21 Mayıs 2014 Çarşamba

Yalan-Dolan

Uzun zamandır, özellikle politik olmak zorunda kalınan iş hayatında, evliliklerde ve kaybetme korkularının yaşandığı tüm ilişkilerde yani genel olarak herkeste gözlemlediğim bir inkar etme, yalanlama yada göz göre göre yalan konuşma sürecinden bahsetmek istiyorum biraz. Niye bilmiyorum muhtemelen şuan gündemde insanların düşündükleri, hissettikleri ve inandıklarını yansıtma biçimlerinden kaynaklanıyor..
 Bu süreç aslında yas tutma evresinde de görülen aşamalardan oluşuyor. İnkâr, öfke, pazarlık, depresyon, kabullenme!
Ama ben ve benim gibi birçok insanın kanına dokunan kısım, kişilerin gözünun içine baka baka yalan konuşulması, karşınızdakinin önce kendisini inandırıp birde öyley-mişşş gibi davranmalarıdır. Herzaman söylerim, birşey ya vardır ya yoktur. Biraz üzüldüm, biraz sevdim, biraz dürüst oldum gibi olgular sadece kendinizi kandırma yönteminizdir. Çünkü derecelendirme günlük yaşamdaki yalan konuşma arzunuzun bir özrü olamaz, bence inkar etmeye direk teşviktir !!
Bir kişisel gelişim kitabı var, alın da okuyun hatta bir köşeyazarına konuk olmuş kendisi. Bakin nasıl başlıyoruz aslında farketmeden günlük yaşantımızda bile yalana, dolana, durum kurtarmak için takla atmaya !

 Emrah Akçay, Külahıma Anlat, Destek Yayınları, 2013'te çıkan yazılarında,
Yalanı tanımlamada sorunumuz var. Şöyle bir örnek vereyim; Ankara’da, Konya Yolu üzerinde hız radarı var. O noktaya kadar hırsla gaza basıyoruz, menzile girdiğimizde işler değişiyor. Herkes bir anda yavaşlıyor ve dünyanın en masum şoförleri haline geliyor. Radarı geçer geçmez, aradaki kayıp zamanı telafi etmek istercesine herkes yeniden gaza yükleniyor. Şimdi bu yalanın tillahı değilse nedir?
Bu hem kendini hem sistemi kandırmak değil mi? Ve ben de yapıyorum ama bunu:(
Bu “fırsat teorisi”. Yani fırsatını bulduğumuz anda suçu işleyiveriyoruz. Hem de hiç gözümüzü kırpmadan. Burada düşündürücü olan bu davranışın bizler için "normal" ve "olağan" algılanması. Hiç kimse suç işlediğini, kendini veya sistemi kandırdığını düşünmüyor. Daha da vahimi bu davranışının sonuçlarının "can güvenliği"ni riske atmak olduğunu düşünmüyor.
Ama ben mesela bu yaptığımı şu ana kadar yalan olarak görmüyordum uyurgezerlik gibi bu!
"Uyuma" meselesine gelince... Herkes kendi yalanına inanır. Daha doğrusu, herkes inanmak istediği yalana inanır. Bu da iki türlü bakın.
1- Ya doğruyu öğrenmek istemezsiniz, doğru işinize gelmez; çünkü öğrenince bir şey yapmak zorunda kalırsınız.
2- Ya da söylenen yalan sizin çıkarınıza hizmet ediyordur. Zafiyetlerinize göre kurgulanmıştır. Gözünüz boyanır, işinize geldiği için üzerine atlarsınız.
Uyumak da böyle bir şey işte. diyor Emrah Akçay..

2 yorum:

  1. Nazik paylaşımınız için çok teşekkür ederim.
    http://emrahakcay59.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. rica ederim, yarin kose yazisindaki soylesinizi bekliyorum, sonra kitaba devam edecegim :)

      Sil