21 Şubat 2014 Cuma

Atölye

Dün çok güzel ve bazıları için gerçekten faydalı bir sınıfiçi eğitimde bulundum. Neden bulunduğumu anlayabilmiş değilim çünkü konusu 'yenilikçi ve yaratıcı düşünme' olsa da yinede işime yansıtabileceğim kısımları için gerçekten çok memnun ayrıldım oradan gün sonunda. Belki de, sürekli birşeyler yaratma ve yenilikler içerinde bulunma isteğimden dolayı başına iş alan, yerinde duramayan yapımı anlayan IK'nın bana sunduğu bir hediyedir...

Bu blogu açtıran arkadaşlarım da bana aynı vurgu ile, gezdiğim yerleri, denediğim yeni yemekleri, içtiğim, gördüğüm ve giydiğim kombinasyonları en renkli şekilde aktarabilmem için beni destekleyenlerdir.
Senelerdir aynı şeyi dile getiren çocukluk arkadaşlarımı dinlemedim ama işyerimdeki bayanları kıramadım ve son 1 senedir mümkün olduğunca blog yazmaya devam ediyorum...

Beni yaratıcılık konusunda dstekleyen isimlerin başında ise sevgili arkadaşım Yankı geliyor ki, kendisinin de harika tadlar/muhteşem görüntülerle sunumunu yaptığı bir pasta atölyesi var. Vakti kısıtlı olduğu için hobi olarak ilgileniyor  ama eşini dostunu da kırmıyor. Görüntüsü güzel olan pasta, kurabiye, cupcake ne varsa getirdi ve  ofiste bir bayram havası estirdi bugün. Renkli ve bol yemekli cumaları herzaman sevmişimdir, zira kim sevmez ?
Çok memnun olduğum bir diğer konu ise, gerek iş gerekse özel yaşantımdaki insanların işe yarar ve eğlenceli hobileri olmaları. Mesela benim tasarım/dizayn konularıma ilham veren dikiş diken, parti ve düğün konseptlerine materyaller hazırlayan arkadaşlarım var ki, ürettikleri şeyler harikalar yaratıyor ve kendi imkanlarınız ile neler yapabileceğinizin ve vizyonunuzu ne denli genişletebileceğinizin en güzel kanıtlarıdır...
Zaman içerisinde onları da konuk edeceğim.Bu blogu bugün burada bitiriyorum çünkü masama özel olarak gelen bu cupcakeleri çay ile denemek için sabırsazlanan bir canavarın blogunu okuyorsunuz şuanda :)
Siz de daha fazlası için Yankı'nın sitesini ziyaret edin ve kendiniz için güzel fikirler edinin, gerekirse direk kendisine ulaşın ve mamalarını tadma şansını yakalayn.
http://www.yankiatolyede.com/

Üreten, deneyen, sevgisini katarak renkli yiyecekler hazırlayan herkesin ellerine sağlık...Hoşçakalın

19 Şubat 2014 Çarşamba

Kim? Ben miyim deli?

Bazısının ağzından tatlı söz gibi çıkan herşey bana batar kimisinin söylediği kötü sözler bile baldan tatlıdır. Umursamadığım insan, kendini parçalasa, damdan atlasa önüme gülden altından çikolatadan yollar yapsa duymam ama dinlemek,görmek ve hayatımda olmasını istediğim her kim olursa olsun, gözünü farklı kırpsa anlarım ne demek istediğini...
Hele ki sevme şekli kişiden kişiye değiştiği halde, sırf çok güldürüyorum diye bana söven herkese bayılırım. Ailem, eşim,dostum kısacası b
eni delirtmek yerine hep deli diye sevenlere gitsin bu yazı, bugünkü ruh halimle güneşli güzel günler dilerim:) Ben seversem böyle severim... 


 
Deli kadınlar dümdüz kadınlardır, hileye hurdaya ihtiyaç duymazlar. Sizden bir şey istediğinde hiçbir ayak oyununa ya da hesaplamaya ihtiyaç duymadan ister...!
Bir şeyi reddettiğinde de bunu yine ayni düzlükte reddeder. Öldür allah ikna edemezsiniz Çünkü sizin dünyanızın gücü onu ikna etmeye yetmez...!

Dedik ya zaman mutlaka deli kadını haklı çıkaracaktır Para, pul, kariyer, kimlik, ulus, sınır, ev, mal, mülk vs. asla işi olmaz..! Bu açıdan ulussuzdurlar, onları dünyanın neresinde görürseniz görün şıp diye tanırsınız çünkü ne kahkahaları tutsak, ne gözyaşları sinirli, ne arzuları hapis ne öfkeleri prangalıdır. Bu duygu durumlarından herhangi birini herhangi bir mekanda, kişi sayısı fark etmeksizin tak diye önünüze koyarlar...! Size düşen o an yaşanacak olan neyse tadını sonuna kadar çıkarmaktır. Sevecekse orta yerde sevecektir herkesin içinde her şeyin içinde...!
'' Deli kadınlar güzel sever ''

"Alıntı"

17 Şubat 2014 Pazartesi

Kral, Kralcı ve Tohum


Haftanın ilk gününe başlarken gezdiğim gördüğüm ve kalabalıklar ile paylaşımda bulunduğum; gerçek insan müzesi, mezarlık ziyareti, arka arkaya 3 heyecanlı takım maçı (Basketbol ve Futboldaki Fenerbahçe galibiyetini bizzat seyrettim) 3-4 değişik mekan gece gezmesi, kızlarla büyük bir akşam yemeği, güzel bir misafirlik kahvaltısı gibi faaliyetlerin detaylarını ve resimlerini paylaşırsam sayfalar süren bir blog ile karşı karşıya kalabilirsiniz.
O nedenle haftasonunda hayata geçen faaliyetlerimden ziyade şuanki gündemimizi hatta kendi yaşantımdan da pay biçebileceğim bir örnekleme yapacağım.

Hikaye bir kitaptan alıntı fakat içinde son gunlerde söylenmesi gereken herşey ama hersey özet olarak sunulmuş. Gündem maddeleri olarak da; yüzbinlerin adalet için yürüyüşü, ülke ve insanlarımızın bencil yasam tarzi, gösterilen ile gerçeğin tamamen farklı, tamamen alakasız olması, sessiz kalmayi tercih ettiğimiz birilerinin' kendini nasıl da akıllı sanarak yasadiklari  ile ilişkili olabilir.
Ama kanımca ana konu sadece bir cümleden oluşuyor: ''Sen doğru ol da, eğri belasını bulur nasılsa''

 Evvel zaman içinde kalbur saman içinde uzak bir ülkede, Kral Karnak artık iyice yaşlandığının farkındaymış. Çocuğu olmadığı için krallığını kime bırakacağını düşünüp dertleniyormuş. Derken aklına bir fikir gelmiş. Ülkeye haber salmış ve kendisinden sonra kral olmak isteyen herkesi saraya çağırmış. Şövalyeler, soylular şatoya doluşmuş. Hepsi de birbirinden gösterişliymiş. Birbirleriyle düello edeceklerini ve tüm dövüşleri kazananın kral olacağını sanıyorlarmış. Şatonun yakınlarında yaşayan bir çiftçinin oğlu olan Jack de oradaymış. Jack, neler olup biteceğini görmek istiyormuş. Kral, şatosuna doluşan tüm bu gösterişli horozları sıraya dizmiş. Sonra da, dövüşler hâlâ başlamadığı için homurdanıp duran şövalyelerle soylulara birer minik tohum vermeye başlamış. Bir çiftçinin oğlu olarak ne yapılması gerektiğini gayet iyi bilen Jack de bir tohum almış. Kral tohum verdiği kişilerden altı ay sonra yetiştirdikleri bitkiyle yeniden şatoya gelmelerini istemiş. Altı ay sonra, tüm o iri yarı, heybetli şövalyeler ellerinde bin bir renkte kocaman çiçekleri olan gösterişli bitkilerle saraya doluşmuşlar yeniden. Jack de oradaymış ve görünüşe göre tohumu yetiştirmeyi beceremeyen tek kişi de oymuş. Sonra olanları tahmin etmek zor değil. Kral, tüm o gösterişli çiçeklere şöyle bir bakıp geçmiş. Jack’in elindeki boş saksıyı görünce, “İşte yeni kralınız!” demiş. Meğer kral dağıtmadan önce tohumları bir saat boyunca haşlamış. Meğer şövalye ve soyluların krala gösterdiği tüm o gösterişli çiçekler dağıtılan tohumlardan değilmiş. Meğer şatoya gelen tek dürüst insan Jack’miş.

Ama anladığım kadarı ile, bu Jack kardeş çiçeği yetiştirmek için hergün suladığını gübrelediğini soğuktan ve diğer etkilerden koruduğunu belirtip yinede beceremediğini ve ölüme razı olduğunu açık yüreklilikle göstermiş. Lafın kısası bazen ne yapsanız ne etseniz olmuyorsa olmuyordur, elinizden geleni yapıp kaderinize razı olmak gerekir. Bu hakikati benimsemek kimi zaman sizi gerçek kılacaktır ve değerinizden düşürmeyecektir...Diğerlerinin arasından dürüstlük ve gerçek kimliğinizle sıyrılacağınız günler dilerim.

 Hoşçakalın, iyi haftalarımız olsun :)