11 Ocak 2018 Perşembe

Unut-ma ! Hatırla-ma

Unuturum diye yorma kendini, her sevenle beni bir tutamazsın , öyle kolay değil unutmazsın, unutamazsın diyor bir şarkının sözleri...
Lakin benim bugün yazacağım şey sosyal medya yüzünden ortalığa bıraktığımız tüm görseller, yazılar, müzikler nedeniyle unutmamamak, unutturamamaktan ibarettir :)

Benim kendimi unutturmamak gibi bir niyetim yok vallahi, öyle olsaydı farklı kanallardan girerdim hayatınıza, hem de pek güzel girerdim tam orta yerine herşeyin ;)  Benim derdim ise; sürekli değişik kişi-olay-mekan kavramlarıyla ileriye doğru koşarak ( sizin 6 ay benim 1 ayda tamamlanıyor resmen) yaşadığım halde yine de eskiye dair herşeyi hatırlamaktan, okumaktan, özlemekten keyif aldığımı anlamam ve mantıksız gelmeye başlamasından dolayı yaşanıyor.. Hem keyif alıp hem nasıl dert ediniyorsun derseniz de, herşey güzel ve hareketli giderken insan farketmiyor fakat en kendimle başbaşa kaldığım, en durağan ya da en olmadık zamanlarda nostalji yapasım tutuyor. Mesela blog yazar gibi günlük yazdım ben, senelerce ! senelerce her olayı yazdım ve çok eskilerden başlayan bir alışkanlık olarak yer etti hayatımda. Ölürsem arkamda bırakacağım koca bir defter, son birkaç senenin gündem yazılarından oluşan blog sayfam, gün geçtikçe çoğalan ve sosyal medyadan arkadaşlarıma-eşime-dostumla paylaştığım binlerce resim (milyonlarca resim de flashbelleklerde duruyor, Allah'ım kimler kimler var o klasörlerde)
Geçen gece uzun bir aradan sonra günlüğüme el yazımla karaladım birşeyler. Öncesinde nerde kalmışım, neler olmuş da ne hislerle yazılmış diye biraz göz gezdirdim. Yeni yıl zamanlarındaki dileklerimi okudum. Kişileri tanımlarken yapıştırdığım resimlere baktım. İstediğim herşeyin olduğunu yine de üzüldüğümü farkettim. Beraber büyüdüğüm ve trafik kazasında kaybettiğim sevgili dostum(kardeşim-sırdaşım-ilklerim) un el yazısıyla yazdığı sayfaları tekrar tekrar okudum, saatlerce ağladım...
Neler olmuş nelerden vazgeçmişiz neleri kutlamışız satır satır yazılı duruyordu karşımda. İleriye dönük söylenen birkaç cümle için ne fallar baktırıyor, ne yıldız haritaları ne analizlerden ötürü araştırmlar yapıyoruz, vakit nakit hususunda tereddütsüz cömertçe davranabiliyoruz karşımızda medet umduğumuz kişilere... Oysa ki geçmişi okumak (o vakitllerde gelecekle ilgili planlarımı da yazıyordum) beni herzaman çok daha fazla etkilemiştir. Kaybettiklerim, sevdiklerim, tartıştıklarım, barıştıklarım ve birdaha yüzünü görmek dahi istemediklerim tüm hislerim ve ayrıntılarıyla duruyordu karşımda Resmen yazdıklarım etten kemikten ve kalpten oluşuyormuş gibi gelir ve bazen kendime bile hayret ederim. nasıl yazmışım bunca şeyi ,nasıl kelimelere dökebilmişim hislerimi bu denli, zaman nasıl da gösteriyor herşeyi,, Resmen kaderimi bahtımı şansımı görüyorum film izler gibi o satırları okudukça. Düşünsenize, seyahatimizi kendimizle başbaşa kendi hayatımız üzerinden gerçekleştiriyoruz :)
Ben yengeç burcu kadını olarak severim melankoliyi kendimle başbaşa kalınca ve nadir olarak ağlayan ben, en çok film izlerken ve yazdıklarımı okurken bambaşka biri olabiliyorum. Arka fonda müzik varken şu blog yazılarımı okusam, yine ağlarım vallahi yanımda kimin olduğunun pek önemi de yok. Öyle kasmam kendimi, güleceksem de ağlayacaksam da gayet normal olarak dökülüveririr yüzümden, dudaklarımdan ve gözlerimden...
İnsan olmak, tüm duygularıyla ve erdemleriyle oluyor sevgili takipçi, tüm hisleri barındırıyor ve kim neyi görmek istiyorsa onu görür bize bakınca..
Herzaman söylediğim gibi hoşbakmak hoşgörmeyi sağlar. Yeni yılda umarım çok güzel şeyler yazar, okur ve görürüz sevdiklerimizle beraber. İnşallah ektiğimizi biçer, güzellikleri tüm çevremize yayar, kötülüklerin sadece kısa vadede kazandığını fakat uzun vadede kayıplara yol açtığını unutmadan yaşarız ;) bilmeme anlatabildim mi...