1 Haziran 2015 Pazartesi

ah İstanbul..

İstanbul'da geçen bir haftasonu sonrası pazartesi sendromu yaşamadığım doğrudur.
Nedeni ise zaten varolan mevcut şartlarda hayatıma devam ediyor, kalabalıkların ve yoğun trafiğin sonrasında ofise gelmek daha bile iyi geliyor. Ancak tatil dönüşü yada inanılmaz güzel yer-zaman-insan üçlüsünden sonra rutin haftaya dönmek gerçekten pek can sıkıcı olabiliyor.
Bu haftasonu kendi isteğimle plan yapmadan İstanbul dışına çıkmadım. yakın arkadaşımda kalmak üzere Avrupa yakasının sahil şeridinde geçen günlerim resmen ada tatili tadında geçti diyebilirim. Yürüyüşler, rakı-balık keyfi  yapılan mekanlar ve dondurma yerken banklarda oturup denizi izlemek bile inanılmaz keyifli geldi. Dinlendim ve fotoğraf karelerinde sanki bambaşka yerlerdeyim izlenimini yakaladım.
Bu yaşıma kadar İstanbul'dan biran olsun başka biryerde yaşamayı düşünmeyen ben, birkaç zamandır buralardan kaçmak icin can atıyorum. Tabiki geri döneceğimi bildiğim için bu şekilde yaşamak biryerde işime geliyor. Ailem, anılarım ve köklerim burdaysa Dünyanın cennet köşelerini naparım diye düşünürken şimdilerde gittiğim heryere onları da götürmek ve bir müddet o memnun olduğum yerlerde yaşamak istiyorum. Bu durum tehlikeli boyutlara gelir mi bilmem? Evlenip başka lokayonlara yerleşmek yada yeniden uzaklara gidip yaşama isteğim yok henüz ama geçtiğimiz birkaç yıl öncesine kadar da İstanbul'dan ayrılmak istemiyordum:)

Yaş ve tecrübeler insanları farklı alanlara sürüklerken bende kapıldım bahtımın rüzgarına gidiyorum şarkısı eşliğinde başka yerlerde mi yaşayacağım bilinmez. Ama bildiğim ve herseferinde tekrar kanıtlanan bir olgu varki, Dünyanın neresine gidersem gideyim İstanbul Boğazına doğru içilen çay-kahvenin, yenilen simidin, şerefe kaldırılan rakının bile tadı bir başka oluyor. Yanında kederini-sevincini paylaşacak insanlar varsa başka hiçbiryere ihtiyaç duymuyor, gözün doğduğun büyüdüğün yerden başka biryer görmüyor hatta.
Tatil yaptığım diğer ülke şehirleri resmedildikçe gözümde daha güzel görünmeye başlıyor normalde. İçindeyken pek anlayamadığım arka plan bu haftasonu İstanbul resimlerimde de gözüme çarptı. Bu kalabalık, trafiği yaşamdan soğutan şehre birkez daha aşık oluyorum. Adına neden onca şiir-şarkı yazıldığını farkediyor ve sessiz kalabildiğim bir anımda derin nefes alarak şükrediyorum. Başka biryerde yaşamak istemiyorum diye tekrarlıyorum. Tabiki bu güzel hisler nefes alabildiğim zamanlarda daha çok çıkıyor ortaya çünkü saatlerce trafikte, kasa sıralarında ve restoranlarda masa beklerken yaşamaktan soğuyorum ve herkes gibi bende kaçıp gitmek istiyorum diyar diyar en sakin memleketlere.
Pazartesi gününe bu hislerle başlarken insan nerede değilse orayı özlüyor diyor daha yaşanılır bir ülke/şehir diliyorum hepimiz adına..
Hoşççakalın


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder