4 Ekim 2017 Çarşamba

Ben-lik

Zaman gelir kafanız rahat, sevdiklerinizle veya en özgür ruh haliyle ülkeden ülkeye, şehirden şehire, davetten davete gezer durur, ruhunuzu, bedeninizi ve en önemlisi de benliğinizi dinlendirirsiniz. Zaman olur iş hayatı, ev hayatı, sorumlu olduğunuz kişilerin hayatı arasında bir o yana bir bu yana derken sıkışır kalırsınız...
Hayatta herşeyi görmek yani yaşamak mümkündür. Sadece bazıları daha önce bazıları ise daha sonra yaşar, birileri daha fazla sorumluluk alır veya daha fazla para ile ömrünün sonuna dek rahat yaşamayı başaranlar, bazılarınca ise şanslı doğan insanlar olarak adını altın harflerle yazdırmayı başarır. Tabi bu saydığım durum ''kime göre neye göre'' sorumla beraber değişkenlik gösterebilir. ''Nakit varken vakit yok, vakit varken sağlık yok'' konularına ise hiç girmiyorum yoksa işin içinden çıkabilene aşkolsun :)
Mesela ben kendimi bildim bileli ömrü yollarda geçen, yüksek hayat enerjisi ve aşırı samimiyet sonrası mutlaka bir uzaklaşıp geri gelme meraklısı olarak görürüm kendimi :) Kurumsal çalışma hayatımın ilk senesinden itibaren onlarca ülke gezdim ve hiçbiri de işle ilgli seyahatler olmadı. Bir sene uzak diyarlara hiç heves etmediğim gibi ertesi sene 14 ülkeye ayak bastığım da oldu. Tamamen öyle denk geldi ve öyle tercihlerde bulundum diyebiliriz. Kendi ülkemin en güzel noktalarını en güzel insanlarla veya birdaha hiç görüşmeyeceğimi bilmeden herşeyi paylaşma isteği içinde olduğum kişilerle deneyipleyip hafızama güzel anılar olarak kazımayı başardım. Bilinçli seçimler değildi ama bilinçsiz duygular da yaşamadım çok şükür ki !
İletişimi ve sonrasındaki etkileşimi hayatımın odak noktası haline getirdiğim için de yer-zaman-para üçlüsü her daim insana eşitlendi bende. Yalnız hareket etmek istediğim bölümler hayatımda özenle ayrıldı. Mesela en uzak yolculuğuma her sene tek başıma gider, oradaki hayatıma geçiş yapar ve dönünce kaldığım yerden devam ederim. Bu durum artık bir alışkanlık, yaşam biçimi haline gelsede zamanı gelince yanıma bir ortak götüreceğimden eminim. Çünkü paylaşınca daha da güzelleşeceği bilincindeyim. Yolda geçen her bir saati negatif birer anıya dönüştürecek olanı değil, uzakları kısaltan, tamamlayan ve tamamlanmayı layık gördüğüm biri olacak bitabbi bu insanoğlu :)

Hayatımın son bir kaç senesindeki yol ayrımlarında, en güzel destinasyonlarda, iş bağlantılarım, özel hayatım veya önemli karar aşamalarında bu soruyu önce kendime sorar, cevaba göre aksiyon alarak ve kendi doğrularım-hatalarım kısacası tecrübelerim ile ilerlemeyi kendime görev edindim. Evet resmen çok kişiyle konuşup, az kişiyle düşünüp, tek başıma karar verdim. Pek de güzel oldu..! En iyi ihtimalle kendi kararlarımın arkasında durduğum üzere asla pişman olmadım. Başkalarının tecrübeleri veya kararları ile ilerleyip yolun yarısından geri dönmek istemedim. Vazgeçtim veya devam ettim. Yapma-etme demelerine bile bir müddet kulak tıkadım. Sırf başkası istiyor diye vicdanımı kullandım ama kendimi kullandırtmadım. Sabrettim, bekledim ve hala doğru zamanı beklediğim kararlarımın da olduğunu bildiğim gibi istediğim herşeyi ama herşeyi elde ettim. Çok şükür ki edemediklerime de üzülmedim hatta sonradan şükrettiğim insan ilişkilerim, sonuçlanmayan işlerime çok şaşırdığım, hayal kırıklığının bile ''iyi ki de, olmadı'' dediğim zamanlarım oldu...
Şartların olgunlaşması, bilinçaltının düzgün yönlendirilmesi ve pozitif bakış açısını kaybetmeden yaşamak hiçbir konunun yarım kalmamasını sağlıyor. İnanın negatif olmak, kıskanıp sürekli yarışmaya çalışmak(aşık atmak diyorum ben ona), beddua etmek gibi yorucu işlerde yalnızca kendinize zarar veriyorsunuz. Gözlemliyorum, uzaktan uzağa takip ettiğim konularda şimdiye kadar kalıcı mutluluk, huzur veya başarı edeni de henüz göremedim :) İnsanım nihayetinde bazen bu durumla eğlenmeyi de ihmal etmiyorum tabi. Ah şu azıcık kibirli yanlarımız, egodan sıyrılırken hep ders verme içinde olan bakış açımız. :))))
Neyse ki,  akışta kalarak, pozitif olup, yalnızca kendimize yönelerek bile ekstra çaba sarfetmeden hayatın sizin adınıza herkese daha cömert davrandığını gözlemleyebiliyoruz.
Haddini, hududunu, istediğini ve istemediğini sözle dile getirmek kendiniz için belki kısa vadede bir işe yarayabilir lakin enerjiniz, sınırsız zeka ve yaratıcı gücünüz ile varılan noktalar bu hayattaki konumunuz, amacınız ve doğru yönlendirme ile her an dönüştüğünüz kişiliğiniz ile somut olacaktır. Kapasiteniz, aklınız veya vizyonunuz sizin sandığınızdan daha fazla bir büyümeye sahiptir. Fazla okuyarak, çokca gezip yerinde deneyimleyerek ve önyargılarınızdan sıyrılıp her insandan birşeyler öğrenerek bu duruma vakıf olabilirsiniz. Ölene kadar öğrenmeye, gelişmeye, büyümeye veya küçülmeye devam edeceğimizi biliyorsak bu durumu yalnızca kendimiz ve çevremizdeki değerli insanlar(birincil ailemiz, saygı,sevgi ve sadakatinden şüphe etmediklerimiz) için kullanabiliriz. Eğitim, tecrübe, bakış açısı, farkındalık gibi konuları kapsayan herşeyin sizi bir belkide birçok kademe üste taşıyacağından emin olabilirsiniz. Bu tavsiyelerimi kulak arkası etmeyenler ayrıca özgün olmayı, başkalarını takip edip ilham almak yerine, sadece kopyala+yapıştır yapmamayı bir ilke edinirse katettikleri yol da gözle görülür olacaktır. Eğlenceniz, üzüntünüz, başarınız, mutluluklarınız veya özel uğraşlarınız bile size has olursa bir başkası gibi algılanmaktan öteye geçer kendiniz olur ve sağlıklı iletişim hayatınızda bir yer sahibi olmayı başarırsınız.
Çok okuyorum bu aralar yine, aşırı kalabalık çevremi, geniş kollarımı, uzak bağlantılarımı kapattım, daralıp derinleştirdim kendimi. Tavsiye ederim pek iyi geliyor... Çünkü kişi kendini en maksimum seviyede iyi etmeyi veya kötüleştirmeyi başarabiliyorsa herşeyi de yapabiliyor. Zamanı var herşeyin, oluruna bırakmak lazım..
Geçmişe dönük seyahat yazılarım olacak ve  ara sıra da olsa şuan olgunlaşma sürecinde olan konuları hem yok saymadan hem de başka konulardan örnekler paylaşarak yine yazacağım burdan siz sevgili merak edenlerime :)
Şimdilik günlük işlerimin başına dönüyor ve hoş kalın hoşça bakın diyorum efeniimmmm :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder