9 Nisan 2015 Perşembe

Beynimi Yeme !


Bazen kıyafetleriniz, bazen düşünceleriniz, bazen de diğer insanlardan gelen veya sizin sergilediğiniz tepkileriniz ile karşıt cinsten olduğunu hissedebilir yada düşündürülebilirsiniz. Fazla maskülen yada feminen tarzlardan bahsetmiyorum sadece düşünme ve karar alma aşamalarında nasıl bir sistemde ilerliyorsunuz, beyniniz iş-sosyal ve aşk hayatınızda nasıl işliyor bunu merak ediyorum...
Ben çoğu kez  topuklu ayakkabılarım, uzun saçlarım ve full makyajıma rağmen  erkek gibi kız, delikanlı gibi tabirlerle sevildiğimden eminim :) Bugün Ramiz Dayı gibi görünmeme rağmen rujumu sürüp en güzel bayan sohbetlerine karıştığım için de pek memnunum..
Bu söylemler tabiki kişiliğimle alakalı olduğu için espri konusu olabiliyor fakat birde beynimizin çalışma şekline göre cinsiyeti belirleniyormuş ki eyvahlar olsun kesin bende her tür vardır diyor aşağıdaki komik analizi sizlerle paylaşıyorum.  Benim beynim çift cinsiyetli olarak su yüzüne çıktı çünkü herşeyi kararında yeri ve zamanına göre yaşamayı ve yaşatmayı seven insanların özellikleri bu grupta yer alıyor. Beyni olmadığını düşündüklerimizi ise henüz dahil edeceğimiz bir kategori olmadığını belirtmeden geçemiyorum ;))
Keyifli seyirler eğlencemiz ve farkındalıklarımız bol olsun dileklerimle...
Beyniniz tamamen feminen!
İŞYERİNDE:
Rekabete girmek sizi müthiş korkutuyor ve baskı altına sokuyor. Oysa maskülen beyinli insanlar rekabete bayılırlar; bu sayedede mutluluk verici dopamin hormonu salgılarlar. Siz ise rekabet durumunda soğukkanlılığınızı kesinlikle koruyamıyorsunuz. İşteki yoğun ve stresli dönemlerde yoga, koşu, nefes egzersizleri gibi rahatlama tekniklerine ağırlık vermelisiniz.
SOSYAL HAYATTA:
Feminen beyinli insanların karşılarındakini dinleme yeteneklerinin maskülen beyinlilere göre iki ila on kat fazla olduğunu biliyor muydunuz? Siz de beyninizin dişil karakteri sayesinde tam bir sosyal kelebeksiniz. Özellikle farklı arkadaş çevrelerini bir araya getirme ve kaynaştırma konusunda çok ciddi bir yeteneğe sahip olduğunuz kesin!
AŞKTA:
Beyninizin cinsiyetinin tamamen feminen olması, kendinizi karşınızdaki erkeğin yerine koymanızı ve ilişkinize onun gözüyle bakmanızı zaman zaman zorlaştırabilir. Erkekler olayları mümkün olduğunca basit bir biçimde ele alarak kestirmeden sonuca bağlamayı ve günün geri kalanını huzur içinde geçirmeyi severler. Bu ipucunu aklınızda bulundurun ve her ne kadar feminen beyinli bir kadın olsanız da duygusal ilişkilerinizde karşı tarafla mümkün olduğunca empati kurmaya, hatta bakış açısını keşfedip onu ’taklit etmeye’ çalışın.
Beyniniz çift cinsiyetli!
İŞYERİNDE:
Erkekler ve kadınlar ofis ortamında farklı davranış biçimleri sergilerler. Kadınlar daha paylaşıma ve interaktifken, erkekler daha agresif ve rekabetçidirler. Beyni çift cinsiyetli bir kişi olarak siz, bu iki farklı davranış biçimini de kendi içinizde dengeliyorsunuz, bu da genellikle lehinize işliyor.
SOSYAL HAYATTA:
Sosyal ortamlarda çift cinsiyetli beyninizin maskülen yanı ağır basıyorsa, bu sizi arkadaşlarınızı yetenek ve becerilerine göre seçmeye itiyor olabilir. Unutmayalım ki erkekler Taş Devri’nde ava çıkarken yanlarına en sevdikleri dostlarını değil, avlanma kabiliyeti en yüksek kişileri almaya özen gösterirlerdi. Fakat eğer arkadaş çevreniz daha çok, gevezeliği seven neşeli insanlardan oluşuyorsa bu, sosyal hayatta beyninizin feminen tarafını kullandığınız anlamına gelir.
AŞKTA:
Duygusal ilişkilerinizde kararlarınızı ne zaman sezgilerinizle (feminen beynin özelliği), ne zaman aklınızla (maskülen beynin özelliği) vereceğinizi çok iyi biliyorsunuz. Bu da sizin hem erkeklerle sağlıklı ilişkiler kurmanızı, hem de doğru noktada doğru adımlar atmanızı kolaylaştırıyor. Çift cinsiyetli beynin karşı taraf için de bir avantaj olduğu kesin. Çünkü erkekler bir kadının ne tamamen kadın gibi, ne de tamamen kendileri gibi davranmasından hoşlanıyorlar.
Beyniniz tamamen maskülen!
İŞYERİNDE:
Görünüşünüz son derece kadınsı olsa da, konu işinize geldiğinde her ayrıntıyı bir erkeğin soğukkanlılığıyla ele alabiliyorsunuz. Bugüne kadar sizi tuvalette ağlama krizi geçirirken gördüğünü söyleyen olursa, bilin ki ona hiçbir ofis çalışanı inanmaz! Aynca ofiste hiçbir zaman kadınlığınızı kullanmıyor, erkekler kendi aralannda nasd bir beden diliyle diyalog kuruyorlarsa siz de onlarla o şekilde diyalog kuruyorsunuz.
SOSYAL HAYATTA:
Kafanızın erkek gibi çalışması, bazen kız arkadaşlarınızla ilişkilerinizi zorlaştırıyor. Onlar herhangi bir konuyu ya da sorunu bütün ayrıntılarıyla ele alıp saatlerce konuşmak, üzerine yorum yapmak isterken siz bir an önce sonuca varmak istiyorsunuz. Eğer muhabbetleri içinizi bayıyorsa, sürekli yanlarında oturup hem onların hem de kendi canınızı sıkmak yerine sizin gibi maskülen beyinli olduğunu düşündüğünüz arkadaşlar da edinin. Böylece sosyal hayatınızda bir denge kurabilirsiniz.
AŞKTA:
Erkeklerin en büyük hayalinin maskülen beyinli bir kadın olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Hatta bunun onlan bir parça ittiğinden de emin olabilirsiniz. Aşk ilişkilerinde en büyük marifet, kadın yaklaşımıyla erkek yaklaşımını dengelemek ve ’insan’ adını verdiğimiz ortak paydada buluşmaktır. Duygusal konularda kendinizi biraz daha açabilir, karşı tarafa kadın olduğunuzu biraz daha fazla hissettirebilirsiniz.

7 Nisan 2015 Salı

Yalan-Lie-Lüge-Falso-Mentira-ψέμα-ложь

Değişik bir dünyaya girdiğimiz, ister istemez etkisi altında kaldığımız yahut hiç gerek yokken hayatımızın bir parçasında yer verdiğimiz insanlarla çoğu kez aniden karşılaşıyor ve ortak paydada buluşmaya gayret gösteriyoruz.

Gerek iş hayatım gerekse geniş sosyal çevremde bariz bir şekilde örnek vereceğim ve artık bukadar da olmaz dediğim yalan vakaları ile karşılaşınca bugün bu konuyu araştırmak istedim. Acaba gerçekten de yalan konuşma/söyleme hastalığı diye birşey var mı, yoksa kişi o anda aklından uydurduğu birşeyi sonradan şaka-maka diyerek geçiştiriyor mu?
Benim gibi dümdüz olsun, diliyle beyni arasındaki bağlantıyı az tutsun, doğruları savunacak diye dokuz köyden kovulsun demiyorum ancak gözümün içine baka baka yalan konuşmasın, insanları aptal yerine koymasın ve bunu hastalık boyutuna taşımasın istiyorum. Sanırım çok bişey de değil bu isteğim, etrafımda dürüst ve erdemli insanlar görmek istemekten başka..
Mesela özel hayatınızda illaki sizden yada çevresinden gerçeklerini saklayan yada egosunu tatmin etmek için basit yalanlar söyleyen insanlara denk gelmişsinizdir. İş hayatınızda hırsları doğrultusunda saçmalayan, aslı olmadığı halde sürekli hakkınızda birşeyler uydurup gizliden gizliye ortamlara yayan arkadaşlara hepimiz sahibiz zaten,yok der inkar edersek mazallah taş oluruz, mahvoluruz :)
Benim sırf kendi haline bıraktığım için sürekli kuyumu kazmak adına bütün mesaisini harcayan iş arkadaşım daha doğrusu tanıdıktan ileri gidemeyen bir ibretlik tecrübem oldu. Değeri bile olmayan kağıt parçası niteliğindeki eşyalarının çalındığını, hiç olmayan mücheverlerinin ortadan kaybolduğunu beyan edenlerle geçen günlerim, emeklerim...Gerçekleri anlatmadığı ve dürüst olmak yerine yalanlarının arkasına sığınarak ortaya çıkamadığı için kendi dahil herkesi rezil eden erkek cinsi bir arkadaşım, dahası bu duruma ayak uydurmak için saçmalayan ve elinden geleni ardına koymayan çevresi/çevremle, bizzat muhattap olmamak adına geçirdiğim günler, hatta bir tanesi eski esini kötülemek ve kendini kurtarmak için akılları zorlayan uydurma cümleleri ve tüm hayatını buna inandırmak için harcanan emekleriyle dolu gecmis anıları...
İşte bunlar hep küçücük ve beyazken başlayan yalanların büyümesiyle çekilen ceremeler... 

Ah birgün bir yazmaya başlasam daha neler neler :)
En sonki vaka ise kendine çok güvendiğini ve dürüst yaşadığını düşündüğüm bir ahpabımın sırf kendine acındırmak, kahraman olmak ve daha fazla ilgi görmek adına söylediği yalanlar ve ortaya çıkan acı gerçeklerle dolu trajikomik hayatına tanık olmamla son buldu...
Benim ise kendi adıma sorguladığım herzamanki gibi ''neden, ne gereği vardı, bana yapmasaydı bari'' gibilerinden eleştirel yaklaşımlar ve bu insanlar üzerinde geçen bir analiz süreci...Neyse konu uzun, anlatmakla araştırmakla bitmez.
Yalan-Nankörlük ve Bencillik konularındaki hassasiyetimi ve prensiplerimi bilen zaten bilir. Bu nedenle şimdi kısa bir söyleşi sonrasında kendi düşüncelerimi paylaştığım bloguma devam edebilirsiniz...


Mitomani kısaca yalan söyleme hastalığı olarak tanımlanır. Mitomani hastalarına ise mitoman adı verilir. Bu kişiler, kendilerini yalan söylemekten alıkoyamazlar. Acaba her yalan söyleyen mitomani midir? İnciten belki de çok acıtan yalanlarla karşılaşıyor olabilirsiniz, öyleyse bu konuyla ilgili Prof.Dr.Arif Verimli’nin açıklamalarını dikkatle okumanızı öneriyoruz.

Mitomanlar, günlük yaşantılarında gerçek dışı fikirlerle insanları yönlendiren, aynı zamanda belli bir amacı olmayan kişilerdir.
Aşağılık Kompleksleri Vardır. 
Mitomani hastalığına yakalanmış kişiler; yalan bilgiler üzerine kendilerince kurgulanan bir hayat geliştirirler. Bunun temelinde sevgi ve ilgi arayışı vardır. Bir kısmında aşağılık kompleksi altta yatan sebeptir ve genel olarak çocukluğundan beri önemsenmediğine inanmıştır.Bilinçaltında önemseneceğine inandığı kurgusal bir hikaye hazırlar. Kendileri bunun gerçek dışı olduğunun farkında değildir. Bu durumda çevrelerinden önce ve hatta daha çok kendilerine zarar verirler.Önce Haz Duyar Sonra Pişmanlık;Mitomani’ye dürtü kontrol bozukluğu da denir. Kleptomani bilinen diğer adıyla çalma hastalığı, uyuşturucu ya da alkol bağımlılığı, kaş, saç yolma hastalığı gibi… Kişi yalan söylemede kendine engel olamaz. Bu, kendisinin karşı koyamadığı bir dürtüsüdür. Yalan söylerken önemli ölçüde haz duyar yalnız ardından pişmanlığını yaşar. Mitoman, yalan söylemenin suçluluğunu yaşar hatta çevresindekilere tekrarlanmayacağını söylerse de engel olamadığından yine de yalan söylemeye devam eder. Çok basit şeyler için gereksiz yere yalan söyler. Mitomanlar, yalan söylerken kandırmak amacında değildirler. Üstelik yalanları son derece gelişigüzel ve umarsızdır, bu sebeple nasıl toparlayacakları hakkında bir planları yoktur. Daha kötü olanı ise eşleriyle yaşadıkları sorunlardır.
Mitomaniye Sebep Olan Psikiyatrik Sorunlar ise: Kişilik bozuklukları, Narsistik kişilik, Asosyal kişilik, Histerik (histriyonik) kişilik, Çocukluk yıllarında istismara uğramış olmak...Bu bilgiler doğrultusunda biz de diyoruz ki; ailenizde ya da çevrenizde yalan söyleyen kişiler hatta mitoman olduğuna inandığınız kişiler varsa onu aşağılamak ya da dışlamak yerine tedavi olması amacıyla doğru yönlendirmelisiniz. Sonuçta önemli olan bir insanı kazanmaktır, kaybetmek değil. demiş Prof.Dr..
http://www.genelsaglikbilgileri.com/yalan-soyleme-hastaligi/
"Amma velakin insan, ne de olsa yiğit geçinmekten hoşlanıyor." demiş N. Hikmet'de..
Kişi yalan konuşmaktan bıkmıyor karşısındaki de benim gibi sürekli insan kaybetmemeye uğraşıp hatta topluma kazandıracak diye başına enterasan insanları musallat ediyorsa,günün sonunda en çok üzülen ve yıpranan kişi yine kendi oluyor. Yani yalan konuşan, konuştuğuyla kalıyor sen ise dürüstlüğünün kaymağını yemek yerine birde alicengiz oyunlarına kurban gidiveriyorsun. (Hile ile iş yapanların dalaverelerine ve akla gelmeyecek yalanlarına Ali Cengiz oyunu denilir) 
En güzeli ise benim üzülmekten sıkıldığım, laf anlatmaktan bıktığım ve sorgulama gereği bile duymadığım kişiler için uyguladığım bir yöntem biçimi olan  insanları olduğu gibi kabul ederek, nerde  bulduysam aynı yere geri bırakmaktır felsemi uygulamak :) Çok ciddi söylüyorum ki, bir anda bırakıveriyorum ve en ufak bir şüphe dahi duymadan hayatıma devam ediyorum. Yormadan, sormadan ve şu 3 günlük dünyada mümkün mertebe kırmadan.. Nasıl olsa gerçeklerin birgün su yüzüne çıkmak gibi kötü bir huyu vardır diyor ve Allah'a yada kişi, her neye inanıyorsa ona havale ediyorum :)
Hoşçakalın, Hoşbakın ve dikkatli yaşayın sevgili takipçilerim...

6 Nisan 2015 Pazartesi

Bahar Yorgunluğu

Gündem gün geçtikçe saçma sapan haberlerle, olmazları olduran trajedilerle ve küçük insanların büyük gölgeleriyle çalkalanırken, oturup tek tek analiz edip ne yapabilirizi konuşmak bana düşmez daha doğrusu içimden de gelmez artık.. Sanırım bu yorgunluk normal ama ben yinede bahara bağlayıp neler yapabiliriz, neler yiyebilir ve içebilirizi yazacağım.
Zira o insanların kafasını belki böyle yakalarız :))
Aklınıza fikrinize mukayyet olduğunuzdan emin olduğunuz İyi haftalar dilerim :)

Bahar Yorgunluğunu Yok Eden Besinler!
 Tam tahıllar: Tam buğday, çavdar ve yulaf gibi tam tahıl ürünlerini düzenli tüketmeniz bahar yorgunluğunu yenmenize yardımcı olur. Tam tahıllar; zengin lif içerikleri, kan şekerinde dalgalanma yaratmamaları ve yüksek oranda B vitamini içermeleri nedeniyle baharda en yakın dostunuz olması gereken besinlerdendir.
Kuşkonmaz: İçerdiği prebiyotik lifler sayesinde, barsaklarımızda yaşayan probiyotik bakterilerin üremelerini sağlar. Prebiyotik özelliği ile sindirim sisteminin düzgün çalışmasında, bağışıklık sisteminin güçlenmesinde önemli etkileri vardır.
Kuruyemişler: İçerdikleri E vitamini, lif, magnezyum ve potasyum ile yorgunluğun düşmanı olan besinlerdir. Özellikle fındık, badem ve ceviz içerdikleri omega-3 yağ asitleri nedeniyle diğer kuruyemişlerden bir adım öndedir. Günde 1 avuç kuruyemiş tüketmek, hem kalp sağlığınız hem de baharı enerjik geçirmeniz için gereklidir.
Ananas: Yüksek C vitamini içeriğinin yanı sıra, içerdiği bromalin ile düzenli tüketildiğinde vücutta yağ yakımına destek olduğu biliniyor. Aynı zamanda bahar ayında selülitleri düzeltme etkisi nedeniyle kadınların baş tacı olmalı.
Avokado: Avokado, vitamin-mineral içeriği yüksek ve aynı zamanda sağlıklı yağ asitlerini yapısında bulunduran bir meyvedir. Günlük vitamin ihtiyacının karşılanmasında ve vücudun ihtiyaç duyduğu yağ asitlerinin alınmasında önemli rol oynayabilir. Ayrıca avokado, birlikte tüketildiği besinlerin vücutta daha iyi kullanılmasına yardımcı olur.
Koyu yeşil yapraklı sebzeler: Koyu yeşil yapraklı sebzeler, B vitamini ailesinde yer alan folik asitten zengindir. B vitaminleri bahar yorgunluğu açısından önem taşıdığı için koyu yeşil yapraklı sebzelerin de soframızda bu mevsimde sıkça yer alması gerekir.
Mantar: Yapılan bazı bilimsel araştırmalar mantarın da seratonin salgılanmasına yardımcı olduğu görüşündedir. Mantar aynı zamanda iyi bir protein kaynağı olduğu için vejetaryenler için de sağlıklı bir seçimdir.
Nar: İçerdiği antosiyanin ve diğer polifenolik birleşikler ile kalp-damar sağlığını korumada ve kanser riskini azaltmada etkin. Bahar aylarında ise sıkça görülen boğaz ve barsak enfeksiyonlarına karşı koruma sağlıyor. C vitamini içeriği ile dikkat çeken meyveler kategorisinde.
Muz: İçerdiği yüksek potasyum oranı ile yorgunluğu yenmekte kullanılacak besin silahlarından biridir. Aynı zamanda mutluluk hormonu olarak bilinen seratonin hormonunun salgılanmasını sağlar.
Kefir: Kefir, içerdiği probiyotik bakteriler ile bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olur. Güçlü bir bağışıklık sistemi, bahar yorgunluğunu kolay atlatmamızı sağlar.
Karnahabar,brokoli: A, E, C vitaminlerinden zengin bu iki sebze aynı zamanda suforafen isimli antioksidanı içeriyor. Bu nedenle vücudumuzu temizlemeye yardımcılar aynı zamanda hormona bağlı kanser türlerine yakalanma riskini azaltıyorlar.