15 Nisan 2021 Perşembe

Virüs Dünyasına Giriş -101


Seneler sonra yazmadığım bloğuma girdim hemen bi arkadaşa bakıp çıkıcam sevgili takipçilerim, eski dostlarım ve düzenli okurlarım :)
2020'ye büyük umutlarla adımımızı attıktan hemen sonra bireysel veya toplumsal olarak başımıza gelen felaketler bir yana dursun, olimpiyat oyunlarını, büyük ihaleleri, şirket bütçelerini, olağan veya olağanüstü tüm tahminleri, eğitimleri, toplantıları, uçuşları, ülkelere giriş ve çıkışları, halk kongrelerini, sokağa çıkan her bireyin günlük düzenini ve kısacası normal akıştaki hayatımızı iptal ettiren bir döngüye girdik Dünya olarak... evet ilk kez karşılaştığımız bu vakayı aynı anda tüm dünya ülkeleriyle yaşamak da varmış tecrübe etmemiz gereken yaşamsal döngümüzde diyerek tanıştık bu pandemiyle. Pandemi ne demek diye soracak olursak,
  • Yeni bir virüs olması
  • İnsanlara kolayca geçebilmesi
  • İnsandan insana kolay ve sürekli bir şekilde bulaşması şeklinde kısaca tabir edebiliyoruz.

insanoğlu neyi yaşıyor ve ısrarla tecrübe ediyorsa o konunun mütehassısı oluyor bir müddet sonra. Mesela siyasal veya toplumsal neyin içinden geçiyorsak o konunun uzmanı oluyor ve araştırmalarımızın büyük çoğunluğunu o konu zerinde yoğunlaştırıyoruz. evde oturan ablalarda, kafelerde restoranlarda ve her köşe başında konuşan abilerde bile durum böyle sirayet ediyor insanoğluna.. şuanda gündem tamamen sağlık olmuş durumda. evet hani şu herşeyin başı sağlık dediğiğimiz, bize klişe gibi gelen lakin başımıza gelince kafamıza dank eden ' sağlık' ! bu seferki ise spesifik bir biçimde hayatımıza giren, virüs olgusu.. gripten hersene yüz binlerin öldüğünü bile farketmezken şuan virüsün ismine cismine çıkışı yayılım ve öldürme oranlarına kadar takip ettiğimiz bir sürece girdik. tartışma konularını saymakla bitmez, insan yapımı patentli bir icat mı, doğal seleksiyonda yayılan gerçek ve aşısı bulunamayan DNA sı henüz çözülemeyen bir hastalık mı tartışmaları şuan sadece kapalı kapılar arkasında sürüyor olabilir ama ülkemizde OHAL ilan edilip sıkı bir sokağa çıkma yasağı gündeme gelmeli mi, maske takılmalı mı, 1 kişi mecbur kalıp sokağa çıkarsa (ki hala çalışan ve toplu taşıma kullanan nüfusun fazlalığı dikkat çekmekte) etrafındaki toplam kaç kişiyi enfekte edebilir, evde atlatılan bir hastalık türümü yoksa öldürücü olması nedeniyle hastanelere mi başvurulmalıdır gibi en basit sorulara yanıt aradığımız bir dönemdeyiz diyebilirim özetle. nedir bu virüsü diye soracak olursak da :
En basit tanımıyla dünyada eşzamanlı olarak çok yaygın bir şekilde çok fazla sayıda insanı tehdit eden bulaşıcı hastalıklara verilen isimdir.
2009 yılında domuz gribi, pandemik hastalık ilan edilmişti. Uzmanlar, domuz gribi nedeniyle yüz binlerce kişinin hayatını kaybetmiş olabileceğini söylüyor.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) tanımlamasına göre, bir hastalığın pandemi olabilmesi için kabaca üç kriter aranıyor:
Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve Covid-19 adı verilen hastalığa yol açan koronavirüs, Antarktika hariç tüm kıtalara yayıldı. Türkiye'de ise ilk koronavirüs vakası 11 Mart'ta tespit edildi. 2 Nisan itibarıyla vaka sayısı 18 bini, can kaybı da 350'yi aştı.
Johns Hopkins Üniversitesi'nin verilerine göre, 2 Nisan'da dünya genelinde görülen koronavirüs vakalarının toplamı 1 milyonun üzerine çıktı. Toplam can kaybı 50 bini aştı. 200 binden fazla kişi ise gördüğü tedavi sonucu iyileşti.
Dünyada en fazla vaka görülen ülke, 220 bini aşan vaka sayısıyla ABD olurken, bu ülkeyi İtalya ve İspanya takip ediyor. En fazla can kaybı da 14 bin ölümle İtalya'da hala devam etmekte diyor haber ajansları.
lk kez Aralık ayında görülen ve "2019-nCoV" olarak adlandırılan virüs, Koronavirüs ya da Corona Virüsü adıyla biliniyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 11 Şubat'ta koronavirüs kaynaklı hastalığa Covid-19 adını verdi. Daha sonra küresel salgın anlamına gelen "pandemi" olarak ilan edildi.
dünya tarihine bakıldığında ortalığı kasıp kavuran , insanlığı kırana geçiren pek çok hastalıkla karşılaşabiliriz. ben biraz araştırdığımda gördüğüm oranlar karşısında şaştım kaldım tabii ki fakat şuan içinde bulunduğumuz bu salgın da yabana atılacak cinsten değil. bakınız aşağıda bazı bilgilere yer vereceğim ve karşılaştırmaları, insanlığın nelerle karşılaştığını anlamamız açısından faydalı olacağı kanaatindeyim. yani ben bir bilim insanı edasıyla evde niye kalmamız gerektiğini değil, başımızdan neler geçebileceğini tahmin edebilmek için okuduğum kitaplar, makalaler ve filmleri anca tavsiye edebilirim burdan veya telefonlardan, maillerden şuanda ulaşabildiğim diğer kanallardan...
şte insanlık tarihini şekillendiren en ölümcül salgın hastalıklar:

1) Antoninus (Galen) salgını

MS 165-180 yılları arasında Roma İmparatorluğu'nda yaşanmış olan ve doğu seferlerinden dönen askerler tarafından getirilmiş salgın bir hastalık olan Antoninus vebası günde 2 bin kişinin ölümüne neden olmuş bilinen ilk büyük veba salgınlarından biri.
Araştırmacılar yaşanan hastalığın çiçek ya da kızamık olduğundan şüphelenmiş olsa da gerçek sebebi hala belirsizliğini koruyor. Salgın, Roma İmparatorları Lucius Verus ve Marcus Aurelius Antoninus'un da hayatını kaybetmesine sebep olurken imparatorluk toplam nüfusunun yüzde 30'unu yitirmişti.

2) Jüstinyen Vebası

541 yılında Konstantinopol'de İmparator Jüstinyen tahtta otururken Avrupa'da başlayan bir salgın önce Mısır'a oradan Filistin'e, Suriyeye ve oradan da Anadolu'ya ulaştı. Jüstinyen Konstantinapol'a tüm giriş çıkışları kapattıysa da salgın hastalık askeri birliklerin şehre getirdiği malzemeler arasında yer alan fareler yoluyla girdi.
Farelerin tüyleri arasına gizlenen ve bir milimetreden küçük 'Xenopsylla' isimli uçucu bir böcek, midesinde 'Pasteurella pestie' denen ölümcül veba bakterisi taşıyordu. Bu böcekler uçarak çevrede bulunan diğer farelerin tüyleri arasına yerleşip hızla üredi.
İnsan vücudunun herhangi bir noktasına konup ısırarak veba mikrobunu aktaran böcekler hastalığı bulaştırdıkları kişilerin birkaç gün içerisinde ölmesine neden oldu.
Bir hafta içinde veba şehirde hızla yayıldı ve ölümler başladı. Sarayın çevresi askeri birliklerce karantinaya alındı. Başlangıçta günde birkaç yüz olan ölü sayısı, kısa süre sonra binlere ulaştı. Mezar yerleri dolunca, ölüler denize atılmaya başlandı.
Hastalık normal seyrini sürdürdü ve zamanla kendiliğinden yok oldu ancak o zamana kadar dönemin en kalabalık şehirlerinden olan Konstantinopol nüfusunun yüzde 40'ını kaybetti. Salgın iş gücü ve asker sayısını kaybeden Bizans'ın zayıflamasına ve saldırılara açık hale gelmesine neden oldu ki bu durum Avrupa tarihini kökten değiştiren gelişmelerin yaşanmasına vesile oldu.

3) Kara Veba

1346 - 1353 yılları arasında meydana gelen Kara Veba salgınının 75 ila 200 milyon arasında insanı öldürdüğü düşünülüyor. Tam sayıları bilmek mümkün olmasa da özellikle Avrupa nüfusunun bu yıllarda yüzde 30 ila yüzde 60 oranda azaldığı belirtiliyor.
Yaşanan kıyım sonrası toplumda tanrının ve kilisenin sorgulanmasına sebep olan Kara Veba salgınının dinde reformun ve hayatın pek çok alanında rönesansın başlamasının başlıca nedenlerinden biri olduğu biliniyor.

4) Amerikan yerlilerinin suçiçeği ile karşılaşması

15. yüzyılda Avrupalılar yeni dünyayı keşfetti. Amerika kıtasındaki yerliler ile temas eden Avrupalı kaşifler beraberlerinde getirdikleri virüs ve bakterileri buradaki insanlara bulaştırdılar.
Suçiçeği hali hazırda Avrupa'nın üçte birini öldürmüştü ancak bağışıklık sistemleri Avrupalılar gibi gelişmemiş olan ve ilaçları da yetersiz kalan Amerikan yerlilerinin hiçbir şansı yoktu. Milyonlarca insan öldü ve o dönem yerli nüfusun yüzde 90'ı yok oldu. Bu durum Amerika kıtasının Avrupalılarca kolonileştirilmesini son derece kolaylaştırdı.
19. yüzyılın başına kadar toplamda her iki Amerikan yerlisinden biri Avrupa'dan gelen hastalıklar nedeniyle öldü.

5) Cocoliztli salgınları

16. Yüzyılda 'Yeni İspanya' adı verilen bugünkü adıyla Meksika olan bölgede görülen birkaç farklı hastalığın aynı dönemde oluşmasıyla yaşanmış salgın felaketi 'cocoliztli salgınları' olarak anılıyor.
Bugün yapılan incelemeler sonucunda balıklarda bulunan salmonella bakterisi kaynaklı olduğu düşünülen salgınların 1520 - 1576 yılları arasında toplamda 15 milyona yakın insanı öldürdüğü, Maya uygarlığı için sonun başlangıcı olduğu ve yıllar içerisinde günümüz Venezuela'sından Kanada'ya kadar yayıldığı sanılıyor.

6) Yedi farklı Kolera salgını

Uygarlık tarihimizde yedi büyük kolera salgını yaşandı ancak bunlardan en ölümcül olanı üçüncüsü olan ve 1852 - 1860 tarihleri arasında meydana gelen salgındı. Koleranın başlıca sebebi içme sularının kirlenmesi ancak sebebin bu olduğu üçüncü salgına kadar anlaşılamadı.
Uzun dönemler boyunca insan dışkıları ve atıkları aynı zamanda içme ve pişirme için kullanılan su kaynaklarına döküldü. Bunun büyük bir felaket haline geldiği yer ise o tarihlerde Hindistan oldu.
Bugün bile dünyanın en kirli nehirlerinden biri olan Ganj nehri 2011'de yapılan bir çalışmaya göre 100 mililitresinde 1,1 milyar dışkı bakterisi barındırıyor. Bu oran içerisinde yıkanabileceğiniz en kötü suda olması kabul edilebilecek oranın 500 bin katı. Hindular bu nehirde yıkanmanın kutsal olduğuna inanıyor ve günlük işlerinde nehir suyundan azami şekilde istifade ediyorlar. Bu nedele kolera bu bölgede sıklıkla karşılaşılan bir hastalık türü.
Ne var ki, 19.yy'da yaşanan büyük salgın ile kolera tüm Hindistan'a oradan Afganistan'a ve Rusya'ya yayıldı. Resmi kayıtlara göre sadece Rusya'da bile 1 milyon insanın ölümüne neden olan salgın oradan Avrupa'ya ve Afrika'ya son olarak da Amerika'ya ulaştı.
Kolera bulaşan her 5 kişiden 1'inde tehlikeli derecede ishal görülüyor. Hızla tedavi edilmezse bu kişilerden yarısı hayatını kaybediyor. Yedi kolera salgınında toplamda ölen insan sayısı tam olarak bilinmese de bunu milyonlarla ifade etmek mümkün.
Üçüncü salgın ile doktorlar koleranın nedenini buldu ve o tarihten sonra içme suyunun arıtılması ve kaynatılması gerektiği bilgisi dünyada yaygınlaştı.

7) Üçüncü Veba salgını

1855 - 1859 yılları arasında Çin'de başlayarak dünyaya yayılan ve sadece Çin'de ve Hindistan'da bile 12 milyon insanın ölümüne neden olan bu salgına Jüstinyen Vebası ve Avrupa'nın Kara Vebası ardından 'Üçüncü Veba' denildi.
Etkileri bir asır kadar süren salgın Amerika kıtasına uzak doğudan gelen farelerle taşındı. Daha önceki vebalardan farklı olarak ilerlemiş olan tıp bilimi bu hastalığın incelenmesine ve tedavi edici ilaçlar oluşturulmasına imkan sağladı. Bunların başında da antibiyotikler geldi.

8) Birinci Dünya Savaşı sırasındaki Tifüs salgını

1914 - 1918 yılları arasında Tifüs bakterisini taşıyan bitlerin neden olduğu salgın savaşın beraberinde getirdiği bir olguydu. Avrupa ve Asya'da 25 milyon kişi hastalandı ve özellikle Sovyetler Birliği ülkelerinde 3 milyona yakın insan hayatını kaybetti. Batılı ülkeler salgına neyin neden olduğunu daha hızlı anladı ve bitlerden kurtulmak üzere önlemler alındı. Doğu ülkeleri ise daha geç önlem aldı ve bu nedenle dünyanın bu kısmında çok daha fazla sayıda insan hayatını kaybetti. diyor kaynak aldığım site; https://tr.euronews.com/2020/02/16/tarihteki-en-olumcul-salginlar-hangileriydi-neden-olustular-ve-nasil-sona-erdiler
Ben şuan daha ziyaede bukadar hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayılan virüsü neden yaşıyor olabiliriz ve sonrasında neler oluşacak olabilir gibi sorularıma yanıt bulmak için okuyor ve arştırma yaparak karşışaltırmaya çalışıyorum. varsayımlarla ilerlemek değil ama bildikçe daha az korkacağıma ve tabii ki daha az mutlu olacağıma eminim bundan sonrasında. zaten hiçbirşeyin eskisi gibi olmayacağı, yaşanılan maddi-manevi tüm kayıplarla da tarihe bir bir yazılıyor. alttaki yazılar beni daha çok düşündüren bir özelliğe sahipler. daha fazlası için yıllara, ülkelere ve ölümlere göre dağılım gösteren bu lintken araştırabilirsiniz.
Lakin şuanda içinde bulunduğumuz durum her an uyanmak istediğimiz bir kabus gibi görsek de tüm dünya etkisinden kurtulamadığımız salgının 13. ayı da bitmiş durumda ve aşılanma oranları çok yavaş seyrederken ölüm oranları ise günden güne artarak devam ediyor. Toplu katliam diye değerlendirdiğim bu sürecin tablolarını aşağıda inceleyebilirsiniz. ölmez sağ kalırsak ilerki yazılarımda detay verip ruh hallerimizden de biraz bahsetmek isterim :) zira anlatılmaz yaşanır dedikleri bu süreç muhtemelen herkesi çıldırtmaya yönelik oluşturulan bir süreç, pcr (sürüntü) testleri, aşılar, semptomlar ve vakalardaki hızlı artık yalnızca konuştuğumuz ve geleceğimizi şekillendiren, bizleri evden çalışmaya, markete bile korkarak gitmeye, sevdiklerimizden uzak ve dokunmasız bırakmaya bir çırpıda yetti.. artanları ise sonraki yazımda belitirim belki. Şimdilik sağlıkla kalın ve hoş bakın diyerek ayrılıyorum, birdaha buluşur ve görüşürsek şanslıyız eğer görüşezsek de ''çok sevdim lakin çok da üzüldüm bu süreçte'' bilin isterim :)