5 Ağustos 2014 Salı

İyiki Doğduk !


Temmuz ayı itibariyle, her hafta yazarak düzenli bir alışkanlık edindiğim blogum 1 yaşını tamamladı !

Malumunuz bu blog az resim çok iş ve içimi dökme olarak başladığım ve çizgimden çıkmadığım bir mecra olarak huzurlarınızda. 2-3 iş arkadaşımın ısrarları ile oluşturulduğu ise bir gerçek..!
Çünkü bana kalsa yazmayı değil, sosyal medyadan resim paylaşmayı yada yakın çevrem ile direk konuşarak paylaşmayı tercih ederdim. Yazarken daha kısa öz veya samimi olduğumu farkedince ise bırakamadım bu blogu. Resmen çocuğum gibi oldu derler ya hani, işte öyle birşey :))))
Moda ve seyahat konularını yazmamı isteseler de ben günlük ruh halimi yansıttım.Takipçilerim birken 5, beşken 10 oldu. Kimselere de bildirmek gibi bir derdim olmadı çünkü merak edenim çok bunu biliyorum ve ben kimlerin beni takip ettiğini hiç merak etmiyorum..
Çünkü bilirsem taraflı yazarım, bilinçli bir şekilde yazarsam  ise samimi bir anı paylaşımı olmaktan çıkardı, ve çok özel anlarımı paylaşırsam ileride pişman olabilirdim diye sadece günlük/güncel olayları paylaşarak ve araştırma yapıp belgelere dayandırarak bugünlere kadar geldim. Hoş, düzenli takipçilerim yaşantımın dışarıdan gördükleri gibi olmadığını da çok net biliyorlar çünkü tamamen içimden geçenleri 5 dakikada yazıyorum, yalan yada fazladan uydurmaya vaktim yok :))
Gönderme yada reklam yapma yolunu da hiç seçmedim çünkü üzerine alınıp farklı bir boyutta okuyan takipçilere de ihtiyacım yok !
 Daha ne kadar yazarım, sıkılır mıyım pes mi ederim bilinmez lakin eğer söylemek istemediğiniz yada aksine, toplu halde bilgisini vermek istediğiniz konular için sizlerinde mutklaka yazmasını tavsiye ederim. İllaki oturup blog açın, mesaj atın yada tabletlerde programlara kayıtlar oluşturun demek değil kastım, kağıtlara yazın...
Lise zamanında mektup yazar elden verirdik biz birbirimize. 1960'lardan bahsetmiyorum ama şimdiki yeni nesil kadar da yüzeysel değildik hani !!
Sevgililer arası veya sınıf arkadaşlarımdan gelenler hala saklı durur günlüğümün içinde. Okur okur ağlarım hatta ne kadar içten yazılmış, ne güzel ilişkiler yaşamışız diye. Ben o zamanlarda da içimi konuşarak dökerdim demekki benim yazdığım birşey yok ortada :)))
Ama şimdi birisine anlatıyor gibi yazmanın ne kadar önemli ve yeterli olduğunu öğrendim. Yazmak ne demekmiş birde makalelerden buldum. Sözün özü; Söz uçar yazı kalır dostlar beni de hatırlasın ;)

 
-Yazma; işinizin, öğrenmenizin, anlığınızın yargılanacağı birincil temeldir.
-Yazma sizi bir kişi olarak anlatır.
-Yazma olgular, çıkarsamalar ve görüşler arasından kolaylıkla devinmenize yardım eder- aklınız karışmadan, okuyucunuzun da aklını karıştırmadan.
-Yazma sizi sorulmaya değer sorular ortaya koyma yeteneğinizi destekler.
-Yazma karmaşık bir durumu kendinize ve okuyucunuza açıklayabilmenizi sağlar.
-Yazma başkalarının size geri dönüş yapmalarına yardım eder.
-Yazma siz başkalarına geri dönüş yaparken düşüncenizi inceltmenize yardım eder.
-Yazma okuyucunuzun gereksinimini önceden görmenizi gerektirir.Bunu yapabilme yeteneğiniz anlıksal esnekliğinizi ve olgunluğunuzu kanıtlar.
-Düşüncelerinizi bir yere yazmak onları saklar, öyle ki üzerine daha sonra yeniden düşünebilirsiniz.
-Düşüncelerinizi yazmak argümanınızın tutarlılığını değerlendirmenize izin verir.
-Yazma ilk izleniminizin ötesinde bir düşünce çizgisi uzatmanızı uyarır.
-Yazma belirli bir disiplinde gerçekliğin nasıl kurulduğunu anlamanıza yardım eder.
-Yazma demokrasiye etkin olarak katılmak için düşünme ve iletişim becerileriyle sizi donatır.
-Yazma temel bir iş becerisidir.
-Yazma taşınabilir ve kalıcıdır.
(Marquette Üniversitesinin, Missouri ve Brown Üniversitelerinin broşürlerinden hazırladığı metinden alınmıştır) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder