12 Eylül 2014 Cuma

Çalış, İyilik Yap ve Şükret

ÇALIŞ, İYİLİK YAP ve ŞÜKRET

Aşağıda kesitini vereceğim köşe yazısına birebir katılıyorum. Ben biliyodum zaten diyeceğim türden bir yazı çünkü...

Aldım elime çayımı cumayı en yoğun ve en memnun şekilde bitirmeye çalışıyorum. Başarıyor muyum evet başarıyorum...

Mutluluk şüphesiz ki, durum ve kişilere göre değişebilir ama mutlak ki ana sebepleri vardır. Araştırmalara göre bütün psikologların üzerinde fikir birliğine vardıkları üç mutluluk formülü varmış: kitaplara ve filmlere de konu olan Love, Eat, Pray bana çok uygun mesela..
Uzmanlar ise Şükretmek, iyilik yapmak ve yaptığın işi sevip daha çok konsantre olmak olarak adlandırmışlar.Bence çok mantıklı :)
*Şükretmek, hayattan duyduğun memnuniyeti ifade etmek, hatta bunu düzenli olarak yazmak ve söylemek, sadece insanın keyfini yerine getirmekle kalmıyor. Kalifornia Üniversitesi'nin araştırmasına göre fiziksel sağlığı düzeltiyor, enerji seviyelerini yükseltiyor, acı ve yorgunluğu azaltıyor!
*İyilik yapmak, sözgelimi düzenli olarak bir huzurevini ziyaret etmek, bir komşuya yardım etmek, babaanneye mektup yazmak, mutluluk derecesini ani ve dramatik biçimde artırıyor! Ne para, ne aşk, ne güneş, ne gençlik.
*Yaptığınız işi sevip, o işe bütün konsantrasyonunuzu ve enerjinizi severek vermek de, mutluluğun formüllerinden biri...
Marangoz olsanız da, doktor olsanız da böyle. O kadar araştırma, kolonoskopide ekstra 60 saniyeye katlanan denekler (!), yazışmalar, toplantılar, istatistikler... Psikologlar yine bize ana okulunda öğretilenlerle kutsal kitaplarda yazılanları bulmuşlar: Mutlu olmak için çalış, iyilik yap, şükret!

10 Eylül 2014 Çarşamba

Nerden geliyor, nerdeeeeen ?

Sevenim, sevmeyenim, çekenim çekemeyenim, en yakınlarım yada yeni tanıştıklarım benimle ilgili muhtemelen en çok doğal enerjimin nerden geldiğini merak eder dururlar, yenileri bir de sorarlar :)
Doğuştan yada çikolatadan heralde der , haliyle güler geçerim...
Mesela yeni tanıştığım bir insan ikinci dakikada hiperaktif biri olduğumu tahmin eder ama bunu fazla enerjim, meraklı ve sorgulayıcı  hallerim(kişileri ve yaşayışlarını değil!) sabırsızlığım ya da konuşkanlığıma bağlarlar. Ancak her hareketli insana yakıştırılan bir terim haline gelen Hiperaktivite aslında bir sorun belirtir. Bu tip insanlar gereğinden fazla hareketlidirler, düşünmeden davranır ve dikkatlerini (ilgilerini çekmeyen konularda) birkaç dakikadan fazla yoğunlaştıramaz) Bende ya fazla rahatlıktan yada tamamen bu duruma istinaden oluşan algı dağılması dikkat eksikliğine bağlı olarak sabit duramama huyu var. Kabul ediyorum :)
Ama madem kendi analizimi yapıyorum, masaya herzamanki gibi kendimi yatırıp inceliyorum öyleyse birde uzun ilişkilerimden ve düzenli iş hayatımdan örneklemelerde bulunmalıyım. Çünkü onlara bakılırsa herşeyden sıkılma ve  kaçıp gitme isteğim de her daim yok ! ''İnanmadığım vakit herşeyden kaçarım, kendimden bile'' lakin sevdiğim, aynı zamanda saygı duyduğum ve doğal olabileceğim her kişi ve konu üzerinde gayet özverili, sabit durabilen hatta gereğinden fazla bağlı olabildiğim de gözlemlenmiştir. Hasta yada uykusuz değilsem, boş oturmayı,sessiz kalmayı veyahuuuut somurtmayı tercih etmiyorum. Bu nedenlere bağlı kalarak yardım etmeyi, karşılığını samimiyetle görmey,i kendi yağımda kavrulmayı yüksek enerjiye çevirebiliyorum. İnanın nasıl yapıyorum bende bilmiyorum:))))
 Gel gelelim ki benim bu karakteristik özelliğim yetiştirilme tarzımdan, fazla hareketten, iç enerjimden, aldığım eğitimler, belki de yurtdışı ( farklı kültür kıyası) tecrübeleri  ve kendimle fazla barışık olmamadan gelmektedir.  Burdan da yanıtlıyorum ki;
Evet, ben gerçekten de sabah gözümü açar açmaz gülmeye, konuşmaya, eğer durum onu gerektiriyorsa sürekli koşuşturmaya ve insanlara yardımcı olmaya başlıyorum.
Evet, ben hiçbir vitamin yada enerji takviyesi almıyorum. Hatta hayatında hiç yabancı madde kullanmamış, keyif için tek tük içtiğim sigaradan bile hala başı dönen ve enerji veren besin ve içecek grubunun ağır bir insanı hareketlendirceğine bile inanmayan biriyim. (Alkol için aynı şeyi söyleyemeyeceğim ! çünkü ne ağır kişilikler ne dağlar bir anda yerle bir olabiliyor :) ayrı bir konu...

Ve ben artık biliyorum ki enerjimle birçok insanı mutlu edebilir birçok insanı da sinirden deliye döndürebilirim. Çünkü hepsi benim elimde olan şeyler, yaşım 70 bile olsa bu böyle olacak :) Büyük acılar, umulmadık olaylar ve hayat tecrübeleri ne gösterir bilinmez tabiki yaşayarak ve kendimizi geliştirerek göreceğiz. Belki altından kalkamayacağımız beceremeyeceğimiz ilişkilerimiz olacak. Fakat şuan için beceremediğimiz tek konunun insanların doğal enerjilerinin doğru kanalize olmaması, yaşlandıkça azalması yada yanlış insanlar ve ortamlarda ziyan olduğunun farkındayım..
Herzaman sölerim ki; yaşam enerjinizi kimsenin tüketmesine izin vermeyin ancak bunu anlayan ve sizin nezninizde çoğaltan insanlarla mutlu huzurlu sağlıklı kalmayı başarabilin. Spor yapıyorsanız ve ekstra bir sağlık sorununuz yoksa bol bol tatlı, dondurma ve diğer besinlerden de yararlanın. Çünkü yemek yemek mutluluk demek, spor yapıyorsanız huzur demek, güzel insanlarla vakit geçirmek ise değer demek oluyorsa hepsinin toplamı ister inanın ister inanmayın ki enerjisi yüksek bir insan demek oluyor.
Renklerin, dua etmenin ve paylaşmanın gücüne inanın. Kimseye yada hiçbirşeye inancım yok diyorsanız bile birşeylere inanmak,  insanı müthiş motive ediyor. Aile ve sevdikleriniz haricinde ilişkiniz olmayanları çok merak edip hayatlarına karışmamak da güzel bir yaşam biçimi.Bu sayede enerjiniz sadece kendinize ve en yakınlarınıza kalıyor. En önemlisi ise dedikodu yapmamak, birşeyleri gizlemek yerine direkt olun. Ben başkalarının sırlarını tutarken ve sadece kendimle ilgili anektotlar paylaşırken inanılmaz enerjik olabiliyorum :) Kişsel uğraşım birşeyler tasarlamak.. Yani yeni ve piyasada henüz olmayan giyim&aksesurlar yapmak olduğu için beni rahatlatan, motive eden ekstra uğraşım var. Eteğimi dün akşam diktim ve bugün hemen giydim mesela...
Liste uzun, öyle gideeeeer ama diyeceğim şudur ki;
 Allah böyle insanları da beni de kötü bakışlardan kazalardan belalardan korusun, olmayanlara da güzel enerjiler versin diyerek şimdi bulduğum bir reçeteyi size de tavsiye ediyorum. Ben illa ki kalıplara bağlı kalacağım diyorsanız alın uygulayın, belki de işe yarar efendim :)



Pazartesi:
Haftaya B vitamini ihtiva eden gıdalar yiyerek başlayın.Sebebi, B vitaminlerinin enerji için gerekli olmasıdır.Ton balığı,somon,kılıçbalığı,tavuk, fasulye,mısır,arpa ve esmer buğday gibi kepekli gıdalar B vitaminleri açısından zengindir.
Özellikleri:En stresli gündür.Kritik görüşmeler,işler içinuygun olmayabilir.Verimlilik düşüktür;uyuşukluk,durgunluk ve halsizlik görülür.Tartışma çıkarmadan,insaları üzmeden salıya çıkmaya bakılmalıdır :)
Salı:Enerji seviyesi için diğer önemli şey de uykudur.Bu yüzden akşam yemeğinde patates,makarna,pilav ya da ekmek gibi gıdalar tüketin.bunlar nişasta ihtiva ettiğinden vücutta açığa çıkmaları daha yavaş olur,uykuya dalmanıza yardım eder.Ayrıca her gün aynı saatte yatıp kalkmaya çalışın.Bu,vücudunuza enerji vererek bedeninizi ritme sokar.
Özellikleri:Satın almak için değil ama pazarlığı başlatmak,işleri organize etmek için iyi bir gündür.Karar verme günü diye de bilinir,fakat uygulama için çarşambayı beklemek gerekir.Dikkat!Salıyı iyi yöneten haftayı başarıyla geçirecek demektir.
Çarşamba:Öğlenleri evden ya da işten çıkıp kısa bir yürüyüş yapmayı alışkanlık haline getirin.Gün ışığı,enerji seviyelerini kontrol eden hormonlar üzerinde doğrudan etkiye sahiptir.Günün çoğunu kapalı mekanlarda geçiriyorsunuz,fazla gün ışığı görmüyorsunuz demektir.Bu da kendinizi tükenmiş hissetmenize yol açar.
Özellikleri:Bir adım,uyarı,tavsiye,hareket için düğmeye basılabilecek gündür.Sonuç almakta perşembeyi,cumayı beklemek gerekse bile çarşambanın bereketinden faydalanmak gerekir.Yarı tükenmiş enerji ile haftanın en sabırlı olunan,dikkatli davranılan,yoğun tecrübe yaşanılan
günüdür.'' İnsanın öğrendikleri 7güne taksim edilse çarşamba birinci gelir'' denmiştir.
Perşembe:Kendimizi tembel,yorgun hissettiğimiz bugünde bir avuç fındık,fıstık,bir kaşık bal gibi yüksek enerji ihtiva eden gıdalar faydalı olur.Ama bunları 20‟den sonra tüketmeyin.
Özellikleri:Haftanın en enerjik,verimli,olumlu sonuç alınan,zihin ve beden rahatlığının yaşandığı günüdür.Çalışanlar özellikle perşembeyi elmas değerinde görmeli,bugünü boş şeylerle israf etmemeliler Perşembe günü tamamlanmayan iş %90 ihtimalle bir dahaki perşembeye kalacak demektir.
Cuma:Bisküvi,kek ve tatlı gibi gıdalardan uzak durun.Bu ürünlerde bulunan bol miktardaki şeker kan şekeri seviyenizin birden zıplamasına sebep olur.Ancak yükseldiği gibi çabuk da
düşer.Pankreasınız buna karşılık yüksek dozda insülin salgılar. Bu,kendinizi iyice bitkin hissetmenize yol açar.
Özellikleri:Eskiden cuma gününün tatil ilan edilmesi sadece dini sebeplerden dolayı değildi,bugün haftanın dinlemeyi en çok gerektirecek günüdür.Geçen 4gün bunu gerekli kılar.Cuma günü iş yapılmaz, yalnızca mahsulat toplanır.Bu sebeple birçok şirket cumayı tahsilat günü sayarlar.
Cumartesi:Günün gıdaları C vitamini,magnezyum,demir ve çinko ağırlıklı olmalı.Bunlar bol enerji verir.Turunçgiller,biber,patates,brokoli ve kivide bol miktarda C vitamini bulunur.Yumurtanın sarısı çinko açısından zengindir.Tahıllar ve mercimekse bol miktarda demir ihtiva eder.Yeşil sebzelerde magnezyum vardır.
Özellikleri:Çalışmak için gerekli motivasyon sağlanırsa cumartesi verimli geçebilir,aksi halde zihin ve beden kendini koyuverir.Bugün ertesi haftanın planını yapmak için idealdir.
Pazar:Az uyuyun.Fazla uyku daha yorgun ve uykulu hissettirir.Bu yüzden kalkın ve hareket yapın,zor gelecektir ama sonunda kendinizi çok enerjik ve iyi hissedeceksiniz.
Özellikleri:Çoğu kimse bilmez veya inanmaz ama Pazar aslında en zinde,verimli ve uzun gün sayılır.Bugünü evde uyuşuk geçirmek büyük hatadır. Gelecek 6günü nasıl yaşayacağınız pazarın kalitesine bağlıdır.Dolayısıyla pazarları zinde,mutlu,dolu dolu geçirmeye bakın.

9 Eylül 2014 Salı

Scuba Diving yani Dalarım :)

Yeni haftadan herkese Alohaaaaa,
(Hawai adasında yaşayanların selamlaşma, ayrıca başkalarının iyiliği için bencil olmama, koşulsuz sevgi gibi anlamları da varmış bu kelimenin)


Haftasonu herzamankinden farklı olanlara selam olsun. O kadar sakin ruh hali ve yoğun bir pazartesi girişinden sonra ancak bugüne aktarabileceğim detaylarım da hayırlııı-uğurlu olsun :)))

Geçen hafta şirketimizin Sosyal Aktivite Kulübü bünyesinde gerçekleşen etkinliklerden bir tanesine özellikle davet edildim. Marmara Sualtı Topluluğunun Yassıada'da yaptığı dalışın bir parçası olmak ve cumartesi havanın bozuk olacağını bildiğim için (yazlığa gidip güneşlenemeyeceğim için) sabah kalkıp tıpış tıpış kalkış noktasının yolunu tuttum. Böylece ilk kez gittiğim Yassıada maceram ekibin teknesiyle 1 saatte yanaşarak başladı.
Vakti zamanında en ünlü yargılanmalara sahne olmuş bu terkedilmiş ada bile ilgimi çekmedi patlayacak havada dalmanın ne enterasan olacağını düşünmekten :))

Şuanda, suyun üzerindeki huzurumu, aktif spor hayatımdaki ayrıntıları ve yüzerken nasıl bir ruh hali içinde olduğumu anlatmama gerek dahi yok fakat suyun altındaki O sihirli dünya kelimelere dökülecek cinsten değil..!
Bu sporda profösyonel olmak için bröve almak, öncesinde teorik öğrenimlerin yanınnda ayrıca 2 dalış gerçekleştirmeniz gerekiyormuş. Bu dalışların ilki olan
Discovery dalış olarak adlandırılan programla, eğitim almadan, kısa bir eğitimle (brifing) sığ derinliklerde (5-7 m)deneme dalışı yapılıyor. Ancak ben grubun sivrisi olarak 15.4 m dalış yaptım =))Türkiye karasularında sportif dalış limiti 30mt, başlangıç seviyesi olan CMAS 1 Yıldız ve PADI Open Water dalıcıları maks. 18mt. ye dalabilirlermiş. Diğer tüm seviyeler(eğitmenler dahil) sportif dalış limitine uyuyorlar. Yani kafanıza göre dalamıyorsunuz öyle eeeeeen derinlere...

Bende kendi limitlerimin dışına çıktığım ve mavi suların dibinde
 dizlerimin üzerinde durarak, yamaçları yere paralel çıkarak elime aldığım denizyıldızı, deniz kestanesi ve diğer canlılardan oluşan dokuya bizzat dokunarak öğrendiğim için inanılmaz mutlu oldum. Elimde eldiven olmaması nedeniyle canlı olarak hepsini sevdim ve karşılığında da hiç zarar görmedim. Renkleri capcanlı su altı canlılarını, yosunları ve iskelenin ayaklarını güneş ışıklarının kırılımıyla bizzat deneyimledim. Su altı kameram sadece 3m için geçerli olduğu üzere elimde herhangi bir görüntü yok, sizlerle paylaşamıyorum :( Ne resim ne bir video olmadığı için sadece betimleyerek hislerimi aktarıyorum :)  Ancak bundan sonrası için olacak çünkü gördüklerim belgesel tadındaydı , sizi temin ederim :)

 
Fizyolojik olarak ise hareketlerimde, sürekli basıncını eşitlediğim kulaklarımda ve burnumda bir anormallik yoktu fakat bazen ekip arkadaşlarımın komik hareketleri, benim heyecandan herşeye dokunma isteğim, maskemin içindeki buharı temizlemeye çalışmak gibi nedenlerden dolayı nefesimi tuttuğumu farkettim :) Bu da doğal bişey sanırım çünkü son 20-25 dk hiç suyun üzerine çıkmamak insanı çok şaşırtan bir durum, ancak tüple hiç sıkıntı yaşamadım inanın !
Sürekli dalış etkinliklerine katılanlar bilirler bu hislerimi ancak ben çok detaylı anlatmak istedim bu deneyimimi su altından ürkenlere veya hayallerini erteleyenlere. Ayrıca dalışta eşli dalış (Buddy sistemi) etkin olduğu için bana eşlik eden hocamda eminim benim şaşkın bakışlarımdan pek bir keyif almıştır :) Sizde az biraz araştırmayla bu konu üzerine yazılmış olan pek çok hikayeye rastlarsınız, ancak, Li Mu Jeng’in sualtına dair bir sözü bunu çok güzel açıklamıştır aslında;



Yalnızca ıslanmak değildir dalmak, özgürlüktür insanı mavi derinliklere sürükleyen; Bir büyük dünyadır gürültü ve kötülüklerden soyutlanmış, sadece kendi nefesin ve büyülü bir yolculuk.”



Daha ayrıntılı merak edenler için ise Scuba diving kelime anlamı olarak ''self containing underwater breathing apparatus (scuba) olan'', su altına ilgisi olan herkesin bir sağlık manisi olmamak kaydıyla zevkle yapabileceği, denizlerin ve oradaki canlıların yaşamına, tüpündeki havasının ve cesaretinin yettiği kadar misafir olabileceği aletli dalış olarakta nitelendirilen bir spor olarak bilinir.
Tarafımca denendi herkese tavsiye edilir ve bu hobinin de devamı profesyonel olarak inşallah gelir diyorum.
Darısı başınıza  :)