18 Kasım 2014 Salı

Marat-on

Hayat bir marathon, kendi kendime yarıştığım hatta koşsam da yürüsemde yaşamak zorunda kaldığım... falan filan diye başlamayacağım yazıma da haftaya da merak etmeyin eeey felsefe sevmeyen insanoğlu  :))))

İşin felsefesi anlayana ama ben direk maratona katıldım ve neler kaldı aklımda onları paylaşacağım..

Her sene bir heyecanla kayıt olduğum kıtalar arası koşu maratonuna, kah katıldım koştum-yürüdüm, kah resim çektim güldüm oynadım geçen sene uyandım alarmı kapatıp niyeyse tekrar uyudum gibi klasik olaylarla her sene bir şekilde atlattım bu güzel organizasyonu. Bu yıl 36.sı düzenlenmiş mesela.. Biz İstanbul'da yaşayanlar pek farkına varamasak da Asya'dan Avrupa'ya yürüyerek geçmek bazı milletlerin yada kişilerin hayal bile edemeyeceği birşey. Gel gelelim ki biz, ülkemizdeki organizasyonları az bulduğumuzu homurdanırken güzel olanları da kaçırmaya meraklı bir milletiz!
Neyseki ben bu seneyi şirketten de katılan diğer arkadaşlarımla beraber en güzel şekilde tamamladım. Fazla durmamak ve çok koşup arkadaşlarımdan uzaklaşmamak üzere 10 km'yi bitirdim. Öncesinde ve sonrasında kapatılan yollar yüzünden de o mesafe 16 kilometrelere kadar çıktı. ancak 15-42 km koşan insanları gördükçe müthiş gaza geldim. Ama İstanbulun tadını gün boyunca (arabayla geçerken yada trafikte kalırken detayları kaçırdığımız için) adım adım çıkardım.
Arkadaşlarım ve çevremdeki diğer insanlarda gözlemlediğim mutluluk ise kuvvetle muhtemel, Boğaziçinden oynaya zıplaya karşı kıtaya geçmek, Barbaros Bulvarı'ndan aşağıya koşarken alkışlayanları selamlamak, Beşiktaş'taki Atatürk ve Türk Bayraklarıyla beraber fotoğraf çekilmek, Eminönü-Karaköy köprüsünde balık tutan abilere rastgele demek ve en önemlisi diğer ülkelerden gelen insanların hayran olduğu bu şehirde yaşamak paha biçilmez olduğu içindi...
Kültürümüzü anlayıp, koprumak ve temizlik olarak ne kadar sahip çıkabiliyoruz bu güzelliklere, malumunuz o konulara girmeyeceğim bile ! Ancak ben bu şehirde doğup büyüdüğüm için birkez daha şanslı hissettim kendimi. Çünkü ben İstanbulda yaşamanın hakkını her köşesini mümkün olduğunca gezerek veriyor ve şehrimi koruyorum. Maddi-manevi desteklemem gereken konuları biliyorum. Spor organizasyonlarında aktif yada pasif olarak katılımcı olmaya özen gösteriyorum. Yurtdışında tanık olduğum büyük organizasyonlar kadar heyecanlanıyorum kendi ülkemde ve şehrimde de gururla... Fazla kalabalık bir şehirde yaşadığımızı göz önünde bulundurursak da benim gibi düşünen insanların azlığı dikkat çekiyor.
Neyse ki ben bu konuları sadece maratonda değil arabayla gezerken de, evde otururken de düşünüp gelecek nesillere bırakabileceğim temiz ve modern bir şehir hayal edebiliyorum.
Umarım ki günden güne abartı şekilde artan şu göçler nedeniyle bu durum bir hayal olarak kalmaz ve ben/benim gibi düşünen herkes her sene daha güzel bir şehirde maratonlara katılabiliriz.
Yarın görüşmek üzere diyor ve koşuyorum ben :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder