20 Aralık 2023 Çarşamba

Birine Bi"sey Oldu !

Bisey oldu...
Haber almaktan en korktuğum şekilde gece uyurken telefonum ısrarla çalmaya basladi, 

Bisey oldu...
Ve ben telefonda bagirarak aglayan ve bana hemen evden çıkmamı soyleyen sesi duymadan. anlamaya calisirken coktan arabaya binilip yol gidildi...

Bisey oldu...
2 saat once yemekte beraber oldugum ailem perisan oldu ama benim beynim olan-biteni inkar etti.

Bisey oldu...
Saat 22:00da arkadaslarimlayim birazdan eve gecerim diye konustugumuz cocuk 23:00da yok idi....

Bisey oldu...
Anne yarısi derler bana. teyzosların en eglencelisi, maclarda dayilarin dayisi, seyahatlerde oda arkadasi, ozel konularin sirdasi, ergenlerin cilgin-havali ablasi, son 20 senenin ilk kez verilen tum  unvanlari bir anda elimden gitti.

Bisey oldu...
Buyuturken her duyguyu ayni anda yasadigimiz, cok sikarsak kacar serbest biraksak naifligiyle baskalarina kanar korkusuyla ustune titredigimiz ilk goz agrimiz biyere gitti...

Bisey oldu...
20 yaşına girmesine 2.5 ay kala "'çocuk yok çocuk gitti'"

Bisey oldu...
Trafik kazasi denilemeyecek kadar elim ve sacma bir kazada ucarak kus olan çocuğumuzu cicek gibi gömüp -sulayip eve gelindi.

Bisey oldu...
Giden herkesin ardindan altin vurusu Efe"miz yapti ve takvimler ağustostan sonrasini hic bilmedi.

Bisey oldu...
Ve artik hicbir renk eskisi gibi degildi..!!!

Bisey oldu...
Teselliler faydasız, isyan etmeden yasamaya devam etmek de imkansiz gibi biseydi...!

6 Haziran 2023 Salı

Amaaaan, neyse !

Normalde pek ağlamam, yani aslında çabuk ağlayabilirim duygusal zekam sağolsun herkoşulda herkese uyum sağlayabilme şansı tanıyor bana lakin insan ağlamaya ağlamaya ketumlaşıyor mu ne oluyorsa bir başladı mı birdaha da duramıyor-muşşşşş...En sonki yazım sebebiyle büyük deprem felaketinden sonra tam 40 gün ağladığımı farkettim, nasıl bir uykusuzluk nasıl bir tükenmişlik yaşadıysam artık herşeyi otomatiğe bağlayıp bir boşluk hissiyle yaptığımı düşünüyorum. Kalk-hazırlan-işe git-yemek ye-konuş-eve gel-ağla-yat... diye aynı düzende gidiyordum. Allah dermansız, büyük dert vermesin lakin ne zormuş günlerce bu şekilde ardarda sürmesi.... Ağlarsın geçer kızarsın geçer hatta bir laf vardır, aşağılık insanoğlu herşeye alışır der dostoyevski... benim biraz zor oluyor alışmam da düzelmem de bozulmamda herneyse işte konu... sonra kendi kendini iyileştirmek için arada bul o çareleri... Herşey anlamsız boş ve sıradan geldiğinde başkalarına değil sadece kendime sardığı da farkettim... Hemen algımı ve enerjimi değiştirmek için aldım başımı diyar diyar gittim bilmediğim yerlere / ülkelere yine... ayrı blog konuları olarak İtalya-Roma ve Almanya-Berlin gözlemlerimi yazarım. 

Gittiğim yerlerde gezip -görüp- öğrenirken çok iyi geliyor en azından gün içinde kafam dağılıp yeni enerjilere geçebiliyorum. Dondurma yerken ve yüzerken de oluyor ama kısa süreli bir oyalanmadan bahsetmiyorum. seyahatler biraz daha meşgul tutuyor beni çok şükür ki... yepyeni pencereler açılıyor içimde. kim sevmez ki gezip görmeyi, fakat ben o yolcluklardan bambaşka biri olarak döndüğümü farkettiğimden beri herşeye ve herkese farklı anlamlar yüklemeye başladım. 40ıncı ülkeme ve sayısını bilmediğim kadar çok şehre doğru yürürken de ne öenmli bir yolculuk olduğunu farkediyorum hayatımda bu değişimin....  Bu sene özellikle hayatıma giren yepyeni insanların birazını dinleyerek çıktığım ylculuklar da mevcut, bir arkadaşlarımın önerisiyle terapistine 3-4 seanslık bir tecrübe, birinin davetiyle online meditasyon ve enerji seansları, biriyle aniden bir tatile başbaşa kaçmak, birilerini evimde ağırlayıp güzel masalardan yine kendi ev sahipliklerini görmek gibi... Bakın insanoğlu yine başka birilerinin sayesinde bambaşka hayatlara geçiş  yaparken de yolculuğunun devam ettiğini bilse kendini akışa daha güzel teslim ederdi herhalde. Benim gibi anı yaşarken mutlu fakat akışta kalmak, yaşayıp görmek konusunda fazlasıyla müdahaleci / kontrolcü insanlar bile teslimiyet yolunu deneyimleyip görmelidir. (dedi hiperaktif, sıkıntılı, aceleci tip :) ) Bu durumlar üzerinde hem teori hem pratikte çalışmaya başladım son bikaç zamandır. enerjimi dengelemek gereken zamanda üstüste gelen ülke ündemi malesef beni sakin bir tip olmaya yöneltse de ne yapacaımı bilmek ve zamanını beklemek de çok güzel bir yolculuk, resmen olgunluk üstüne olgunluk yaşıyorum yahu her bir farkındalığımda...Lakin işin içinden çıkamadığım aşırı düşünme durumlarından da nasıl çıktığımı tek kelimeyele özetlemek üzere geldim yazıyorum şuan burda... Başlıktan da anlayacağınız üzere herşeyin sonuna gelince Amaaaan Boşver demek de güzel bir çıkış yolu oluyor. tükendiğinizi hissettiğinizde söylemeniz gereken söz ve bazı evreleri de aşağıda sıralıyorum. ben şuanda umursamazlık evresine gelmiş bulunmaktayım. aslında olumlu anlamda umuramazlık içindeyim çünkü bu maddeler herşeyden vazgeçmek anlamında belirtilmiştir. Linkten detaylarıyla okursunuz. Bende ise 1 tane Burci var ve ben şeyden önemli ve değerliyim boşvermesi. Yani iyi birşey, 38 yaşında zare zor gelen bir uyanş bile denilebilir buna :) 

Neyse siz okurken kendinizi de değerlendire durun, umarım bir sonraki görüşmemeze kadar  boşverdiğimiz, umursamadığımız  konuların bize ne gibi güzellikler de getirdiğini konuşuruz böylelikle....

Boş ver azizim herkes ne yaparsa kendine yapar, ne yaparsa kendine yakışanı yapar.

"Boşver yüreğim, gidelim, değmez, sevdiğine de, sövdüğüne de."
- Özdemir Asaf


Dört evreden oluşan bir süreç bu durumu takip eder.
  • Şevk ve Coşku Evresi (Enthusiasm) Bu evrede kişi iş hayatına karşı istekli, yüksek umutları olan ve motive olmuş durumdadır. ...
  • Durağanlaşma Evresi (Stagnation) ...
  • Engellenme Evresi (Frustration) ...
  • Umursamazlık Evresi (Apathy)

8 Mart 2023 Çarşamba

Deprem !

 

Yıl 1999'un Ağustosu, 

Birkaç akşam önce ablamın nişanı var İstanbul'daki evimizde, görünmez kaza bu ya, ayağım sakatlanıyor ve acilde tedavi ile atel-bandaj vs eve dönüyoruz. Koltuk değnekleri ile yazlığa dönünce makara kaldığı yerden devam ediyor tabi...Yürüyemiyorum haliyle ama çenem ve beynim daha çok çalışıyor herzamanki gibi :) O gece herkesle didişip annemin yatak odasında uykuya dalıyorum. Henüz dalmış olacağım ki sarsıntının şiddeti ve annemin hep aynı şeyi tekrar ederek ışığı açmaya çalışmasıyla uyanıyorum bir anda. Dakikalarca etrafıma baktığımı ve hiç konuşmadığımı, o karanlıkta annemin çaresizliği ve duvarların bile ayrılmaya çalıştığını çok net gördüğümden eminim ama elektrikler kesilmiş aslında... Gecenin 03'ü babamda televizyonda hala spor yorumlarını izlemeye dalmış ve sarsıntının şiddetiyle balkondan atlamaya karar vermiş , son anda biz gelince aklına vazgeçip kapıdan kaçarak çıktık hepbirlikte :) Güdüğüme bakmayın çaresizlik nedir deseniz ilk olarak o geceyi söylerim belki çünkü hiçbirşeyden haberi olmadan devam etmek zorunda kaldığımız o anlardan dolayı... Biz sahile koşarken babam da karşı komşuları sırtında taşımaya çalışıyordu evlerinden çıkarmaya uğraşırken herkesi. Evlerin yıkılmadığının ve herkesin don-atlet olduğunun farkında değiliz. Hepimiz yani tüm Çınarcık kaldırımda evlere doğru sıralanıp oturduk ve hava aydınlanana kadar ne olduğunu anlamaya çalıştık. Ne konuştuk hatırlamıyorum sanırım uğultu şeklinde kaldı bilinçaltımda... Yavaşlatılmış anlardan ibaret ama çok hızlı günler... Deniz yükseldi diyor biri,ne bilelim önümüzden fay hattı geçiyormuş, marmara açıkları bizim evin önüymüşvs vs.. Biz ele ele sürekli olan artçı depremlerin şokuyla artık bağışklık kazandık sanki ilk günden itibaren. İnsanoğlu böyle aşağılık işte önce biraz ağladılar sonra alıştılar herşeye diyordu biri cümlesinde... Öyle doğruydu ki bu söylem !!!! Günlerce ormanda yerde yattık o psikolojiye dayanamadığımızı sandığımız için şehir merkezinde.. Sonra ona da alıştık ama nereye kadar tabi o hayatta... Döndük İstanbula geriye yıkılan binaların ve acının tüm kokularının içinden geçerek. Uzaktan izledik kıyameti içinden çıkarak resmen... Ablam İstanbuldan hemen gelememişti sonrası da zaten kavuşma anı gibi koşarak bize iskelenin üstündeki yarıklardan bahsediyordu, telefon hatları kesildi ve birdaha sizi göremeyeceğimi düşndüm diyordu... yani şuan ayrıntı düşünecek halde değilim lakin ilk aklıma gelen anılarım bunlar sanırım.. 14 yaşındaydım, lisede ve yürüyemediğimi zannederken korku-şaşkınlıktan koşarken buldum kendimi o gece....

yıl 2023'ün Şubatı,

Bir sabah uyanıp telefonumu açtım... Gece kıyamet kopmuştu yine biyerlerde... Ama bu kez çok büyük şiddette hem de  bir değil iki kez ve 10 ilde yaklaşık 14 milyon kişi üzerinde.. İlk etapta erişelen bilgiyle enkaz altında kalan, yıkılan çok sayıda bina vardı. Haber okurken hazırlanıp işe giderken yolda da devam ettim araştırmaya. Okudukça birilerine ulaşmaya çalıştıkça kıyametin büyüklüğünü anlamış da oldum. Tüm gün işyerimde elimde telefonla gezdiğimi hatırlıyorum. Sonraki günlerde de herkese sorarak ve üniversitedeki Hatay'lı sınıf arkadaşlarıma ulaşmaya çalışırken, yardım etmeye ve sosyal medya üzerinden bile aktif kalarak yardım etmeye çalıştığımdaki çaresiz- yıkılmış hallerim kaldı aklımda. Gerisi ise travmalarımın su üstüne çıkması ve hergün ağlamak, merakla haber okuyup daha fazlasına ulaşmakla gelen tükenmişlik. Toplumsal olaylarda çok etkilendiğimi bilenler biliyordu lakin bu kez herkesin kıyameti ayrı kopmuş olmalı ki, 1 aydan fazla zamandır hergün artan bir çaresizlik duygusuyla kendi yaşamlarımıza devam etmeye çalışmak arasında sıkıştık. Yani nedense ben toparlanmak yerine daha da çok tükendim bu kez...!  Az uyku, hergün ağlamak... Aşırı alkol içen veya depresif veya çok yorgun bir insanın bile etkilenmediği her türlü duyguyu yaşatıyor bana son 3o gündür.. Geleyim diyorum ordakilere sakın diyorlar, yardım toplayalım diyorum para geçmiyor çadır bekliyoruz diyorlar sadece..

Allah ölen yüzbinlere rahmet kalanlara sabır ve bundan böyle yaşama gücü versin. neye nasıl inanacaklarını inanın bende bilemiyorum lakin, bu seferki bir başka, bu kıyamet uzaktan bakanlara fragman niteliğinde aslında hem de daha fazlası. Biz ülkemizde bu yüzyılda  bir depremin bize dünyanın sonunun nasıl gelebileceği senaryosunu yaşadık ve yaşattık o masum insanlara resmen çürük yapılar ve zihniyetlerle. Bundan böyle Umut var mı bilemiyorum şu anda fakat bende düşünmeye ve işin içinden çıkmaya yürek, bizim başımıza tekrar gelmeyeceğine dair sabır kalmadığı kesin !