21 Ağustos 2013 Çarşamba

HırsSs yap-maya-lım

Uzun zamandır düşündüğüm ve yazmak istediğim bir konu ile başlıyorum güne...
iş hayatı öncelikli olmak üzere hayata karşı ne kadar hırslı olduğumu sorgularım ara sıra ve işin içinden çıkamam. Yaşamak ve gelişmek için azbuçuk bünyemde barındırmam gereken bir duyguyu araştırdım. Bulduklarım beni yanıltmadı çünkü maddi-manevi hırsları olmadan yaşayan bir insana göre sonuçlandırılmış bir araştırmaya rastladım...

Aile yapısı ve yetiştirilme tarzıma dayanan bu olgu eksikliği beni zaman zaman zorlasa bile halimden memnununum ve hırstan gözü dönmüş kişileri sorgusuz sualsiz hayatımdan çıkarabilirim ben ! Herkesçe bilinen en kötü özelliğim olan 'inat' sayesinde belki iyi işler başarabilir yada iyi kazanımlar elde edebilirim fakat aşağıda bahsedeceğim konu sayesinde hayatımı berbat edeceğimi düşünüyorum nedense..

Çünkü hırs, başarı için belki gerekli bir duygu olmakla birlikte yoğunluğuna göre yıpratıcı da olabilir. Özellikle de beraberinde hasetliği taşıyor ve hep daha fazlası isteniyorsa. Çünkü sürekli isteyen, her seferinde daha fazlasına odaklanan insanlar bu dünyada var oluşlarının farkında olmadan yaşarlar. Üstelik de çevrelerinde kızgınlık ve öfke uyandırarak.


''Hırslı insanlar başkalarınca sevilmedikleri gibi sürekli olarak diğerlerinden daha üstün olma çabası içinde kendilerini de yeterince sevemezler ama çoğu zaman bu durumun farkında olmazlar.
Hırs duygusunun, her ne pahasına olursa olsun düşüncesine dönüşmüş hali kişinin kendisi için zararlı olduğu kadar çevresi için de zarar vericidir. Bu tarz düşünen ve hisseden insanlar başkalarına sevgi duymazlar çünkü. Onlar, yakın çevrelerinden hiç kimsenin ön plana çıkmasını, takdir edilmesini, alkışlanmasını istemediklerinden ortaya konulan yeni ve değerli her fikri çiğneyerek ilerlemek isterler ve kendilerine karşı olan her fikri yok etmenin yolunu her yolu deneyerek bulurlar.
Hırslı insanların zihinleri başkalarının başarısını başarısızlığa dönüştürmek için çalışır. Bu nedenle de sahip oldukları her olanağı diğerlerini alaşağı etmek için kullanırlar. Başkalarının başarılarından, kazançlarından rahatsızlık ve kıskançlık duydukları için de gece rahat uyuyamazlar. Her an tetikte ve diğerlerinin ne yaptığıyla ilgilendikleri için hayatın anlamını da kaybederler.

Oysa bilinç düzeyi yüksek olan insanlar için o, bu, şu yoktur. Bu düzeyde yaşamak, bir bütünün parçası olduğunu insana hissettirdiğinden kıskançlıklar, hasetler kaybolur. Başkalarının mutluluğu ve sevinci sizin de mutluluğunuz, sizin de sevinciniz olur.
Bazı insanlar da başarılı insanların karşısında kıskançlık ve aşağılık duyguları yaşar ve bu duygularla baş edebilmek için elde edilen başarının altında gayri ahlaki bir durumun olabileceğini ileri sürerek hem kendine kendi gözünde hem de diğerlerinin gözünde itibar kazandırmaya çalışır. Çünkü o, ahlaklı davranmayı başarılı olmaya tercih etmiştir.  Bu insanlar için başarının çalışılarak elde edilebileceği gerçeği çoğu zaman görmezden gelinir. Diğer yandan, çocuk yetiştirirken de bazı tuhaf söylemlerden yararlanmamız, çocuklarımızı yanlış olana yönlendirmemiz, onların yaşamda başarılı olmayı farklı nedenlere bağlamalarına yol açar. Örneğin, kafanı kullan, kurnaz ol, köprüyü geçinceye kadar, bu dünyada doğru olmayacaksın arkadaş, gözünü dört aç, gibi pek çok yol gösterici (!) nasihat bize büyüklerimizden miras kalmıştır. Böyle düşünenler için hayatın amacı ve anlamı kazanmaktır. Kazanmanın yolu ise amaca giden her türlü yolu her ne pahasına olursa olsun kullanmaktır.

Hırsın bu biçimiyle yaşanması hem yaşayan için hem de yaşayanın yakınında bulunanlar için katlanılması oldukça güç bir durumdur.

Hırs, isteklerimizin ve amaçlarımızın elde edilmesi sırasında itici bir güç olarak belli dozlarda kullanılabilirse de doğası gereği sınırlarını sürekli aşmaya ve taşmaya çabalayan bu duygumuzla baş etmek oldukça zordur.
Bu nedenle hırslı olmak nereye kadar?” sorusu; “bir yere kadar” diye yanıtlanmalıdır. O yer ise kişinin kendi denetimini sağlamasıyla ancak belirlenecektir. diyor '' Dr. Yüksel Demirel (Psikolog/İletişimci)


Benim için ise
 Hırs;  inanç, kararlılık, pozitif düşünme, stres yönetimi, bilgi ve araştırma ile pekişirse başarı elde edilir fakat sadece hırs olgusu kişiyi mutlak sona ulaştıracaktır.

Yönetenler ve yönetilenler açısından değerlendirildiğinde de hep böyle olmamış mı yüzyıllardır süregelen  güç kullanımı ?

Başarı zannedilen sadece menfaatleri doğrultusunda ilerleyen insanların önlerine çıkanı umursamadan yada yok ederek devam etmesi olmamış mı?

Aşağıdaki satırlardaki teoriler ise tam olarak geleneksel düşüncelerimi yansıtıyor. Çünkü önce varolan duygular sizi kemirmeye devam ederken gün geçtikçe tüm hızıyla katlanarak çoğalıyor ve kişiyi tüketmeye kadar götürüyor.

Kendinizi sakinliğe ve emin adımlarla ilerlemeye teşvik etmezseniz bakın ileride neler oluyor...

Hırs insanların ruhunu zehirledi, dünyayı bir nefret çemberine aldı...
Hepimizi kaz adımlarıyla sefaletin ve savaşların içine sürükledi...
 Hızımızı artırdık, ama bunun esiri olduk...
Bolluk getiren teknoloji bizi yoksul kıldı...
Edindiğimiz bilgiler bizi çıkarcı yaptı, zekâmızı da katı ve acımasız...
...Çok düşünüyoruz, ama az hissediyoruz...
Makineleşmeden çok insanlığa, zekâdan çok iyilik ve anlayışa ihtiyacımız var...
İnsancıl değerlerimizi koruyamazsak hayat korkunç olur, hep yitiririz...
Siz insanlar güçlüsünüz... Makineleri yapacak güç sizdedir...
Bu hayatı olağanüstü bir mutluluk serüvenine çevirecek olan yine sizlersiniz...
Öyleyse, insanlık ve demokrasi adına bu gücü kullanalım;
Ayırımcılık olmayan yeni bir dünya kuralım...



Hoşkalın, hoşçakalalım :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder