7 Ağustos 2013 Çarşamba

Bayram gelmiş neyime :)

Bayram arefesi, varmı sakin şirket gibisi :)

Bugün yarım gün olması nedeniyle, tatillerini birleştirip ortalıktan kaybolmayan bir avuç insan olarak ofiste oturuyoruz. Hiç yalan söyleyemeyeceğim, bayılıyorum bu haline şirketin ! Tabiki eğlenceli dinamik ve yoğun günlerim olmasa iş hayatı hiç çekilmez fakat bu yarım günlerde burada olmaktan ben çoooook memnunum :)

Yarın sabah itibariyle, yazlığa ailemin yanına kaçıyorum fakat üşengeçlikten ve birzamanlar çok gezen insan tipime nazar değmesi sebebiyle spesifik bir tatil planı yapmadım ! uyumayı, çocukluk arkadaşlarımla yemek-içmek-denize girmek üçlüsünün sonuna kadar hakkını vermeyi planladım :) Hem aile hem arkadaş ortamı  hem biraz uzaklarda olmanın faydasıyla Bayramımın güzel geçmesini diliyorum. Kalanlar İstanbul'un şu boş zamanlarını iyi değerlendirsin yürüyüşlere alışverişlere hatta sahilde uzun koşulara çıksın, uzaklara gidenlerde bol fotoğraf çekip enerjilerini atarak dönsün yeni haftaya inşallah.. Yurt dışına gidenler en sevdiğim çikolatalardan getirsin, en büyük hediyem olsun. Evdekiler ise  el öpünce bir zahmet para versin, baklavayla öpücüklere boğulmaylada biryere kadar hani !

Diyeceğim o ki, Sevdiğiniz herkesi görün sarılın öpün Bayramı en güzel şekliyle kutlayın...Tatilinizi modern yapın ama şu günlerde lütfen biraz geleneksel olun. İnsanın hayatında en özel önemli ve herkesi görebileceği kaç zamanı oluyor ki ?

Ben dediğim herşeyi yapmaya gidiyorum, son 1 saatte şu işlerimi bitireyim:)

Mutlu huzurlu sağlıklı bayramlar diliyorummmm...

6 Ağustos 2013 Salı

Bir bilene danışın...

Konu insan ilişkileri olunca nedense hiçkimse 'ben hatalarımın farkındayım demez yani gönülden kabullenip pozitif sonuçlandırmaya yönelik kendini eğitemez !

Kendimden örnek vermem gerekirse; son derce uçlarda olduğum insan ilişkilerimde ya herşeyi ben kabullenir günah çıkartırım ya da kendime olan fazla güvenimden dolayı ukalalığımla bir ömür boyunca burnum dik bir şekilde gezebilirim... Kafamı bedenimden ayırıp şöyle bir baktığımda gördüğüm 2 uç nokta tam olarak bunlar diyebilirim ! Özeleştiriyi kabullenebildiğim için de yakın eş-dost meclislerinde sürekli kendimi ve çevremde gelişen olayları  anlatır farklı bakışların görüşlerini mutlaka alırım. Sonra hepsini harmanlayıp verdiğim ortak kararda nasıl ilerlemem gerektiğini anlarım... Başkasının fikirlerini direk olarak uygulayamam da yani kimse kusuruma bakmasın !!! 'Benim hayatım, benim düşüncem benim bedenim' diye birşey var artık çok evrenselleşen bir kuram olarak da hayatımızı yönlendiriyor...

Benim her çevreden insana en çok danıştığım konu ise ikili ilişkilerimin bitmesiyle beraber yaptığım gün sonu kritiğidir. Bana böyle dedi, ben böyle yaptım, şöyle ilerlerken böyle bitti vs. gibi soru-cevap yöntemleriyle bir bilene sorarım.

Mükemmel ilişki, arkadaşlık, evliliği bitiren 5 ana başlık bulmuşlar. Çok düşünüp işin içinden çıkamadığınız durumlarda açın bunları okuyun derim. Belki kendinize kadın/erkek demeden bir çekidüzen verirsiniz. Başka birisinden fırçayı yemeden silkelenir ve kendinize gelirsiniz :)




1. Duygusal aşırı-tepki
Ani bir savunma her zaman en iyi hücum olmayabilir bu yüzden tepkinizin sonuçlarını gözden geçirmek için bir dakika durun ve düşünün. Partnerinizin sizi kızdıran, üzen veya güvensiz hissettiren bir şey yaptığı veya söylediği durumlarda, kendinizi aşırı tepki vermemek ve karşıdakini bölmeden dinlemek için telkin edin. Bunun yanı sıra, partnerinize, yorum yapmadan önce düşünecek zamana ihtiyacınız olduğunu söyleyin. Çiftler işlerin fırtınalı olduğu durumlarda mantığa dayalı şeyler yapmanın en iyi yol olduğunu genelde anlamıyorlar. Aklınızda olanı doğrudan söylemektense kendi köşenize çekilin: kendinize ait bir alan yaratmak söylenenlerin doğru olup olmadığına veya fazla anlam taşımadan fevrice söylenmiş şeyler olup olmadığına karar vermenizde yardımcı olacaktır. Son aşama ise ikiniz de sakinleştikten sonra konuyu tartışmaktır.
2. Söylenmek-Dır dır yapmak
Tartışacağınız şeylere partnerinizle birlikte karar verin çünkü sürekli dırdır yapan bir anne gibi hareket etmek veya bir konu üzerine sürekli şikayet etmek sadece iki tarafı da birbirinden uzaklaştıracaktır. Konu hakkında yakın arkadaşlarınızın veya yakınlarınızın fikirlerini alın: eğer herkes bunun bir problem olduğu konusunda hemfikir isei partnerinize bunu değiştirmesi için istekte bulunmanız haklı olacaktır. Bir diğer etkili taktik ise partnerinize sürekli dırdır yapıp yapmadığınızı sorabilirsiniz. Eğer “evet” derse geçmişteki söylenmeleriniz için özür dileyin ve bu davranışınızı değiştirmek için çaba sarf edin. Takip eden haftalarda partnerinize karşı konuşma şeklinize fazladan dikkat göstererek kendinizi kontrol edin. Kendinizi söylenirken bulursanız hemen özür dileyin ve başka bir faaliyetle oyalanarak dikkatinizi konudan başka bir yere çevirin. Partnerinizden bir daha söylendiğiniz anda sizi uygun bir ses tonuyla uyarmasını isteyin ki yeni bir kavgaya sebebiyet vermesin.
3. Güvensizlik
Erkekler de kadınlar da aynı şeyi isterler: kendine güvenli, güçlü olan ve bir bebek gibi sürekli pohpohlamak zorunda hissetmedikleri birini. Gerşek şu ki, güvensizlikleriniz genelde partnerinizin sizi gerçekte nasıl algıladığını yansıtmazlar. Partnerinizi terapistiniz haline getirmeye çalışırsanız onu yıpratırsınız ve sizden kopmaya başlar. Bunun yerine kilo/vücut sorunları veya istenmeme korkusu gibi öncelikli olarak kendinize güvenmediğiniz şeyleri sıralayan bir liste yaparak bu güvensizlikler dolabından kendinizi dışarı çıkartın ve partnerinize bu güvensizliklerinizin büyük ihtimalle onu etkilediğini söyleyin. Şikayet etmek için çok fazla zaman ve enerji harcadıysanız özür dileyin. Bu eğer sizin bir sorununuz ise bu davranışı ortadan kaldırabilecek eğitimli bir terapist aramaya başlayın.
4. İlişki Bağımlılığı
Partnerleriyle kaynaşmak için bazı insanlar kendi ilgi alanlarını, hobilerini, ve hedeflerini-aslında partnerlerini ilk etapta etkileyen şeyleri- unutuverirler. İlişki bağımlılığının bu olumsuz zincirini kırmak için ilişki başlamadan önce boş zamanlarınızı kimlerle ve ne şekilde harcadığınızın bir listesini yapın- gerçekten yapmaya değer bir alıştırma. Hiçbir çift, boş vakitlerinin tümünü birbiriyle harcamamalıdır bu yüzden siz de kendinize ait ne kadar boş vaktiniz olduğunu gözlemlemeye çalışın. Spor salonuna gitmek veya lokal kurslarda eğlenceli dersler almak gibi kendi başınıza yapabileceğiniz bir uğraş edinin. Partnerinizle vakit geçirmeyi tercih ettiğiniz için iletişiminizin koptuğu samimi arkadaşlarınız var ise bir aktivitede veya yemekte buluşmak için çaba sarf ederek kimliğinizi geri kazanın.
5. Zorlama Davranışlar
Madde kullanımında, alışveriş yapmada, fevri alışverişlerin sayısında ve sosyal amaçlı dışarı çıkmalarda belirgin bir artış olması ilişkideki partneri fazlasıyla endişelendiren, ilişkinin dengesini bozan, tartışmalara yol açan ve en sonunda da ilişkiyi bitişe götüren bir şeydir. Bu tür bir sorun sizin hayatınızda yer alıyorsa, bu tarz davranışlar farkına varılır varılmaz hemen ele alınmalıdır. Aşırı davranışlarınızı kabul edin ve bunları durdurmak için aşama kaydettiğinizi söyleyin ve partnerinizin duygularını doğrulamak için ona bu tür davranışlardan nasıl etkilediğini sorun. Alışveriş dürtüsüyle başa çıkmak için örneğin kredi kartları yerine nakit para kullanın, böylece dürtüsel alışverişlere para harcama ihtimalini azaltmış olursunuz. Sorun yaşadığınız konuda kendinizi eğitmek için kitapçıların kişisel-yardım bölümlerini ziyaret etmeyi veya bir terapistten veya destek gruplarından yardım almayı düşünün.
İlişkiler, her iki tarafın ilişkinin genel ihtiyaçlarına (birbirine ilgi gösterme, cömert ve nazik davranışlarla birbirine saygı gösterme vs.) olduğu kadar tarafların kendi kişisel ihtiyaçlarına karşı da duyarlı olmasını gerektirir.
Çeviridir: Seth Meyers, Psy.D

Yukarıda bahsedilen, romantik ilişkiyi mahveden 5 etmen tamamıyla önlenebilir şeylerdir. Bu yüzden davranışlarınızın farkında olun ve konu aşka geldiğinde hiçbirşeyin garanti olmadığını iyi bilin... Hoşçakalın :)



5 Ağustos 2013 Pazartesi

Hello ! Ben güçlü

Ne demiş ünlü Türk Sanat Musikisi sözleri, kaç kere yemin ettim ? Bak yine geri geldim :)

Hemde ne dönüş, bir güçlendim ki sormayın...Bugün böyle uyanmak için çok direndim, açık denizlere yani boğaza açıldım, sevdiklerimin gözlerine baka baka sabahlara kadar gezdim, güldüm, ağladım ve eğlendim. Evimde misafir ağırladım, mutfağımda yemek hazırladım. (Evet! garip ama gerçek =D ) gece geç yattım, çok uyudum, çok dinlendim. Büyüdüm ve bugün geri geldim :)

Ne istemediğimi de ne istediğimi aynı anda bildiğim bir dönemden geçiyorum ve bu yüzden biraz zorlanıyorum. Korkutuyor beni geleceğim ile ilgili plan yapmak hatta zorunda kalmak. İstemek başarmanın yarısı ise ben bunu yapabileceğimi de düşünüyorum. Belirsizliklere karşı kürek çekmeyi bırakıyorum. Vazgeçmiyorum, ama sadece hiçbirşeyi  oldurmaya çalışmayacağımı artık biliyorum. Bazı şeyler var ki; olmadı diye üzüldüğümüz sonra iyiki de olmadı diye dua etmekten helak olduğumuz !

İnançları doğrultusunda çok dua eden bir insanın yapacağı gibi hakkımızda herşeyin hayırlısını isteyip kenara çekilmeyi düşünüyorum. Allah'a binlerce kez şükürler olsun ki; İstediği birçok şeyi elde etmeyi başarmış bir insan olarak söylemiyorum bunu çünkü daha yolun başındayım daha 28'im :) sevdiklerimle paylaşılacak çok şeyim var, görebiliyorum...

İç sesimden ve resimden de anlaşılacağı üzere (kıyafetin volümü beni resmen MR.Muscle gibi yapmış)  bugün kendimi ''Miss.Stronger than yesterday, (Ben uydurdum)  Gladyatör ve Amazon'' gibi hissediyorum =)
Çünkü çok düşünmekten bunaldım ve kendimi yine ben toparladım. Allahtan bu düşünceli karakterim kimilerine göre melenkolik veya depresif ruh halim fazla gitmiyor ve sevdiklerimle beraber kısa sürede atlatılabiliyor. Son zamanlarda okuduğum bir makaleye göre uzun süreli ve fazla düşünme şekli zamanla bir soruna dönüşüyor. Bakın uzmanlar bu konuda ne diyor :


FAZLA DÜŞÜNMEK SORUN MU?
Günümüzde kadınlar eskiye nazaran daha bağımsız, kendinden emin, güçlü ve faal. Ancak (hepimiz için geçerli değil tabii) bazen küçük ya da daha büyük bir sorun karşısında kontrolümüzü yitirip olumsuz düşünce ve duyguların altında ezilir ve tüm enerjimizin, hatta yaşam sevincimizin tükendiğini hissederiz. Bu “fazla düşünme hastalığına” yakalandığımızı gösterir. “Ben kimim?”, “Başkaları hakkımda ne düşünüyor?”, “Neden bir türlü mutlu olamıyorum?” gibi sorularla kendimizi yiyip bitiririz. Kafamızı meşgul edip bizi yoran bu sorular çok daha “spesifik” de olabiliyor. “Neden kardeşimle geçinemiyorum?”, “Neden önümün tıkalı olduğu bu işte zaman kaybediyorum?”, “Sevgilim bunu söylerken ne demek istedi?” Bunu hepimiz zaman zaman yapıyoruz, ancak “fazla düşünen kadınlar” bunu birkaç misli şiddette yaşıyor. Başkasının belki de birkaç dakika sonra unutacağı bir sorunu ya da aksiliği (örneğin müdürünüzün sizi bir konuda eleştirmesi ve uyarması, arkadaşınızın kilonuzla ilgili yorum yapması ya da sevgilinizin sizinle ilgilenmek yerine kitap okumayı tercih etmesi)
günlerce düşünebiliyorlar. Karşı cins, yani erkekler bu “fazla düşünme sendromu”nu daha nadir ve az yaşıyorlarmış. Kadınlar dış görünüş, aile, ilişki, çocuklar, kariyer veya sağlık gibi çok çeşitli konularda uzun uzadıya düşünüp zihinlerinde negatif senaryolar canlandırabiliyorlar. Bu düşünme/analiz etme/endişelenme durumu normal ölçülerde olduğunda bir sorun yok, doğamız gereği, diyebiliyoruz. Ancak çok ileri safhalarda “fazla düşünme” zehirli bir hal alabiliyor.

ÜSTESİNDEN GELMEK MÜMKÜN
Birinci adım, olumsuz düşüncelere kapıldığımızda, bunları kontrol altına almaya çalışmak olmalı. İkinci adım, her olaya objektif bakmayı öğrenebilmek ve başkalarının sözlerini, davranışlarını ve tepkilerini kişiselleştirmemek, yani üzerine alınmamak ve her
söylenenin ardında bir bit yeniği aramamak. Yani sadece duyduğumuzla, okuduğumuzla “yetinmek”, olayları abartmamaya çalışmak gerekiyor. En önemlisi de, “fazla düşünme” tuzağına düşmekten kaçınmak. Böyle bir sorunumuzun olduğunu fark ettiğimizde, tüm
bu uyarıları hatırlayıp “silkinip” tekrar normal ve pozitif modumuza geçebilmeyi başarabilmeliyiz. Birçok insan tüm bu aşamaları kendi doğallığında yapıyor. Onlar “fazla düşünme” sorununu tanımıyorlar


KENDİNİZİ SINAYIN
Aşağıdaki sorulara “hiçbir zaman” ya da “neredeyse hiçbir zaman” diye cevap verebiliyorsanız, bir sorun yok demektir. Ancak yarısına ya da çoğuna “her zaman” ya da “sık sık” diyorsanız, siz de fazla düşünenlerden olabilirsiniz. Endişeli olduğunuzda olaylara nasıl yaklaşıyorsunuz, nasıl düşünüyorsunuz?
1. Ne kadar yalnız olduğumu düşünürüm.
2. Yorgun hisseder ve ıstırap duyarım.
3. Bir şeye odaklanmanın ne kadar zor olduğunu düşünürüm.
4. Ne kadar pasif olduğumu ve motivasyon eksikliğimi düşünürüm.
5. “Neden bunu yapamıyorum!” diye düşünürüm.
6. Geçmiş bir olayı tekrar tekrar düşünür, keşke daha farklı gelişseydi diye hayıflanırım.
7. Ne kadar mutsuz olduğumu düşünür, endişelenirim.
8. Tüm kusurlarımı, başarısızlıklarımı, hatalarımı ve yanlışlarımı düşünürüm.
9. Canımın hiçbir şey yapmak istemediğini düşünürüm.
10. “Olaylarla neden daha iyi baş edemiyorum?” diye düşünürüm.

NEDEN TEHLİKELİ?
Fazla düşünme” sorunu tahmin ettiğimizden daha zararlı ve tehlikeli çünkü:
* Hayatımızı her anlamda zorlaştırıyor, bizi fazlasıyla yıpratıyor, herhangi bir probleme sağlıklı bir çözüm bulmamızı engelliyor,
* İlişkilerimize zarar veriyor, yani bu tavrımız çevremizdekileri rahatsız edebiliyor, bizden
uzaklaşmalarına neden olabiliyor,
* Bunu çok ileri safhalarda yaşamaya başladığımızda ciddi psikolojik sorunlarla
karşılaşabiliyor, depresyona girebiliyoruz,
* “Fazla düşünme” kendimize karşı daha acımasız olmamıza sebep olduğu için, bizi sorun ve
engellerin karşısında daha savunmasız ve zayıf kılıyor

Farkındalık sağlayarak, değişime önce kendi mantık ve duygularınızdan başlamanızı tavsiye ediyor , Hoşçakalın diyorum...


http://www.elle.com.tr/psiko-k/kisisel/fazla-dusunme-sendromundan-kurtulun_4208?Page=1