19 Nisan 2017 Çarşamba

Çanakkale

Ülke sınırları içinde henüz gidemediğim ve gerçekten çok görmek istediğim birkaç yerden belki de en önemlisi Çanakkale-Gelibolu yarımadasındaki şehitliklerdi. Aslında ben sadece büyük bir anıt ve çevresinde gururla yatan şehit Türk milleti kabristanı göreceğimi zannederken resmen kanla sulanan ve yüzbinlerin gözünü kırpmadan çarpıştığı ve her bir insanın ayrı ayrı ele alınması gereken sözü-gücü ve cesareti destanlara konu olmuş şehitler diyarına geldiğimi farketmem fazla etkileyici olmuştu. Okul yıllarımda gezi niteliğinde gitmediğimiz topraklara bu yaşımda gidip görmem ve inanılmaz etkili anlatımıyla o günkü hisleri bizlere geçirmeyi başaran profesyonel tur rehberimizin de katkısı çok büyük oldu bu turumuzda, itiraf ediyorum..!
Herzaman söylerim çok yaşayan değil çok okuyan ve çok gezen bilir, ki bu sefer okumak da yetmemişti oralara gidince bambaşka bir dünya bambaşka hisler içinde buldum kendimi...
Bütün Türk milletinin, özellikle çocukken ve sonrasında yetişkinlik döneminde de her ayrıntısını araştırması ve belki de tarih profesörlerinden dinlemesi gereken biryerdeydim. İnsanların savaşa gitmesinden çok öte şeyler anlatılıyor ve ister istemez tüm benliğinizle konunun içinde buluyorsunuz kendinizi her bir adımda. Zaten milli duyguları çok çabuk kabaran bir insandım artık gözyaşlarımı tutamaz hale gelmem hiç zor olmadı ! Allah birdaha aynı günleri yaşatmasın hiçkimseye ve hiçbir ülke vatandaşına diye diye bütün bir gün nasıl gezdim bilemiyorum. Havası, doğası ve her bir taşı ile tarih kkan Çanakkale gezisi çok detaylı ve heryerini gördüğünüzde anlam kazanacak bir yer olma özelliği taşıyor demişlerdi ki bende tüm kalbimle katılıyor ve tekrar gelmek üzere buradan ayrılıyorum. 
Birkaç resimle olacak iş değil, okuduğum bazı metinleri de sizlerle paylaşıyor ve uygun vaktinizde mutlaka görmelisiniz diye tavsiyede bulunmadan edemiyorum. Okuyun, gezin bilin ve bastığımız bu toprakları toprak demeden, tanıyarak milletimizi daha çok sevmeyi ve yüceltmeyi de ihmal etmeyelim..!

Çanakkale Destanı: 1915-1916 yılları arasında, Çanakkale Boğazını geçerek İstanbul'u ele geçirmek isteyen İtilaf Devletleri ile Osmanlı ordusu arasında yapılmış bir bağımsızlık savaşıdır. Bu savaşın Türk tarihinde önemi ve yeri çok büyüktür. Tarih boyunca Türkler hep savaş veren hep mücadele eden bir millet olmuştur. Tam düşmanları artık bunlar iflas etti artık bu sefer yok edeceğiz diye kapımızı çaldıklarında hep kapı yüzlerine çarpmıştır. İşte Çanakkale'de bunların en önemlilerinden birisidir. Modern silahlarla donatılmış ordunun karşısında, ateş almaz tüfeklerle, patlamaz toplarla, yalın ayak, aç bir mide ile kazanılmış bir zaferdir Çanakkale. Mustafa Kemal gibi bir büyük insanın tarih sahnesine çıktığı, Seyit Onbaşının 230 okka gülle ile koca gemiyi sulara gömdüğü, Kurşunların havada çarpıştığı, Türk'ün kahramanlığının resmi bir vesika olduğu savaştır Çanakkale.
Bu savaştan Türk insanından sonra en çok zayiatı Avusturalyalı ve Yeni Zelandalı askerler vermiştir. Yaklaşık 25.000 askerini Çanakkale' bırakıp gitmişlerdir. Fakat Atatürk 1934 yılında yayınladığı mesajda; Ey kahraman askerler rahat uyuyunuz. Burada dost toprağındasınız. Diyerek iki ülke arasındaki dostluk ortamı oluşmasını sağlamış, ve her yıl gelip askerlerini anmalarını sağlamıştır. Hala her sene Anzakların torunları gelirler ve atalarını mezarları başında anarlar. Bu olay dünyaya Türklerin ne kadar üstün bir millet olduğunu göstermiş, Çanakkale'de hezimete uğrayan İtilaf Devletleri için ise askeri bir utanç, beceriksizlik ve Felaket sembolü olarak sayılmıştır.
490.000’e yakın askerle gelen işgalci kuvvetler, 300.000’den fazla kayıp verdi. Buna karşılık Osmanlı tarafının 315.000 askerinin 250.000 tanesi ana yurdunu korurken şehit oldu. O tarihe kadar eşi görülmemiş bir cephe olan Çanakkale'de, toplamda yarım milyondan fazla genç hayatını kaybetti. 1915 yılında mektepler mezun vermedi, kimse evlenmedi, kimse kendini düşünemedi. Bütün dünya birbirine karşı savaşıyordu ve bu savaşta herkese ihtiyaç vardı. Bunun en büyük örneklerinden birisi ise Tıbbiye’nin 1915 yılında eğitimine 1 yıllık ara vermesidir. Genç yaşlı dinlemeden insanlar savaşa giderken, 1915 senesinde hayat resmen durmuştu.
Çanakkale, Türk ulusunun bağımsızlık ve hürriyetinin simgesi olmuştur. Her siperde ayrı destan yazan askerlerimiz, bu zaferin sonunda ‘Çanakkale Geçilmez!’ sözünü tarihe yazdırmıştır. Mustafa Kemal'in komutasındaki Türk ordusu, canı pahasına savaşmış ve destan yazmıştır.
http://www.canakkalesavasi.gen.tr/canakkale-destani.html

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde -gösterdiği vahşetle- “Bu bir Avrupalı!”
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer, Kaynıyor kum gibi… Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında, Ostralya’yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk; Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ… Hani, tâ’ûna da zuldür bu rezil istilâ!
Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil, ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına; döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz…Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbâb, öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı; beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam, atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer…
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak, boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller, yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere, sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler… Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm? çünkü te’sis-i İlâhî o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler, beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ’nın ebedî serhaddi; “O benim sun’-i bedi’im, onu çiğnetme” dedi.
Âsım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar…
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i…Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? “Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb… Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
“Bu, taşındır” diyerek Kâ’be’yi diksem başına; ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle, kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan, yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına; uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem; gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana… yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini, şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin’i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran…Sen ki, İslâm’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın; sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın… Heyhât! Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât…
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder