16 Nisan 2014 Çarşamba

Ah bi erkek olsaydım

Küçüklüğümden bu yana önce evde sonra da arkadaş çevremce merak edilen birşey var. Ya ben erkek olsaydım ?

Tabiki bu yazım yarı hayal, yarı gerçek düşüncelerim üzerine olacak ama kesinlikle nasıl olacağım belliydi benim. Birkere kendimden çooook eminim ki 'dedikodusu olmayan, çok çabuk sıkılan, her daim sinirli-neşeli, sevdiği zaman tam seven ve tek eşli' olan ruh halim erkek versiyonuma çok daha fazla yakışırdı. Yani benden bir tane daha olsa tercihim erkek klonlamadan yana olurdu.
Bayan olmaktan gayet memnunum tabiki fakat çevremde cinsiyetine hiç yakışmayan karakterler gördükçe çıldırıyorum, hayatım sanki onlar yüzünden daha belirsiz oluyor ve gözlerimi kısıp 'ah ulen ben erkek olsaydım'' diye başlayan cümlelerin içinde buluyorum kendimi. Feniministlik yada ayrımcılık da değil bu sadece ne adam adam gibi ne kadın kadın gibi yaşıyor artık arkadaş...! Yaşam şartları zaten herkesi apayrı modelleşmeye itiyorken birde bilerek ve isteyerek başkası gibi davranmaya ne gerek var oysaki !

Kendime de kızıyorum bazen tabiki, biraz kız çocuğu gibi ol, köşende otur, birilerine muhtaç gibi dur güçlü adamlar gelsin sana yardımcı olsun diye. Tabiki burdaki güçten kastım baba-abi-kardeş-erkek arkadaş-eş adayı gibi olguların hayatımdaki maddi-manevi yerini vurguluyorum. Yani ben öyle olmaya razıyım ama karşımdakinden o güveni herzaman tam olarak alamıyorum ki...

 Hadi, babadan yana maddi-manevi gayet ayaklarımın üstünde, özgüvenli ve rahat durmayı öğrenerek büyütüldüm, abim yada erkek kardeşim olmadığı üzere akraba bilinci sadece kuzenlerden-yeğenlerden ibaret oldu. Erkek arkadaşlar desen hallerinden hep çok memnun görünüp günün sonunda mutlaka beni değiştirmeye çalışarak kredilerini fazlasıyla tükettiler. Eee bunları anladık, geriye kalan adamlara noluyor peki?  İllaki yeni tanıştığım bir bay olmasına gerek de yok, çoğu kez içimden şu cümleyi tekrarlarken buluyorum kendimi ''Yahu sana noluyor da hayatıma müdahale etmeye, yönlendirmeye hatta başedemez korkusuyla illaki birgün kaçmaya çalışıyorsun? Niye kıyas yapıyorsun kendinle beni, başkasıyla beni, yada eskilerle kendini? Özgüvenin sıfır diye niye bana beni anlatmaya çalışıyorsun ? Ben senin yerine geçip karar veriyor muyum? Ben aptal numarası yap yada köprüyü geçene kadar ayıya dayı de diyor muyum ki sana ? Ben niye kıyas yapmıyorum kendimle bir başkasını yada seni? Düzenbaz olup da gizli saklı yada birbaşkası gibi mi tanıtayım en baştan sana kendimi?
Karşımdaki dinlerken yada zaman geçirirken resmen içimden bunları düşünüyorum bazen. Tabi her yaş grubunda yada her erkek cinsinde olmuyor bu durum ama yalnızken resmen daha bir tahammülsüzleşiyorum insanların bu davranışlarına..Yada ben artık aptal bir beraberliktense akıllı bir yalnızlığın ne olduğunu çok iyi biliyorum :)
Bu saydığımrahatsızlıkları hayatımın bütün alanlarına entegre ettiğimi de farkettim. Şimdi yazarak dile getiriyorum fakat işyerim, özel hayatım ve arkadaş çevreme karşı bakış açım hep bu doğrultuda ilerliyor. Zaten ne eksik ne bir fazla değişmiyorsan, eğer karşındaki herkimse ve herneşekilde tamamlayabiliyorsan kendini onunla, sonrasında da uzun beraberlikler ve güzel ilişkiler içinde olabilirsin. Şimdi burda kalkıp  sonsuz aşktan, ilahi ışıktan, aile ile yaşanan bağlardan bahsetmeyeceğim tabiki. Ama fikrimi çok merak eden varsa Sonsuz aşk diye birşey var mı diye, hemen söyleyebeilirim ki evet bence var. Çünkü  tamamlanamayan herşey sonsuz oluyor :) Yani birilerinin  kadın gibi kadın, adam gibi adam olması da yetmiyor bazen...
 
Tüm bu nedenlerden ötürü efendim kendimizi fazla yormuyoruz,zorlamıyoruz ve üstümüze düşen görevleri yapıp sadece iyi bir insan olmak için yaşıyoruz :) Çünkü hayat yeterince karmaşık birde beni kalas erkek halimle görmemeniz dileklerimle, Hoşçakalın mutlu kalın diyorum..:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder