15 Temmuz 2015 Çarşamba

Biri 'sizi' Gözetliyor

Bazı insanlar vardır, ne yapsa olay olur... İyisiyle kötüsüyle hep gözler önündedir her girdiği ortamın sivrisi seçilir. Gizli saklı iş çevirmediği halde meraklı insanların hep odak noktasıdır... İşte o şansız er kişi bilir ki evinde kamera olmasına gerek yok zaten birileri onu hep gözetliyordur:)

Aktif olarak kullandığım sosyal medya hesaplarım, yeni yeni farkedilen blog yazılarım (gizliydi çünkü) ve herşeyin dilimde olması nedeni ile ben zaten her zaman bu durumdan muzdarip olmuşumdur lakin anlayamadığım konu bir kesim insan evladı var ki, sırf merakından takip listesine sizi ekler ve herşey ondan sonra başlar.
Öyle insanlar eminim ki sizin de listenizde yer kaplıyordur. Ne bir resminizi beğenir, güzel yazılara ya da haberlere ne bir tepki verir, ne de tebrik etmek için herşeyinizi bildiği halde yanınıza gelir... Uzaktan sadece sizi izler ve fesatlığına fesatlık katar...
Sırf bu yüzden belirli aralıklarla bahar temizliği yapıyorum telefon rehberimde, hesaplarımda ve benimle yakın olmaya uğraşan tanıdıklarım arasında. Sırf zarar ve ziyandan ibaret olan bu kesimin içinde bir de sadece resimlerinizin altına ''Oh hayat sana güzel'' cümlesinden başka birşey yazmayanlar vardır ki anında hayatımdan çıkmaya hazırdır zira babamın oğlu olsa tanımam ve engellemekte hiç gecikmem..

Şimdi bu yazdıklarımı kısır gününde sohbet ediyormuşsunuz gibi okumak yerine kendi hayatınızda da size aynı duyguları hissettiren insanları düşünerek okuyun. Malesef sahip olamadığı herşeye bir kulp bulan insanoğlu gezmek, alışveriş yapmak ve para harcamaya gelince kaynayan-fokurdayan bir tencere suya dönüşüveriyor. Menfaatler ve hırslarından çılgına dönenlerden bahsetmiyorum bile !! Bu tiplere söylemek istediğim tek şey 'senin vaktinden ve naktinden çalmadan kendi hayatını yaşayan insanları kıskanmak yerine kendin de çalış çabala yada vizyon sahibi olmayı dene. Belki günün birinde başaşırırsın demek geliyor içimden. Çoğu kez ima ediyorum da zaten. Zira artık okadar çoklar ki sil sil bitmiyorlar konuşma yapmak farz oluyor kendilerine...

Neyse gitmeden önce diyeceğim şudur ki; en yakınızdaki insanların bile gıpta ile bakışı günün birinde kıskançlık ya da hainliğe dönüşebileceği bir dünyada yaşıyoruz. Hayatınızı zorlaştıran insanlara aşağıdaki köşe yazısını okutun. Belki bir nebze olsun peşinizi bırakır, kendilerine çeki düzen verirler..(Hiç sanmıyorum ama, denemekte fayda var)

Zannediyoruz ki bir insan güzelse, zenginse, kariyerinin zirvesindeyse, akıllıysa, çok arkadaşı varsa, başarılıysa, neşeliyse, vs. hayat şahane akıp gidiyor. Kimin kalbi kırık, kim yapayalnız, kimin önemli sağlık sorunları var, kim hangi engelleri aşmak zorunda bilmiyoruz. İnsanların ödediği bedelleri bilmiyoruz. Kapısını kapattıktan sonraki yaşamını, duygularını bilmiyoruz.
Kıskançlık girdabında boğulan bazı insanlara bakıyorum; eksikleri yok hatta fazlaları var ama yine de haset. Nedir bu? Yaşam biçimi bir tercihtir. Belki sen pırlantalar, inciler dizerken, o anılar biriktiriyordur sadece.
Siz başkalarının elindekilere göz dikin hep. Hep başkalarının elindekileri almaya bakın. Hep başkalarıyla kıyaslayın kendinizi. Böyle kesin daha mutlu olacaksınız! Başkalarının elinde o göz diktikleriniz var ya, onları alsanız da daha mutlu olmayacaksınız. Çünkü siz kendi elinizdekine kıymet vermeyi bilmiyorsunuz. Komşunun tavuğu kaz görünüyor çünkü. Kendi tavuklarınızı ihmal ediyorsunuz. 
Siz hep negatif olun, hep kıskançlık yapın karşınızdakiler de hep olumlama yapsın, hep ağırbaşlı davransın, hep alttan alsın, hep anlayışla karşılasın. Yok öyle! Azıcık da siz uğraşın kendinizle. İçinizdeki o zehri çıkarın atın. En azından gayret edin. Kıskanan insanların asla mutlu olabileceklerine inanmıyorum çünkü. Bunu kendiniz için yapın. Başkalarıyla kıyaslamak yerine, kendi yaşamınıza odaklanın, onu nasıl daha iyi bir hale getirebilirsiniz, nasıl daha iyi hissedebilirsiniz ona çalışın.

Tamah etmek, kıskanmak konusunda dinler ve öğretiler de kayıtsız kalmamıştır. 10 Emir’de “Komşunun evine tamah etmeyeceksin, komşunun karısına yahut kölesine, cariyesine, öküzüne, eşeğine, komşunun hiçbir şeyine tamah etmeyeceksin” der. Hristiyanlıktaki 7 ölümcül günahtan biri de kıskançlık ve hasetliktir. Kardeşleri tarafından kuyuya atılan Yusuf Peygamber’in hikayesi gibi ’kıskançlık’ ve ’nefret’ olumsuzluklarına pek çok örnek verir kutsal kitaplar bile...

14 Temmuz 2015 Salı

Gezelim Görelim Gülelim

Ramazanın son günleri yani bayrama ve tatile çok az kala başladığım yeni bir haftadan merhabalaaaaar :)

Tatil deyince nasıl da enerjisi yüksek başlıyoruz güne değil mi? Modumuzu düşüren tek şey 'bitse de gitsek' ruh halleri oluyor yalnızca..
Eminim birçoğumuzun yıllık izni, tatil izinleri ve yurtdışı planları bu doğrultuda birleşecek ve uzak-yakın yerlere göç edilecek. Lakin herhangi bir yere gitmeden önce hazırlıklarınızı tam yapıyor musunuz benim merak ettiğim husus bu şuanda :)
Benim valiz hazırlamam yalnızca bir gecede ve  birkaç saatten oluşuyor. İlk kez göreceğim ülke/şehirleri ise artık hiç merak edip araştırmıyorum. Sürpriz olsun, gördüğüm an şaşırıp sevineyim-üzüleyim istiyorum. Resim çekerken ağzımın suyu aksın, sonra baktıkça tekrar tekrar ayılıp-bayılmak istiyorum o mekanlara. Ama iş her zaman böyle olmuyor ve o bölgenin kültürüyle ilgili şaşkınlıktan yada sinirden hafızalara kazınan nahoş anılarınız da olabiliyor.
Bugün birkaç ülkeden örneklerini sunacağım videoları izlerken ben çok güldüm. Çünkü traji-komik olaylar 2 dakikada ancak bu kadar ayrıntılı verilebilirdi. özellikle Türkiye'de ağlanacak halimize güldüm ki seneler geçse, teknoloji ilerlese, eğitim seviyesi üst düzeylere gelse dahi değişmeyecek alışkanlıklar/şaşkınlıklarımız var bizim :)
Diğer ülkeler de aynı şeyler elbette söz konusu sonuçta insanın olduğu her yerde amatörlükler ve duygularla hareket etmekten doğan sonuçlar aynı olabiliyor.. Düşünün ki bir ülkede farklı coğrafik özelliklere bağlı olarak insanların yaşayışı, konuşması ve kültürü tamamen farklıyken ülkeler çapında bu durum X2 boyutlarına varabiliyor. Yani aslında insanlar iyi-kötü ve komik diye 3'e ayrılıyor benim neznimde :)
Şimdi videoları izlerken ne demek istediğimi daha iyi anlayacak ve gitmek görmek istediğiniz yerlere bir de bu gözle bakmış olacaksınız. Bir de yabancıların gözünden Türkiye ve Türkler nasıl görünüyormuş analizinde çok keyifli bir yazı paylaşıyorum.

Gidenler, gelenler ve görenler gözünden herkese şimdiden bol şanslar ve tatiller diliyorum bende...

Sevgiyle ve eğlenceyle kalın. Çok dolanıp kördüğüm olmayın :))


Güvenlik kontrolleri çok fazla. (Banka, plaza ve alışveriş merkezinde bulunan özel güvenlik görevlilerinin sayısının çokluğu.)
İnsanlar yüksek enflasyonla yaşamaya alışkınlar.
Semt pazarı faaliyetleri yüksek.
Mısır Çarşısı veya Kapılıçarşı’da gezerken yerel insanlarla konuşmaya çekinmeyin.
Kokoreç, hamsi veya döner gibi yerel tatları mutlaka deneyin.
Ve tabii ki temel Türkçe kelimler öğrenin.
Çok derin politik konulara girmeyin, emin olun yanlış anlaşılırsınız... Deneyimlerinizi paylaşın ama yargılamaktan kaçının, büyük bir olasılıkla kısa süre sonra görüşleriniz değişecek.
Sosyal temas noktaları geliştirin.
Doğrudan eleştiri konusunda dikkatli olun.
Hassas politik konuları tartışmaktan kaçının.
Trafikte dikkatli olun ve diğer sürücülerle tartışmaktan kaçının.
Lezzetli Türk mutfağının tadına varın.
Yeni ziyaretçiler, genellikle Türkiye hakkında önyargılı olarak geliyorlar. Geldiklerinde de ülkenin modern yüzünü, özellikle de İstanbul’u ve halkın bir kısmının Batılı yaşam tarzını gördüklerinde şaşırıyorlar.
Türkiye İstanbul’dan ibaret değildir ve doğuya ve güneye gittikçe çok değişir. Kesin izlenim edinmek için Türkiye’yi gezin, görün. Her bölgenin kendine göre örf ve ádetleri vardır, öğrenin.
Türkler’in milli içkisi (aslan sütü) rakı aperitif değildir, fazla içmeyin, karıştırmayın... fena çarpar.
Bürokrasi ve hiyerarşi insanı bunaltıyor
Çok fazla bürokrasi, yasal düzenleme ve kağıt üzerinde iş var (faturalar, pullar, imzalar, fotokopiler, vb.)
Çoğu anlaşma, yabancı para birimine dayanıyor ve kurlardaki dalgalanmaların işe etkisi ciddi boyutlarda olabiliyor.
Çoğu Türk şirketi, çok sıkı yönetim hiyerarşilerine sahip. Örneğin, her yönetici için ayrı oda oluyor. Bu, Batılı ülkelerin açık ofis ve açık kapı politikasından epey farklı bir durum.
Türk ekonomisinin hızlı gelişmesi etkileyici. İstanbul’u ele alacak olursak, son birkaç yılda önemli bir dönüşüm geçirdiğini söyleyebiliriz. Pek çok yeni yatırım yapıldı, yeni evler ve yollar inşa edildi. Ama bazen bunlar yeterli bir şehir planlaması olmaksızın gerçekleşiyor ve şehrin içindeki yeşil alan harcanıyor.
Türkler kendilerini işlerine adıyorlar.
Gençler iyi eğitimli, yabancı dilleri çok iyi.
Eğer umduğunuz gibi gitmezse muhtemelen başından beri yanlış yapıyorsundur, satır aralarını okuyun ve biraz daha ayrıntılı kararlar çizin.
Türkler uluslararası seyahetlere de istekli.
Türk ekonomisi, çok sayıda gelişme fırsatı sunuyor.
Yasal sorunlar zaman alıcı ve çözmek zor.
İnsanlar konuşmayı çok seviyor, caddelede gülen, kahkahalar atan insanlar görebilirsiniz. Daima çevrenizde size yardımcı olmak isteyen kişiler bulabilirsiniz, aynı dili konuşmasanız bile.
İş dünyasında tüm dengeler ilişkiler üzerine kurulu. Önce iyi bir ilişki arkasından iş geliyor.
Türk okuyucular yabancılara ne tavsiye ediyor
Türkler sizi seve seve evine davet edecektir. Pek çok Türk evinde, kapıda ayakkabı çıkarmak adettir.
Türkler’in zaman kavramı, sizinkinden çok farklıdır. Alışmanız gerekir. Hemen, yarın demektir mesela. Güne geç başlar, geç bitirirler. 10’dan önce işe gelmezler. Randevuya geç kalırlar, arayıp geç kalacaklarını söylemezler, trafiği bahane ederler. Bu arada İstanbul’un trafiğine siz de güvenmeyin, mahçup olursunuz.
Türkler’in en sevdiği sohbet konusu futboldur. Her Türk futboldan Derval kadar (!) anlar. Türk Milli Takımı’nın dünya 3’üncüsü olduğunu, Galatasaray’ın UEFA Kupasını aldığını bilmemek hakaret sayılır. Eğer muhatabınızın gözüne girmek istiyorsanız, hangi takımı tuttuğunu öğrenin ve takımı ve futbolcularını tanıdığınızı belli edin.
Orhan Pamuk konusuna girmeyin. En medeni ve akıllı sandıklarınızdan bile garip tepkiler gelebilir.
Türkler milliyetçidirler hatta şovendirler; Bu şovenizm döner kebabı, yoğurtu, dolmayı, baklavayı bile kapsar.
Türkler kendilerini ve memleketlerini çok ağır eleştirirler ama bir yabancının eleştirmesine tahammül edemezler.
Türkler Arap değildir ve karıştırılmaktan çok hoşlanmazlar.
Sizin memlekette tatlı niyetine yediğiniz yoğurdu Türkler sarmısaklı olarak yemeğe dökerler. Alışması kolay değildir ama sonradan bayılacaksınız.
Sakın ola ki beyaz peynire (Yunanca adıyla) feta demeyin.
Size bir hediye verirlerse, paketi açın ve beğendiğinizi belli edin.
Türk erkekleri birbirini öper. Fırsat olursa sizi de öper. Yadırgamayın! Türkler fizik teması severler.
Türkler çok meraklı insanlardır. İlk defa tanıdıklarına bile evli mi, çocuğu var mı, hatta ne kadar maaş alıyor, sorarlar.
"Bahşiş" batı dillerine Türkçe’den girmiştir. Kendine göre yeri, zamanı, kuralı vardır. Bilmeden davranmayın, mahçup olursunuz. Buna karşılık kim Türkiye’de devlet dairelerinde rüşvet var demişse, yalan (!) söylemiş, inanmayın!
Yazar: Burcu Özçelik Kaynak: http://HÜRRİYET