6 Kasım 2013 Çarşamba

Ne demek yahu?

Bu sabah biraz erken geldim masama oturdum kahvaltımı yaparken gazetelere göz attım. Aklıma tabiki blog konusu gelmemişti bile henüz.

Neyse birkaç köşe yazısı, birkaç haber tweeti okuduktan sonra, sadece ortada konuşup saçmalayanların ama bazılarının birde bunları hayata geçirdiklerini gördüm. Kimisi cahil cesareti, kimi verdiği sözleri yerine getirebilme çabasından yapılan şeylerdi ama sanki benimde fikrimi söyleme anım  bugün gibi hissettirdi ! Kürsüye çıkmış gibi halka seslenesim geldi resmen:)

Mesela ben çok öncesinden, ne konuşurum ne söz veririm ne de hayal kurarım. Yerine getiremezsem verdiğim sözler yakama yapışır, konuştuğum şeyler muallakta kalır ve dile getirdikçe isteklerim etkisini yitirir diye korkarım herşeyden önce... Ama söylediğim, söz verdiğim olursa da ''Eyvahhh, eyvah birdaha yaklaşmayın yanıma :)
Neyse, biraz bu şekilde kendi üzerimden düşünüp sonrasında  'bu kadar da olmaz ki' başlıklı yazıları okudum. Devlet erkanı ve televizyonun ünlü isimleri, yazarlar, kendini nimetten sayanların demeçlerine göz attım. Allah'ım birde ne göreyim ? Kayıtlara geçen,gündemi sürekli meşgul eden saçma sapan sözler var ve resmen ortada dolaşıyor.

Malesef hergün bu listeye bir yenisi ekleniyor ve biz kızlı erkekli, geleceğimizden endişeli ama kendimize tam güvenli bir şekilde yaşamaya devam ediyoruz. Lafın kısası Allah herkese akıl fikir ve önce kendini sevebilme yetisi ihsan eylesin :)  Bu insanlar her kim olursa olsun hem Allah katında hem de şu yalan dünyada gülünç duruma düşmekten hiç mi çekinmiyor ???

 Benim siyasi görüşüm her ne olursa olsun,  hergün aynı şeyleri duymak görmek istemezsem ne olacak? Ayrıca bazı edilen enterasan vaadlerin  yerine getirildiği ve şuan büyük kitleleri olumlu-olumsuz etkilediği yadsınamaz bir gerçek. Kimileri gaza gelip daha fazlasını inatla  yapıyorken kimisini de  kendi kabuğuna çekiliyor muhtemelen.  Birde artık benimde ara sıra dahil olduğum, reaksiyon göstermeyen ve sakince bekleyen bir topluluk var.. Bunlara karşılık veren ve diğerleri olarak adlandırdığım farklı kesimlerin ettiği müthiş lafları, ünlü saydıklarımızın gaflarını, farkedilmek uğruna saçmalayanların yaptıklarını, yalakalıklarını yazamadım bile burdan taa Bağdat'a yol olur diye..!

Ama annem yapmayın etmeyin, bir avuç kendini bilmeze yaranmak için satmayın şu ruhlarınızı. Birde işin yaşlılık kısmı var. Etrafınızdaki kimse normal olarak hatırlamayacak sizi. Gülmekten okuyamıyoruz artık şu olan bitenleri :)))
Laf ola beri gele; gün boşverme günüdür, çünkü nasılsa devran dönecektir, kişiler değişecek, sözler uçacak belgeler kalacak, unutulmaz denilenler unutulacaktır ;)  yeterki S(B)ize, sağlığımıza bişey olmasın, Hoşçakalın...

5 Kasım 2013 Salı

İşler-Güçler

Bugün resimleri hızlıca çekilip blogumu yazma rutinimi sabah saatlerine sığdıramadım.

Tüm işlerim sanki bugün için birikmiş ve beni yerimden kaldırmamak için and içmişlerdi :) Birde mail kutusuna yapılması gereken en acilleri bir bir dökülünce  oh tadından yenmedi !
Aslında sakin ve sessizce çalışabildiğim günlerde ne kadar yoğunsam, zaman da okadar çabuk geçiyor ve ben bu duruma bayılıyorum. İşte bugün günlerden tam olarak oydu. 'To Do List' ertesi güne devretti. Yemek arası, telefon konuşmaları ve eş-dost yazışmaları hızlıca yapıldı, bitki çayları, mis kokulu meyveler ve en güzel tatlılar da masamdan geçince aklıma ne blog geldi nede başka birşey :)
Bir ara düşündüm de, insanın sabırsızlığı, mutsuzluğu tüm sinir ve sıkıntısı demekki kafasında başlayıp yine orada bitiyormuş. Ne zaman, ne mekan ne de kişiler , İnsan ne yaparsa sadece kendi kendine yapıyormuş...

 ”The Journal of Happiness Studies” dergisine göre mutluluğa götüren 9 altın kural şöyleymiş :

1-Dış görünüşünüzü başkalarınınkiyle karşılaştırmayın.Unutmayın, siz yağlıboya tablosu ve başkasının bedeni değilsiniz.
2-Hırslarınıza gem vurun...Hırslandıkça mutsuzluğunuz artar !
3-Geçinecek kadar para yeter.Çok para biraz mutluluk getirir ama fazlasını veremez.Zenginlik arttıkça saadet aynı oranda artmaz.
4-Dâhi olmadığınıza üzülmeyin.Araştırmalarda fazla zekanın da mutluluk getirmediği görülüyor.
5- Mutluluk biraz da genetik.Bazı insanlar genetik olarak mutlu olmaya daha yatkınlar.
6-Evliler bekarlara göre hayattan daha çok tatmin duygusu alıyorlar. (???)
7-Allah’a ve ahirete inanmak hayata bir amaç ve anlam kazandırır.Yalnızlık duygusunu yok eder.
8-Bencil değil cömert olun.
9-Zarafeti elden bırakmayın,kırıcı olmayın ve yardım duygunuzu arttırın.

Bu maddeler bizlere göre ne kadar anlamlıdır bilinmez ama genel olarak kabul edilebilir şeyler olduğu için uygulayın ve çevrenizede uygulatın. Değişime önce kendinizden başlayıp önce kendi mutluluğunuz için çabalayın.  Mutsuz etmek en kolayı olduğu için siz lütfen zoru  başarın...                                                 E ozaman  hoşçakalın ;)

4 Kasım 2013 Pazartesi

Buyruuun !



Yeni bir haftaya uyandık ve öncelikle çabucak geçmesini dileyerek başlıyorum :)

Öncelikle diyorum çünkü, genel olarak sabırsız ruh haline sahip olmak iş günlerinde bile  geceden gündüze değil de, çok acil olarak değil de çabuk çabuk geçmesini beklemek demektir :) Öğrenciyken, öğretmenken, yurtdışındayken, evdeyken ve sokaktayken hiç farketmedi, hep çabuk çabuk geçsin istedim içinde bulunduğum zaman... Herkes gibi zamanı durdurmak istediğim vakitler de oluyor tabiki, ama eminim çok uç noktaları istiyorumdur ozaman da...

Haftasonu sürekli sohbet ettiğim belli oluyordur şu başlangıçtan, Evet ! Çünkü 2 gün boyunca misafir ağırladım :) Gece ayrı gündüz ayrı eş-dost ve aile gruplarıyla yaptığım sohbetlerden misafirperverliğime bile sıra gelmedi :)

Gece yarısına kadar anlattığım konuları, sunduğum sofraları söylemiyorum bile çünkü misafir tipine ve geliş saatlerine göre ne bulduysam çıkardım ortaya...Bütün içecek tiplerini sıraladım, tatlı-tuzlu-meyve derken mutfak işinden çok anlıyormuşum gibi birde beylerin yaptıkları yemeklere laf ettim :) Tatlı dille anlatılan herşeyi dinledim kendime pay biçtim, uslu bir ev sahibi olmaya çalıştım çabaladım. Memnun kaldılar ise ne ala =)

Amma velakin , her ne yaparsanız yapın dikkat edilen tek şeyin misafiri ağırlama şekli olduğunu çok iyi bilirim. Çünkü biryere davet edilince, bende birtek bu hususa dikkat edenlerdenim.
Beni bilen bilir, içimden geçen herşey dilimdedir düşündüğümü  hemen söyler, karşımdakinden de çekinmemesini yada içinde tutmamasını isterim. Gel gelelim, bu rahatlık acıktığım zaman ortadan kalkar ve 2-3 kere ısrar edilmeden yemek  masasına oturamam. Evime gelen insanlarda da aynı sıkntı mevcutsa diye ısrar üstüne ısrar ederim.
'Ye, ye, yesene, biraz daha alsanıza Allah aşkına' şeklinde uzatırım da uzatırım...
Bu konuda en çarpıcı geri dönüşleri ise başta babam sonrasında erkek arkadaşım ve diet yapan kız arkadaşlarımdan fazlasıyla alır ve silkelenip kendime gelirim :)

Hissedilir bir farkla, misafir ağırlamak kesinlikle Türk kültüründe apayrı bir kurallar zinciri, zira İslam kültüründe de sürekli üstünde durulan bir konudur ki her evde farklı gibi sunulmasına rağmen büyük resme bakıldığında aynı noktada buluştuğumuz bir olgudur...
Bugün bu konuyu birde güleryüzlü misafir ilişkileri sorumlumuz Suzan ile paylaştım, kendisi Hollanda doğumlu fakat gerek iş gerekse özel hayatında misafir kültürünü iyi biliyor, en azından sıkılıp tepesi atana kadar herşey yolunda :) Kendisinden işin inceliklerini almadım tabiki de ama öğrendiğim tek şey yer-zaman-mekan ne kadar değişik olursa olsun insan aynı olunca ortaya çıkan  ağırlama şekli mutlaka ve mutlaka aynı oluyor. Bir diğer madde ise kişi kendi istemediği davranışları başkasına uygulamıyor. (Israr konusunu sadece yemek masasında seviyorum)

Günümüz kadınlarına bakarsak, çalışma hayatı ve tatil günleri gezip dolaşıp kafa dağıtma nedenlerinden dolayı da artık kimsenin kalabalık sofralarda misafir ağırlamak yada ev gezmelerinde dolaşmak işine gelmiyor. Dolayısıyla insanlar evlerinde sadece çekirdek aileleriyle ilgilenmek ve yalnız olma istekleriyle bulunuyorlar. Birde benim gibi İstanbul trafiğinde saatlerce bulunmak yerine evden çıkmam diyen bir nesil var ki apayrı bir gün ve konuda incelenecek cinsten :)

Bugünü yine mutfakta kapatıyor ve sevdiklerinizle güzel sofralarda buluşmanız dileğiyle hoşkalın diyorum...