20 Ağustos 2014 Çarşamba

Ne yaparsan kendine...

İnsanlara bir şeyin nasıl yapılması gerektiğini söylemeyin. Yapılmasını istediğiniz şeyin ne olduğunu söyleyin ve yaratıcılıkları ile sizi nasıl hayran bırakacaklarını görün.'' demiş General George S. Patton  amcamız..
Huyumdur, bana özel olan herşeyi ömür boyu saklarım. Sakladığım için de kullanamam yada resmen kıyamadığım için koleksiyoner gibi biriktiririm de biriktiririm bir köşede. Bu alışkanlığıma  herşey dahil edebiliriz...

Sırf bu nedenle yaşlanınca çöp kadın olma potansiyelim yüksek, aman sakın kendi halime bırakmayın beni :)
Kıyafetleri değiştirme, dekorasyonda tarz belirleme ve aksesuar tasarlama yaşam biçimimden de anlaşılacağı üzere, herkeste olmayan ve kendim hazırlayabileceğim herşeye bayılıyor ve çöp poşeti dahi olsa saklamaya çalışıyorum. İleride torunlarıma neyi kanıtlayacaksam artık..?

Bu üzerimde gördüğünüz elbiseyi dün akşam 3 saatte tamamladık (Bana kalsa bu sabırsızlığımla 1 saatte hazırdı)
Anneannemin yardımcısı abla maşallah çok marifetli, titiz ve benim değişik dizaynlar, özel dikimlerden hoşlandığımın farkında olacak ki biraz çekinerek biraz da heyecanla ''ben sana yardımcı olurum, sen önce bir makinanın başına otur '' sözleriyle gaza gelmemi sağladı. (Kafama esen herşeyi yapabilirim, biraz desteklenmem yeterli =D )
Arayıp da bulamadığım şey sonuçta, terzi terzi gezip sürekli model vermekten bıktım, hem vakit hem nakit olarak çekilecek çile değil diye ''Peki'' dedim ve bütün akşam meraklı gözlerle onu izledim, dediklerini de uyguladım. Sakin ve destekleyici bir anlatımı olduğu için de zevkle çalıştım.


Rengine bayılarak aldığım bu kumaştan benim için dünyanın en güzel elbisesi çıkıverdi. Çünkü hem benim elimden geçti hem de kimsede olmadığı için güzelliğime güzellik, özelliğine özellik kattı =) 

Son cümlemden de anladığınız üzere eğer şımarıklıktan ölmez isem :) ben bu işe eğilirim, eşime dostuma yaptığım hediyelerle de kendimi geliştiririm. Kendi adıma da değişik ve uygun parçalarla değiştirebileceğim bir gardroba sahip olurum.

Farketmeden tasarımlarını bizzat kendim yaptığım markama da aslında farklı ürünler için bir giriş yapmış oldum. K
işiye özel çalışmaktan hoşlandığım için ofis kıyafetlerine el atacağım bir kreasyonu şimdiden müjdeleyebilirim.
Haftaiçi evde oturarak ne enerjiler elde ettiğime inanamasamda, haftasonu çalışmadan ilham kaynağı olması adına diyar diyar gezmek beni güçlendirdi. 
Çünkü insanoğlunun yaratıcılığı ancak özgür ortamlarda güçleniyor ve sunumlarını etkiyor. Gözlemlediğim kadarıyla bu süreç hep böyle ilerlemiş.

Diyeceğim şu ki, yaratıcı mısınız değil misiniz bilemiyorum, belkide herşeyin hazırı makbuldür ama hangi konuda özel yeteneğiniz ve isteğiniz var ise üzerine mutlaka ama mutlaka gidin. Belki de aşağıdaki satırlar size uygundur,kişiliğinizi pekiştirir, farkındalık sağlar bunları da bilin diyor yeni serüvenlerde görüşmek üzere birkaç gün ortadan kayboluyorum.
Akıcılık: Üretilen uygun düşünce sayısı ve ya problem için birçok alternatif geliştirme becerisidir.
Esneklik: Farklı kategorilere giren düşünce üretme yeteneği veya problem çözümünde yaklaşımları değiştirmedir.
Özgünlük: Eşsiz, rastlanmayan, akıllı düşünceler yaratma yeteneği ya da yeni özel çözümler getirme becerisidir. (bu bana çok uygun sanırım)
Zenginleştirme: Düşünceyi tamamlayarak geliştirme, ayrıntılara girebilme, yanıtlar ekleme yeteneğidir.

18 Ağustos 2014 Pazartesi

Uzun havalar

En sevdiğim şey soğuktan öldürmeyen ve çok uzamayan bunaltıcı sıcak havalar..

Amma ve lakin, o havalara kasırga, sel, hortum gibi paketler eklenince işin içinden çıkılmaz bir hal alıverir.

Mesela dün akşamüstü aniden patlayan hava şartları bütün deniz seferlerini iptal edip yazlıkta mahsur kalmama ve bu sabahın köründe yollara düşmeme neden oldu ki, hiç alışık olmadığım bir durum !
Birçok arkadaşım pazartesi günleri yazlıktan direk işyerlerine transfer oluyorlar. Ben ise pazar akşamı vakitlice evime dönüyor, işlerimi bitiriyor ertesi güne hazır ve nazır bir halde uykuya dalıyorum. Pzartesi sendromum da dolayısıyla yok denecek kadar azaldı artık...
Bugün önce eve gidip hazırlanıp arabayla şirkete gelince kendimi çalışıyormuş gibi değil de geçerken uğramışım gibi hissediyorum. Resmen boğazım düğümlü sözlerim kayıp sevgili takipçilerim:)))

Karşılıklı olarak iptal edilen deniz seferlerinin arasından bir kaçak olmuş olacak ki Mudanya'dan kalkan bir tanesinin camı patlıyor ve 300e yakın yolcu can yelekleri giydirilerek denizin ortasında panikten son dualarını ediyorlar ! ne zaman geminin battığını düşünsem korktuğum tek şeyin boğulmak değil, izdihamdan ezilerek ölmek olduğunu farkediyorum. Bu traji komik olay muhtemelen dün akşam da yaşanmıştır. Türk insanı hakedildiği gibi kurtarılamayacağı için panikten ve akabindeki izdihamdan gemi batmadan hakkın rahmetine kavuşabilirdi. Allah korumuş sadece yaralılar varmış. Fakat konu niye herseferinde ''ayyy verilmiş sadakamız varmış, nasıl kurtulduk biz yaa '' konuşmalarına kadar geliyor anlayamıyorum. Normal bir vatandaş olarak anlamak da istemiyorum zaten...

Neyse çok doluyum devamını getirmeden yazıyı burada bırakıp iyi haftalar diliyorum :)