde ishal, karın ağrısı, halsizlik gibi olumsuz etkilere neden olabilmektedir. Ayrıca viral enfeksiyonlarda kullanılan antibiyotikler, virüslere hiç etki etmedikleri gibi bir de bağışıklık sistemimizin önemli bir parçası olan normal flora dediğimiz bize yararlı olan bakterileri de öldürdüklerinden vücudumuzun savunma sistemine zarar vermektedirler. Bir de antibiyotiklerin az dozda veya kısa süreli kullanımı , bakterileri tam öldürmeyip şekil değişikliği yaparak şu an varolan antibiyotiklere de direnç geliştirebilmelerine bilinmeden yol açmaktadırlar. O zaman bakteri güçlenme süresini geçirip, daha güçlü bir şekilde yeniden saldırıya geçerek; şiddetli, zor tedavi edilebilen ve antibiyotiklere cevap vermeyebilen enfeksiyonlara neden olabilmektedir. Ayrıca hastaların tekrar tekrar boğaz enfeksiyonu geçirmelerine neden olabilmektedir

İlaçlar enfeksiyon belirtilerinin kısa sürede düzelmesinde oldukça faydalıdır, iltihap ortadan kaldırılsa da bazen bademciğin büyüklüğü ortadan kalkmayabilir. Antibiyotiklere cevap vermeyen ve sık tekrarlayan vakalarda boğaz kültürü tanı ve tedavi için oldukça değerlidir.
Sık bademcik enfeksiyonu geçirilmesi, enfeksiyonun kronikleşip bademciklerde kalıcı hale gelmesi, bademciklerin çok büyüyerek yemek yemeyi zorlaştırıp solunum yolunu tıkayıcı hale gelmesi ,bademcik çevresi apse gelişmesi durumlarında hastaların KBB uzmanınca değerlendirilip bademciklerinin ameliyatla çıkarılması (tonsillektomi) gerekmektedir.
 
 
 
Daha farklı ve daha fazla konular için linkleri takip edebilirsiniz.Hoşça ve sağlıkla kalın...
 

11 Kasım 2013 Pazartesi

Gerçeklerin rengi !

''Bazı gerçekler vardır değişmez, değişse de vazgeçilmez''

Bu haftasonunun anlamı kesinlikle bu cümlede saklıydı. Felsefe cümlesi değil rutinlerimi gerçekleştirmekten söz ediyorum alt tarafı. Cuma günü tarihi İstanbul turu, cumartesi aile ile yapılan rakı faslı ve pazar günü  ezeli rekabetin 14 yıldır değişmeyen  hüsran sonucu :)
Evet ! Fenerbahçe-Galatasaray maçının sonucu, dün akşamdan ziyade bugün gündemimizde yer alacak. Söylenecek çok şey var aslında ama özetlemek gerekirse tam anlamıyla 'Kaçınılmaz son' :)

Spor konusunda ne kadar fanatik olduğumu tüm şirket (Ceo-Genel Müdür-Direktörlerim dahil olmak üzere) bildiği için, bugün yine işyerimde kaçınılmaz bir hafta başlangıcı yapıyorum. Benim gibi renkli giyinmeyi sevenlerde mutlaka sarı-laci kombinasyonlarla başlıyorlar güne. Bugün bizim hakkımız fazla kızdırmadan sohbetlerimizde rakip takıma laf atmak :) Kısılan sesim alay konusu olmasa herşey daha da mükemmel olabilirdi tabi...

Son derece fanatik babamın bile dizginlemeye çalıştığı, rakip takım sevgilimin içten içe kızdığı, kız arkadaşlarımın ise hiçbir zaman anlayamadığı bir tutku bu! Belliki değişmeyecek, boşuna uğraşmayınız...

Dışarıda ise; Stada girmeden önce gerçekleşen bir diğer rutin  Kızıltoprak Nazlı'nın yerinde buluşmaktır. Marşlar söylenir, meşalaler yakılır maça kadar herşekilde taraftar kendini hazırlar. Bende dahil olduğum bu taraftar grubuyla ve bir büyük derbide daha takımımı ve en güzel şekilde destekledim, artık önümüzdeki maçlara bakacağız diye demeçler verebilirim :)

10 Kasım Atatürk'ü saygı, sevgi ve herzamankinden daha büyük bir özlemle anmaya ise sabah 9dan itibaren başladık. Çalan sirenlerde gözyaşını tutamayan halk umudumuza umut kattı, akşam takımını desteklemeye gelen binlerce insanın hiç durmaksızın 'Mustafa Kemal'in Askerleriyiz' sesleri ise gerçekten duyulmaya-görülmeye değerdi.

Her ne olursa olsun insanların bilinçli bir şekilde kenetlendiğini görmek,bilmek ve hissetmek bambaşka bir mutluluk. Anlattıklarım sadece Spor üzerinden birliği vurgulamak...Amma velakin  iş kavgaya-gürültüye-istenmeyen görüntülere varınca dünyanın en güzel galibiyetini de alsanız nafile ! Herşeyin fazlası ise  illaki zarar. Başkasının özgürlüğünü kısıtlamadan yaşanılan özgürlük malesef bizim ülkemizde yerine oturmuş bir olgu değil, hatta aksi yöne giden gerçekler de gündemimizi meşgul ediyor.

Ayrıntılar, resimler, yaşanılanlar tabiki çok çok fazla. Siyasi ve sosyal hayattan verilecek örnekler hiç şüphesiz iyi-kötü herkesin gündeminde.Karamsarlığa kapılmadan bugünkü yazıyı sonlandırıyor, yarın değişik renkler ve ruh haliyle karşınızda oluyorum.

Kalbi temiz ve başkaları için de güzel duaları olan herkese;
Mutlu, huzurlu, sağlıklı, aşklı, bol paralı ve başarılı bir hafta diliyorum...