15 Ocak 2016 Cuma

Kalaba, çok kalaba



Daha önce Holigan ve tiryaki kelimelerini kapsayan blog yazılarımda da bahsetmiştim. Birşeye aşırı düşkün olma hali beni artık ürkütmeye daha doğrusu canımı sıkmaya başladı. Konuyu açıklamadan önce size sözlük anlamındaki yeriyle fanatik nedir ?  biraz tarif etmek istiyorum. Sonrasında hayatın büyük resminden ve kendimden birkaç örnek ile devam edeceğim. Anlayan anlar, kendinden bilen bilir ne demek istediğimi. Konunun özü, kendinize gelin aklınıza başınıza toplayın, benim gibi sevdiğiniz şeyi çok sevmeyin bu devirde :)) Devir hislerinizle tüm benliğinizle yaşama devri değil, okuma araştırma çok bilme ve mutsuz olma devri ey takipçi...


Fanatiklik veya fanatizm, Yüksek sempati ve sevginin bir marka, kurum ya da topluma mal olmuş birey üzerinde yoğunlaşmasına denir. Bu duyguyu yaşayan insanlara fanatikadlı verilmektedir. Aşırı fanatik insanlar, çevresindeki doğru değerleri görmemekte, bunun yerine sadece kendi bildiği şekilde hareket etmektedir. Kimi kesimlerce hoş karşılanmayan fanatiklik, buna karşılık çoğu zaman da desteklenmektedir. Türkiye'de fanatiklik; daha yoğun olarak spor ve siyaset alanında gözlemlenmektedir. Ancak bu saldırganlığa dönüşen ve çevresindeki değerleri görmekten yoksun olmak durumuna ise holiganizm denir. Fanatizm bir sevgi eylemi, holiganizm ise aşırı fanatizmin yarattığı saldırganlık boyutudur... diyor ve diğer insani duyguları ekliyor sözlük..
https://tr.wikipedia.org/wiki/Fanatiklik
Bugün aklıma nerden geldi bilinmez lakin şu yaşıma kadar  en büyük acıları ve heyecanları, endişe ile mutlu olma hissini, - bir yere ve yahut bir kişiye- fazla tutkuyla bağlanarak, alışkanlıklarımdan vazgeçmek istemediğim için direnerek yani kısacası çok severek yaşadım. E, haliyle de birçok şey geldi geldi başıma  sırf bu yüzden, şu hayatta..
Araştırdığınızda sizlerde göreceksiniz ki,  tutukulu insanlar yaşama nasıl sıkı sıkıya bağlıdır. Ailesi, eşi, çocuğu, işi, değer yargılarını kısacası hayatı nasıl güçlü kılarlar... Lakin fanatik insan öyle değildir. Fanatizm az bilen çok direten kişi işidir.
Kendimi bildim bileli tuttuğum takımın, bazı kişi ve değerlerimin fanatiği gibi yaşarım. Beni üzeceğini bildiğim ve gördüğüm yanlışların yanında, sadece doğrularıyla mutlu olmayı tercih ederim. Birkaç zamandır kafamı kurcalayan canımı sıkan ve hayatımdan sorgusuz sualsiz uzaklaştırdığım insan tipleri de bu doğrultuda değişti. Din, siyaset, kişiye göre değişen şartlar hususunda fanatizm gösteren yani uçlarda yaşayan kişilerle uğraşmak gelmiyor içimden. Başka bir rengi kabul etmeyen arkadaşlarım için de geçerli aynı şey...
 Daha gençken geçer karşılarına anlatırdım, bak güzel kardeşim-arkadaşım-sevdiğim insan vs.. derdim...Benim düşüncem, görüşüm, yaşayışım böyleyken böyle, hayat tek doğrudan ibaret de değil, gel sende bana karışma anlamaya uzlaşmaya çalış, araştır ki doğrusunu birçok görüşün fikrini alarak kendi beyninde kurgula, belki daha sağlıklı-mutlu bir ilişkimiz olur...
Ama ne fayda. karşındaki zaten körü körüne yalnızca odaklandığı  şeye inanan, aklı olmadan fikrini savunan, bir adım ötesini görmeden kesin karar veren kişiye sen ne anlatıyorsun. Sabit fikirli kişiye birşeyi açıklamanız demek, kabul ettirir gibi uğraşmanız demek oluyor onun nezninde..
Ben kendime bile kızarken başkasına nasıl göz yumacağım şimdi söyle bana, ey aklım-fikrim-ruhum-kalbim ? 

Örnek vermem gerekecek olursa, İstanbuldan başka biryerde yaşamak istemedim ömrüm boyunca, şu ülkenin şu şehrinde yaşanır dedim ama yaşamak istiyorum diyemedim asla. Çünkü İstanbul'dan başka biryerde yaşlanmak istemedim ben hiç... Doyduğum yer değil, doğduğum yer olsun illede dedim. üniversite yıllarımda her pztesi-cuma kaçığ kaçıp şehrime döndüm. Uzak diyarlara tatiller, haftasonu kaçamakları ömrümün sonuna kadar devam etsin ama ben başka biryere asla taşınmayayım dedim durdum. İş fırsatlarını, duygusal anları hiç düşünmeden reddettim. Bunca kalabalığa, hava kirliliğine, trafikteki saatlere, çevre kirliliğine değdi mi tartışılır şimdilerde.... Pişmanlığım asla yok lakin keskin çizgilerime değecek karar var değmeyecek karar var arkadaş!!!
Önceki işimi-işyerimi  çok severek çalıştığım için dışarıda başka bir hayat olduğunu senelerce kabul etmek istemedim mesela. iş görüşmelerine gitmedim, fırsatları elimin tersiyle bir çırpıda ittim.. Bırakın birlikte yaşamayı, aklımda biri varken benimle görüşmek-tanışmak son moda tabirle çay içmek! isteyenleri hep görmezden geldim, yanıma yaklaştırmadım çoğu kez ben sana göre değilim imajı çizdim.
Dini ve siyasi görüşümü, çevremdeki uç kesimlere her daim açıklama yaparak kabul ettirdim..
Kendi hayatımı kuracağım diye ev tuttum, ailemin dizinin dibine çıktım :) Bir işi yarı yolda bırakmak isteyen yada daha iyisini bulduğunu düşündüğü için beni bile satan arkadaşlarıma kızdım ama küsmedim. uzun süre hayatımdan çıkarmadım.  Sen zaten dayanamazdın böyle birşeye dedim ama yerin dibine sokmadım... niye, çünkü örnek verdiğim tüm maddelerin fanatiği idim ben, herzaman destekleyici, mutsuz olmamak için ise az bilen taraf oldum.

Bazen düşünüyorum da ne gerek var bazı noktalara bukadar tutkuyla bağlanmaya ? Sadece sen misin bu kadar fanatik bu hayatta? herkes kendine göre biliyor madem değer yargılarını, tek tek açıklama yapmaya araştırmaya ve insanlara ulaşmaya ömrün yetmeyecek, mutsuz olacaksın günün sonunda diyorum iç sesime... İşte o anda anlıyorum ki, insan boşveriyor yüzeyselleşiyor, eğer büyümek buna deniyorsa herkes büyüyor eninde sonunda ruhsuzun hissizin biri oluveriyor...

Geçenlerde  Amerika'daki bir sohbet ortamında hiç istanbul'a daha doğrusu Türkiye'ye bile gelmemiş soğuk ülkelerin holiganı diye kendini tanıtan bir arkadaşa denk geldim. Sohbetimiz boyunca inat etti durdu yaşadığım şehir ile ilgili.. Onun yaşadığı yerlere gitmiş, görmüş, kalmış olmama rağmen ağzımı dahi açıp laf anlatmak gelmedi içimden. Gel dedim kendin gör, sonra kıyaslamanı yap, küçük beynindeki dünyanı büyüt. Öncesinde biraz araştır, bide gelmeden önce aşağıdaki listeyi araştırsın diye verdim, diğer yerleri gördüyse bide İstanbul'u görüp konuşsun diye :)  Sadece okuyan değil, çok gezen, çok araştıran, çok tecrübe eden biliyor artık her konuyu şekerim dedim. Bunları ingilizce anlattığım için bir de sonuna ''Been there, done that'' ekledim ;)

Fanatizmin ise gezdikçe, böyle insanlarla sohbet ettikçe ve işin iç yüzünü gördükçe ileri boyutlara geçmesini engelleyebileceğinizi tecrübe etmiş oldum. İnşallah 2016 senesinde doğrusunu bildiğim hiçbirşeyi çok sevmeyeceğim diyerek günün konusunu ilan ediyorum... ve malesef çok kalabalık olduğumuzu değil, şu listede fanatizmin en fazla olduğu ülke/şehir olmamızı üzülerek kabul ediyorum :((


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder