21 Mart 2014 Cuma

Neden, neden, neden?

Bu sabah bir uyandık, taa taaaaaaam birşeyler eksilmiş hayatımızda....

Ömrümüzden bir gün, güvenilecek insanlardan birkaçı, kilolarımızın yarısı gibi olgulardan bahsetmeyeceğim elbette ki, olmaz dediğimiz, kapatılmaz dediğimiz, elimizden alınmaz dediğimiz özgürlüğümüzün bir kısmı olan sosyal medya kanallarından biri, dün gece apar topar kapatıldı. Ben uyumadan biraz önce
-acaba kapatılır mı?
-yok yaw daha neler?
-benimki galiba gitti bağlanamıyorum gibi twitleri okuyarak yattım. Benim içimdeki his ise, İran mıyız biz bea 1 gecede herşey değişsin türünden acabalardan oluşuyordu. Artık resmen paranoyak olduğumuz için olacak ki, herşeye %50  ihtimal veriyorum. Herşey biranda değişebiliyor yada birilerinin aklına gelen tüm kararlar yürürlüğe konabiliyor. Geleceğimden endişeli miyim hem evet hem hayır. Evet; çünkü hayal bile olamayacak kadar hızlı ve korkunç şekilde ilerliyor siyasi süreçler. Hayır diye düşündüğümde ise bu millet, tarihinden bu yana nelerle karşılaşmış, nelere göğüs germiş, ne yollardan geçmiş şimdi böyle gizli kapaklı işler yapılmasına mı göz yumacak, elbet hakkını arayacak ve değişim için uğraşacaktır diye geçiriyorum içimden. En azından böyle olmasını umut ediyor ve birşeylere güvenmek için bende harekete geçiyorum. ''amaaaaan politikacıların hepsi aynı zaten şekerim'' mantığıyla da yaklaşmıyorum olaylara. ''Özgürlüğün sınırı başka insanların özgürlüklerinin basladigi yerdir" başlığından yola çıkarak düşünürsek herşey daha kötü olmadan ülkeni pekala yönetebilirsin'' mantığıyla yaklasiyorum herseye ben mesela.

Yani diyorum ki; senin canın istiyorsa herşeyi yapacaksın sırf ben görmeden, bilmeden rahat rahat yoluna devam edeceksin diye ben niye internetten, parktan, deniz gören yerlerde kadeh kaldırmaktan, kızlı-erkekli aynı evlerde yaşamaktan, tekelin önünden geçerken  arkadaşlarıma 2 bira ısmarlamaktan ve dinimi Allah ile aramda tam olarak yerine getirirken başkasına hesap vermeden de yaşayabileceğim bir hayattan neden mahrum bırakılıyorum ?? Sırf birileri rahat edecek diye ben niye kendi hayatıma normal devam edemiyorum ?

Ve diyorum ki, bu millet televizyon çekmiyor diye çataldan anten yapmayı becerebilmiş, başarıya giden her yolu mübah sayabilmişken, bir sabah uyanır uyanmaz neden telefonlardan güvenli aplikasyonlar, bilgisayarlardan DNS ayarlarını değiştirmeyi öğrensinler neden surekli birilerine karsi dik durmayi ispatlayabilsinler :)

 Neden, neden, neden ????

19 Mart 2014 Çarşamba

Hey gidi Karadeniz

Bak şimdi aklıma geldi !
Geçenlerde izleyip dağıldığım arabesk programın birde kemençeli bölümü vardı ki onu yazmadan es geçtim...

Malum sunucu Kuzeyin oğlu zaten Karadenizin lideri, hırçın delikanlısı, atarlı abisi ama duygusal sevgilinin evrim geçirmiş hali olarak hep karşımızda. Olsun da ! Adamcağız hem ağlatıyor hem oynatıyorsa suçu kimsede aramayınız kemençe eşliğinde evin ortasında kalkıp oynamak farz oluyor  :)
Bende kendimi kaptırıp 3 ayak, horon ve diğer folklorik herşeye katılabilirim, yapımda var her müziğe kıpırdamak ama kanımda yok Karadeniz ruhu. Kuşaktan kuşağa İstanbulluyuz fakat köken her tarftan Balkanlar. Hırçınlığıma bakan hemen tahminde bulunuyor fakat sülalaemde bile serpe olarak 2-3 adet karadenizli bulunmasından ziyade başka bir bağlantım yok kendileriyle. En azından şimdilik  :)

Sabah sabah nerden geldi aklına diyecek olursanız da, zaten epeydir aklımda şu karadeniz yöresinden bir kuble bişeyler yazmak. Mesela sinirden televizyonu kırrmak istediğim zamanlar, Spor yöneticliği mezunu ve lisanslı sporcusu olduğum ülkemde artık sadece bir taraftar olarak bile gururlanacağım birşeyin olmaması, tezahüratların boyut değiştirip Kırımı alalım Trabzonu verelim şekline gelmesi bile hep şu Karadenizi yazma nedenlerim arasında sayılabilir :)
Irkçılık yapmıyorum hele ki son zamanlada ötekileştirilen milletimiz gibi asla insan ayırmıyorum, hatta pek severim kendilerini. Hergün aynı köşede neden poz verdiğimi bilen bütün şirketin içinde sadece biri, bıkmadan usanmadan bütün fotoğrafların içine giriyorsa artık vakit  Hey gidi Karadeniz vaktidir :)
Resimdeki uzun adam 'Fazli' abimiz bana güleryüzü ile hep güzel şeyler anlatır eğer sinirliysem yatıştırır, durgunsam da delirtir. Bazen anlamak istemez, bazen de anladık herhalde 30 kere tekrarlama der :) Kızı oldu geçenlerde, bana benzer bak sakın dalga geçme diyorum ''keşke sana benzese başım hiç derde girmez, kendi kendine halleder işini'' diye takılıyor bana. Halbuki bir bilse o kız görünümlü erkek çocuğu hallerim bazen nasıl hareketli saatler yaşatıyor bana. Kimlere kafa atmak isterken rujumu sürüp oturuyorum yerime. Yada uzun tırnaklar topuklu ayakkabılar ile ne terörler estiriyorum etrafımda. Bu yapım sanırım ki karadeniz kadınında da mevcut, delikanlı gibi sözünün arkasında ve hırçın. Ya tamamen sever ya adamın başına çorap örer. Yapacağım der ise unutmaz yapar, sessiz duruyorsa ya vazgeçmiştir ya zamanını bekliyordur. Sabırsızlığının damarlarında akan kanın hızına bağlıyordur muhtemelen çünkü kafa o şekilde çalışıyordur. Dedim ya, insan ayırmıyorum ama sanırım ben en çok uğraştıklarımı seviyorum :)

Pozitif insan hangi milletten olursa olsun, içinde kötülük yoksa başımın üstünde yeri var ama aksi durumdakinin ayaklar altındaki yeri de hazır. Ben ve benim gibi düşünen herkese gitsin bu yazım, yalan haberleri çok izlemeyin, gazetelere inanmayın hoşça ve sağlıkla kalın gerisi zaten kolay...

18 Mart 2014 Salı

Eğer ki;



Eğer Bir İnsan:

Sürekli eleştirilmişse; Kınama ve ayıplamayı öğrenir.

Kin ortamında büyümüşse; Kavga etmeyi öğrenir.Alay edilip,aşağılanmışsa; Sıkılıp utanmayı öğrenir.
Devamlı utandırılarak terbiye edilmişse; Kendini suçlamayı öğrenir.
Hoş görü ile yetiştirilmişse; Sabırlı olmayı öğrenir.
Desteklenip,yüreklendirilmişse; Kendine güven duymayı öğrenir.
Övülmüş ve beğenilmişse; Takdir etmeyi öğrenir.
Haklarına saygı duyularak büyütülmüşse; Adil olmayı öğrenir.
Güven ortamı içerisinde yetişmişse; İnançlı olmayı öğrenir.
Kabul ve onay görmüşse; Kendini ve insanları sevmeyi öğrenir.
Aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse; Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir...demiş Dorothy Nolte

Bir zamanların insanları da duran kalabalıkları belli bir hedefe doğru şaha kaldırıp koşturan, onları imanla, ilimle, bilgiyle, cesaretle coşturan liderlerle büyüyen ve bütün bunları unutulmaktan kurtaran, o günleri yeniden bizlere yaşatan, böylece geçmişle gelecek arasında köprü kurup ileri hamleler yapmamızı öğreten çok önemli insanlarmış.
İşte tüm bu özelliklerinden dolayı geçilmez diye adlandırılan 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 99'uncu yıldönümü tüm milletimize armağan olsun....


17 Mart 2014 Pazartesi

Günaydun Gaaadunum

Başlığım her ne kadar yöresel gibi algılansada, eminim birçok kişi böyle uyandı bugüne :) Çünkü dün gece programın birini izleyip yattık ve uyandığımızda resmen gırtlağımıza kadar doluyduk eminim ki...

Neyse ben direk konuya girip ayrıntılarıyla nolup bittiğini anlatıvereyim en iyisi...
Şarap eşliğinde en güzelinden ve uzunundan bir cuma gecesi, üç-beş mekan değişikliğiyle noktalanan kızlar cumartesi yemeği ve son anda evden çıkıp yetişilen güzel bir maç organizasyonu sonrasında nihayet evime döndüm. Hava kötüyse ve ben İstanbulda kaldıysam özellikle bir plan yapmam, son anda çıkan davetlere dahil olurum, iç-dış işlerimi sırasıyla tamamlarım. Bu haftasonunu da gayet dingin bir şekilde tamamlamayı düşünürken eve döndükten sonrası bambaşka bir geceye dönüşmesin mi?  Yatana kadar televizyonu açıp evde ses olsun diye seçtiğim program bütün damar sanatçıları ağırlayan bir show programı çıkmasın mı? Adı da Volkan Konak denilen her daim gırtlaaaaaaaana kadar dolu olan ve yıllardır her nerede olursam olayım beni ağlatmayı başaran Kuzeyin Oğlu olmasın mı?
Çok televizyon izlemem ve böyle programlara pek denk gelmem.
Mümkün mertebe pazar geceleri erken yatmaya çalışan ben bile 01:01 civarlarında bütün sosyal ağlarda ve telefon trafiğiyle herşeyden ve herkesten bi haber elimde viski bardağı ve puro eşliğinde evde dolaşıyordum :)))))) Tek eksiğim üstümdeki röpteşambırdı ama ben genelde pamuklu, renkli ve hayvancıklı pijamalardan hoşlandığım için en rahat halimle ve birtek kendimle alemlerden alemlere geeeeçtim durdum:)
Tabi birçok erkek, güzel bakımlı ve havalı kızları evde pomponlu tüğlü terlikler, beyaz dantelli geceliklerle dolaşır, hatta hiç üşümez ve hiç üşenmez sanıyordur ama işin aslı kendimi geçtim o kızlarda bile öyle değil malesef şekerim :)
Neyse ben üzerimde spor eşofmanlarım evin bütün odalarında çınlayan 5 arabesk adamın şarkıları, sabaha nasıl uyanırım endişesi ve sonrada koyver gitsin rahatlığıyla kapattım pazar gecemi...
Sürekli mesajlaştığım eşim-dostum da aynı ruh hali içindeydi hatta en yakın zamanda toplanıp programın tekrarını yapalım diye sözleştik. Öyle kabardı duygularımız öyle kaptırdık ki kendimizi 2-3 şarkıya...
Şimdi işyerinde hala kulağımda aynı nağralar ''Dün gece gırtlaaaaaama gada doluydum gadunum/adamum/sevduğum/ kısraaağum ama bu sabah hiçbişey umrumda değil çünkü pazartesi sendromundayum, hiçbirşey görmüyor duymuyor ha bu gulaklaruuummm :))

Söyleyeceğim şudur ki,

Herkese güzel ve sağlıklı bir hafta dilerim. Her ne olursa olsun üzülmek içinde sevinmek içinde acele etmemeniz dileğiyle ;)