19 Aralık 2014 Cuma

Boks eldivenli Prenses

Bugünkü konunun başlığına bakacak olursanız, sanki kitap yazmaktan henüz vazgeçmiş bir yazar olduğumu düşünebilirsiniz. Ancak ne prenseslik kaldı ne de yazarlık mertebesine ulaşmak için ekstra sarfedilecek bir güç :) Ağaç yaşken eğilir derler, benden olsa olsa artık ana kraliçe olur yada özgür blogger tadında bir söyleşi yazarı...
Bu aralar ortalıklarda görünmeme ve çok sık yazama nedenlerimin başını yoğunluk (taşınma, organizasyonlar ve yenilikler) çekse de anlatma isteğim daha fazla ağır basıyor ve konuları biriktirip bir sonraki haftaya saklamayı tercih ediyorum. Şu anda beni en çok heyecanlandıran yeni uğraşım, özel antrenör eşliğinde başladığım kickboks derslerimden bahsedeceğim. Tabiki birçok değişiklik ile birlikte yaşadığım heyecanlarımdan sadece birinden bahsedeceğim ancak bu konu bambaşka bir önem taşıyor benim için.
Hemen hemen her spor branşını denemiş,  teorik olarak üniversite yıllarında eğitimini almış ve su içerisinde sesi çıkmayan bir insan olarak gücümü sonuna kadar kullandığım alanların dışında yepyeni bir uğraş içerisindeyim şu günlerde. Daha ilk saatimde ürkek ve şaşkın olarak girdiğim ringten sanki bir şampiyon edasıyla çıkıyor olmak ise apayrı bir his ve gelişim göstergesi.
Şimdiye kadar personal trainer (kişisel/özel antrenör) olarak yer aldığım spor alanında başka bir antrenör tarafından çalıştırılıyor olmak inanılmaz gaza getirmiş olmalı ki kollarımın, el bileklerimin ve dizlerimin yerinde yeller esiyor son bir haftadır :) Gün içinde kuzu gibiyim çünkü antrenmanlarda bağıra çağıra bütün enerjimi atıyorum güler yüzüm tatlı dilim ve sakin ifadem ise uyanıp yeni bir güne başladıktan sonrasında yanıma kar kalıyor.

Hislerimi ifade ederken çok günlük ifadeler kullanıp, spora henüz başlayan insanlarla olan ortak özelliklerimden bahsetsem de bakın Kick Boks tarihçesi ve anlamı literatürlerde nasıl geçiyormuş..
Gözlemlerimi ve başımdan geçen diğer komik anıları ise daha sonraya bırakıyor ve şimdiden darısı başınıza diyorum. Hadi sizlerde bu haftasonu çok sevdiğiniz yada size göre zor olabilecek bir spor branşına veya hobinize eğilin. Pozitif değişimi ise pazartesi günü herkese gösterin ;)
 
Kick Boks tarihsel olarak Karate, Thai Boks (Tayland Boksu) ve batı boksu sporlarından geliştirilmiş, genellikle kendini savunma amacıyla, tekme ve yumruğa dayalı ayakta yapılan bir dövüş sporudur.
Kick boks, tekme ve yumruk kullanmayı içeren bir spor dalı olduğu için muhakkak eldiven, kask ve dişlik gibi malzemelerin kullanımı zorunludur. Bu sporda uzmanlaşmak isteyenler için iyi bir kondisyona sahip olmak ve eğitmenlerin her söylediklerini dikkate almak ve söylediklerini harfiyen yerine getirmek önemlidir. İlk birkaç ay kondisyon çalışmakla geçer. Daha sonra teknik ve taktik antrenmanlara geçilir. Tekme, yumruk, diz ve dirsek darbeleri zaman içerisinde sporcuya öğretilir. Gardını hangi durumlarda nasıl alması gerektiği anlatılır. Kick-Boks’un sadece saldırı sporu olmadığı; saldırı ve savunmanın aynı dozajda ve aynı konsantrasyonla yapılması gerektiği uygulamalı olarak gösterilir.

  Kick Boksun temelleri Asya’da 2000 yıl öncelerine kadar uzanmaktadır. Japon Kick Boksu 1960’lı, Amerikan Kick Boksu 1970’li yıllarda ortaya çıkmıştırÜlkemizde Kick Boks 1980 yılından itibaren bazı salonlarda gayri resmi olarak ders verilmeye başlandı. Kick Boks Sporunun Federasyonlaşması kolay olmadı. 1994 yılında Türkiye Boks Federasyonu Başkanlığı bünyesinde H.Caner DOĞANELİ Başkanlığında Semi Contact, Light Contact ve Full Contact branşlarında faaliyetlerine başladı.1994 yılında ilk Türkiye Kick Boks Şampiyonası Ankara’da Atatürk Spor Salonunda büyük bir katılımla gerçekleşmiştir.

Kick Boks’un faydaları:
  • Tüm vücudu çalıştırır.
  • Aerobik özelliği yüksektir ve yüksek dayanıklılık gerektirir.
  • Stres attırır. Günün stresinden kurtulmak için birebir bir özelliğe sahiptir.
  • Koordinasyonu geliştirir. Özellikle el, göz, ayak koordinasyonunu ve uyumu geliştirir.
  • Endorfin hormonunun salgılanmasına yardımcı olur. Bu sayede kişi efor sarf ederken mutlu olur.
  • Efor sarf ederken, kap atım hızını yükseltir, vücuda hem daha fazla oksijen girer hem de yüksek oranda terleme meydana gelir. Bununla birlikte vücuttan toksinlerin atılması daha fazla olur.
  • Hızlı düşünme kapasitesini geliştirir. Bu sayede, ne zaman atak yapılması gerektiğini ve nasıl defans yapılacağını geliştirebilirsiniz.

16 Aralık 2014 Salı

Korkulu Fobi

Korkusuz insanları severim.Emin adımlarla yürür kendilerine güvenirler çünkü. Deli cesareti olanları ise daha ziyade severim sonunu düşünen kahraman olamaz lafının öncüleri olarak aramızda yaşarlar onlar...
Zaman zaman benimde korkularım oluyor yetişememek yada en sevdiklerimi birdaha görememk gibi. Eğer yapmak istediğiniz yada planladığınız olayları hayata geçirirken panik oluyorsanız sizde benim gibi, akışına bırakmayı öğrenmelisiniz.. Baktım hızım bazen beni korkutuyor bende herşeyden elimi eteğimi çekip bir müddet dinlenmeye geçiyorum. Sonra derin bir nefes alarak devam ediyorum kaldığım yerden hayatıma. Ancak bu durum beni ve çevremdekileri zora sokarsa bir sorun var demektir. Çok şükür başıma bir bela gelmedi henüz. Çünkü bir yaşam biçimim ve standartım var buna uymayarak yavaş kalanlar kendileri eleniyorlar malesef. İleriki boyut fobi haline gelir diye düşünerek daha sakin ve kendi yağında kavrulan bir insan oldum. Zira korkularla yaşamak birçok şey kaybettirir insana.
En büyük korkunuz kendinizdeki dürüstlüğü ve cesareti kaybetmek olsun diyerek araştırmaları sunuyorum bugün huzurlarınıza..


Korku ile fobi arasındaki farklar neler?
Korku hayatta kalmamıza yardımcı olan bir duygudur. Örneğin uçurumun kenarına yaklaşmamak bizi aşağıya düşmekten korur. Fobi ise, bir şeye karşı duyulan korkunun yoğun olarak hissedilmesi ve bireyin yaşamını olumsuz yönde etkilemesi halidir. Kısacası fobiler, kişinin korkularının kronikleşmesi veya kendisinin de aşırı ve yoğun olarak kabul ettiği mantık dışı korkudur.
Fobisi olan biri neler yaşar, hayatı nasıl etkilenir?
Fobilerin insanın hayatını olumsuz yönde etkilediğini söyleyebiliriz. Fobisi olan kişi hayatını bu fobiden uzak organize etmeye çalışır. Bazen bunu yapmak mümkün olmayabilir ama kişi tüm koşulları zorlar; hatta aslında gerçekdışı bir korkuya dayanan fobisi nedeniyle belki de kendisini gerçek bir tehlikeye atar. Örneğin uçak fobisi olan biri mutlaka uçağa binmesinin gerektiği ve bunun daha güvenli olacağı bir seyahate çıkmak zorunda kaldığında bile alternatif ve sağlıksız yollara yönelebilir. Ya da bir nesneye karşı fobi geliştiren kişi o nesneyle birden yüzleştiğinde yoğun korku ve kaçma isteğiyle aniden yola fırlamak gibi tehlikeli bir harekette bulunabilir. Kısacası bazı fobilerle yaşamak günlük yaşam kalitesini düşürür. Hatta kişinin başkalarıyla ilişkilerini de olumsuz yönde etkileyebilir.
En sık görülen fobiler neler?
Fobileri üç grupta ele alabiliriz: sosyal fobi, agorafobi, özgül fobi. Sosyal fobi, sosyal ortamlarda başkaları tarafından incelendiğinin düşünülmesi ve performans gösterilmesi gereken durumlarda eleştirilme veya küçük düşme korkusunun yaşanmasıdır. Kişi bu korkuyu yaşamamak için bu tür sosyal ortamlara girmekten kaçınır.
Fobiler arasında sık görülen agorafobi ise eskiden yalnızca açık alan korkusu olarak bilinirdi ama şimdi çok daha geniş bir anlama sahip. Yalnız başına kalmaktan, yalnız sokağa çıkmaktan, kalabalık yerlere girmekten duyulan korkular da agorafobi olarak sayılır. Çoğu agorafobinin temelinde panik nöbetleri bulunur; hasta panik nöbetleri geçireceği korkusuyla yalnız başına sokağa çıkamaz, kalabalığa giremez.
Gaz kaçırma ve terlemenin de fobi olduğunu biliyor muydunuz?
Özgül fobiler ise belirli nesneler veya durumlar karşısında duyulan anormal korkudur ve bu açıdan agorafobi ve sosyal fobilerden ayrılır. Bu özgül durumlar ve nesneler ortada olmadığı, kişi bunlardan uzak kaldığı sürece herhangi bir rahatsızlık belirtisi görülmez ve kişinin hayatı etkilenmez. Sadece fobi nesnesi veya durumuyla yüz yüze gelince panik derecesinde korku ortaya çıkar. Kişi bu nesne veya durumların nerede bulunabileceğini daha önceden inceler ve kendisini sıkıntıdan korumaya çalışır.
Fobiler korkunun ortaya çıktığı uyarana göre üçe ayrılıyor. Nesne fobileri; böcek, kelebek, köpek, sivri uçlu eşyalar vb. Durum fobileri; kapalı yer, açık yer, asansör, yüksek yer vb. İşlev fobileri; altına kaçırma, gaz kaçırma, terleme, yüz kızarması vb.
Fobilerden kurtulmak mümkün müdür?
Özgül fobilerin tedavisi mümkün ve başarı oranı yüksektir. Fobilerin tedavisinde ilaç tedavisinin rolü çok azdır. Hatta kimi zaman ilaçların zararlı olduğunu görürüz. Örneğin, fobisini yenmek için uçağa binmeden sakinleştirici almak, yolculuğun iyi geçmesine yardımcı olabilir fakat bağımlılık yapabilir. Bu yüzden, fobilerin tedavisinde en yaygın yöntem terapidir. Psikanaliz, bilişsel ve davranışçı terapi teknikleri fobilerin üstesinden gelmekte başarılıdır. Alıştırma adı verilen yöntem en yaygın kullanılan davranışçı tekniktir. Bireysel veya grup halinde uygulanabilir. Bu teknikte kişinin korktuğu durumun ayrıntılı bir analizi yapıldıktan sonra korkulan durumla gitgide artan derecede karşılaşması sağlanır. Başlangıçta sıkıntı ve korku verici olan bu işlem, kişi korkulan ortamda yeterince kalabilirse alışmayla ve korkunun azalmasıyla sonuçlanır. Alıştırmanın mümkün olduğunca gerçek nesne veya ortamda yapılması uygundur. Ancak bu her zaman mümkün olmayabilir. Örneğin uçak fobisi gibi alıştırma yapmanın zor olduğu durumlarda hastanın bu korkuyla hayalinde karşılaşması sağlanabilir ve bu da gerçeği kadar yararlı olabilir.
Korku anne ve babadan çocuğa geçebilir, yani öğretilebilir. Mesela yılan görünce korkan çocuk korkmayan bir anne veya başka bir yetişkini model alıp korkusuzluğu öğrenebilir. Ya da diş hekimine gitme ve diş çekme oyunu oynayan çocuklar diş hekiminde daha az korku yaşarlar. Özgül fobilerin birçoğu çocukluk ve ergenlikte başlar. Bu korkuların hepsi erişkinliğe kadar sürmez, ancak çocukken fobisi olan kişinin erişkinlikte fobi geliştirme riskinin yüksek olduğu bilindiği için anne babalara önemli rol düşer. Anne-babaların çocuklarına hem korkusuz erişkin modeli olmaları hem de korkularının üzerine gitme konusunda onları cesaretlendirmeleri yararlı olacaktır. Öte yandan, olumlu ve olumsuz duygular insan içindir. Yaşanması hoş olan duygular gibi yaşanması hoş olmayan duygularımızı da kabul etmek ve onları birer renk olarak görmek bizleri ruhsal anlamda zenginleştirir. Çocuklarımızı yetiştirirken veya ilişkilerimizde “üzülme, ağlama, korkma, kızma” gibi söylemler yerine “üzüldüğünü anlıyorum” gibi cümleler karşımızdakini rahatlatır. Ve unutulmamalı ki, korkularımızı gidermek için çabalamak, korkuların üstesinden gelmek bizleri ruhsal anlamda olgunlaştırır. Bunların tamamıyla üstesinden gelmek içinse psikoterapilerin büyük rolü olduğu birçok araştırma tarafından kanıtlanmıştır.
http://hayat.sozcu.com.tr/fobi-ile-korku-arasinda-ne-fark-var-22770/

15 Aralık 2014 Pazartesi

Engel-sizler Bizler

Tam 8 yıl önce bir araya geldiler 200'ün üzerinde konser verdiler..Gönüllü Ritim Eğitmeni Yaşar Morpınar Hocaları ile Bremen...
Mızıkacıları'nın gençleri, 2007 yılında özel bir rehabilitasyon merkezinde ilk kez buluştular .."Ritim nedir, ritim aletleri nelerdir, nasıl çalınır? "gibi soruların yanıtlarını ilk kez o gün öğrenmeye başladılar..Zihinsel engelli gençlerden oluşan bu grup, o günden bugüne Türkiye'nin çeşitli illerinde, uluslararası kongrelerde, üniversitelerde 200'den fazla konser verdiler..
Ayakta alkışlandılar, motive oldular, cesaretlendiler..Daha da önemlisi bu topluma, "engellilerin yapamadıklarıyla değil, yapabildikleriyle anılmalarını" sağladılar..
Başta anneleri olmak üzere ebeveynleri, gönüllüler hep yanlarında olup bu özel gençlere destek oldular..
Yaşar Hocaları da onlarla hep gurur duydu..Duyacak ta..
Bu dizelerin sahipleri bugün şirketimizde özel bir gösteri düzenlediler. Üniversitedeki eğitimlerimizde, ev arkadaşımın uzmanlık alanı ve senelerce özel eğitmenlik yaptığı otizm merkezlerinden de az çok alışığım ben aslında bu güzel yürekli arkadaşlarımızda sohbet etmeye.. Farkındalıkları ve spesifik olarak uzmanlaştıkları alanlara şahit olmak ise herseferinde paha biçilmez duygular bırakıyor insanın üzerinde. Normal doğan çocuklar ve gelişimini tamamlayan diğer bireylerin yapamayacakları kadar başarılara sahipler. Ezberleri ve perküsyona olan hakimiyetlerine şaşıp kalmamak imkansız..
Guinness rekorlarına girmeye hazırlanıyorlar çünkü başarılı ve senkronize gösterileri günden güne çoğalıyor.
 
Ben herzamanki gibi gülerek oynayarak yanlarındaydım ve duygusal yanımı bir kenara atıp elime davulu aldığım gibi onlar gibi çalmaya uğraştım.  Eğitim şart tabii ama ben ruhumu ve beynimi o denli fokuslayarak bu işin üstesinden onlar kadar başarıyla gelemedim. Çünkü onlar herkesten daha özel ve daha hassas insanlar oldukları için muhteşem performanslarıyla farklarını ortaya koymayı başardılar. Saygı ve sevginin en büyüğünü sunduğumuz Bremen Mızıkacıları Perküsyon Grubu ile umarım yollarımız tekrardan kesişir..
 
Farkındalıklara dolu ve kendinizden başkalarına iyi davranacağınız mutlu sağlıklı haftalarımız olsun..