11 Ağustos 2014 Pazartesi

Sen neymişsin be abi...

Bir haftasonu daha;
Cuma akşamından itibaren maç günlüğü, yakın arkadaşlarımın düğünü için yapılan hazırlıklar, istanbul trafiği ve yağmurun azizliğine uğramadan yaşanan tatlı telaşlar ve ülkemin geleceği için birlik olmaya çalıştığı oy verme ritüelleri ile geçti gitttiiii...
Artık öyle hızlı yaşıyor ve öyle çabuk tüketip yenisine geçiyoruz ki günlerin, neredeyse ruhsuzluktan ölüp ölüp diriliyoruz ! Maçlardan sonraki galibiyet yada mağlubiyet heyecanları; spor programlarındaki yorumcuların yenisini hazırlamasına,bizlerin de sinirinin geçmesine kadar sürüyor. Düğün yada benzeri organizasyonlardaki mutluluğumuz yada hüzünlerimiz  resimler sosyal medyaya aktarılıp  gelin&damat herkese teşekkür edene kadar, ülkenin kaderi ise sandıklar açılıp sesler mecburiyetten kısılana kadar sürüyor benim nazarımda...
Yani resmen garip bir hızda geliyoooor, geçiyor herşey...

Herzaman söylerim; üzüntümüzü ve mutluluğumuzu bile yaşamak 3 güne sığıyor bu devirde nerdeyse.. Yemin ederim benim gördüğüm rüyalar bile 12 bölümlük dizi olur ama yaşanılanlar bir varmış bir yokmuş cinsinden hızla geçiyor. Ya tadını alamıyorsunuz yada ne olduğunu anlayamadan herkes bir yol tutturup gidiyor. Hızdan inanılmaz derecede hoşlanan biri olarak bunları benim yazıyor olmam bile enterasan ! Ammavelakin  ben yüzeysel olarak herşeyin akıp gitmesini istemiyorum sanırım artık..!
 Aşk acısı, iş dünyasındaki başarılar, arkadaş ortamındaki ufak tatlı kavgalar bile bir anda yenisi gelince unutulup anlamsızlaşıyor sanki yahu.. Yada ben bazen cok derinlemesine düşünmekten az uyuyor ve rüya görmeye bile fırsat bulamazken herşeyi flu olarak hayat bulduruyorum zihnimde ???

Neyse ki, bu haftasonu yaşadığım en önemli mevzu olan düğün anılarımı silemeyeceğiz hafızamdan. Cumartesi sabahı uyandığımda havanın neredeyse bütün hafta boyunca yağışlı ve çamurlu olması bile kır düğününe gitmek için psikolojime göre fazlasıyla sıkıntılıydı. Fakat,  hem gelin hem damat iyi arkadaşım, davetlilerin de yarısı tanıdığım olunca geriye güzelce hazırlanıp yola koyulmak kaldı. İstanbul'un bir ucundan diğer ucuna geçip mekana varınca havam neyseki yerine geldi. Biranda açan güneş, tertemiz bir mekan, tüm arkadaşlarımızla çektiğimiz harika resimler ve geline isteği üzerine tasarladığım fosforik kuru kafa temalı bir kolye ile geçen renkli düğün kareleri tamamen aklımızda kalmayı başardı ki çoook eğlendiğimiz bir gerçek, geceyarısına kadar devam eden düğünde ne kadar deli olduğumuz ise kilometrelerce uzaktan bile belli oluyormuş  :)

İkinci  olay ise, özel istek üzerine tasarladığım (hiç aklımda yokken yüklenen sorumluluk nedeniyle) gelin tacı ile gönderilen bir diğer kır düğünü resimleri...
Tasarımcı olmama bu kadar destek veren kişiler yani evlenen deli dostlarım beni her anlarında yanlarında taşıdılar resmen. Düğünde, yolda ve sonrasında telefon ile ulaşmaları ve yemekte çektikleri resimleri sürekli benimle paylaşmaları gerçekten çok özel hisstememi sağladı. Damadın yakasındaki kır çiçekleri ve gelinin çiçekli-tüğlü duvağı ile bende o karelerin içinde yer aldım :) Ortak olduğum bu mutluluk için daha ne denilir bilemiyorum ama rüya tadında bir hayat diliyorum bende buradan onlara, tekrar tekrar...

Cuma akşamı Somaya yapılan Fenerbahçe_Beşiktaş_Chelsea yardım maçı ile stada yeniden ayak basışım ve pazar günü sakin bir şekilde kullandığımız oy olaylarına hiç girmiyorum bile. Allah sonumuzu hayır etsin yeter ki içimize sinen güzel günlerimiz olsun...

Anlaşılacağı gibi ayrıntı çok ama benim de işlerim öncelikli olduğu üzere mutlu bir hafta dileyerek kaçıyorum.
Ama acelem yok, ben eğer birşeyi anlatmaya karar verdiysem, seneler geçse bile mutlaka ama mutlakaaaa anlatırım;) Bilmem anlatabildim mi ''herşeyin vaktinin geleceğini''
Yarın görüşmek üzere şimdilik hoşçakalınız diyorum :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder