24 Kasım 2014 Pazartesi

Öğretmenim, canım benim

Çocukluğundan beri öğretmen olmak isteyen ve kısa süre de olsa bunu gerçekleştiren biri olarak yazıyorum bugünkü blogumu..
Küçükken evcilik oyunlarında sürekli öğretmen olurdum çünkü teyzem rol modelimdi. Okul müsamerelerinde en uzun ezber metinlerinden sorumlu öğretmen ben olur, ilkokul birinci sınıfta okuma bayramının 3 sayfalık açılış ve üniversiteyi bitirirken kep törenimde (Spor Yöneticiliği) bölüm kapanış konuşmasını yapan cingöz kız olarak ise tarihe geçtiğim doğrudur :)

Özel okullarda birkaç yıl yüzme öğretmeni olarak çalışmak, spor&sosyal tesislerinde antrenör olmak ise eğitimcilik alanında paha biçilemez tecrübeler edinmeme ve kutsal meslek tanımını öğrenmeme neden  olmuştur. Velilerimden gelen teşekkür mektuplarımı hala saklar ve o günlerimi eşsiz anılar olarak hatırlar dururum. Dünya üzerinde her önemli meslekten ayrı tutulacak birşey varsa o'da kesinlikle ''öğretmenlik''tir derim ben.. Karşılık beklemeden emek vermek ancak ebeveyn ve öğretmenlikte olabilir birtek. Aldığınız maaş, yetiştirdiğiniz insanların başarılarının yerini asla ve asla tutmayacak cinstendir çünkü.
Hele de ülkemizde atanmayı bekleyen binlerce öğretmen ve diğer ülkelere göre çok küçük maaş artışlarıyla çalışan insanları gördükçe daha bir kutsallaşıyor bu meslek gözümde !!
Sadece birgün kutlamak hatırlamak ve değer biçmek ne annelere ne babalara ne de öğretmenlere yakışacak bir durum olamaz elbette ancak diğer ülkelerde de kutlanan bu günün tarihine bakacak olursak;
24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti devletininin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün "Millet Mektepleri'nin Başöğretmenliği"ni kabul ettiği gündür. Bakanlar Kurulu, Mustafa Kemal Atatürk'e "Millet Mektepleri Başöğretmenliği" ünvanını 11 Kasım 1928'de yaptığı toplantıda vermiş ve bu ünvan, 24 Kasım'da Millet Mektepleri Talimatnamesi'nin yayınlanması ile resmileşmişti. Türkiye'de her yıl 24 Kasım, Öğretmenler Günü olarak kutlanır.
Diğer ülkelerde biraz daha erken başlamış ve Dünya'da 5 ekimde kutlanıyor olsa da bizde 1981 yılında başlamış bir uygulamadır. Nedeni ise apayrı bir gün konusudur, şimdilik bukadarı biline..


Mesleki yeterliliği, demokratik bilinci ve bireysel gelişimi olmayan insanları ise ne eğitimci nede öğretmen sınıfına koymuyorum. Her sepette olan çürük yumurta gibi benim de karşıma 1 tane çıkmış ve eğitim-öğretimimde aklınca burnumu sürtmeye çalışmıştı. Tarihin tozlu raflarına kaldırıyorum öylelerini, kendi çocuklarını da öyle ellere teslim etsinler diyorum sadece !!!Bu vesile ile çevremdeki öğretmenlerin ve bir zamanlar benim gibi eğitimcilik yapmış arkadaşlarımın da öğretmenler gününü kutluyor ve aydınlık bir ülkenin bireylerini yetiştirmeleri için kolaylıklar diliyorum. Atatürk'ün izinden giden insanların başarıları daim olsun ve akıllarda yalnızca sevgisiyle, saygıdeğer tavırlarıyla ve sonsuz emekleriyle kalan öğretmenlerimize en güzel günleri yaşamak nasip olsun inşallah diyorum...

Atatürk nerede bir okul görse girer öğretmen ve öğrencilerle sohbet ederdi.
Bir gün Atatürk’ün yolu bir köy okuluna düşer. Tek sınıflı okulda genç bir öğretmen ders vermektedir. Atatürk sınıfa girer.
Öğretmen kürsüsünü terk ederek Atatürk’ün oturmasını ister.
Atatürk: “Hayır, yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz” der. “Eğer izin verirseniz, biz de sizden faydalanmak isteriz. Sınıfta ders sırasında, Cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder