11 Haziran 2015 Perşembe

Saplantı

Epeydir sağlık konusunda bir araştırmayı ve blog konusunu ele almadığımı farkettim.

Farketme nedenim baş ağrısı, boğaz iltihabı veya soğuk algınlığı değil yakın çevremde yaşayan ve artık gözümün içine girercesine dikkatimi çeken takıntılı insanlar olarak beliriverdi herzamanki gibi..

Daha önceki yazılarımda, şizofreni,  otello sendromu(aşırı kıskançlık),  özgüven eksikliğine bağlı kişilik bozukluklarını örnekler ve kanıtlanan acı tecrübelerimle sunmuştum bilgilerinize. Her ne kadar isim kullanmasam da malesef tecrübelerimle sabit anılarım var bu ve benzer problemdeki kişilerle...

Bence insanoğlu, hayatı boyunca, insan ilişkilerinde başarılı olabilmek, muhteşeme yakın iletişim kurabilmek ve sağlıklı her bireyin isteği olan mutlu ve huzurlu bir yaşam sürebilmek için çabalıyor da çabalıyor. Hernekadar yalnız kalma korkusuyla önce elinden kaçırdığı insanları geri döndürmek için saçma yollara başvursa da öte yandan yakın çevresi yada ailesi tarafından da bir okadar sevilebiliyor. Ya da bazıları kendisini sevdirmek için sergilediği her davranışta aşırıya kaçan davranışlarla kendinden nefret ettirirken bir diğeri ise bilerek ve isteyerek bu yolu tercih edebiliyor...

Zaman zaman benim karşıma da  bu denli yorucu ilişkiler çıkıyor ve ya dünyayı hem kendine dar ediyor hem de bana tüm yaşamımı tekrar tekrar analiz etmeme mahal veriyor.
En son dikkatimi çeken vaka ise ısrarcı kişililiklerin nedenlerini araştırmama sebep oldu. Nedenlerini ve sonuçlarını açıkladığınız halde gitmeyen ilişkilerin yani diğer bir adıyla çift taraflı çözüme ulaşmadığı durumlarda 1 taraf herzaman zorluk çıkarıyor. Bu durum bende ya aşırı sevgi (ilgi,kıskançlık ve baskı) ya da hakaret etme, zarar verme yani kısaca istediğini alamıyorsa yok etme arzusuyla yapılan her türlü psikolojik bozukluk olarak yansıyor. Normal insanlarda zamanla geçen duygu yoğunluğu saplantılı insanlarda senelerce sürebiliyor ve tarafları dönülmez yollara sürükleyebiliyor.
En yakın arkadaş, tutku dolu aşk ilişkileri veya senelerce evli kaldığı eşiyle kanlı bıçaklı ayrılma noktasına gelme nedenleri de çoğu kez bu değil midir zaten insanlık aleminin?

Herzaman söylerim ki, bir insanın gerçekten iyi mi kötü mü olduğunu yani kumaşının kalitesini ancak menfaatlerin bitince anlarsın. Yapılan yardımlar veyahut yanlışlar tüm iletişim kesilmesine rağmen devam ediyorsa kişi rengini tam olarak belli etmiş oluyor. Siz hataları affediyor ya da bildiğiniz halde bilmemezlikten geliyorsanız çoğu kez  değer verdiğiniz için göz yumuyor, bir nevi uyuyor numarası yapıyorsunuz. Elbet kişi rengini belli edince uyanacak ve iletişimi keseceksiniz amma ve lakin bazı insanlarda bu iletişim kesilme olayı ya çok kötü bir noktaya bağlanıyor yada hiç bağlanamadan vakti zamanında yaşanan güzel duygular arapsaçına dönmeye başlıyor. Sadece aşk- meşk örneklerinizi ele almayın, aile fertleriyle görüşmeyen kişilerde bile aynı sorunlar gözlemlenebiliyor. Hergününü geçirdiğin iş arkadaşın, herşeyini paylaştığın çocukluk arkadaşın da aynı yollardan geçme nedeninindir çoğu kez. Benim de  uyandırmaya çalıştığım, olmayacağını açıkça söylediğim için  kopma noktalarına geldiğim insan ilişkilerim elbette oldu. Gün sonunda ben kötü oldum, emeklerime ve harcanan vakte-nakte üzüldüğüm, çok kızdığım günlerden geçtim...
Birzaman sonra ise o hassas dönemler yerini hissizliğe bırakıyor ve yapılan hiçbirşeye şaşırmıyor olmalı ki insan sessiz sedasız yoluna devam etmeyi tercih ediyor.
İşte kişi sessizce devam edebilirse ne ala ama eğer ki karşı taraf ısrar etme aşamasına geçerse sorun orada uç vermeye başlıyor. Takıntılı kişilere denk geliyorsanız ve takıntılı halinin hangi düzeyde olduğunu tahmin edemiyorsanız aşağıdaki yazıyı okuyun derim. Uyandırmaya çalıştığım kişiler ve kendimi de günümüz dünyasında bu konuda çok dikkatli olmaya davet ediyorum. Sürekli bağlantıda olduğunum kişileri ne üzmek ne de  ılımlı olmak adına kendimi üzdürmek istemiyorum ben artık!. Çünkü bazı insanlar size olan bakış açıları ve vizyonları çerçevesinde bu hataları bilerek yapıyor olabilir bazıları ise gerçekten hasta yani farkında olmadığı bir rahatsızlık çerçevesinde duygularınızı kullanıyor olabilirler diyor ve sağlıklı sıhatli insanlarla geçirilen huzurlu günler diliyorum.

Bir insanı, ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak mümkündür. Ama, eğer uyumuyor da uyku taklidi yapıyorsa, dünyanın bütün gayretlerini sarfetseniz, nafiledir.
Mahatma Gandhi
Obsesyon (takıntı-saplantı)Devamlılık gösteren, tekrar tekrar zihninize giren düşünceler, hayaller, istekler veya sık sık ortaya çıkan rahatsız edici endişelerdir. Siz özellikle istemeden hatta bazı durumlarda özellikle aklınıza gelmemesi için uğraşmanıza rağmen aklınıza kendiliğinden gelirler veya belli durumlar ve ortamlarda kendiliğinden ortaya çıkarlar ve sıklıkla sıkıntıya neden olurlar. Örneğin:  “ bulaşma oldu mu, ... kir var mı? acaba kapıyı kapattım mı? ütünün fişini çektim mi?, …ya. zarar verebilir miyim?, farkında olmadan … yapmış olabilir miyim?, bir şey düştü mü?, eksiklik var mı? ... istedim mi? .... istiyor muyum? ... kazaya yol açabilir miyim? ... tam oldu mu?, ... tam anladım mı? Ne yaparsanız yapın bu soruların cevabını gönül rahatlığıyla bir türlü veremezsiniz. Aynı endişe kontrol edene kadar, ya da temizleyene kadar, ters ve rahatsız edici düşünceler olumlu bir düşünce gelinceye kadar ya da kendinizi rahatlatacak bir düşünceye ulaşıncaya dek sürer gider. Obsesyon (takıntı-saplantı) adını verdiğimiz bu endişelerin içeriği kişiden kişiye değişmekle beraber ana temalar aşağıdaki gibidir:
kirlilik bulaşması (kirlenme veya hastalık bulaşması),
cinsellik (cinsel olarak yasak utandırıcı bir şey düşünme, isteme, hayal etme),
saldırganlık veya kazaya yol açma (etrafa zarar verici bir şeyler yapma gibi) ve
dini konulardır (ayıp ya da günah bir şey düşünme, isteme, hayal etme).
Bazı kişilerde akla gelen düşünce istek veya hayallerin bizzat kendisi, yani akla gelmesi bile sıkıntı verici, korkutucu veya utandırıcıdır. Bu düşüncelerin, istek, hayal ve endişelerin aklınıza gelmesi size sorumluluk da yükler; aklına böyle bir şey gelmiş olması nedeniyle önlem almadıkça içiniz rahat etmez. Giderek bütün hayatınız endişeleri düşünme, temizleme veya kontrol etme ile geçmeye başlar.
Zorlantılar (Kompülsiyon) veya ritüeller:
Çoğu kere aşırı veya mantıksız bulmanıza rağmen yapmaktan tekrarlama, konuyu zihinde tekrar canlandırarak inceleme, konu üzerinde düşünerek analiz etme, soruya cevap bulmaya çalışma gibi. Temizleme, kontrol etme, hareketleri tekrarlama gibi kompulsiyonlar-zorlantılar (yapmak zorunda hissettiğiniz, yapınca sıkıntınızı azaltan hareketler) sıkıntıyı azaltmanın tek yolu gibi görünmekle birlikte bütün vaktinizi işgal eder.
OKB Alttipleri
OKB çok farklı belirtiler izlenebilen bir rahatsızlıktır. Bu çeşitlilik nedeniyle değerlendirme ve tedavi kolaylığı açısından yaşanan belirtilere göre OKB alttiplere ayrılabilir, bazen bir hastada birden fazla belirti grubu olabildiği gibi bazen de yıllar içinde belirtiler birinden diğerine değişebilir. Belirti türlerine göre başlıca alttipler:
1.Yıkayıcı–temizleyiciler: Kişide kirlilik bulaşma obsesyonu ve yıkanma temizlenme kompülsiyonu vardır.
2.Kontrolcüler Birey yaptığı veya yapmadığı bir şeyle ilgili eksiklik veya hata olabileceği konusunda şüpheye kapılır ve bunun verdiği sıkıntıyla tekrar tekrar kontrol eder (Kapı, pencere, elektrikli ev aletleri, doğalgaz, araba, eşya, konuştuğu konular, okuduğu yazılar, doldurduğu formları kontrol).
3.Toplayıcı- biriktiriciler Gereksiz nesneleri toplar sonra da atamazlar.
4.Düzenleyici-sıralayıcılar Çevredeki nesnelerin belli bir düzende durması, simetri, eşyalarda eksiklik, leke, çizik olmamasına gereksinim duyarlar.
5.Tekrarlayıcılar Bu kişilerin aklına kötü veya istemedikleri bir düşünce gelir ardından bunu etkisizleştirmek için belli eylemleri, sözleri veya düşünceleri tekrarlarlar Örneğin yakın birinin ölümünü önlemek için giyinip soyunmak, aklına kötü bir şey geldiği için aynı şeyi bu düşünce olmadan yapmak gibi.
6. Düşünce takıntıları , saf obsesyonlar ve endişe Kaygı yaratan düşünce, istek, duygu veya hayaller akla gelir ardından bunun verdiği sıkıntıyı gidermek için kişi birtakım düşünsel faaliyetlerde bulunur. Örneğin eşcinsel olduğu düşüncesi aklına gelen bir kişinin bunun üzerinde düşünmesi, analiz etmesi, konuyu araştırması insanlara bunu sorması gibi. Bazen gündelik sıradan olaylarla ilgili akla sıkıntı yaratan olumsuz bir düşünce gelir ardından buna karşıt iç tartışma gelişir ve bu konu saatlerce sürer. Örneğin yaptığı bir konuşmada en uygun şekilde konuşup konuşmadığını saatlerce düşünmek gibi.
Belirtilerin görülme sıklıklarına baktığımızda, obsesyonlardan en sık görülenleri ve oranları: bulaşma: 32.9%, saldırganlık düşünceleri: 16.6%, kesinlik ihtiyacı, 8.5%, dini konular 6.3%, bedensel konular 6.2%, cinsellik 5.3%, toplama biriktirme düşüncleri 4.0% , diğer konular 20.2%, en sık görülen kompülsiyonlar ve oranları ise kontrol: 28.1%, yıkama temizleme: 25.9%, zihinsel tekrarlamalar 11.5%, tekrarlama 11.0%, sıralama/düzenleme 5.3%, toplama/biriktirme 3.2%, sayma 2.6%, diğerleri 12.4% dür.
Obsesif Kompulsif Bozukluğu Olan Bireylerin Ortak Özellikleri
1.Endişeler ve Takıntılar (Obsesyonlar) kötü birşeyler olacağı kaygısıyla İlgilidir: Takıntılara hemen daima eşlik eden sıkıntı size ya da sevdiklerinize gelecek bir zarardan korkmakla ilgilidir.Örneğin kapıyı pencereyi kontrol eden bir hastada “kapıyı pencereyi kontrol ediyorum çünkü açık kalırsa birisi girip çocuklarımı öldürebilir, paramızı çalabilir. Eğer bu olursa benim hatam olur ve suçlanmayı hak ederim.” şeklinde ya da yıkanma kompülsiyonu (zorlantısı) olan bir hastada “eğer temizlenmezsem hastalanabilirim, çocuklarıma hastalık bulaştırabilirim” veya “bu kirlilik hissi yıkanmadan geçmez ben bu hisse dayanamam” şeklinde düşünceler ve korkular olabilir.
2. Kişinin takıntısının akıldışı veya saçma olduğunu bildiği anlar olur. Belirtiler olmadığı anlarda çoğu obsesif birey takıntılarının gereksiz olduğunu bilir. Endişeler başladığında ise bunu unutabilir ve takıntılarından dolayı çok korkuya kapılabilir.
3. Takıntılara direnmeye, baskılamaya ya da bunları unutmaya çalışmak bunları daha da arttırır. Takıntı şeklindeki düşünceler ve hayaller çok fazla sıkıntı verdiği için kişi bunlardan şiddetle kurtulmak ister. Ama ne yazık ki bu mücadele unutulmak istenilen düşünceyi canlı tutar. Kişi ne kadar çok mücadele ederse o düşünceyi zihninden atması da o kadar zorlaşır. Düşünce takıntılarının sürmesini sağlayan şeyler:
·Takıntıdan korkmak.
·Aktif biçimde unutmaya çalışmak.
·Hatırlatan durumlardan kaçmak.
·Hiçbir zaman takıntı olmamasını amaçlamak.
·Takıntıların ilerde de tekrarlayabileceği endişesini taşımaktır.
4.Zorlantılar geçici bir rahatlama sağlar: Takıntının yarattığı şiddetli sıkıntıyla kişi kendisini rahatlatacak bir şeyler arar ve sonuçta yaptığı bazı eylemlerle rahatlar. Örneğin kirlilik obsesyonu olan birinin elini yıkayarak rahatlaması gibi. Ama bu etki geçicidir. Bir süre sonra yeniden sıkıntı başlar.
5. Tekrarlayan eylemler (ritüeller) genellikle özel bir sırada gerçekleştirilir: Zorlantı davranışları belli bir sıra dahilinde kurala uygun gerçekleştirilirse sıkıntıyı azaltır. Eğer bu kural bozulursa yeni baştan aynı sırayla tekrar gerçekleştirilirler. Kirlilik takıntısı olan bireyin yıkama esnasında belli bir sayıda yıkıyorsa yıkama sırasında yaptığı bir işlemi hatırlayamazsa işi tekrar baştan başlatması gibi.
6.Kişi zorlantılara da direnmeye çalışır: Zorlantı şeklindeki hareketler kişiyi geçici olarak rahatlatsa da bunları tam yapmanın zorluğu ve aldıkları zaman yüzünden kişi bunlara direnmeye çalışabilir ya da bunların zahmeti nedeniyle bunlara başvurmasına yol açacak nesne ve durumlardan kaçabilir. Temizlenme ritüellerinin sıkıntısı nedeniyle kişinin ayda bir banyo yapması, haftada bir büyük abdeste çıkması gibi.
7. Kişi bir takım koruyucu davranışlar için başkalarından da yardım alır: Temiz mi kirli mi diye birine sorma, yıkarken başkasına da izletme, kendisi yerine temizlemeyi ya da kontrolü birine yaptırma gibi. Bu hem kaçınmaya hem de sorumluluğu paylaşarak biraz rahatlamayı sağlar.
OKB Neden olur?
Bir çok insan kendilerinde OKB nin nasıl geliştiğini merak ederler. Bununla ilgili birçok bilimsel varsayım ortaya atılmış olup, OKB’ yi tek bir nedenle  çıklayamayacağımız görüşü en çok kabul gören varsayım olmuştur. Bu etkenler sırasıyla kişinin kalıtımın da büyük ölçüde etkisiyle şekillenen beyin özellikleri, içinde bulunduğu ortam koşullar ve yaşadığı olaylar, kişilik özellikleri ve düşünme biçimi, davranış tepkileri ve duygusal özellikleridir. Bunlardan bazıları diğerlerine kimi hastalarda diğerlerine göre daha ön plandadır. Bugün için bu etkenlerin tam olarak OKB’nin gelişimine nasıl yol açtığına ilişkin tek bir görüş olmamakla beraber bu etkenlerin bir arada rahatsızlığa yol açtığı düşünülmektedir. Rahatsızlığın biyolojik düzeneğinin beynin düşüncelerin değişimiyle ilgili bölümü olan kaudat nukleus bölümünün işleyişinde bir sorun olması ve bu nedenle de beynin yapısıyla ilgili etkenler tarafından ortaya çıkarılabileceğini gösteren bir veri Çocukluk çağında beta hemolitik streptokok enfeksiyonu geçiren bazı bireylerde bazen obsesif kompulsif belirtilerin ortaya çıktığını gözlemlediğimiz oluyor. Ancak çoğu hastada bu tarzda belirgin bir biyolojik etken saptanamamaktadır. OKB si olan bireylerin yapılan beyin incelemelerinde beyinde, beynin orbitofrontal kortex ve caudate nukleusda adı verilen bölgelerde aktivite artışı olduğu saptanmıştır (Şekil 1).
Bu bölgelerden caudat nukleus düşüncelerin sınırlanmasında rol oynar. Saptanan bu biyolojik değişiklikler OKB de hem bir bir neden hem de bir sonuç olabilir.
Günümüzde OKB nin psikolojik nedenleriyle ilgili temel açıklama biçimi bilişsel davranışçı modele dayalıdır. Davranışçı model, çocukluk dönemindeki yaşantılarla oluşan bazı koşullanmaların (örneğin kirlilikle ilgili ailenin olumsuz tepkileri- kirlendiğinde kızılması- ve titiz davranışları, buna karşılık yıkanma, silme davranışlarının beğenilmesi, desteklenmesi) OKB gelişiminde etkili olduğunu öne sürer. Bu koşullanmaların etkisiyle normalde herhangi bir özelliği taşımayan ve dolayısıyla da sıkıntı doğurma gücü olmayan bazı uyaranlar (örneğin evin zemini, kapı kolu vb) ve durumlara (örneğin kirlilik, bulaşma) karşı öğrenilmiş bir korku ve kaçınma davranışı gelişir. Ayrıca birey kompülsiyonlara başvurdukça kısa süreli ve geçici olarak rahatladığı için kompülsiyonlar (yıkanma, temizlenme, kontrol vb gibi) yerleşik hale gelir. Bunun yanı sıra çocukluk döneminin bazı düşünsel özelliklerinin ve o dönemde oluşan bazı inançların yetişkinlikte de  sürdürülmesi (“bir eylemle ilgili düşünmek onu yapmak gibidir”, “kendine ya da başkasına gelebilecek bir zararı önleyememek (ya da önlemeye çalışmamak) o zarara neden olmak demektir”, “sorumluluk bir olayın olasılığının az olmasıyla azalmaz, “Kişi düşüncelerini kontrol edebilmelidir –etmelidir” gibi inançlar) bir diğer etkendir.
OKB’de Tedavi
Bu rahatsızlığı olan bireylerin bilmeleri gereken en önemli nokta bu rahatsızlığın etkili tedavileri olduğudur. OKB gelişimine ilişkin çok karmaşık soruların tam cevaplarının henüz bulunmamasına rağmen tedaviyle ilgili çok önemli imkanlar bulunmaktadır. Rahatsızlığın tedavisinde bilimsel yöntemlerle etkisi saptanmış ikli yöntem bulunmaktadır. Bunlar bir tür antidepresan ilaç olan serotonin geri alımn önleyici ilaçlar ve bazen bunlara antipsikotik ve anksiyolitik(sıkıntı giderici) ilaçların eklenmesiyle gerçekleşitirilen ilaç tedavileri ve bilişsel davranışçı tedavi adı verilen psikoterapi (konuşma ve sözel etkileşim yoluyla ruhsal rahatsızlıkların tedavisi) türüdür. Gerek ilaç tedavisiyle gerekse bilişsel davranışçı tedavi yöntemiyle yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır. İlaç tedavisi alan hastaların %60-70’inde yaklaşık 2-3 aylık bir süreçte belirtilerde %30’dan fazla azalma ortaya çıkar. Bu fayda ilaç kullanılmaya devam edildiği sürece devam etmektedir. Bu konuda kullanılan diğer tedavi yöntemi olan Bilişsel davranışçı terapi ile de tedavi sürecini tamamlayanlarda yaklaşık %85’e varan oranda hasta düzelebilmektedir. İlaç tedavisi, bilişsel davranışçı terapi ve kombine tedaviyi (hem ilaç hem bilişsel davranışçı terapi) karşılaştıran en güncel ve yeni çalışmada 12 haftalık tedavi sonunda tedaviyi tamamlayan hastalarda bilişsel davranışçı tedavi alan hastaların %86’sı, Kombine tedavi alanların %79’u, ilaç tedavisi alanların %48’i ve plasebo yani ilaç olmayan ilaç alanların %10’unun düzeldiği bulunmuştur. Bu tedavi oranları bir çok rahatsızlığa kıyasla oldukça daha iyi oranlardır. Bu rahatsızlığı yenmenizin önündeki en büyük engelin ne bu rahatsızlığın geçmesinin çok zor olması ne de etkili tedaviler olmaması değil, tedavi olma ve tedaviye uyma konusundaki kararsızlık olduğunu hatırlatmak istiyoruz; eğer tedaviyi istiyorsanız önünüzdeki günlerin bu sorunu yenmek için en doğru zaman olduğunu unutmamalısınız. Bu belirtiler bu güne dek hayatınızı gereğinden fazla etkiledi, tahrip etti, üstelik yaşanması zorunlu bir durum olmamasına rağmen. Siz de böyle bir rahatsızlığı yani obsesif kompülsif bozukluğu olmayan insanlar kadar mutluluğu ve başarıyı hak eden bir insansınız.
Eğer tedaviye başlar ve ciddi biçimde uyarsanız belki başlangıçta zorluk çekseniz de giderek düzelmeye başlarsınız;tekrar hatırlamalısınız ki bugüne dek bu rahatsızlığın sürmesinin en büyük nedeni ne sizin durumunuzun çaresiz olması ne de tedavilerin yetersizliğidir, bu durumun sürmesinin en büyük nedeni bu sorunun çözümüyle ilgili uygun yöntemleri bilip uygulayamamanızdır ve eğer tedaviyi seçerseniz de ana hedef size bu yöntemleri öğretmek olacaktır.

http://www.bilisseldavranisci.org/index.php?option=com_content&view=article&id=62:obsesif-kompuelsif-bozukluk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder