3 Şubat 2015 Salı

Alışkanlıklarım Var Benim..

Normal bir yetişkinin 1 aylık yaşantısına sığdırdığı olayları ben takriben 1 haftama sığdırabiliyorumdur. Bu durum tabiki yaşantımı tümüyle etkiliyor denebilir.
Mesela son bir haftada yaşadıklarımı sıralasam roman olur film olur hatta traji komik olaylar silsilesinde başrolü ben oynarım :) Güldürürken düşündüren bütün herşey gelir beni bulur...

Neyseki bu duruma alıştım her nekadar yorulduğumu hissetsemde bomboş geçen bir güne bile katlanamıyorum ben. Dinlenmek ayrı bir süreç ancak hiçbir aktivite olmadan yaşlanmak istemezdim herhalde. yaşlanıyorum ama hareket ve bereket içinde diyebiliyorum çok şükür.
Bu durumunun benim için güzel olmasının yanı sıra kötü olan bir yanı ise alışkanlık yapıyor olmasıdır sanırım.
Diyelimki sürekli organizasyonlara katıldığım bir dönemden geçiyorsam yoruluyorum ama önemsemiyorum. Çünkü evde oturmak yada rutin düzene girmek ruhumu daraltıyor. Yada çok sık aralıklarla yurtdışına çıktığım zamanlarımda gördüklerim, aldıklarım ve çektiğim resimleri daha sindirmeden yeni bir yer görme isteği içine giriyorum. Bu durum doyumsuzluk değil de tam olarak alıştığım düzende ilerlemek olarak yaşam şeklimde yer alıyor diyebiliriz. Mesela beraber vakit geçirmekten keyif aldığım eşim-dostum yada iş arkadaşımla uzun süre görüşemezsem bende duygusal boşluk yaratabiliyor. Çünkü alışmak sevmekten daha zor geliyor ve alışınca da hayatımdan çıkarmak yada görememe durumu beni huysuz bir insan haline getirebiliyor :) Eğer bir bilimadamı bu satırları okuyorsa lütfen bu durumu açıklığa kavuştursun. Neden alışkanlıklarıma bu denli bağlıyım ben ve hayatıma yeni kişiler-olaylar ve yerler girse bile o alışkanlıklardan vazgeçmiyorum? merak ediyorum...

Şimdiye kadar yazdığım herşey bir genelleme yazısıydı denilebilir lakin kişiler için bu durumun farklı psikolojik boyutları da vardır eminimki. Mesela, ben beraber büyüdüğüm yani kız kardeşim dediğim insanı kaybettikten sonra, ya birdaha göremezsem, konuşamaz ve keyifli dakikaları paylaşamazsam hissiyle hayatımdan çıkardığım herkesle yani küs olduğum insanlarla tekrar görüşmeye başladım ve hayatıma kabul ettim uzun bir süre. Zaman içerisinde tekrar çıkardım (zaten adam olan aynı hataları tekrarlamaz düşüncesiyle)  ama bu durum vedalaşamama ve küs kalamama hissiyatları doğurdu bende. Neyseki şuan daha normal bir süreçteyim çünkü bazı insanların hayatınızdan çıkması sizin, çevrenizin ve kişilik gelişiminizin hayrına bir durum oluyor. Kimisi dibe çökerken sizide götürüyor, bu tipleri kendime uzak Allah'a yakın havale ediyorum, çok canım istiyorsa da cezasını kendim veriyorum :))

Neyse altın günlerinde sürekli konuşan kadın imajından çıkıp söylemek istediğim ve araştırmaya değer gördüğüm alışkanlıklarıma geçiyorum.. Hergün görmeye alıştığım, az konuşup çok anlaşıldığım ve insanların içini gören bazı kişiler ortalıktan kaybolunca bana bir ağlama zırlama ve sürekli özleme halleri geliyor ki bu duruma denk gelen insan sayısı 10'u geçmez.. Çünkü aynı anda hem sevdiğim, hem saydığım, hemde uzaklaşıp az görüştüğüm insan olmaz benim.. Görüşmek istemediğim için yada sırf içimdeki canavarı uyandırmasın diye yaklaşmadığım insanlar vardır sadece. Bide kendinden zorla nefret ettirmeye çalışan ''sinsi-fesat-nankör'' üçlemeleri varki lütfen benim gibi düşünen herkes uzak dursun böyle arkadaştan-eşten-sevgiliden bu devirde. Hayat kısa diye bukadar açıkta yaşıyoruz madem herşeyi, bu denli keyif alıyoruz bu denli sevdiklerimizle bir bütün halinde paylaşıyoruz her dakika herşeyi, birilerinin müdahil olup bu huzur mutluluk ortamını bozmasına nasıl müsade edebilirm ki söyleyin şimdi a dostlar !
Haftasonu çok sevdiğim ve saydığım birkaç insanı uzaklara gönderdim o nedenle etrafımda beni mutlu eden insanlar azaldıkça mutsuz edenlerle uğraşma safhasına geçiyorum. Pazartesileri yoğunum ve haftaya giremiyorum blog yazıp yayınlayana kadar farklı bir konuya geçiyorum vs... şuan çıkmam gerektiği için ise kısa kesiyorum. Aslında anlatmak istediğimi anlayanlar anladı. Herkese başarılar diliyorum :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder