3 Mart 2015 Salı

Yorgun

Başlıkla fazlasıyla örtüşen hayatım var tamam kabul fakat yorgunluğum bedenim değil kafamdan olduğu için bu hususta içimden gelenleri paylaşacağım bugün...

En sonki yazım olan Kıbrıs'tan dönüp iki günlük İstanbul havasından sonra iş için Adana'ya uçtum ve yorgunluğumu anlayamayacak kadar güzel anılar kazıdım hafızama. İlk defa Adana ( kırmızı eti ) yerinde denemiş olmam bile başlı başına bir madde sayılabilir pekala..
Kardan-kıştan, ilik donduran soğuklardan sonra sadece bir gömlekle gece dışarıya çıkmış olmak ise ayrı bir Dünya'nın insanı gibi hissetmeme neden oldu. Pek sevdim pek rahat ettim havasından-suyundan dolayı. Harika manzaralı odamın keyfini sadece 2 saat sürerken tüm gün üst düzey bir toplantıda olmak ise büyümek, sorumluluk, ciddiyet algımla doğru orantılı gitti ve gelişmemde ciddi bir pay sahibi olduğu üzere gıkımı bile çıkaramadım :) Adana dönüşü kısa bir İstanbul molası daha ve sonrasında Yalova'ya kaçış ile tamamlanan 1 haftada 4 farklı iklim ve mevsim dönüşü ise şuan boğazım düğümlü gözlerim yaşlı  burnum tıkalı nefes almadan yazmama neden oluyor...
Yani bu denli koşturmaya benim bile dayanamadığım noktalar oluyor ve ben hala kendime dikkat etmiyorum, hatta hoşuma gidiyor mazoşist oldum da ben mi farketmiyorum ''bilemiyorum''.. Güzel yorgunluklar/yoğunluklar diyor ve geçiyorum en nihayetinde. Asıl kafa yorgunluğum var ki; düşünmekten vazgeçemediğim, ikilemler, kararsızlıklar ve zamanını beklediğim, beklerken sabrımı kontrol etmeye alıştığım konular.. Bunların bende yarattığı yorgunluk herşeyden beter, hastalık olsa geçer, kırgınlık olsa biter...
Bugün özellikle içimde bir boşluk hissi, ne yapsam geçmiyor. Beraber büyüdüğüm herşeyimi bilen çocukluğum-gençliğimin özeti, kardeşim, doyamadığım dostumun yanımda olmayışının 3.senesi. Acı haber tez yayılır derler, kazanın olduğu günün akşamı geldi bana haber. Hemde tahmin bile edemeyeceğim çok alakasız birinden. Yoldan geçerken birinden duymuş, aramış bana sormuş hatta benim tepkisizliğimden telefonu kapatmıştı çocukcağız, hatırlıyorum o konuşmamızı. İnanmak istemediğiniz ve gerçek olduğunu anladığınız herşey sizi önce şoka sokar ya hani, bana artık boşluk hissiyatı veriyor. Hissizleşiyorum ne yapacağımı bilemediğim için, şaşıramıyorum artık hiçbirşeye.. Hayat kimbilir daha neler gösterecek hepimiza ancak ben kaldıramam dediğim herşeyi yaşadım şu yaşıma kadar, bundan sonra kaldırabilirim zira Allah herşeyin hayırlısını versin diye dua ediyorum. Ve biliyorum bazı şeyler ölmekle, gitmekle ve bitti demekle bitmiyor. Nergis'im bizleri görüyordur, bizlerde herkesin haberini alıyoruz yaşadığımız müddetçe nasılsa. Kader yada karma denilen döngü bir bir çıkarıyor insanın karşısına hesaplarını. Eğer daha yaşanması gerekiyor ise; ben bitti demeden bitmiyor üzüntüler yada sevinçler.Benim yorgunluğumunda uyumakla geçip bitmemesi gibi.. Herşeyin bir zamanı var ise yaşıyorum işte, ailem- sevdiklerim ve kendimce en güzel şekilde. Pişmanlıklarım yok çok şükür zamansızlıkları saymazsak herşey olması gereken mükemmelikte ilerliyor insan hayatında.. Sadece bunları düşünmeden yaşamak gerek, farkına vardığımız herşeyi geride bırakarak ve hislerimizi kaybetmeden yaşamak.. Hissizleştiğim doğrudur birçok konuda ve yapılacak birşey olduğunu sanmıyorum, üzülerek. O nedenle bugün şaşılacak kadar güzel günler ve insanlarla dolu bir yaşam diliyorum hepimiz adına..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder