26 Ocak 2016 Salı

Sarı-Laci-Beyaz

İnanılmaz soğuk, dinlendirici ama bir okadar da çabukgeçen bir haftasonundan sonra direk salı gününe açmış gibiyim gözlerimi...
Tabiki pazartesi rutinimi gayet yoğun bir şekilde tamamladım ve aslında herzamankinden farklı ve güzel sayılabilecek bir başlangıç yaptım bu haftaya. Amma ve lakin yollarda da sürekli kapalı tuttuğum gözlerim sabah açılmak bilmiyor. İçim uyuyor, uyanmıyor resmen arkadaş :)) Evime epey uzak bir mesafede çalıştığım üzere ömrüm yollarda geçiyor. Bu nedenledir ki son birkaç haftadır haftasonlarımda yollara dökülmüyor ve pek uzaklara gitmiyorum. Yoruluyorum bende artık anlayacağınız a dostlar.. Gezmemi-tozmamı çok kıskananalar sevinmesin ama bukadar dinlenmenin acısını fena çıkartırım ben. Herzaman da derim, benim sessiz-sakin hallerim pek hayra alemet değildir :))

Neyse soğuktur, yaştır, yeni iştir derken ağırdan alıyorum birçok şeyi. 1 gün aktivitelere katılıyorsam diğer gün dinleniyorum şeklinde geçiyor hayatım, normal olarak...
Bu haftasonu da cumadan arkadaşlarla dışarıda başlayan organizasyonlar, erkenden uykum geliyor, soğukta mızmızlanıyorum diye benim evimde devam etti. Şarapla başlayan gece çayla ve sütle bitti. Kış mevsimi böyle oluyor diyerek geçiştirdim.
Cumartesi günü ev işlerimi bitirip tam dışarı çıkacakken kar yağışı şiddetini arttırdı ve heryeri bembeyaz yaptı. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim ama battaniyenin altında bitki çayları, kurabiyeler ve en yeni filmler eşliğinde sıcacık bir  gündüz geçirmiş oldum. Dışarı çıkıp trafikte kalacağıma evin keyfini çıkardım diyerek geçiştirdim.
Lakin artık günlerden pazardı ve ''kusura bakmayın sevgililerim Fenerin maçı vardı :)  Erken bir maç saati ve oturduğum yerde günlük güneşlik bir hava olmasına istinaden kendimi sokaklara atıverdim. Herzamanki gibi biraz erkenden, stad yakınlarındaki arkadaşlarımın bulunduğu mekana gittim. Gittim ama hesaba katmadığım birşey vardı. Yerler birgün öncesinden kalma karlarla kaplı ve hava maça gitmek için fazla dondurcu soğuktu. Ayağımda ayakkabılar, herzamanki gibi bileklerim açıkta bırakan kot pantalonla donuyordum. Neyse ki fazla inat etmeden ve  taraftar olmak böyle birşey diyerek eldiven-atkı-kalın çorap alışverişini yapıp güne devam etmek en akıllıca hareketim oldu. Hem herşeyim sarı-laci olmuştu keyfime keyif ruhuma ahenk katmıştı..Artık kim tutabilirdi ki beni, isterse 30 cm karla kaplı olsa yollarda kalmaya razı bir ruh haline çoktan geçmiştim bile :)))
 Bakınız tekrar ediyorum ki; hayır holigan değilim, geçen yazımda belirttiğim üzere takımım dahil hiçbirşeye fanatizm derecesinde bağlılık hissetmeyeceğim lakin sizinle aynı duyguları hisseden insanlarla bir bütün oluşturma hissiyatına kapıldığınız anda herşey değişiveriyor ey takipçi..! Sevgilisine/eşine maç izliyor diye kızan kadınları hiç anlayamıyorum çünkü onlarda bizleri anlayamıyorlar şu renklerimiz hususunda. Fikstür takip edin demiyorum. Okadar kasmayın, aman dedikodunuzdan/gıybetinizden geri kalmayın ama sırf politik olma adına bile biraz ilgilenip araştırıp anlıyormuş gibi yapın bari şu spor aktivitelerini. Futbolu sevmiyorsanız bile basketbol, yüzme, kürek müsabakalarını izleyin bari ! Sinsiliğinizi belki böyle böyle yenersiniz de hayırlı bir iş yapmış olursunuz o garip kocalarınız için ;)) Yazık yahu, acıyın şu adamlara da biraz...
Haftaiçi topuklu-döpiyesli kurumsal hayatıma geri döndüm ve yoğunluğuma göre hergün yazamasam bile en çok içimi dökmeyi özler olduğum bloguma ara sıra bakıyorum. Sizi hiç bırakmayacağım bu blog sayesinde, sosyal medyada 1 gün sesimi kesince arayan ya da mesaj atan arkadaşlarım gibi belki günün birinde yazmayı tamamen bırakınca birşey olduğunu tahmin edersiniz sizler de :)))

Herşey karşımızdaki aksiyonla başlar ve kafada biter. ''Ben bitti demeden bitmez'' dedikleri de işte tam olarak bu oluyor sevgili halkım.. Korkmayın duyduğumu gördüğümü analizlerimi paylaşmaya devam edeceğim, Çünkü bizi dinlemek değil, okumak kurtaracak biliyorum;)
Güzel günler diliyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder