31 Aralık 2015 Perşembe

2016 !

Yılın sonuncu, Amerika"daki 20.günümden merhabalar...Birçok ülkeden çok sonra yeni yıla girecek bir vatandaş olarak söyleyeceğim çok şey var aslında.. Acısı, tatlısı, şakası, kakası,  başarısı ve süpriz mutlulukları ile geçirdiğimiz 2015 yılını geride bırakırken teşekkür etmek istediklerim var aslında benim sadece ;)
2015"te biraz daha buyumeme katkisi olan aileme, dostlarima ve eski isyerimde sayisiz degerli arkadasim ve yoneticime (degersizlere bile! ) gelismeme yardimci olduklari icin ise
Paris, Amsterdam, Lüksemburg, Belçika, Uludağ, Kartalkaya, Adana, Kıbrıs(2), Dubai(2) Ceşme, Rusya,Ukrayna, Alanya ve Amerika(2)"ya teşekkürleri borc bilirim hatta burdan da birkez daha ederim ;)
Yasadigimiz kotu seylerden bile cikardigimiz dersler sayesinde yeni yila daha da buyuyerek girmek, tecrubelerimiz, kendimize yaptigimiz yatirimlar, karsilastigimiz/tanistigimiz hayirli  insanlar daim olsun. Hayırsız, kötü ruhlu, fitne-fesatlar uzak olsun..
Saglik basta olmak uzere ne ekersek onu bicelim ve sevdiklerimizi el ustunde tutmaya gayret gosterelim bu yil insallah.. Baris ve huzur dolu gunler olsun kapimizda ve biz sadece mutluluktan aglayalim 2016"da.. Cok degil istedigim seyler, ustume dusen sorumluluk ne ise yerine getirmek icin en iyisi ve guzeliyle calisacagim, kararlıyım..Umarim benim gibi dusunen ve yasayan herkes de ayni dileklerle cikacaklar karsima..
Simdiden cok guzel ve hayirli yeni bir yil diliyorum ve hazirim 2016,  seni bekliyorum :)))

8 Aralık 2015 Salı

Bir mana var ''Sözlerimde''

Durun hemen kızmayın, başlamayın söylenmeye ''yine nerdesin sen? '' diye...Bazıları söyleniyor çünkü  uzun süre yazmayınca, ben de böyle başlamak zorunda kalıyorum yazılara :)

Bu sefer yazamadım, içimden gelmesine rağmen, şu blogun başına geçip de anlatamadım hayatın komik ayrıntılarını... 
Okadar çok detay vardı ki, ''korktum'' içinde boğulamadım.. En son döndüm dediğim yazımda  Rusya-Ukrayna seyahati ile ilgili güzel ve uzun bir yazı yazarak devam edecektim eğlenceli bloguma güya.. Nerdeyse adamlarla savaşa girececeğiz ben şimdi gezdiğimi-gördüğümü-yediğimi-içtiğimi nasıl anlatayım artık :) Zaten hemen sonrasında Alanya'da aile tatili, Kıbrıs kaçamağı ve devamında ufak çaplı geziler üstü üste geldi de geldi..
Hayatımda önemsediğim, etkilendiğim ne varsa yazamadığım bu dönemimde başımdan geçti.. Her zaman söylerim, birçok insanın birkaç ayda yaşadığı olaylar silsilesini ben çok rahat 1 haftada yaşayabilme potansiyeline sahibim.. ! En iyisi ve kötüsüyle hep böyle olmuştur bu durum lakin ben artık alıştım, alışamayanlar düşünsün der, artık ufak ufak ayrıntılara geçebilirim :)) Maddeler ile sıralayacak olursam:

-En son uzunca bir yurtdışı tatili yapmıştım.Sanırım 22.ülkeyi tamamladım ve gezdiğim gördüğüm turistik yerlerin yanına bir de soğuk milletin güzel tipli insanlarını ekledim listeye. Aslında söylenecek çok şey var haklarında ama zevkler ve renkler tartışılmaz diyerek şu Rusya-Ukrayna sayfasını şimdilik kapatıyorum belki ileride resimlerle birkaç madde yazarım fakat şimdi kısa kesiyorum. Çünkü davulun sesi gerçekten uzaktan hoş geliyor insanoğluna. İşin aslı bambaşka malesef oralarda. Giderseniz görürsünüz diyeceğim lakin ambargolardan sonra vize de gelir hacılığınızı başka biyerde tamamlarsınız sevgili beyler :) Ben de Tayland, Hollanda, Rusya gördüğümle kalır havamı da bir güzel atarım sizlere..
-Tatiller tam bitti derken işimden ve alışkanlıklarımdan ayrılmaya karar vermemle birlikte bir sabah süprizi ve en erken uçuşuyla soluğu Alanya'da ailemin yanında aldım. Havaların soğumaya başlamasıyla resmen ilaç gibi gelen, sudan çıkmadığım, teknelerin tepesinden çift burgu beş salto, şekilden şekile atlayarak geçirdiğim tatilin bitmesini hiç istemedim. Bittabi gerçeklere dönmem gerekiyordu, herzamanki gibi gidip-yaşayıp- evime tek parça geri dönmeyi başarabildim çok şükür. Zaten tek korkum, günün birinde dönmek istememek ve evimin uzaklarda olmasıyla başlayacak keskin dönüm noktasıdır.. Yani ilerleyen yaşımla beraber o düşünceye daha çok yaklaşıyor olmam.. İnsanlar yaşlandıkça konfor alanlarının dışına çıkmak istemezler oysa ki, bende niye tersine gidiyor bazı şeyler, hayrettt :)
-Sonraki aşamada ise herşeye biraz ara vermeyi yani bir  müddet çalışmamayı düşünmekle birlikte en yakın iş arkadaşlarımdan biriyle alışkanlıklarımıza kaldığımız yerden devam edip, bu sene içinde ikinci kez Kıbrıs'a kaçamak yaptık. Kasım ayında denize girmek, İstanbul'dan çıkar çıkmaz montları üzerimizden atıp parmak arası terliklere geçmek paha biçilmez bir rahatlama hissiydi. Alışverişi, dans etmeyi, fotoğraf çekmeyi bir kenara bıraktım, resmen evlenme teklifi alsam kış aylarını güney yarım kürede seve seve geçireceğime ve o adamın sözünden asla çıkmayacağıma dair emin duygular uyandırdı içimde :) Şaka yapmıyorum yemin ederim aynen böyle şeyler düşünecek kadar seviyorum sıcak memleketleri, mont-çorap-bot giymeden geçireceğim günleri... Her sene yıllık iznimi aynı yerde yani hiç kış olmayan güzel Kaliforniyanın harika Sandiego'sunda niye geçirdiğimi bilenler bilir bu yüzden.. (Bilmeyenler de renkli şehir isimlerinim üstüne tıklayıversin bir zahmet, orda yazılmışı var)
-Sözün özü sırf bu sene içinde bazı yerlere iki kez gitme nedenlerimin başını çeken-kesinlikle sıcak biryere kaçma isteğimden olacak ki-kısa aralıklarla Dubai, Ege ilçeleri, Kıbrıs ve Amerika'nın eşsiz sahilleri vaktimi ve naktimi bir güzel yedi... Kışın soğunu, yağmurunu, çamurunu sevmiyorum, hiç kusuruma bakmayın..
-Herşey bir yana bunca tatilden sonra sanıyor musunuz ki artık siz, eski siz olarak hayatınıza devam edebileceksiniz. Hayır, asla ! öyle bir dünya olmayacak. Bir kere aldığınız kilolar, çevrenizdeki olaylara bakış açınız, kazandığınız her parayı yeniden başka biryer için harcama isteğinizden bile kendinizi tanıyamayacağınız zamanlarınız olacak. Daha yeni geldim dur azcık oturayım yerimde, düzenli iş-spor ve aile hayatımı bozmadan devam edeyim, adamın/kadının biriyle mükemmel bir aşk yaşayıp geleceğimi planlayayım'' gibi cümlelerin yanından bile geçmeyeceksiniz, çünkü geçemeyeceksiniz !
O tek başınıza çıktığımız uzun yolculuklarda nasıl olgunlaşıyorsak artık, hayat gözümüze daha farklı gözükmeye, kararlar daha hızlı alınmaya başlıyor malesef.. Uzamayan saçlar, gitmeyen ilişkiler kestirip atılıyor yani efendim, kıssadan hisse :)
Bu nedenle önemli kararlardan önce uzak yollara gider döner yeni birşeye başlarım ben son bikaç senedir. Tavsiye ederim, kafa karışıklığına birebirdir. Giderken o kafa da yanınınızda gider ama döndükten hemen sonra da dağılır ya da çoktan ne yapması gerektiğini kesinleştirmiştir bile!
-Kafam profesyonel hayata dair dağılmaya çalışırken bir de ufak çaplı bir aşık olma vakası atlattı. Evet, evet yanlış okumadınız. Adamın tekine resmen aşık olduğumu anladığım anda dünyamın başıma yıkıldığını sandığım birkaç dakikam var şu ahir ömrümde benim de artık :) Tabi ki özel hayatımla ilgili asla ayrıntı vermeyeceğim lakin söylemek istediğim şey sadece şu cümleden ibaret olabilir.. Yanlış zaman yanlış insan, şarkı olsa resmen 'Kış Güneşi'.. Neyse ki aklımın uzaklarında bıraktığım ve tek tarafla sınırlı kalan ama hala çok güzel hislerimin olduğunu bana hatırlatan özel bir anı olarak hafızalara kazındı... Evet, Kasımda aşk başkaydı...
-Bir level daha atlayarak-yani olmayacağını anladığım herşeyde olduğu gibi-Aşk-meşk yalan şu anda felsefesiyle, kendi gerçeklerime ve kararlılığıma dönerek işimi kurmaya karar verdim. Eğtimim, tecrübelerim, çevrem ve yeterli naktimle birlikte güzel bir araştırma ve planlama aşamasından sonra  ise henüz yaşam standartlarımın altına inemeyeceğime ve düzenli bir iş hayatının bundan sonraki yaşantımda  önceliğim olduğuna kanaat getirmek çok uzun sürmedi. Başka bir hayatta görüşmek üzere spor kariyerime veda ettim :) Sizin uzaktan gördüğünüz gibi kolay ve eğlenceli bir hayat değil  çünkü O' şekerim, hiç boşuna ahlanıp vahlanmayın benim adıma. Benim kolumda altın bileziğim var  zaten (tecrübelerim ve eğitimim) istersem yine yaparım. Dont worry!
-2015'in son ayına girdiğimiz şu günlerde ise benim de kafam yerine gelmiş olmalı ki, dibini görmediğim suya dalarak değil, sevenlerimin ve fikrine-tecrübesine değer verdiğim kişilerin sözlerini dinleyerek ilerlemeye karar verdim. İşimden, beş seneye yakın bir zaman, çok severek ve tüm enerjimle ve amatörlükten profesyonelliğe adım adım geçerek çalıştığım şirketimden, alışkanlıklarımdan ayrılarak uzaklara gitmeyi, herşeye sıfırdan başlamayı düşündüğüm sırada kaçmayı değil kalmayı, öncelikle istediğim doğrultuda bir iş bulma tavsiyesini kabul ettim. CV'min hemencecik iki önemli kurum/kuruluşa gitmesi, aynı hafta iş görüşmeleri ve kabul edilmemle birlikte seçim yaparak, oyumuzu daha başarılı olacağını düşündüğümüzden yana kullanarak bonservis sürecimi de tamamladım. Bu süreç gerçekten çok hızlı ilerledi. Resmi olarak henüz 3 haftadır işsiz olmama rağmen, daha fazla dinlenirsem emekliye ayrılacağımı düşünen çok değerli bir büyüğüm & mentor yakınım desteğini kesin ve net belli ederek beni sıkıntılı iş arama & en iyisini bulma sürecimden men etti :) Teşekkürler, saygılar sevgiler kendisine tekrar tekrar...
İmzamı bile attım geçen hafta merak etmeyin , 2016 itibariyle yeni mekan-zaman-kişi üçlemesinden sizlere sesleniyor olacağım :)
-Maçlar, alışverişler, gece gezmeleri, eş-dost-aile yemekleri kesintisiz devam etti. detayları paylaşılacak cinsten harika yeni mekanlar ve sayısız film-kitap hatmedildi. İnsanın kendisiyle başbaşa kaldığı anlarda istemeden kişisel gelişiminde ilerlediği ise böylece ortaya çıkmış oldu. Hayatımda asla  izlemeyeceğimi sandığım türden filmler, okumayacağımı düşündüğüm kitaplar ve ciddiyetini tahmin dahi edemeyeceğim toplantılarda bulundum ya, ölsem de gam yemem artık :)))
Maddeleeeer, maddeler  böyle uzadıkça uzar, gittikçe gider. Bu hafta ise doğumgünleri kutlandı, belgeler toplandı, biletler kesildi ve bu seneyi uzaklarda kapatma kararı tarafımca alındı bile ey ahali..! Karar bir gecede alınır geri kalan herşey ise bir hafta da halledilir ''eğer siz gerçekten birşeyi istiyor ve bir yola çıkma gücünü kendinizde hissediyorsanız''..

Tanrım mahçup etmesin ve hayırlısını versin, benim gibi inanan, dua eden ve içi tertemiz olan herkese. Diğerleriyle uğraşmayı çoktan bıraktım zaten, onları Allah islah etsin, belediye zehirlesin, sosyal medya rezil-rüsva etsin :) Bana bulaşanların başına nelerin geldiği de malum, kendi başını herkes kendi yesin...
Herşey insanlar için madem, en iyisini , temizini ve dürüstlükle yaşayın en güzel günlerinizi.. Gelişmelerinizi not edin, geriye dönüp bakınca herşeye gülüp geçin. Hoş bakın, hoşçakalın efeeeeeenim :)

10 Kasım 2015 Salı

Just...

JUSTyour mouth just your love just you are at nineteen miles just your name just you are shameless just your love and my own and my soul just your flock just your companions just your kids just your cheeks just your neck just your couch and my parfume and my beloved and my breasts and my beloved and my love just your eyes and my beloved our couch our house our laughters and my love and my beloved just your shadow just your fruit just your ... over me just your left hand just your right hand and my beloved and my beloved our war and my beloved and my love and my fair one and my love and my fair one and my dove just your face just your voice just your voice just your face our vineyards and my beloved just your flock and my beloved and my bed and my soul and my soul and my soul and my soul and my modest house just you are sold just your mother just your wedding just your hearth and my love just your eyes just your vein just your hair just your teeth just your lips just your mouth just your cheeks just your vein just your neck just your two breasts and my love and my bright and my heart and my sister and my bright and my heart just your eyes just your necklace just your love and my sister and my bright just your love just your eyes just your lips and my bright just your tongue just your ... and my sister and my bright just your shoes and my garden and my beloved and my garden and my sister and my bright and my mouth and my sides and my honeycomb and my honey and my wine and my milk and my heart and my beloved and my sister and my love and my tongue and my perfect one and my head and my looks and my garment and my feet and my beloved and my hand and my heart and my beloved and my hands and my fingers and my beloved and my beloved and my soul and my beloved just your beloved just your beloved just your beloved and my beloved just your head just your looks just your eyes just your cheeks just your lips just your arms just your body just your legs just your appearance just your speech and my beloved and my friend just your beloved and my beloved just your garden just your flock and my beloved and my beloved just your flock and my love just your eyes just your hair just your teeth just your cheeks and my dove and my perfect one and my mother and my fancy and my prince just your feet just your rounded ... just your naval just your belly just your two breasts just your neck just your eyes just your nose just your head just your flowing looks just your breasts just your breasts just your breath just your kisses and my beloved just your desire and my beloved and my love our goals and my beloved and my modest breast and my mother and my power credits just your left hand just your right hand and my beloved just your mother just your heart just your arm our sister and my breast just your eyes and my vineyard and my very ... 
and myself just your voice and my beloved

son see dinlemeniz için :  https://www.youtube.com/watch?v=1ToL6hpDY0M

3 Kasım 2015 Salı

Hel-lo-suuu..

Eveeeet, geri döndüm hayata, bloguma ve kaldığım yere...

Aslında bıraktığım gibi değil hiçbirşey buralarda değilken çok şeyler yaptım, çok insanlar-olaylar-yerler keşfettim. Lakin hepsini zamana yayarak anlatacağım takipçilerime çünkü seyahatler bile başlı başına kendi aralarında ayrılıp blog konusu olacak nitelikteydi....

En sonki yazımdan sonra başımdan geçenler ise herzamanki gibi yazsam roman olacak (pardon karikatür demeliydim) nitelikteydi. Ancak benim başıma gelebilir ancak benim tarafımdan tecrübe edilebilirdi, kendimi bilahare tebrik edeceğim sırf bu yüzden :)

Bunca zamandır nerelerde olduğuma gelecek olursak da, sizlere sırasıyla Rusya, Ukrayna, Alanya ve diğer ufak lokasyonlardan bahsedeceğim. Rusya-Ukrayna kısmı bence erkek takipçilerimi daha çok ilgilendirecektir hatta biraz hayal kırıklığı bile yaratabilir detaylarıyla bahsettikten sonra...
Ülke gündeminden bahsetmem gerekmiyor lakin 2 çift söz söylemek istersem sadece ''Allah sonumuzu hayır etsin, inşallah gelecek daha aydınlık ve daha acısız olur' derdim. Her gün yeni sorunlar milletimizin başına geliyor ve gencecik insanları hedef alan talihsiz ölümlerden başka haber okuyamaz-izleyemeyez oluyoruz. Şuanda uzaktan baktığımızdan bahsediyorum ancak gelecekte kimse başımıza gelmeyeceğini garanti bile edemeyecek olayların/günlerin içinden geçiyoruz. Oy moy derken bugünlere nasıl geldik hayret ediyorum. Yaşıyoruz işte bir şekilde !! yani kısaca özetleyip konuyu kapatacak olursam...
Gelecek planlarımdan ise daha sonrasında bahsedeceğim çünkü o konuda da epey değişiklik olacak şuanda beklemedeyim artık olmadan değil olduktan sonra anlatacağım :) en azından en son aldığım karar bu yönde..
Özel hayat ve iş ile ilgili resim ve detay paylaşmadığımı bilenler bilir zaten o konulara sadece dostlarım ve ailem hakimdir, kusuruma bakmayın ama söylemezsem çatlarım dedikodusunu bile yapamayacağım cinsten olaylar oluyor hayatımda :) Belki birgün kitap yazar çarpıcı anekdotları paylaşırım tüm ahaliyle :) (şaka yaoov hemen heyecanlanmayın)

Şuanlık yaşadığıma dair bukadar bilgi yeter,. Bir sonraki yazımda Rusya'dan bahsedeceğim janimmmm, blog 50 duj 100 dolar gibi başlıklarla değil resimlerle eğlenceli detayları ile olacak, beni bekleyin şekerimmmmmm çünkü benim ağzımdan duymadığınız sürece kimse size gerçekleri anlatamayacak :)))

18 Eylül 2015 Cuma

Gidi-yorum

Ben biraz gitmeliyim yine uzaklara..
Gidiyorum biraz merak etmeyin diye söylüyorum, hem ruhumu dinlendirmek için İstanbul'dan uzaklara hem de aşkla geri dönebilmek için gelecek kararlarımı almak için bambaşka diyarlara..içimle dışımın, tersimle düzümün karıştığı bir dönemdeyim. Ama bu kez netim. Ülkenin haline üzülüyor ve hiçbirşey yokmuş gibi davranamıyorum. Kendi hayatımla ilgili olan veya olmayan herşeyin farkındayım, görmezden gelemiyorum.


Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; 
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. 
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim; 
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim. 
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; 
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. 
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale, 
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım; 
Vatanım da vatanım... 
İstanbul, 
İstanbul... 
Tarihin gözleri var, surlarda delik delik; 
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik... 
Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at; 
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat... 
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare; 
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? .. 
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet; 
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet... O manayı bul da bul! 
İlle İstanbul'da bul! 
İstanbul, 
İstanbul... 

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği; 
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği. 
Oynak sular yalının alt katına misafir; 
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir. 
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar, 
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar... 
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi? 
Cumbalı odalarda inletir ' Katibim'i... 
Kadını keskin bıçak, 
Taze kan gibi sıcak. 
İstanbul, 
İstanbul... 
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler! 
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler... 
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu, 
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu. 
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından 
Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından. 
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar; 
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar... 
Gecesi sünbül kokan 
Türkçesi bülbül kokan, 
İstanbul, 
İstanbul... 
Necip Fazıl Kısakürek





Son tatilim ama tamamen kafamı, ruh halimi ve farkındalıklarımı analiz etmek için uzun bir seyahate çıkıyorum. Dönersem anlatırım, dönemezsem çok şey var aslında anlatamadığım...
İyi bayramlar, sağlıklı*huzurlu*mutlu tatiller ve aydınlık yarınlar diliyorum... 

9 Eylül 2015 Çarşamba

Şehit !

Oturup şimdi buraya ne yazabilirim ki?

Gezdim, tozdum, klimalı ortamlarda, deniz kenarlarında, soğuk kadehlerde hasta oldum, şimdi de canım birşey yapmak istemiyor mu demeliyim ? Yoksa en son Soma faciasında, televizyon izlemesem de, haber okumasam da, gözümü her kırpışımda akan gözyaşlarımın sonunda ağlama krizine döndüğü zamanın, şuan oluk oluk akan şehit kanlarıyla karıştığı günlerde tekrarlanmasından mı bahsetmeliyim ?
Gününü gün eden, en büyük derdimizin trafikteki bencillerin, restoranda geç gelen suyun, işyerinde egolarıyla uğraştığın insanların yarattığı sıkıntılar iken, 50 gündür 191 ailenin evine ateş düştüğü, hayatlarının karardığı, artık hiçbirşey gidenin yerini tutmayacak gerçeğiyle, derdini, herkes -anlıyorum dese bile- anlamayacak olmanın üzüntüsüyle mi karşılaştırayım ???
Oturduğum yerden klavye başından kime ne anlatayım?
Karşıt görüşlerdeki insanların,sırf masumlara üzülüyoruz diye, sırf kendi görüşlerini benimsetmek adına, ordan/ burdan/ heryerden gönderdiği tacizkar mesajlarına mı güleyim yoksa aradaki samimiyetin ne kadar çabuk yok edildiğine, insanoğlunun ne kolay kışkırtılabileceği gerçeğine mi kahrolayım ?

Bu dünyaya çocuk getirmek istemiyorum deyince, konuyu farklı yerlere çeken insanları mı kırayım, yoksa evladını, bile bile ölüme yollayan annenin yerine kendi anamı mı yoksa kendi mi koyayım?

Bugün deseler ki kadınları da çağırıyoruz orduya, (tabi hala bir ordu kaldıysa) hiç düşünmem çarpar kapıyı çıkarım ben. Arkamdan kimin kahrolduğu önemli değil şu an. Çünkü elim kolum bağlı durmaktansa, şanımla ve şerefimle başta kendim, sonra canı acıyanlar için bişeyler yaparım. Ama o birilerine (elin maşası, bizi birbirimize düşürmek, ülkeyi satıp parçalayıp bölmek için göz göre iç savaşı körükleyenlere) bişeyler anlatmak için değil, herşeyden bir haber, gözünden sakındığı oğlunu askere gönderip 'Vatan sağolsun' diyerek ağlayan anaların yüreğine bir damla su serpebilmek adına çıktığım yolu onlara, kendi aileme anlatırım...

Neyse, biri yazmış yine tam olarak durumumuz özetleyen birşey, okurken acıdım kendi halimize, Ölen öldü, giden gitti lakin geride kalanlar bizi hep şu mısralardaki gibi hatırlayacaklar. Yazıklar olsun bize, hiçbirşeye dur demeyen, birşey yokmuş gibi davranan canım ülkeme..

Şehidim,
Sen o zırhlı olup da zırhı seni koruyamayan aracın tekerlekleri mayına bastığı anda biz evde çay içiyorduk.
Bir ses duyuldu sanki evet ama rüzgardan kapı çarptı sandık.

O an sen şehit olmuşsun ya hiç anlamadık.

Şehidim,
Sen o akşam 16 Şehit silah arkadaşınla mayına doğru hızla giderken biz Manisa'da yerli üzüm mü daha tatlı diğerleri mi onu yeyip tartışıyorduk. Az bir acı hissettik o an ama üzümün çekirdeği sandık.
Şehidim,
Sen şehit olurken biz Adana'da rakıya az daha buz istiyorduk. Bilirsin bu meret başka türlü içilmez. Bir an sızladı evet dişimiz ama kusura bakma buzlu rakı dokundu sandık.
Şehidim,
Sen Dağlıca'da geceden karanlık o zırhlıda dua mırıldanan dudaklarınla ilerlerken biz İstanbul'da gece kulübü'nün kapısında bodyguardlarla boğuşuyorduk. Bizim de zor bir anımızdı. O telaştan patlayan mayının sesini duyamadık.
Şehit Komutanım,
Sen 16 evladınla zehir zıkkım kokan o araçlardayken biz de Kordon'da trafikte sıkışmış kalmış çile çekiyorduk. Korna sesleri, barlardan savrulan çığlıklar derken inan patlamayı fark edemedik bile, kusura bakma artık.
Şehidim, Şehitlerim... Bizim huzurumuzu, rahatımızı bir türlü sağlayamadınız gitti. Aşk olsun size..


Türkiye Motosiklet Federasyonu (TMF) Başkanı Bekir Yunus Uçar'ın kaleminden

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Supergirl



Hani bir şarkı sözü var MFÖ'nün , benim de insanoğluna ''yeteeer'' diye bağırmak istediğim anlarda kullandığım :) İnsan olmak yetmez, yetmiyor zaten, superman, superman olmak gerekir bazen... diye devam eder.
 Birde onun kadın versiyonunu buldum, son ses çalıp dinliyorum şu sıralar ve bana her daim güçlü olan, olmak zorunda bırakılan ve hep öyle gözüken kadınları hatırlatan, dinlerken de başta kendime sonra onlara ithaf ettiğim... Bizim ülkemizde de malesef güçlü olan kadınların yaşadığı farklı bir dünyanın olduğu aşikar fakat ben daha duygusala inerek kendi hayatımdan örnek vererek başta ailemin, sonra ilişkilerimin ve iş hayatımdaki yöneticilerimin hep supergirl'ü olmayı başarabildim bu ülkede her nasıl olduysa...
Böyle olmayı belki ben istemedim hatta bazen keşke güçsüzü oynayabilseydim de birilerinin işine gelebilseydim ! diye düşündüğüm de oluyor ama yapı olarak bu yaşıma kadar hep böyle geldim. Beni böyle yetiştiren, seven, kabul eden ve el üstünde tutan herkese gitsin öyleyse tüm gücüm, saygım ve sevgim... Ben sizin süper kızınızım ve hep öyle kalacağım :)
You can tell by the way 
She walks that she's my girl
You can tell by the way She talks, she rules the world
You can see in her eyes That no one is her chain
She's my girl, my supergirl
And then she'd say, "It's okay I got lost on the way
But I'm a supergirl And supergirls don't cry"
And then she'd say, "It's alright I got home late last night
But I'm a supergirl And supergirls just fly"
And then she'd say That nothing can go wrong
When you're in love What can go wrong?
Then she'd laugh The night time into day Pushing her fear further long
And then she'd say, "It's okay I got lost on the way
But I'm a supergirl And supergirls don't cry"
And then she'd shout down the line Tell me she's got no more time
'Cause she's a supergirl And supergirls don't hide
And then she'd scream in my face Tell me to leave, leave this place
'Cause she's a supergirl And supergirls just fly
Yes, she's a supergirl, a supergirl She's sewing seeds, she's burning trees She's sewing seeds, she's burning trees Yes, she's a supergirl, a supergirl A supergirl, my 
supergirl

https://www.youtube.com/watch?v=cTDPyhIQ_xQ 
https://www.youtube.com/watch?v=deqUWwL92vg

25 Ağustos 2015 Salı

Felsefe Yap-Ma


Üniversitede felsefe, psikoloji gibi bölümleri okuyabilirdim diye düşünüyorum bazen. Severek giderdim okula orası kesin. Gerçi kendi bölümümde de 4 sene nasıl geçti anlayamadım hem teori hem uygulamada spor branşlarını öğrenmek ve yöneticilik dersleriyle pekiştirmek gayet güzel oldu benim adıma. Lakin felsefe ile ilgilenmek ayrı bir insan kafas yapısı orası kesin... Tarihe bakacak olursak başarılı filozoflarda pek kadınların ismine rastlamıyoruz. Gerçekler o yönde değilmiş biraz araştırdığınızda MÖ'ye dayanan var oluşlarıyla matematik,felsefe ve sanat konularında  inanılmaz işlere imzalarını atmış kadınlara rastlamak mümkün.. Rastlamak dediysek öyle 2-3 kişiyle sınırlı da değil. ben aşağıdaki yazıda en etkilendiğim isimleri sizlere sunuyorum. Lütfen siz de kendi adınıza iyi işlere imzanızı atarak veya kız çocuklarını mükemmel eğitimlerden geçirerek bu dünyada kalıcı olmalarını sağlayın. Zira içinde yaşadığımız şu günlerde gerçekten ihtiyacımız olan şeylerin başında eğitim ve dünyayaı değiştirecek türden güçlü kadınların çoğalması diye düşünüyorum...

- ANTİK ÇAĞ - 
1. Krotonlu Theano (M.Ö 600)Antik Çağ'ın biline ilk kadın filozofu Krotonlu Theano'udur. M.Ö. 600-550 yılları arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Kendisi Pythagoras'ın (Pisagor) eşi, öğrencisi ve ilk takipçilerinden biridir. Matematik, geometri ve felsefe ile uğraşmıştır. Eşinin ölümünden ardından Pythagoras Okulu’nu yönetmiş ve kız öğrencilere ders vermiştir. Theano diğer Pythagorasçılar gibi evrenin sayılardan kurulduğunu öne sürmüş, matematik ve müziğe önem vermiş ayrıca reenkarnasyon öğretisini savunmuştur.

2. Miletli Aspasia (M.Ö 470 - 400)
Antik Çağ’da ele alabileceğimiz diğer bir düşünür Miletli Aspasia'dır. Sokrates'in kendisinden ders aldığı ve felsefe ve retorik bilgisinin çok derin olduğu söylenmektedir.Hem Platon'un hem de Aristophanes ve Xenophon'un eserlerinde kendisinden söz edilmektedir. Devlet adamı olan Perikles'in partneri olmasının yanı sıra kimi tarihçiler Aspasia'nın genelev işlettiğini ve aynı zamanda fahişelik yaptığını belirtmişlerdir.

3. İskenderiyeli Hypatia (M.S 350 - 415)Antik Çağ'ın en meşhur kadın düşünürü İskenderiyeli Hypatia'dır. Filozof, gökbilimci, matematikçidir. İskenderiye'de yaşayan Hypatia felsefe, matematik, geometri ve astronomi eğitimi almıştı. Daha sonra bu alanlarda ders de vermişti.  
Bir Pagan olan Hypatia, günümüze kadar ulaşmış olan sayılı kaynaktan biri olanYunan tarihçi Socrates Scholasticus'un "Historia Ecclesiastica" adlı eserine göre, İskenderiye'nin en önemli iki figürü olan, İskenderiye Valisi Orestes ile İskenderiye piskoposu Cyril arasında anlaşmazlıklara sebebiyet verdiği ve politik işlere karıştığı gerekçesi ile 415 yılında Kıptî Hristiyan bir çete tarafından taşlanarak öldürülmüştür. 
Yaşanan bu trajik olay özellikle Aydınlanma Dönemi'nde popülerleştirilerek bir Hypatia efsanesi haline gelmiştir. Kimileri gerçek, kimileri kurgusal nitelikler barındıran bu efsane günümüze kadar ulaşmıştır. 
İskenderiyeli Hypatia'nın hayatı "Agora" filminde sinemaya da aktarılmıştır.

                                                      - ORTA ÇAĞ -


4. Bingenli Hildegard (1098 - 1179)Bingenli Hildegard, 1098 yılında soylu bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur, hayatının 30 yılını bir kadın hücresinde geçirmiştir. Sonrasında ise rahibelik yemini etmiştir.Almanya'nın Rheinland Bölgesi'nde erkek manastırlarından bağımsız kendi manastırını kurmuştur. Mistitizm akımın önemli temsilcilerinden biri olan Bingenli Hildegard bir azize olmasının yanı sıra 2012 yılında Papa Benedict XVI tarafından "Doctor of the Church" ilan edilmiştir. Bingenli Hildegard’a göre, birçok mistikte de olduğu gibi, Tanrı-insan ve kozmos bir bütündür. Bunu “Scvias” isimli kitabında yazmıştır. Bu eserinin dışında ahlâk üzerine düşüncelerini dile getirdiği “Liber Vintae Meritorum” ve yine insan-kozmos ilişkisini anlattığı “Liber Divinorum Operum” adlı eserleri mevcuttur.

5. Magdeburglu MechthilaDominikan rahibe ve mistiktir. Hayatıyla ilgili bilgiler çok sınırlıdır. 7 kitap yazmıştır. "The Flowing Light of Divinity" isimli eseri en bilinenidir.

6. Sienalı Katharina (1347 - 1380)Dominikan bir rahibe, skolastik teolog ve filozof olan Sienalı Katharina bir azize olduğu gibi Katolik inancının 6 koruyucu azizinden biridir. Aynı zamanda Papa 2. Jean Paul tarafından "Doctor of the Church" ilan edilmiştir. "The Dialogue of Divine Providence" isimli yaptında mistik görüşlerini dile getirmiştir.

7. Christine de Pizan (Pisan) (1364 - 1430)Bu dönemdeki bir diğer kadın filozof ise İtalyan - Fransız Christine de Pizan’dır. Pizan genç yaşta dul kalması ile birçok soyluya kâtip olarak hizmet etmiştir. Düz yazılar ve şiirler kaleme almıştır. Toplamda 30 kitap yazmıştır. "The Book of the City of Ladies" ve "The Treasure of the City of Ladies" isimli yapıtları en önemli çalışmalarıdır.

8. Marguerite Porete (1255 - 1320)Bu dönemin diğer bir kadın düşünürü Fransa'da yaşayan Marguerite Porete’dir. Mistisizm akımının temsilcilerindendir.  “Yalın Ruhun Aynası” isimli eserinde, ruhun tamamen özgür olması gerektiğini savunmuştur. Bu bakımdan kiliseden ve ruhban sınıftan koparak Tanrı ile bireysel bir ilişki kurulması gerektiğini öne sürmüştür.  Dinî açıdan sapkınlık suçlaması neticesinde, yakılarak öldürülmüştür.                                                    

                                             - RÖNESANS -           

9. Isotta Nogarola (1418 - 1466)Yazar ve düşünür Isotta Nogarola, Rönesans'ın en ünlü kadın hümanisti, düşünürü ve sanatçısıdır. "Adem ve Havva Üzerine Diyalog" isimli eseri günümüze kadar süregelen cinsiyet kimliği ve kadın doğası tartışmalarının kapısını açmıştır.

10. Tullia d’Aragona (1510 - 1556)İyi bir eğitim alan İtalyan filozof Tullia d’Aragona, ünlü “Aşkın Sonsuzluğu Üstüne Diyalog” isimli eserinde Platoncu bir yaklaşım ile sonsuz aşk üzerine düşüncelerini dile getirmiştir. Cadı ve fahişe olduğu gibi suçlamalar ile karşı karşıya kalmıştır.

11. Avilalı Teresa (1515 - 1582)Gençliğinde güzelliği ile tanınan ve Hıristiyanlık'taki en ünlü azizelerden olan Avilalı Teresa mistik bir düşünür ve rahibeydi.

12. Marie Le Jars de Gournay (1565 - 1645)Rönesans dönemini düşünürlerinden Marie Le Jars de Gournay felsefenin yanı sıra fizik, geometri, tarihle de ilgilenmiştir.Montaigne ile tanışması hayatındaki önemli noktalardan biridir. Onunla tanıştıktan sonra düşüncelerini daha özgür biçimde getirme olanağı bulmuştur. “Erkeklerin ve Kadınların Eşitliği Üzerine” kaleme alır ve bu eserinde erkek ve kadının ruhen eşit olduğunu savunur. Dilin önemi üzerine de dikkat çekici araştırmalar yapmıştır. 


                               - AYDINLANMA ÇAĞI ve MODERN ÇAĞ - 

13. Mary Astell (1666 - 1731)Bu dönemin bir diğer kadın filozofu Mary Astell’dir. Mary, bir din adamı olan amcasından aldığı matematik, felsefe dersleri ile kendini geliştirmiş, daha sonra Londra’ya yerleşmiştir.  Düşüncesinde Descartes ve Locke’un etkileri hissedilir. Düşüncelerinde kadın haklarına yönelik ilk nüveler görülür: Kadınların iyi bir eğitim alması ve toplumsal hayata katılım göstermeleri gerektiğini savunur.

14. Mary Wollstonecraft (1759 - 1797)Mary Wollstonecraft, İngiliz yazar, filozof ve kadın hakları savunucusudur. O zamanlar kadınlara açık olan meslek ya da uğraşların hemen hepsine el atmıştır: Zengin kişilere çeşitli gezi ve etkinliklerinde ücret karşılığı refakat etme, mürebbiyelik, öğretmenlik, okul müdireliği, toplumsal eleştiri ve roman yazarlığı gibi birçok uğraşı olmuştur. Fransızca, Almanca ve İtalyanca öğrenen Wollstonecraft genelde tercüme yapmaktaydı.Onu önemli kılan feminizmin ilk sistematik eseri olan "Kadın Haklarının Savunulması"nın yazarı olmasıdır.

15. Olympe de Gouges (1748-1793)Aydınlanma döneminin diğer bir kadın düşünürü Olympe de Gouges’dur. Kadın hakları üzerine ilk kez düşünce üretenlerden biridir. Kilise ve evlilik kurumu üzerine eleştirel düşünceler kaleme almıştır. Toplumsal sorunları gündeme getiren romanlar yazmıştır.
“Kadının ve Kadın Yurttaşın Hakları Bildirisi” isimli yapıtında kadın-erkek eşitliğini savunmuştur.Düşünceleri yüzünden önce tutuklanmış, ardından giyotin ile idam edilmiştir.

16. Clara Zetkin (1857 - 1933)Clara Zetkin Alman Marksist siyaset teorisyeni ve düşünürdür. Kadın hakları savunucusu ve aktivisttir. 1911 yılında "Kadınlar Günü"nü ilk kez düzenleyen kişidir.

17. Rosa Luxemburg (1871 - 1919)Polonya doğumlu Alman marksist politika teorisyeni, filozof ve siyasî aktivist. Düşünür kimliğinin yanında devrimci kimliğiyle de tanınan Luxemburg komünist faaliyetlerinin bedelini trajik biçimde ödemiştir: Ölene kadar dövülmüş ve cesedi nehre atılmıştır...

                                       - 20. YÜZYIL ve GÜNÜMÜZ -

18. Fatma Aliye Hanım (1862 - 1936)Ve ülkemize gelelim... Fatma Aliye Hanım Türk edebiyatının ilk romancısıdır ve ilk felsefecisi olarak kabul edilmektedir. Tarihçi Ahmed Cevdet Paşa'nın kızıdır. Evde özel hocalar vasıtasıyla iyi bir eğitim almıştır. Edebi yaşantısı 1889 yılında Georges Ohnet'in "Volonté" adlı romanını "Meram" adıyla çevirmesi ile başladı. Bu romanı "Bir Hanım" imzasıyla yayımlamıştır. 1892 yılında "Muhadarat" adlı ilk romanını kendi adıyla yayımladı. Fikirlerini dile getirdiği başka eserler de kaleme aldı. Günümüzde kullandığımız 50 TL'nin arka yüzünde onun portresi bulunmaktadır.

19. Hannah Arendt (1906 - 1975)Dünyaca ünlü filozof Martin Heidegger'in Marburg Üniversitesi'nde öğrencisi olan Hannah Arendt felsefe eğitimi almasına ve birçok kişinin kendisini filozof olarak görmesine karşın, o kendini "siyaset kuramcısı" olarak görür. Bir Yahudi olan Arendt, Nazilerden kaçarak, ABD'ye yerleşmiştir. Arendt'in çalışmaları otoriterlik, totalitarizm ve kötülük gibi konular üzerinde yoğunlaşır. Ayrıca bir Nazi olan Adolf Eichmann’ın 1960 yılındaki duruşmasındaki gözlemciliği oldukça önemlidir. Eichmann Nazi döneminde Yahudilerin kamplara gönderilişini organize etmiş, bu nedenle sonraki dönemde yakalanmış ve idam cezası almıştır.Hannah Arendt'in yaşadığı bu mahkeme süreci, diğer biyografik öğelerle beraber filmleştirilmiştir. 

20. Simone de Beauvoir (1908 - 1986)Fransız yazar ve filozof. Roman, felsefe politik ve sosyal deneme, biyografi ve otobiyografi yazarı, gazeteci.En önemli eseri 1949’da yazdığı, kadınların gördüğü baskıların bilimsel incelemesini yaptığı ve modern feminizmin temellerini kurduğu "İkinci Cins"(Le Deuxième Sexe) sayılabilir.Magazinsel bir not verirsek, bir biseksüel olan Simone de Beauvoir, hayat arkadaşı olan Jean Paul Sartre ile birlikte "açık ilişki" yaşıyordu. Her ikisinin de birbirleri dışında birçok cinsel ve duygusal beraberliği olmuştu. Ancak bu iki filozofun büyük kıskançlık krizleri yaşadıkları da oluyordu...

21. Martha Nussbaum (1947 - )Yaşayan en önemli kadın filozoflardan olan Martha Craven Nussbaum, Chicago Üniversitesi'nde Hukuk ve Etik Bölümü'nde çalışıyor. Hukuk ve siyaset felsefesi, feminizm, etik ve hayvan hakları çalışma alanları arasında.

22. Judith Butler (1956 - )Günümüzün en önemli filozoflarından kabul edilen Judith Butler, feminizm, queer kuramı, siyaset felsefesi ve etik alanlarında çalışıyor.Kaliforniya Berkeley Üniversitesi'nde ve European Graduate School'da akademik çalışmalarına devam ediyor.

23. İoanna Kuçuradi (1936 -)Son olarak ülkemizin felsefe alanında çınarı olan hem de dünyada saygın bir akademisyen olarak tanınan İoanna Kuçuradi ile bu galeriyi noktalayalım. Prof. Dr. İoanna Kuçuradi Rum kökenli Türk felsefecidir. Kendisi Türkiye Felsefe Kurumu'nun Kurucu Başkanıdır. Aynı zamanda Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nün kurucusudur. Türkiye İnsan Hakları Vakfı Etik Komitesi Başkanlığı'nı yürütmüştür.Kuçuradi, literatürde yer edinmiş kendine özgü bir etik görüşü geliştirmiştir. Başta etik, insan felsefesi ve insan hakları alanında hem kurumsal çalışmalar yürütmüştür hem de telif ve çeviri birçok eser vermiştir. İstanbul Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi ve son olarak Maltepe Üniversitesi'nde görev almıştır. Hâlihazırda bu üniversitenin Felsefe Bölümü'nde öğretim üyesidir; İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin Müdürüdür ve ayrıca UNESCO Felsefe ve İnsan Hakları Kürsüsü'nün Başkanıdır.

21 Ağustos 2015 Cuma

Yani diyor ki...

Ölümsüz aşk diye birşey var mı bilmiyorum ama Türkçesini bu şekilde çevirdikleri bir film izledim dün hastalık iznimde evde dinlenirken..
Pek tabiki okuduğum her kitap, izlediğim her film ve çıktığım her yolculuk beni bambaşka dünyalara götürüyor ve algılarımı biraz daha açmama neden oluyor. lakin dün maçtan önce (sevindik hadi yine FB) izlediğim film de beni ruhani yolculuğumda tek başıma bırakıp gözlerimi açtı..

Film 2015 yapımı ve '' The Age of Adaline'' orjinal adıyla gösterime girmiş. Konusu tamamen izleyince anlaşılıyor fakat kısaca bilgi vermem gerekirse; geçirdiği kaza sonucu ölümsüzleştiği için hiç yaşlanmayan ve bu nedenle kimseye bağlanmayan, ve hayatındaki düzgün insanları üzmemek için sabit bir yaşam bile kurmayan, bu yüzden de hayatındaki herkesi bir bir terketmek, kaçmak zorunda kalan bir kadının dramını anlatıyor. Kendime benzettiğim kısımlar var tabiki :)  ancak ben hayatımı yazsam tahmin edileceği gibi roman değil bildiğiniz karikatür olur :) Bu yaşıma dek öyle trajikomik olaylar beni buldu ki, günün sonunda herkesten kaçmak kendimden uzaklaştırmak durumunda bile kaldım. E kaçıp gidince insanlar da peşinizden ne kadar gelirler ki?  Hoş, gelen olsaydı bile ben yine deliliğe vurur illaki bir arıza çıkatırdım o ayrı..Kimisi şansını bikaç kez deniyor sonra haliyle peşimi bırakıyor kimisi ise film de de olduğu üzere yuva kurup geçmişini unutmaya çalışıyordu. Filmde geçen bir replik günümüz ilişkilerini özetleyen en güzel cümleydi. Oğluna öğüt veren bir baba, gerçekleri bildiği üzere başroldeki ablamız için değişime müktedir olamaz diyerek oğlunu teselli ediyor ve gerçeklerin bu yönde olduğunu savunuyordu. Burdaki değişim tabiki yaşlanmıyor, ölümsüz anlamındaydı fakat''değişime zorlanan'' her insanın elden gitmesi söz konusudur...
Bu cuma fazla felsefe yaptım belki lakin diyeceğim odur ki, film ölümsüz olanın aşklar değil kişiler olduğu hissini yaratmasıyla bugünün konusu olmaya hak kazandı... İzleyin ya da yaşamamımızdaki hiçbirşeyin sonsuza dek aynı iyiylik ya da kötülükte devam etmeyeceğini bilin istedim :)))

hoş bakın, hoşçakalın sevgili takipçilerim :)

18 Ağustos 2015 Salı

işte o ''anlar''

Eğer,yenıden başlayabilseydim yaşamaya, ikincisinde daha çok hata yapardım. 
Kusursuz olmaya çalışmaz,sırtüstü yatardım. Neşeli olurdum, ilkinde olmadıgım kadar, 
Çok az şeyi ciddiyetle yapardım. 
Temizlik sorun bile olmazdı asla. 
Daha çok riske girerdim. 
Seyahat ederdim daha fazla. Daha çok güneş doguşu izler, daha çok dağa tırmanır,daha çok nehirde yüzerdim. Görmedigim bir çok yere giderdim. 
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye. 
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine... 
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım. 
Yeniden başlayabilseydim eger,yalnız mutlu anlarım olurdu. 
Farkında mısınız bilmem. yaşam budur zaten. Anlar,sadece anlar.Siz de anı yaşayın...
Hiçbir yere yanında su,şemsiye ve paraşüt almadan, gitmeyen insanlardandım ben. Yeniden başlayabilseydim eger,hiçbir şey taşımazdım. 
Eger yeniden başlayabilseydim, i
lkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla. 
Bilinmeyen yollar keşfeder,güneşin tadına varır, çocuklarla oynardım,bir şansım olsaydı eger. 
Ama işte 85'indeyim ve biliyorum... 
ÖLÜYORUM.... 


Arjantin-1985
Jorge Luis Borges