21 Ağustos 2015 Cuma

Yani diyor ki...

Ölümsüz aşk diye birşey var mı bilmiyorum ama Türkçesini bu şekilde çevirdikleri bir film izledim dün hastalık iznimde evde dinlenirken..
Pek tabiki okuduğum her kitap, izlediğim her film ve çıktığım her yolculuk beni bambaşka dünyalara götürüyor ve algılarımı biraz daha açmama neden oluyor. lakin dün maçtan önce (sevindik hadi yine FB) izlediğim film de beni ruhani yolculuğumda tek başıma bırakıp gözlerimi açtı..

Film 2015 yapımı ve '' The Age of Adaline'' orjinal adıyla gösterime girmiş. Konusu tamamen izleyince anlaşılıyor fakat kısaca bilgi vermem gerekirse; geçirdiği kaza sonucu ölümsüzleştiği için hiç yaşlanmayan ve bu nedenle kimseye bağlanmayan, ve hayatındaki düzgün insanları üzmemek için sabit bir yaşam bile kurmayan, bu yüzden de hayatındaki herkesi bir bir terketmek, kaçmak zorunda kalan bir kadının dramını anlatıyor. Kendime benzettiğim kısımlar var tabiki :)  ancak ben hayatımı yazsam tahmin edileceği gibi roman değil bildiğiniz karikatür olur :) Bu yaşıma dek öyle trajikomik olaylar beni buldu ki, günün sonunda herkesten kaçmak kendimden uzaklaştırmak durumunda bile kaldım. E kaçıp gidince insanlar da peşinizden ne kadar gelirler ki?  Hoş, gelen olsaydı bile ben yine deliliğe vurur illaki bir arıza çıkatırdım o ayrı..Kimisi şansını bikaç kez deniyor sonra haliyle peşimi bırakıyor kimisi ise film de de olduğu üzere yuva kurup geçmişini unutmaya çalışıyordu. Filmde geçen bir replik günümüz ilişkilerini özetleyen en güzel cümleydi. Oğluna öğüt veren bir baba, gerçekleri bildiği üzere başroldeki ablamız için değişime müktedir olamaz diyerek oğlunu teselli ediyor ve gerçeklerin bu yönde olduğunu savunuyordu. Burdaki değişim tabiki yaşlanmıyor, ölümsüz anlamındaydı fakat''değişime zorlanan'' her insanın elden gitmesi söz konusudur...
Bu cuma fazla felsefe yaptım belki lakin diyeceğim odur ki, film ölümsüz olanın aşklar değil kişiler olduğu hissini yaratmasıyla bugünün konusu olmaya hak kazandı... İzleyin ya da yaşamamımızdaki hiçbirşeyin sonsuza dek aynı iyiylik ya da kötülükte devam etmeyeceğini bilin istedim :)))

hoş bakın, hoşçakalın sevgili takipçilerim :)

18 Ağustos 2015 Salı

işte o ''anlar''

Eğer,yenıden başlayabilseydim yaşamaya, ikincisinde daha çok hata yapardım. 
Kusursuz olmaya çalışmaz,sırtüstü yatardım. Neşeli olurdum, ilkinde olmadıgım kadar, 
Çok az şeyi ciddiyetle yapardım. 
Temizlik sorun bile olmazdı asla. 
Daha çok riske girerdim. 
Seyahat ederdim daha fazla. Daha çok güneş doguşu izler, daha çok dağa tırmanır,daha çok nehirde yüzerdim. Görmedigim bir çok yere giderdim. 
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye. 
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine... 
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım. 
Yeniden başlayabilseydim eger,yalnız mutlu anlarım olurdu. 
Farkında mısınız bilmem. yaşam budur zaten. Anlar,sadece anlar.Siz de anı yaşayın...
Hiçbir yere yanında su,şemsiye ve paraşüt almadan, gitmeyen insanlardandım ben. Yeniden başlayabilseydim eger,hiçbir şey taşımazdım. 
Eger yeniden başlayabilseydim, i
lkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla. 
Bilinmeyen yollar keşfeder,güneşin tadına varır, çocuklarla oynardım,bir şansım olsaydı eger. 
Ama işte 85'indeyim ve biliyorum... 
ÖLÜYORUM.... 


Arjantin-1985
Jorge Luis Borges