29 Ağustos 2014 Cuma

Hep Gül :)

Sizede olur mu bilmem...

Bazen iş, özel yada sosyal hayatınızda öyle saçma ve gereksiz şeyler olur ki, siz kılınızı kıpırdatıp o insanlara yada olaylar bütününe bırakın laf anlatmayı, gülüp geçmeyi bile fazla görürüsünüz. Çünkü ben söylemiştim yada ben böyle olacağını biliyordum demek sizin için resmen haklılığınızı birkez daha kanıtladığınız için gurur kaynağı olmaktan çıkar, yine mi aynı şey oldu ya dönüşür..!
Genelde herkes için kullanılmaz bu tabirler. Öngörülerinizi geliştiren ''sinsi iş insanları'', özel hayatınızda ''ömür törpüsü adayınız'' yada arkadaşlar içinde en ''dengesiz ve fesat'' olanlar yapar bunları. Konu ne olursa olsun ben artık laf anlatmayı kestim, herşeyin vaktini bekler oldum çünkü herkes herşeyin farkına birgün elbet varıyor ve son gülen ben veya haklı olan her kimse ''iyi gülüyor'' arkadaş ;)
Şöyle yapacağım, böyle edeğim, onları da yeneceğim yada intikam almak için kullanılan sözlerden pek haz etmiyorum. Çünkü zaman herşeyi gösteriyor. Baştan ortalara dökülüp alay edercesine gülmek yerine, herşey bitince gülmeyi tercih ediyorum. Sanırım artık akıllanıyorum :)) Bu cümleyi çoğunlukla kullandığım ve henüz farkettiğim bazı şeyler için nerden geldiğini ve hikayelerini araştırdım. Birsürü şehir efsanesi ve anonim hikayeler buldum ama en çok hoşuma giden aşağıdaki oldu. Siz bu satırları okurken bende hakeden herkese mutlu huzurlu ve sağlıklı insanlarla geçireceği, çoook gülebileceği bir haftasonu diliyorum...


Hikayesi şöyle imiş:
Makedonya Kralı İskender, 14 yaşındayken Aristo'dan ders almış. Platon'un öğrencisi Aristo, İskender'e savaşlarda kesin sonuç almadan geçici başarılara güvenmemesini, bunların sevinç ve heyecanına kapılmamasını, son gülenin iyi güleceğini, kazananın son gülen olduğunu öğretmişti.
20 yaşında Makedonya Kralı olan İskender, çevresindeki ülkelerde egemenliğini sağladıktan sonra, İran ve Hindistan'ı fethetmeye karar vermiş. Pers Kralı Dara ile yaptığı savaşta, iki katı çokluktaki İran ordusu zaman zaman galip gelir gibi göründüyse de, son gülen iyi güldü ve zafer herşeye rağmen İskender'in olmuş...
 
Türkçesini anlamayanlar için ise diğer dillerini sunuyorum :))
 
Fincesi: se parhaiten nauraa joka viimeksi nauraa
İngilizcesi: he who laughs last, laughs best
Almancası: wer zuletzt lacht, lacht am besten
 



27 Ağustos 2014 Çarşamba

Aaaay şiştim !

Bu yaz, sıcak havaları bahane ederek bile iştahtan kesilmediğim bir gerçek !
Zaten hastalık haricinde pek iştahtan kesildiğim görülmemiştir. Ne aşk, ne meşk, ne hava ne de su beni buzdolabının önünden yada restaurantların en güzel yemeklerinden ve masalarından alıkoyamaz :) Bu nedenle Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin, beni de diyet yapmak zorunda bırakmasın...
Çok su içmemem ve yemeklerde tuzsuzu tercih etmem nedeniyle olacak ki bazı günlerde (özellikle tuzu biraz abarttığım akşamların ertesi) heryerim şiş uyandığım ve bütün gün ''Ninja Turtle'' gibi dolaştığım doğrudur :) Gülünce gözlerim görünmüyor, ciddi dursam göz kapaklarımdan karşımdakini görmüyorum. Sonrası malum, bol su, bitki çayları, ter atma seansları...
Aynı durumdan şikayetçi olanlar varsa aşağıdaki zarar kısmını bir okuyuversin. Belki bilerek ve isteyerek tuzu kesmiş, 3 zararlı beyazın da farkına varmış olursunuz..

Tuzun Vücuda Verdiği Zararlar
Yüksek tansiyona ve buna bağlı olarak kalp ve damar hastalıklarına yol açar. Yüksek tansiyon (Hipertansiyon) oluşumunda, tuzun çok büyük önemi vardır. Bazı insanlarda, böbreğin tuz (NaCl) atma kapasitesi sınırlı olabilir ve gereğinden fazla tuz alınması, hipertansiyonun ortaya çıkmasına veya hipertansiyonun tedavisinde başarısızlığa yol açabilir.
  • Hipertansiyon, kan damarlarında basıncın artması durumudur. Tüm organ ve dokularda damar olduğu için hipertansiyon tüm vücudu etkileyebilir. Hipertansiyondan en çok etkilenen organlar; kalp, beyin, böbrekler, büyük atardamarlar ve gözlerdir. Hipertansiyon bu organları etkileyerek kalıcı sakatlıklara ve ölümlere yol açabilir. Kuşkusuz hipertansiyonu tetikleyen tuzun yüksek oranda tüketiminin bu anlamda ölümlere neden olduğu oldukça açıktır. Nitekim yüksek tansiyonun sebep olduğu ölümler, sadece İngiltere’de yılda 170 bin kişi kadardır.
  • Eğer böbrekler tuzu yeterli düzeyde atamazsa, sodyum kanda birikmeye başlar. Çünkü, tuz suyu çeker ve tutar, dolaşım kanının toplam hacmi artar. Artan kan hacmi, damarlardaki basıncı artırarak, kanı damarlara taşıyan kalbi zorlar. Konjestif kalp yetmezliği,siroz ve kronik böbrek hastalığı gibi bazı hastalıklar, sodyumun düzenlenmesini engeller.
  • Kemikler üzerindeki olumsuz etkisi: Aşırı tuz tüketimi, idrarda kalsiyum atılımını artırır. Bu ise kemiklerde kalsiyum kaybına neden olur. Kalsiyum kaybının artışı ise kemik erimesini (osteoporoz) ve kemiklerin kırılma riskini artırır.
  • Diyet yapan kişilerin tuz tüketimine dikkat etmesi gereklidir.Çünkü fazla tuz, vücutta su tutulmasına yol açar ve bu durum kişide şişkinlik hissine neden olabilir. Ayrıca tuzun iştah açıcı bir özelliği olduğundan, özellikle diyet döneminde yüksek miktarda tüketilmemelidir.
  • Hamilelerde sağlık sorunları yaratabilir. Fazla tuz tüketiminin bazı hamilelerde vücutta su toplanması yani ödemle birlikte yüksek tansiyona neden olduğu saptanmıştır. Hafif vakalarda bebek ya etkilenmez veya hafif düzeyde gelişme duraklaması gösterir. Fakat gelişmedeki duraklama 8 aydan sonra daha belirgin hale gelir. Hafif vakalarda genelde vaktinde doğum gerçekleşir. Ağır vakalarda ise 6 aydan sonra gelişme yavaşlar ve bebeğin sağlığı bozulduğundan erken doğum olur.
  • Tuz Tüketimini Azaltmanın Yolları
  • İşlenmiş gıdalar yerine, daha çok taze gıdalar, özellikle sebze ve meyve tüketin.
  • Daha az tuzlu olan ürünleri tercih edin.
  • Salata sosları, ketçap, hardal, çeşni gibi bileşenleri sınırlandırın.
  • Yemeğinizi tatlandırmak için çeşitli taze ya da kuru otlar, baharatlar ve diğer tat veren şeyler kullanın.
  • Mümkünse tuzu yemek tariflerinizden çıkarın.www.noktavirgul.com


26 Ağustos 2014 Salı

Kupa

Bu kupayı,

Beni şimdiye kadar şüphesiz destekleyenlere, bundan sonrasında da arkamda olacağını bildiklerime, sevip-sarıp-şımartan aileme, sadece çok konuşmayıp bir de icraata geçenlere, beni gururlandıran yöneticilerime, yüzümden kaybolmayacak masumiyetime, boş oturmayıp birşeyler üretenlere, pozitiflere, gelecekteki ve bitürlü gelemeyen ''O'' ruh eşime, benim gibi sabahtan-geceye Coca-Cola severlere, çay tiryakilerine, renklerime  ve dün akşam sevinç ve hüznü aynı anda gözlerden yaş olarak akıtan Fenerbahçe'ye kaldırıyorum.

 İyiki varsınız siz, çok yaşayasınız :)