9 Eylül 2015 Çarşamba

Şehit !

Oturup şimdi buraya ne yazabilirim ki?

Gezdim, tozdum, klimalı ortamlarda, deniz kenarlarında, soğuk kadehlerde hasta oldum, şimdi de canım birşey yapmak istemiyor mu demeliyim ? Yoksa en son Soma faciasında, televizyon izlemesem de, haber okumasam da, gözümü her kırpışımda akan gözyaşlarımın sonunda ağlama krizine döndüğü zamanın, şuan oluk oluk akan şehit kanlarıyla karıştığı günlerde tekrarlanmasından mı bahsetmeliyim ?
Gününü gün eden, en büyük derdimizin trafikteki bencillerin, restoranda geç gelen suyun, işyerinde egolarıyla uğraştığın insanların yarattığı sıkıntılar iken, 50 gündür 191 ailenin evine ateş düştüğü, hayatlarının karardığı, artık hiçbirşey gidenin yerini tutmayacak gerçeğiyle, derdini, herkes -anlıyorum dese bile- anlamayacak olmanın üzüntüsüyle mi karşılaştırayım ???
Oturduğum yerden klavye başından kime ne anlatayım?
Karşıt görüşlerdeki insanların,sırf masumlara üzülüyoruz diye, sırf kendi görüşlerini benimsetmek adına, ordan/ burdan/ heryerden gönderdiği tacizkar mesajlarına mı güleyim yoksa aradaki samimiyetin ne kadar çabuk yok edildiğine, insanoğlunun ne kolay kışkırtılabileceği gerçeğine mi kahrolayım ?

Bu dünyaya çocuk getirmek istemiyorum deyince, konuyu farklı yerlere çeken insanları mı kırayım, yoksa evladını, bile bile ölüme yollayan annenin yerine kendi anamı mı yoksa kendi mi koyayım?

Bugün deseler ki kadınları da çağırıyoruz orduya, (tabi hala bir ordu kaldıysa) hiç düşünmem çarpar kapıyı çıkarım ben. Arkamdan kimin kahrolduğu önemli değil şu an. Çünkü elim kolum bağlı durmaktansa, şanımla ve şerefimle başta kendim, sonra canı acıyanlar için bişeyler yaparım. Ama o birilerine (elin maşası, bizi birbirimize düşürmek, ülkeyi satıp parçalayıp bölmek için göz göre iç savaşı körükleyenlere) bişeyler anlatmak için değil, herşeyden bir haber, gözünden sakındığı oğlunu askere gönderip 'Vatan sağolsun' diyerek ağlayan anaların yüreğine bir damla su serpebilmek adına çıktığım yolu onlara, kendi aileme anlatırım...

Neyse, biri yazmış yine tam olarak durumumuz özetleyen birşey, okurken acıdım kendi halimize, Ölen öldü, giden gitti lakin geride kalanlar bizi hep şu mısralardaki gibi hatırlayacaklar. Yazıklar olsun bize, hiçbirşeye dur demeyen, birşey yokmuş gibi davranan canım ülkeme..

Şehidim,
Sen o zırhlı olup da zırhı seni koruyamayan aracın tekerlekleri mayına bastığı anda biz evde çay içiyorduk.
Bir ses duyuldu sanki evet ama rüzgardan kapı çarptı sandık.

O an sen şehit olmuşsun ya hiç anlamadık.

Şehidim,
Sen o akşam 16 Şehit silah arkadaşınla mayına doğru hızla giderken biz Manisa'da yerli üzüm mü daha tatlı diğerleri mi onu yeyip tartışıyorduk. Az bir acı hissettik o an ama üzümün çekirdeği sandık.
Şehidim,
Sen şehit olurken biz Adana'da rakıya az daha buz istiyorduk. Bilirsin bu meret başka türlü içilmez. Bir an sızladı evet dişimiz ama kusura bakma buzlu rakı dokundu sandık.
Şehidim,
Sen Dağlıca'da geceden karanlık o zırhlıda dua mırıldanan dudaklarınla ilerlerken biz İstanbul'da gece kulübü'nün kapısında bodyguardlarla boğuşuyorduk. Bizim de zor bir anımızdı. O telaştan patlayan mayının sesini duyamadık.
Şehit Komutanım,
Sen 16 evladınla zehir zıkkım kokan o araçlardayken biz de Kordon'da trafikte sıkışmış kalmış çile çekiyorduk. Korna sesleri, barlardan savrulan çığlıklar derken inan patlamayı fark edemedik bile, kusura bakma artık.
Şehidim, Şehitlerim... Bizim huzurumuzu, rahatımızı bir türlü sağlayamadınız gitti. Aşk olsun size..


Türkiye Motosiklet Federasyonu (TMF) Başkanı Bekir Yunus Uçar'ın kaleminden

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder