8 Mart 2023 Çarşamba

Deprem !

 

Yıl 1999'un Ağustosu, 

Birkaç akşam önce ablamın nişanı var İstanbul'daki evimizde, görünmez kaza bu ya, ayağım sakatlanıyor ve acilde tedavi ile atel-bandaj vs eve dönüyoruz. Koltuk değnekleri ile yazlığa dönünce makara kaldığı yerden devam ediyor tabi...Yürüyemiyorum haliyle ama çenem ve beynim daha çok çalışıyor herzamanki gibi :) O gece herkesle didişip annemin yatak odasında uykuya dalıyorum. Henüz dalmış olacağım ki sarsıntının şiddeti ve annemin hep aynı şeyi tekrar ederek ışığı açmaya çalışmasıyla uyanıyorum bir anda. Dakikalarca etrafıma baktığımı ve hiç konuşmadığımı, o karanlıkta annemin çaresizliği ve duvarların bile ayrılmaya çalıştığını çok net gördüğümden eminim ama elektrikler kesilmiş aslında... Gecenin 03'ü babamda televizyonda hala spor yorumlarını izlemeye dalmış ve sarsıntının şiddetiyle balkondan atlamaya karar vermiş , son anda biz gelince aklına vazgeçip kapıdan kaçarak çıktık hepbirlikte :) Güdüğüme bakmayın çaresizlik nedir deseniz ilk olarak o geceyi söylerim belki çünkü hiçbirşeyden haberi olmadan devam etmek zorunda kaldığımız o anlardan dolayı... Biz sahile koşarken babam da karşı komşuları sırtında taşımaya çalışıyordu evlerinden çıkarmaya uğraşırken herkesi. Evlerin yıkılmadığının ve herkesin don-atlet olduğunun farkında değiliz. Hepimiz yani tüm Çınarcık kaldırımda evlere doğru sıralanıp oturduk ve hava aydınlanana kadar ne olduğunu anlamaya çalıştık. Ne konuştuk hatırlamıyorum sanırım uğultu şeklinde kaldı bilinçaltımda... Yavaşlatılmış anlardan ibaret ama çok hızlı günler... Deniz yükseldi diyor biri,ne bilelim önümüzden fay hattı geçiyormuş, marmara açıkları bizim evin önüymüşvs vs.. Biz ele ele sürekli olan artçı depremlerin şokuyla artık bağışklık kazandık sanki ilk günden itibaren. İnsanoğlu böyle aşağılık işte önce biraz ağladılar sonra alıştılar herşeye diyordu biri cümlesinde... Öyle doğruydu ki bu söylem !!!! Günlerce ormanda yerde yattık o psikolojiye dayanamadığımızı sandığımız için şehir merkezinde.. Sonra ona da alıştık ama nereye kadar tabi o hayatta... Döndük İstanbula geriye yıkılan binaların ve acının tüm kokularının içinden geçerek. Uzaktan izledik kıyameti içinden çıkarak resmen... Ablam İstanbuldan hemen gelememişti sonrası da zaten kavuşma anı gibi koşarak bize iskelenin üstündeki yarıklardan bahsediyordu, telefon hatları kesildi ve birdaha sizi göremeyeceğimi düşndüm diyordu... yani şuan ayrıntı düşünecek halde değilim lakin ilk aklıma gelen anılarım bunlar sanırım.. 14 yaşındaydım, lisede ve yürüyemediğimi zannederken korku-şaşkınlıktan koşarken buldum kendimi o gece....

yıl 2023'ün Şubatı,

Bir sabah uyanıp telefonumu açtım... Gece kıyamet kopmuştu yine biyerlerde... Ama bu kez çok büyük şiddette hem de  bir değil iki kez ve 10 ilde yaklaşık 14 milyon kişi üzerinde.. İlk etapta erişelen bilgiyle enkaz altında kalan, yıkılan çok sayıda bina vardı. Haber okurken hazırlanıp işe giderken yolda da devam ettim araştırmaya. Okudukça birilerine ulaşmaya çalıştıkça kıyametin büyüklüğünü anlamış da oldum. Tüm gün işyerimde elimde telefonla gezdiğimi hatırlıyorum. Sonraki günlerde de herkese sorarak ve üniversitedeki Hatay'lı sınıf arkadaşlarıma ulaşmaya çalışırken, yardım etmeye ve sosyal medya üzerinden bile aktif kalarak yardım etmeye çalıştığımdaki çaresiz- yıkılmış hallerim kaldı aklımda. Gerisi ise travmalarımın su üstüne çıkması ve hergün ağlamak, merakla haber okuyup daha fazlasına ulaşmakla gelen tükenmişlik. Toplumsal olaylarda çok etkilendiğimi bilenler biliyordu lakin bu kez herkesin kıyameti ayrı kopmuş olmalı ki, 1 aydan fazla zamandır hergün artan bir çaresizlik duygusuyla kendi yaşamlarımıza devam etmeye çalışmak arasında sıkıştık. Yani nedense ben toparlanmak yerine daha da çok tükendim bu kez...!  Az uyku, hergün ağlamak... Aşırı alkol içen veya depresif veya çok yorgun bir insanın bile etkilenmediği her türlü duyguyu yaşatıyor bana son 3o gündür.. Geleyim diyorum ordakilere sakın diyorlar, yardım toplayalım diyorum para geçmiyor çadır bekliyoruz diyorlar sadece..

Allah ölen yüzbinlere rahmet kalanlara sabır ve bundan böyle yaşama gücü versin. neye nasıl inanacaklarını inanın bende bilemiyorum lakin, bu seferki bir başka, bu kıyamet uzaktan bakanlara fragman niteliğinde aslında hem de daha fazlası. Biz ülkemizde bu yüzyılda  bir depremin bize dünyanın sonunun nasıl gelebileceği senaryosunu yaşadık ve yaşattık o masum insanlara resmen çürük yapılar ve zihniyetlerle. Bundan böyle Umut var mı bilemiyorum şu anda fakat bende düşünmeye ve işin içinden çıkmaya yürek, bizim başımıza tekrar gelmeyeceğine dair sabır kalmadığı kesin !