8 Ağustos 2014 Cuma

Zeki benim göbek adım :)

Herşeyde olması gerektiği üzere insandaki zekada da ileriye bakıyorum ben :)))

Sürekli geriye bakarak yada zekası geride kalmış insanlarla uğraşarak geçmez bu hayat...Bazen verdiğim kararlarda mantık ve akıl süreçlerinden gram geçmediğim gözlense bile duygusal olmak da zeka ürünüymüş..
Bu sabah tarafıma gönderilen (iltifat mı gerçek mi bilinmez)  bir videoda 8 madde vardı. Sizlerle paylaşıyor ve kendinizi hangi başlıklarda bulduğunuzu merak ediyorum :)))

Bu arada biriken diğer konuları haftaya serpiştireceğim zira hava şartları ve gizlilik gerektiren konular hızımı kesti, hiç bana göre değil !

Şimdiden mutlu bir haftasonumuz ve akıllı bir çevreniz olsun dileklerimle...


*Zeki insanlar naziktirler ve nezaket kurallarına uyarlar. İnsancıl yönleri fazladır ve karşılarındakine değer verirler. Hangi zeki insanı araştırırsanız araştırın, nazik olduğunu görürsünüz.

*Zeki insanların duyguları çok yoğundur. Mantıksal gelişim aynı zamanda duygusal gelişimi de etkiliyecektir. Bu duruma göre çocuk kalmayı başarmış insanlar daha zekidir gibi bir sonuca ulaşabiliriz, çünkü çocuklar duygularını çok yoğun yaşarlar.

*Özelliklerinden bir tanesi çok büyük fiziksel enerjiye sahip olmalarıdır. Bu doğuştan gelen bir enerji modellemesi olmayıp, tamamen kendini adapte ettiği konuyu tamamlamak için saatlerce çalışması gerektiği bilincine sahip olmasıdır. Bunun sonucu olarakta irade ve kalp koordineli bir şekilde enerjiyi temin için çalışırlar.

*Üstün zekalı insanların diğer bir özelliği ise hem zeki görünüşlü olmaları ve hem de doğal görünmeleridir. Hem zekalarını belli ederler ve hem de çocukça bir yapıyla hareket ederler. Bu nedenden dolayı da sorgulanırlar; bu kişi gerçekten zeki mi?

*Zeki kişiler hem disiplinle ve hem de oyun oynar tarzda işlerine eğilirler. Yaptıkları işi büyük bir ciddiyetle yaparlar, ancak oyun havası da vererek yaptıkları işten büyük bir zevk alırlar.

*Zeki kimseler hem gerçek dünya ile bağlarını koparmazlar ve hem de hayal dünyası içinde yaşarlar. Ürettikleri şeyler gerçek dünyada kullanılacaktır, ancak olmayan şeyleri üretmek zorundadırlar. Normal insanlara göre üstün zekalı insanların düşünceleri fantastiktir, ancak bilimsel çalışmalar fantastik hayaller sonucu ortaya çıkmaktadır.

*Üstün zekalı insanlar son derece inatçı yapılı kimselerdir. Başarısızlıkta asla yılmazlar ve asla pes etmezler. Düşünsenize, Edison ampulü bulmadan önce binlerce sefer deneme yapmıştır ve asla pes etmemiştir Sonunda da başarıya ulaşmıştır.

*Üstün zekalı insanlar lider ruhlu insanlardır. Genellikle her konuda söyleyecekleri şeyler olduğu için her türlü insana hitap edebilirler. Sevecen ve babacan (anaç) bir tavırları vardır. Genellikle öğrenciliklerinden itibaren lider ruhlu özellikleri belirginleşir.


5 Ağustos 2014 Salı

İyiki Doğduk !


Temmuz ayı itibariyle, her hafta yazarak düzenli bir alışkanlık edindiğim blogum 1 yaşını tamamladı !

Malumunuz bu blog az resim çok iş ve içimi dökme olarak başladığım ve çizgimden çıkmadığım bir mecra olarak huzurlarınızda. 2-3 iş arkadaşımın ısrarları ile oluşturulduğu ise bir gerçek..!
Çünkü bana kalsa yazmayı değil, sosyal medyadan resim paylaşmayı yada yakın çevrem ile direk konuşarak paylaşmayı tercih ederdim. Yazarken daha kısa öz veya samimi olduğumu farkedince ise bırakamadım bu blogu. Resmen çocuğum gibi oldu derler ya hani, işte öyle birşey :))))
Moda ve seyahat konularını yazmamı isteseler de ben günlük ruh halimi yansıttım.Takipçilerim birken 5, beşken 10 oldu. Kimselere de bildirmek gibi bir derdim olmadı çünkü merak edenim çok bunu biliyorum ve ben kimlerin beni takip ettiğini hiç merak etmiyorum..
Çünkü bilirsem taraflı yazarım, bilinçli bir şekilde yazarsam  ise samimi bir anı paylaşımı olmaktan çıkardı, ve çok özel anlarımı paylaşırsam ileride pişman olabilirdim diye sadece günlük/güncel olayları paylaşarak ve araştırma yapıp belgelere dayandırarak bugünlere kadar geldim. Hoş, düzenli takipçilerim yaşantımın dışarıdan gördükleri gibi olmadığını da çok net biliyorlar çünkü tamamen içimden geçenleri 5 dakikada yazıyorum, yalan yada fazladan uydurmaya vaktim yok :))
Gönderme yada reklam yapma yolunu da hiç seçmedim çünkü üzerine alınıp farklı bir boyutta okuyan takipçilere de ihtiyacım yok !
 Daha ne kadar yazarım, sıkılır mıyım pes mi ederim bilinmez lakin eğer söylemek istemediğiniz yada aksine, toplu halde bilgisini vermek istediğiniz konular için sizlerinde mutklaka yazmasını tavsiye ederim. İllaki oturup blog açın, mesaj atın yada tabletlerde programlara kayıtlar oluşturun demek değil kastım, kağıtlara yazın...
Lise zamanında mektup yazar elden verirdik biz birbirimize. 1960'lardan bahsetmiyorum ama şimdiki yeni nesil kadar da yüzeysel değildik hani !!
Sevgililer arası veya sınıf arkadaşlarımdan gelenler hala saklı durur günlüğümün içinde. Okur okur ağlarım hatta ne kadar içten yazılmış, ne güzel ilişkiler yaşamışız diye. Ben o zamanlarda da içimi konuşarak dökerdim demekki benim yazdığım birşey yok ortada :)))
Ama şimdi birisine anlatıyor gibi yazmanın ne kadar önemli ve yeterli olduğunu öğrendim. Yazmak ne demekmiş birde makalelerden buldum. Sözün özü; Söz uçar yazı kalır dostlar beni de hatırlasın ;)

 
-Yazma; işinizin, öğrenmenizin, anlığınızın yargılanacağı birincil temeldir.
-Yazma sizi bir kişi olarak anlatır.
-Yazma olgular, çıkarsamalar ve görüşler arasından kolaylıkla devinmenize yardım eder- aklınız karışmadan, okuyucunuzun da aklını karıştırmadan.
-Yazma sizi sorulmaya değer sorular ortaya koyma yeteneğinizi destekler.
-Yazma karmaşık bir durumu kendinize ve okuyucunuza açıklayabilmenizi sağlar.
-Yazma başkalarının size geri dönüş yapmalarına yardım eder.
-Yazma siz başkalarına geri dönüş yaparken düşüncenizi inceltmenize yardım eder.
-Yazma okuyucunuzun gereksinimini önceden görmenizi gerektirir.Bunu yapabilme yeteneğiniz anlıksal esnekliğinizi ve olgunluğunuzu kanıtlar.
-Düşüncelerinizi bir yere yazmak onları saklar, öyle ki üzerine daha sonra yeniden düşünebilirsiniz.
-Düşüncelerinizi yazmak argümanınızın tutarlılığını değerlendirmenize izin verir.
-Yazma ilk izleniminizin ötesinde bir düşünce çizgisi uzatmanızı uyarır.
-Yazma belirli bir disiplinde gerçekliğin nasıl kurulduğunu anlamanıza yardım eder.
-Yazma demokrasiye etkin olarak katılmak için düşünme ve iletişim becerileriyle sizi donatır.
-Yazma temel bir iş becerisidir.
-Yazma taşınabilir ve kalıcıdır.
(Marquette Üniversitesinin, Missouri ve Brown Üniversitelerinin broşürlerinden hazırladığı metinden alınmıştır) 

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Back to reality

Selam size büyük takipçiler :)))

Peki, bir sor bakalım ben kendimi takip edebildim mi son 10 gündür? Duyan da gören de diyar diyar kaçtım gittim yine zanneder. Halbuki 1.5 saatlik uzaklıktaki Çınarcık'taki yazlıkta, on gün kesintisiz biçimde tatil yaptım. Tatilden kastım ise deli gibi yorulmak, uykusuzluk yemek-içmek,denize girmek ve şarkıda geçtiği halde kollarımı kaldıramayacak derecede dans etmek... Yakın sülale fertleri ve tüüüüm yazlık arkadaşlarımın katılımı ile son on günümün keyfini de suyunu da çıkardım. İnsan başka ne ister ki demeyin ! Herşeyin fazlası zarar vesselam :))))
Alışkanlıklarımız, yıllardır süregelen çocukluk arkadaşlıklarımız, aşklarımız ve evlilik hazırlıklarımız bizi bir arada tutmasa çekilecek çile bile değil okadar kalabalık bir tatil hayatı :) Ben ki fazla enerjiden çıldıran ve sessiz insanlardan hoşlanmayan biri olarak söylüyorum bunları...

Bu sabah yine 6'da uyanıp sakince güne başladığımda anladım ki insanoğluna hiç yaranamıyorsun arkadaş ! Bir diğer yönüyle düşünürsek de, çok çalışmak çok tatil yapmak çok sevmek çok istemek bile fayda etmiyor insanoğluna...
Daha önce uzun uzun yazdığımı hatırlıyorum da, tatil dönüşünden sonra insanlar genelde depresyona giriyorlarmış. Bu sefer düzenli hayat istediğimden ve huzurumdan dolayı olacak ki, ben gayet normal döndüm masama. Havanın değişkenliğine rağmen sağlık sorunlarım da olmayacak muhtemelen, hatta sesim ve midem düzelecek :)

Uzmanların yorumları ise diyor ki;
İş hayatına yeniden adapte olmak çoğu kişide sıkıntı yaratırken, uykusuzluk, baş ağrısı, sindirim sistemi bozuklukları gibi birtakım sağlık sorunlarının da ortaya çıkmasına neden oluyor. Özellikle kaygı ve depresyona eğilimi olan kişiler adapte olmakta daha fazla zorluk çekiyor. Bu durumun tek istisnası ise ’işkolik’ olarak nitelendirilen çalışanlar. Zira uzmanlara göre bu kişiler hayatlarında fazla yer tutan başarı hırsları sayesinde çalışmaya hiç sorunsuz başlayabiliyor. Üstelik kendilerini iyi hissettikleri ortama döndükleri için sanki hiç ara vermemiş gibi işlerine ilk günden devam edebiliyorlar...
Ben işkolik değilim ama artık düzenli,başarıları ile yetinemeyen ve sakin kalabildiğim (az da olsa bana sakinliğim yetiyor) anlardan keyif alan biriyim. Herşeyin azı karar, çoğu zarar diyerek iyi haftalar diliyorum...
Yeni tatilleri özleyeceğimiz ve farkındalıklarımızla yaşayacağımız güzel günlerimiz olsun...