31 Temmuz 2015 Cuma

Let Her 'Go'

Well you only need the light when it's burning low
Only miss the sun when it starts to snow
Only know you love her when you let her go
Only know you've been high when you're feeling low
Only hate the road when you’re missin' home
Only know you love her when you let her go
And you let her go
Staring at the bottom of your glass
Hoping one day you'll make a dream last
But dreams come slow and they go so fast
You see her when you close your eyes
Maybe one day you'll understand why
Everything you touch surely dies

But you only need the light when it's burning low
Only miss the sun when it starts to snow
Only know you love her when you let her go
Staring at the ceiling in the dark
Same old empty feeling in your heart
'Cause love comes slow and it goes so fast
Well you see her when you fall asleep
But never to touch and never to keep
'Cause you loved her too much and you dive too deep
http://youtu.be/Ginx7WKq5GE

29 Temmuz 2015 Çarşamba

Neredeydim ki Ben ???


Siz sormadan ben söylerim hatta kendi kendime sitem bile ederim :) Nerdeydin sen he, nerdeeeee?
İşte geldim burdayım tek parçayım çok şükür yine sağlıklı ve sakin yaşantımdayım...

Yıllık izin denilen birşey var sevgili takipçi, siz çıkarken iyi de ben çıkarken mi kötü ? Tabi ki değil.., Çünkü uzak yollara gitmek için, tatil yapmak ve dinlenip tüm seneye yetecek enerjiyi toplamak için biyerlere kaçmak benim de hakkım. Gerçi bu kaçmak tabirini kullanmayı pek sevmiyorum. Efendi gibi gittim geldim, yine yerimdeyim diyelim en iyisi biz şuna !

Bu sene sonuna doğru gitmeyi planladığım Amerika tatilimi bayram ve doğumgünüm sebebiyle temmuza çektim ve aniden karar verdiğim uzak yollara gidebildim. Biletim zaten 30 yaş hediyem, oradaki yaşantım ise önce ailemin sonra da Allah'ın bana lütfu olan güzel insanlarla birlikte planlandığı üzere herşey çok yolunda gitti. 2 günüm yollarda 9 günüm ise tatilde geçti gitti ve bitti :( Üzgün ifade kullanmamın nedeni ise bu sefer hiç dönmek istemedim Allah biliyor ya sizlerden saklayamam...
Hangi ruh halinde giderseniz gidin kesinlikle sakinleştiğiniz, alıştığınız ve herkese selam verirken gülümsemekten ağzınızın ayrıldığı bir yerde yaşamak nasıl bir his düşünün isterseniz... Beni böyle hissettiren yer Sandiego (California) lakin illaki sizin için de aynı kategoriye koyabileceğiniz yerler mevcuttur. Yaşayamayacağınızı ya da sadece hayallerde olduğunu bilseniz dahi vardır.. Şu andaki yerinizden, yurdunuzdan memnun olmadığınız için değil, kafanızda olmak istediğiniz yer olduğu için hep çok özeldir orası..

Kimisi doğduğu değil doyduğu yeri tercih eder, kimisi ailesinin-eşinin peşinden  giderek başka yerlerde yaşamak zorundadır, kimisi de sadece zorunluluk nedeniyle ordadır. Amma ve lakin aslında bedeni ordadır ve ruhu gezer tozar hep 'o' yere gider..
Ben uzun bir süre boyunca, hatta hala Sandiego'nun saatini düşünerek yaşıyorum saatlerimi. (Yazıya tıklayarak bloga ulaşın)
Şu anda orda şöyledir, böyledir hatta insanlar sakindir ne güzeldir gibi düşüncelere dalıyorum. Daha önceki seyahatlerimi ya da hislerimi yazdığım blog yazılarımı okuyanlar zaten bilirler ki ben birşeyin üzerinde fazla duruyorsam sadece ''seviyorum''dur arkadaş :)
Evet seviyorum sevmesine ancak uzaklık, köklerimin beni buraya bağlaması ve önceliklerim  malesef şu anda orada yaşamama nedenlerimin başını çekiyor. Biraz sıkılınca kaçtığım biryer olduğunu bilmek bile şuan için çok güzel, hatta her sene yıllık izinlerimde koşa koşa gittiğim ve oradaki öğrencilik sonrası buradaki iş arayışım arasındaki 1 aylık tatilim de bağlanma nedenlerim arasında gösterilebilir...
Neyse, lafı çok uzatmayacağım ve sevme nedenlerimi maddeler halinde örnekleriyle yazacağım. Siz neyi neden seviyorsunuz bilmiyorum ancak benim maddelerim aşağıda mevcuttur. Keyifli seyirler ve eğer birgün yolunuz oralara düşerse de şimdiden iyi tatiller diliyorum :)

* 'Az insan, az eşya, çok huzur' felsefesini tamamen yaşayabildiğim yer olma özelliğinden dolayı ilk maddede yerini alıyor. Toplam Sandiego nüfusu 2 milyon civarındadır ve bu da çoğu kez gündüz vakti sizin koştuğunuz yollarda, kaldırımlarda kimse olmaması anlamına geliyor. Gece zaten eğlence yerleri dışında heryer sakin.İsterseniz kalabalıklara karışacağınız Downtown'da bulunur, isterseniz şehir düzenlemesi muntazam olan sokaklarda eve kadar yürüme, sahile gidebilme ve taşıt kullanmadan bile yaşayabilme imkanı tanıyor size şehir...Siz yürüken trafik hayatta ilerlemez sizin kaldırıma çıkmanızı beklerler genelde...
*Bütçeniz doğrultusunda gördüğünüzü alabilirsiniz lakin valizinizde ağırlık olarak size geri döneceğini bildiğiniz eşyalarla doldurmuyorsunuz evinizi. Hele de birdaha gidebileceğinizi düşünüyorsanız benim gibi sadece yemek-içmek-gezerek dinlenmek üzerine kurulu bir tatil haftası geçirebilirsiniz uzaklarda. Tabiki ben bu aşamaya 6. kerede geldim..!
İlk zamanlarımda valiz valiz ayakkabı, herkese hediyelik eşya ve kendim için yazlık-kışlık giyim taşıdığımı çok iyi biliyorum :) Neyse artık orda olan burda da var diyerek kendimi sakinleştirilebiliyorum...
*İnsanların birbirine karşı olan saygılı, anlayışlı ve güleryüzlü hali eminim ki dünyanın hiçbir yerinde yoktur. İnsanlar yapmacık tavırlardan gayet uzak. Size, sadece içlerinden geldiği için yardımsever olduklarını anlamanız çok zaman almıyor. Zaten mizacımda sokaktaki insanlara selam vermeyi ve sohbet etmeyi seven bir insanken orada bulunduğum sürede herkese gülümsemekten ve selam vermekten ağzım kulaklarımda geziyorum :) Çenem ağrıyor resmen yahu..
*Gece hayatı gece 01:30 da bitiyor. Sonrasında kavga çıkaranı görmedim ne yalan söyleyeyim öğrenciliğim sırasında her gece dışarı çıkmış bir insan olarak birbirine bağıran ama yaklaşmayan insanların haricinde birşey görmedim. Polisi arasanız anında olay mahaline geliyor hatta birbirine dokunanlar hakkında hukuki süreç başlatılıyor. Sanırım Kaliforniya eyaletinde idam cezasının olması işlerini biraz daha kolaylaştırıyor :) Zaten öğrenciler ve turist kesim nüfusu çoğaltıyor ve mümkün olduğunca üst düzey bilinçle ülkeye girişleri sağlanıyor. Mesela okulun ilk günü hapşururken kolumuza kapanmamız gerekliliği, hastayken evden çıkmama ve okyanusa girerken boğulmama istekleri beni çok güldürmüştü. Sonra yaşarken ne mantıklı bir oryantasyon süreciydi diye düşünmeden edemedim. Çünkü sıcak-soğuk farklılığı ve sürekli okyanusa girme imkanınızdan dolayı yılın 12 ayı boyunca risk altındasınız.
*Trafikte altınızdaki son model spor arabanızla bile limitlerin üstüne çıkma ihtimaliniz pek görünmüyor. 5 şeritli yolda makasa gireni, yada uyanıklık yapıp şerit ihlal edeni görmedim. Her sokağın başındaki STOP yazılarında yol boş olmasına rağmen durmak zorundasınız, şerit değiştirirken aynalar yetmiyor dönüp bakmanız gerekiyor ve eğer bir başkası sizi arayıp polise şikayet ediyorsa tepenizde bir helikopter bile beliriveriyor. Şaka değil ben bizzat tanık oldum ve sırf bu kurallar yüzünden araba kullanma sayım 3'ü geçmedi :) Başımı derde sokamazdım hiç, bence iyi de yaptım :)
Trafik ışıklarından karşıdan karşıya geçmeyi de orada öğrendim, bir seferinde polis otomobilinden ceza bileti keseceğini seslendiğinde aklım başıma geldi ve bir daha hiç unutmadım :)
*Hava iklim olarak enteresan çünkü hiç kış olmuyor ve güneşi gördüğünüz an sörfe koşabiliyorsunuz. Sabah kalktığınızda hafif yağmurlu veya kapalı bir gökyüzü varsa sakın korkayın öğlende muhteşem güneş ve masmavi gökyüzü kendini gösteriyor. Yani deniz kenarlarında suya ayaklarınızı sokma sayınız parmak arası terliklerle dolaşma oranınız yılın her günü mevcut. İsterseniz bir hırka ve bir ayakkabıyla tüm seneyi tamamlarsınız. Ben sürekli terlik ve spor ayakkabı giyerek geçirdim ilk senemi ve buraya döndüğümde zorlandım o kapalı ayakkabılarla yaşarken... (Derde bak, hay Allah'ım ya :p )
*İstediğiniz gibi dans edin, isterseniz herkes peşinizden koşsun ama siz konuşmak istemediğinizi belli ettiğiniz an etrafınızdan çekiliyorlar. Yani ısrarcı-inatçı insan evlatlarına pek denk gelmedi. Bir keresinde sürekli etrafımda dolaşan bir adama ' ben senin yerinde olsam bana takılmazdım diyerek Türkçe bir biçimde tepkimi gösterince arkadaşımız usul usul sulardan çekildi. Ah şu çılgın Türkler, yine her yerdeler :)
*Toplu taşıma araçlarında her daim boş koltuk oluyor çünkü insanlar nedense ayakta durmayı yada birinin yanındaki boş koltukta duran çantasını kaldırmayı tercih etmiyor. Öyle rahatlar ki otobüse bile ellerindeki kahve bitmeden binmiyorlar. Biryere yetişme derdiniz olmadığı üzere de sinirlenemiyorsunuz adamlara. Herkes öylesine cool ki :) en çok bu duruma sinir olabilirsiniz belki de..
*Sürekli güneşli iklimi nedeniyle çok fazla Homeless(evsiz) bu bölgede yaşıyorlar. Yollarda-kaldırımlarda yaşayan bu insanların da çok temiz ve saygılıları var. En fazla sigara yada kahve almak için bozuk para istiyorlar. Yok derseniz olsun teşekkürler diyerek selamlıyorlar. Gerçi bizde bu kadar evsiz olmaz ama olsa bile vallahi sizi hayatta rahat bırakmazlar.
*Evlerin kapıları genelde kilitlenmiyor. Zaten benim kaldığım ev 3 katlı bir aile evi fakat odaları diğer ülke öğrencileri için kiralanmış durumda. Yani eve her saat insan sirkülasyonu mevcut. Oda kapılarımız bile herzaman açık ve gayet saygılı-sistemli bir ortamda yaşamınıza devam edebilirsiniz.

Maddeler böyle böyle uzar gider fakat anlayacağınız üzere sistemli ve sakin yaşamları beni mutlu eden, her sene gitmem için fazlasıyla özleme nedenlerim arasında gösterilebilir. Amerikalı ev sahibim 'Hostmom' ile aramızdaki bağ ise milletler üstü boyuta ulaştığı için orada yaşayan aile dostlarımızla bile çok az vakit geçirebiliyorum. Bana kızıyorlar farkındayım ama malesef zaman az, yapılacaklar çok ve o nedenle herkese vakit ayırmaya çalışırken kendime ayırdığım vakit sadece sabah yürüyüşlerim ve balkonda dinlediğim kısa müzik aralarımdan ibaret oluyor. Olsun, uzun yolculuk sırasında zaten kendimle bolca vaktim oluyor başbaşa geçirip düşünüp büyüdüğüm...
Yukarıdaki maddelerde aslında kişi-zaman-mekan üçlüsünde ortak aradığım ve sevdiğim özellikler olarak aklıma gelenlerdi. Keşke kendi caaanım ülkemde de aynı manzaralara denk gelebilsem ve huzur bulduğum yer sadece burası olabilseydi...

Malesef gezmek görmek için gittiğim yerlerde kalma isteği az da olsa bende de başladı sevgili takipçiler. İzmir, Antalya değil ama uzaklar fikri hiç te uzak gelmiyor artık bana. Doğduğum değil doyduğum yerde olmak için ağır basan nedenlerim olursa günün birinde, ben de mantıklı düşünüp geleceğimi seçerim belki diyor ve bu haftalık huzurlarınızdan ayrılıyorum. Yarın ola hayrola herkese güzel tatiller ola :)