1 Ağustos 2013 Perşembe

Bu sabah yağmur var...

Hem İstanbul'da hem benim dalgın gözlerimde...

Hava çok ısınmaya başladığı için biraz serinlemek iyi gelecektir millete. Malum hem bu sıcaklar hem ramazan, sağlıklı düşündürmüyor insanları!

Enerji fazlası olanlara da sakinleşmek, içlerindeki zehiri akıtmaları, uzun süre sevdikleri, unutmaya çalıştıkları yada unutamadıkları anıları teker teker ortaya çıkarmalarını ve içleri çıkana kadar ağlamalarını tavsiye ediyorum. Evet ediyorum ! Çünkü  az ağlayan bir insan olarak söylüyorum ki bazen yolumuza böyle devam etmemiz gerekiyor. Olayların üstünü kapayıp, hiçbirşey yokmuş gibi davranarak madem biryere varamıyoruz, işte ozaman üstüne üstüne gitmeliyiz derim ben. Tabi kendimizi, olayları ve kişileri de bunaltmadan,yıpratmadan yapmalıyız ki sonrasında içinden hiç çıkılmaz ve  kanserli ilişkilere meydan vermesin bu inadımız :)

Şimdi bu konuşmaları neden yaptığımı merak edenlere; dün gece senelerdir yazdığım günlüğümü bulduğumu ve içine eklediğim detayların tekrar üzerinden geçtiğimi belirteyim. Sabah sabah bu kadar arabesk ruh hali gökten zembille inmedi elbette :)

Eski aşklar, kaybedilen insanlar, güzel dostluklar ve tüm heyecanlar içimden geldiği gibi duruyordu orda çünkü ! Detaya inmek sarstı biraz itiraf etmeliyim ki ! Değdi mi diye soruyorum şimdi kendime.

 Okadar üzülmek okadar ayrıntılı yaşamak ne kadar çok yıpratır insanı bir düşünsenize.. Sadece aşk acısı olarak yorumlamadan önce kendi hayatlarımızdaki örnekleri bir düşünelim... Mesela beraber büyüdüğüm ve trafik kazasında kaybettiğim dostumun el yazısı, en uzun süreli ilişkimin fotoğrafları- mektupları -anılarımızdaki güzel yanları, yeğenimin doğduğu günden bu yana büyümesini detaylarıyla yazmak ve seneler sonra okumak, inanın dünyanın en keyifli ve en etkili geri dönüş ilacı.(tabi geriye dönüp bakmak isteyenler)

Geri dönüp adım atmadan upuzun sıçrayışlar, herşeyden önemlisi de  köklü değişiklikler yapamıyorum demek ki ben...
Bu aralar biraz fazla geriye gitmiş, kendimle biraz fazla başbaşa kalmış olmalıyım ki düşüncelerim hep aynı doğrultuda ilerliyor. Hep aynı soru ''Geçmişi, geçmişte bırakmadığım sürece geleceğimi görmemin imkanı var mı ???
İşte bu sorular herkes için geçerli, örnekler ile çoğaltılabilir hatta durup dururken adamı dertten derde salabilir :)

Bugün dalgınım, biraz öksürük tıksırık haricinde hastalığım yok sadece keyfim yok, kapalı havalara harcanacak enerjim yok... Oturup yazıyorum ki ileride  bunları da okuyup keyfini çıkartabileyim...

Şuan gezi olaylarını anlatsam yakın geçmişin en çarpıcı tarihi olabilir. Ozamanlar da savaş çıkıyor diye yazmışım mesela. Depremler, düğünler, kaçışlar kavuşmalar hatırlanmalı bence. Üstünde ne kadar kalırsınız, bunlara ne kadar vakit harcarsınız bilmem ama ben kendimi böyle besliyorum. Unutarak değil sindirerek yaşıyorum. Ne yapsam olmayan belki de olmayacak şeyler var hayatta ama biliyorum ki onların üstüne gtmezsem ileride içime dert olacak, vicdan yaptığım için hızımı kesecek, kendi kendimle inatlaşmamı sağlayacak.

Bugünün tavsiyesi şarkı yerine şu sözüm olsun..
3 kere düşünmek yerine içinizden geldiği gibi yaşayın. imkanlar dahilinde gezip tozun yeyip için. yanınızda en sevdikleriniz olsun olmayanlar için de beklemeyin. Kimsenin sizi beklediği yok çünkü.

Nasılsa ileride bütün hatalar yada güzellikler kendini tekrarlıyor... Çünkü hiçbirşey siz bitti demeden gerçekten bitmiyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder