29 Ocak 2016 Cuma

Çaya beklerim..


Soğuk algınlığının ilk belirtilerinde ve grip enfeksiyonu geçirildiğinde mürver, melisa, adaçayı, zencefil, karabiber meyvesi ve zencefil yapraklarından oluşan çay, bağışıklık sisteminizi güçlendireceğini belirtmiş, Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada.. ve eklemiş, mevsim geçişlerinde, soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonlara karşı ve aynı zamanda soğuk algınlığı belirtilerinin ilk hissedildiği durumlarda boğaz ağrıarına karşı bağışıklık sistemini güçlendirmek için bazı bitkilerden nasıl faydalanacağınızı anlatmış...
  Şuan tüm dünyayı etkileyen virüsler dolaşıyor ortalıkta. Uzun süre atlatılamayan hastalıklar var malesef yeryüzünde, grip sandığımız ve bağışıklığımızı yerle bir ederek dönülmez yollara girdiğimiz...
Ben bu kış henüz hastalanmadım ama önceden bilmekte fayda var düzgün beslenmek, spor yapmak ve birtakım takviyelerle aşılmayacak problem yokmuş !!  Hadi bizde kulak ardı etmeyelim, okuyup okuyup içelim :)))


Ihlamur: Ihlamur, grip denilince aklımıza ilk gelen bitkilerden biridir. Yapılan çalışmalar ıhlamurun içerisindeki bileşenlerden bazılarının (flavonoit) iltihap giderici ve ağrı kesici etki gösterdiğini kanıtlarken, bazı bileşenlerin (müsilaj) ise boğazı yumuşatarak soğuk algınlığı şikayetlerini hafiflettiğini ortaya koyuyor.
Adaçayı: Soğuk kış günlerinde en çok şikayet edilen hastalıkların başında ağız ve boğaz iltihapları geliyor. Adaçayı yaprakları, içeriğindeki uçucu bileşenler sayesinde ağız ve boğaz iltihaplarını (farenjit, jinjivit gibi) gidermeye yardımcı oluyor. Kaynatmadan, çay şeklinde hazırlanan adaçayının gargara olarak kullanılması bu hastalıklarından korunmayı kolaylaştırıyor.
Karanfil: Ağız ve boğaz mukozası yangılarına karşı mucizevi etkisiyle biliniyor. İçeriğinde Bakteri ve virüslerin yol açtığı ağız, boğaz enfeksiyonlarında da antiseptik ve ağrı hafifletici olarak kullanılıyor. Yağının, kullanılan antibiyotiklerin etkisini artırıyor. Karanfilin özellikle öjenol taşıyan Seylan tarçını kabuğuyla beraber çay olarak tüketilmesi ya da yoğun derişimli çayının (%5-10) gargara olarak uygulanması öneriliyor.
Karabiber: Top ve toz formlarındaki karabiber meyveleri ile hazırlanan çay, gargara şeklinde tüketildiğinde boğaz enfeksiyonlarını önlemeye ve hafifletmeye yardımcı oluyor. Yapılan araştırmalar, karabiberin bağışıklık sistemini düzenleyici, yangıyı ve spazmları giderici etkilerini ortaya koyuyor.
Zencefil: Amerikan Gıda ve İlaç Kurumu’nun “genel olarak güvenilir” grubunda yer alan zencefil, sayısız faydaları nedeniyle birçok ülkede değişik amaçlarla kullanılıyor. Yıllarca soğuk algınlığı ve öksürüğe karşı etkili kabul edilen bu bitki, sindirim sistemi rahatsızlıkları için de oldukça yararlı.
Ekinezya: Çalışmalar bu bitkinin bağışıklık sistemini desteklediğini ve vücudu soğuk algınlığına karşı koruduğunu ortaya koyuyor. Verilere göre içinde ekinezya bulunan ürünlerin, soğuk algınlığına yol açan virüsleri öldürücü etkisi bulunuyor. Ekinezya aynı zamanda virüslerin yol açtığı iltihap etkenlerinin (sitokinler) miktarını kontrol ederek, boğaz ve akciğerlerde oluşabilecek hasarı da engelliyor.


28 Ocak 2016 Perşembe

Tarz Meselesi

Her yiğidin bir yoğurt yeyiş şekli vardır'' atasözünü bildiniz mi? 

Yani atalarımız vakti zamanında demek istemişler ki; Her insanın kendine özgü bir çalışma yolu, yöntemi, davranış modeli veya iş yapma biçimi vardır. Farklı kişiler aynı işi başarılı bir şekilde yaptıklarında kendilerine özgü bir yol izlemiş ve sonuca aynı şekilde ulaşmış olabilirler. Aslında dünya üzerindeki her konu için geçerli olan bu sözü sever ve insanları da o şekilde değerlendiririm neznimde...
Gel gelelim ki ben o şekilde değerlendiriliyor muyum bilinmez, o konuya az sonra değineceğim.
İş hayatında yeni olanlar, yeni bir ilişkiye başlayanlar veya hizmet sektöründeki kişiler fazlasıyla bu durumu açıklar nitelikte davranırlar. Örneklendirmem gerekirse; birlikte çalıştığınız herkesi sizin kalıplarınıza sokmak, kendinize göre şekillendirmek istediğinizde bazen görürüsünüz ki alıılagelmişten bambaşka bir insanla karşı karşıyasanız veya yeni sevgiliniz bir öncekinin tam tersi bir karaktere sahip ve sizinle olan iletişimi tam tersi yönde sizi etkiliyorsa, Müjde! Alıştığınız düzenin artık dışındasınız çünkü kişiler bu ortamı çoktan hazırladılar bile size :)
Örnekleri hemen negatif anlamda canlandırmayın zihninizde lütfen, Çoğu kez tarzını sevmediğiniz insan gider yerine iş yapışı, insan ilişkileri ve sizinle olan diyaoloğunda son derece pozitif etkileyebilen insanlar gelir yaşantınızın orta yerine. İnşallah hep öyle olur hayatımızda tabii ki temennilerim bu yönde.. Lakin önemli olan, kıyas yapmadan ve yeniliklere, farklı yorumlamalara açık olarak geçirebilmektir günlerimizi. Yeni iş ve ortama adapte olmaya çalışan bir kişi olarak söylüyorum ki, benden önceki arkadaşla yoğurt yeme şekillerimiz epey farklıymış. Çünkü kişiliklerimiz ve tecrübelerimiz bambaşka yönde ilerlemiş. İlk haftada herkesi tanıyan ve kendini tanıtan sabırsız yapım sayesinde ikinci aşamaya hemen geçebildim ben mesela :) gerçekleri görmem çok kısa sürdü bu yüzden. Çünkü burda benim tarzım değil sadece ve sadece yöneticinin tarzının önemli olduğu apaçık ortadaydı !!! 

Çalışılan kişi/ kişiler az ama öz ise artık kendinizi deneyebilir bir ortamdasınız demektir :) Sabredin, kişileri gözlemleyin ve uygulamaya geçin.. Hazırsınız demektir.
Bikaç hafta içinde, alt ve üst ilişkilerinizde karşılıklı olarak değişik tarza alışabiliyorsanız şimdiden başarılarınızın devamını diliyorum. Yok, alışamıyor aksine birşeyleri dikte ederek, direterek kabul ettirmeye çalışıyorsanız da hadi geçmiş olsun!  maaşınıza zam işinize son oldu bile :)
En üst düzeydeki adam da, en niteliksiz pozisyondaki adam da aynı yoldan geçiyor merak etmeyin. Başta da söylediğim gibi dünya üzerindeki her yiğido için geçerli bu temel örnekler ;)))

Özel hayatımızdan verebileceğim örnek ise, eşler boşandıktan veya sevgililer ayrıldıktan sonra bambaşka karakterlerde ve görünümde insanlar giriyor hayatlarına. Bazıları yokluğuyla bazıları ise varlığıyla anılıyorlar o sıralarda ;)  Çünkü tarzlar farklı, sana kendini değişik hissettiriyor yenisi, dolayısıyla sen de bambaşka zevklerin, sıkıntı ve sinirlerin kısacası genel olarak daha farklı bir yaşantının insanı oluveriyorsun yavaş yavaş. Ama yok, hayatta değişemem ben alıştığım düzenin ve hayatın insanıyım, bu yeni iş/eş/sevgili beni yolumdan çıkaracak, karakterimi bozacak, düzenim altüst edecek diyor, enterasan hislere kapılıyorsanız zaten o topa hiç girmiyor, yeniliklere yelken açamıyorsunuz...Konfor alanınızda paslanın, emi..
Birde pişmanlıklarımız var ki acele etme hususunda, o konuya hiç değinmiyorum bile , keşke demeyi sevmeyen bir insanım hep öyle bir felsefeyle de yaşamaya çalışıyorum...

Bakınız her iki örnekte de sadece değinmek istediğim şey hemen önyargı veya genelleme yapmadan, yeni kişinin veya bir diğerinin tarzına ayak uydurabilmeniz konusudur. Seversin veya sevmezsin çünkü mecbur değilsin lakin saygı duyacak, eğer çok gerekliyse alışacaksın o üsluba, davranışa, yiğidin yoğurt yemesine arkadaş... 
Herzaman da söylerim, benimle veya kimseyle kıyasa girmeyin, Senin çok başarılı olmak için politika yaptığın, eğitimler aldığın, günlerce çalıştığın, yıprandığın, uğraştığın konuya ben direk ve samimi üslubumla, dik duruşumla veya bazen pozitif yaklaşımım, saygılı tavrımla çok kısa sürede ulaşabiliyorum. Kendim gibi olmak tüm kapıları açabiliyor. Doğallıktan hoşlanmayanlarda kapatabilir de, ayrı bir durum. İncelemek lazım öylelerini :)))
Sonuç olarak bugün birkez daha farkettim ki,  Korkak olmayın kendi tarzınızı ve lütfen doğarken sizinle gelen omurganızı korumayı başarın.  Yoğurt yeme şeklinizde ince ayarlamalar gerekiyorsa  oturup birkez daha düşünün belki de yönteminiz veya tarzınız oraya, o kişiye yada o zamana uygun değildir ve karşılıklı anlaşamıyorsunuzdur.Üzülmeye gerek yok herzaman önerdiğim üzere, bekleme yapmayınız, ilerleyiniz :) ama yok tam olarak istenen b
aşkasının kalıplarına girmek, ve dik duruşunuzdan taviz vermeniz isteniyorsa hemen uzaklaşın olduğunuz kişi/mekan/zaman üçlüsünden!
 Şimdilik herşey yolunda gidiyor diyebildiğiniz bir hayatınız varsa ne mutlu sizlere, eğer tereddütleriniz varsa yoğurdunuzla o yiğit geçindiğiniz kimliğinizi bir karşılaştırın derim, naçizane :))) 

26 Ocak 2016 Salı

Sarı-Laci-Beyaz

İnanılmaz soğuk, dinlendirici ama bir okadar da çabukgeçen bir haftasonundan sonra direk salı gününe açmış gibiyim gözlerimi...
Tabiki pazartesi rutinimi gayet yoğun bir şekilde tamamladım ve aslında herzamankinden farklı ve güzel sayılabilecek bir başlangıç yaptım bu haftaya. Amma ve lakin yollarda da sürekli kapalı tuttuğum gözlerim sabah açılmak bilmiyor. İçim uyuyor, uyanmıyor resmen arkadaş :)) Evime epey uzak bir mesafede çalıştığım üzere ömrüm yollarda geçiyor. Bu nedenledir ki son birkaç haftadır haftasonlarımda yollara dökülmüyor ve pek uzaklara gitmiyorum. Yoruluyorum bende artık anlayacağınız a dostlar.. Gezmemi-tozmamı çok kıskananalar sevinmesin ama bukadar dinlenmenin acısını fena çıkartırım ben. Herzaman da derim, benim sessiz-sakin hallerim pek hayra alemet değildir :))

Neyse soğuktur, yaştır, yeni iştir derken ağırdan alıyorum birçok şeyi. 1 gün aktivitelere katılıyorsam diğer gün dinleniyorum şeklinde geçiyor hayatım, normal olarak...
Bu haftasonu da cumadan arkadaşlarla dışarıda başlayan organizasyonlar, erkenden uykum geliyor, soğukta mızmızlanıyorum diye benim evimde devam etti. Şarapla başlayan gece çayla ve sütle bitti. Kış mevsimi böyle oluyor diyerek geçiştirdim.
Cumartesi günü ev işlerimi bitirip tam dışarı çıkacakken kar yağışı şiddetini arttırdı ve heryeri bembeyaz yaptı. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim ama battaniyenin altında bitki çayları, kurabiyeler ve en yeni filmler eşliğinde sıcacık bir  gündüz geçirmiş oldum. Dışarı çıkıp trafikte kalacağıma evin keyfini çıkardım diyerek geçiştirdim.
Lakin artık günlerden pazardı ve ''kusura bakmayın sevgililerim Fenerin maçı vardı :)  Erken bir maç saati ve oturduğum yerde günlük güneşlik bir hava olmasına istinaden kendimi sokaklara atıverdim. Herzamanki gibi biraz erkenden, stad yakınlarındaki arkadaşlarımın bulunduğu mekana gittim. Gittim ama hesaba katmadığım birşey vardı. Yerler birgün öncesinden kalma karlarla kaplı ve hava maça gitmek için fazla dondurcu soğuktu. Ayağımda ayakkabılar, herzamanki gibi bileklerim açıkta bırakan kot pantalonla donuyordum. Neyse ki fazla inat etmeden ve  taraftar olmak böyle birşey diyerek eldiven-atkı-kalın çorap alışverişini yapıp güne devam etmek en akıllıca hareketim oldu. Hem herşeyim sarı-laci olmuştu keyfime keyif ruhuma ahenk katmıştı..Artık kim tutabilirdi ki beni, isterse 30 cm karla kaplı olsa yollarda kalmaya razı bir ruh haline çoktan geçmiştim bile :)))
 Bakınız tekrar ediyorum ki; hayır holigan değilim, geçen yazımda belirttiğim üzere takımım dahil hiçbirşeye fanatizm derecesinde bağlılık hissetmeyeceğim lakin sizinle aynı duyguları hisseden insanlarla bir bütün oluşturma hissiyatına kapıldığınız anda herşey değişiveriyor ey takipçi..! Sevgilisine/eşine maç izliyor diye kızan kadınları hiç anlayamıyorum çünkü onlarda bizleri anlayamıyorlar şu renklerimiz hususunda. Fikstür takip edin demiyorum. Okadar kasmayın, aman dedikodunuzdan/gıybetinizden geri kalmayın ama sırf politik olma adına bile biraz ilgilenip araştırıp anlıyormuş gibi yapın bari şu spor aktivitelerini. Futbolu sevmiyorsanız bile basketbol, yüzme, kürek müsabakalarını izleyin bari ! Sinsiliğinizi belki böyle böyle yenersiniz de hayırlı bir iş yapmış olursunuz o garip kocalarınız için ;)) Yazık yahu, acıyın şu adamlara da biraz...
Haftaiçi topuklu-döpiyesli kurumsal hayatıma geri döndüm ve yoğunluğuma göre hergün yazamasam bile en çok içimi dökmeyi özler olduğum bloguma ara sıra bakıyorum. Sizi hiç bırakmayacağım bu blog sayesinde, sosyal medyada 1 gün sesimi kesince arayan ya da mesaj atan arkadaşlarım gibi belki günün birinde yazmayı tamamen bırakınca birşey olduğunu tahmin edersiniz sizler de :)))

Herşey karşımızdaki aksiyonla başlar ve kafada biter. ''Ben bitti demeden bitmez'' dedikleri de işte tam olarak bu oluyor sevgili halkım.. Korkmayın duyduğumu gördüğümü analizlerimi paylaşmaya devam edeceğim, Çünkü bizi dinlemek değil, okumak kurtaracak biliyorum;)
Güzel günler diliyorum...