23 Ocak 2017 Pazartesi

Bağır-Ma !

ABD'deki bir araştırmaya göre, öfkelerini bağırarak gösteren kadınlar daha uzun yaşıyor. Circulation adlı tıp dergisinde yayımlanan, yaklaşık 2 bin kadın üzerinde yapılan araştırmaya göre, eşleriyle kavga ederken öfkelerini dışa vurmak yerine susmayı tercih eden kadınların kalp hastalıklarından ölme ihtimali 4 kat fazlaymış...
Şimdi bu paragrafa bakarak ne anladınız siz? Size soruyorum size, ne anladınız heeeee? Hayır bağırmıyorum ben, siz yanlış anlıyorsunuzdur belki de !!!

Günlük hayatımızda ne kadar bağrış çağırış yüksek sesle bir rutininiz var bilemiyorum lakin ben hararetli konuşmaları, yüksek sesi kendimde bile sevmiyor ve tahamül edemiyorum. 
Müzikli ortamlarda sohbet etmeye çalışırken, maçlarda bile sinirle bağırırken deşarj olduğumu değil yorulduğumu farkediyorum hatta artık. Çünkü gergin ruh haliyle yaptığı hiçbirşey iyi gelmiyor insanoğluna. Gülmüyor, bağıra çağıra kahkaha atmıyorsanız hiçbir anlam ifade etmiyor-du benim için.. Taaaa ki, son bir senedir karşılaştığım traji-komik olaylar ve insanlara karşı gayet sessiz kaldığımı, herkese açıklama yaparak rahatlamaya çalıştığımı ve insanları kırmamak, huzur bozmamak veya değmeyecek insanlar için kendimi yormamak için sadece peki deyip yoluma devam ettiğimi farkedene kadar. Aslında farketmek kelimesi biraz hafif oldu çünkü bu zaman sonunda benim  resmen sinir sistemim bozuldu ! İstemediğim halde sadece başkalarını düşünürek sabretmem, fevrileşmek istememem ve kişi-mekan-zaman üçlüsüne şans verip düzelmesini beklemek kadar yersiz ve insanı hasta eden başka da birşey yokmuş, çok çok iyi anladım. 
Herkes kendini düşünür, ben ve benim gibi duygusal zekası yüksek sivri zekalılar da ''beni niye hiç kimse düşünmüyor da zor durumda bırakıyor'' diye anca kendini yer durur :) Halbuki dertli olmak istemiyorsan ara sıra Şahika'ya bağlayıp -eeeaahhhhhh yetti beaaaa- diye haykırmak gerekiyormuş. Kim için, ne için susuyorum, neyi bekliyor veya niye sabrediyorum diye çıldırırken buldum kendimi sessiz bir anımda. Önce saatlerce trafikte kaldığımı, sonra tüm gün işyerinde bunaldığımı, eve geldikten sonra hiçbirşey yok gibi yatıp uyuduğumu, sabah olunca aynı düşünceler ve sakinlik ile devam ettiğimi anlamam ile kendimi ordan oraya atmam bir oldu. Yav arkadaş, aslında hayatı sadece bundan ibaret olan milyonlarca insan var ama şu anda bu durum seni rahatsız ediyorken, bunlardan sana ne? Senin önceliğin, yaşam tarzın, isteklerin, hayata karşı duruşun, görgün ve yetiştirilme koşulların bu sessiz ve bastırılmış ruh haline uyuyor mu? diye sorgula ve uzatma. Çık işte o kısır döngüden. Kendine birşey katacağın yok, aksine depodan gidiyor bile, olgunlaşacaksın diye kendini sakinleştirmen daha kötü sonuçlar doğurdu, doğuracak. Her kim ki tüm  bencilliği ve samimiyetsiz yanı ile yanında olduğunu söylüyor, bağır çağır kaç git ordan, o insandan. Özel hayatın iş hayatın bilmem ne hayatın diye sırala hayatını bir bir. Hangisi için değiyor sakinliğini korumak, sürekli şans verip alttan almak??  Altın maltın kalmadı belki de bre saftirik, bırak alma artık :)) Gündem ve hesabı kapanmayan olaylar nedeniyle sessiz kalmama imkan yok yani anlayacağınız.. Haklı olduğunuzdan emin olduğunuz andan itibaren sizde sıkıntıya girmektense sesinizi çıkarmayı deneyin, sonra bakın görün ne büyük bir huzura eriş yaşayacaksınız ruhunuzda !!!

Yeni yılda, hayata geçirebildiğin, dimdik ve sen olarak,  gürleyen veya sessiz halinle, senin sesin senin kararlarınla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder